129
çocuklar ve iyi ‘amel’e sahip paganlar gider.
43
Yunan antikitesinin
bilginleriyle sohbet ederken tasvîr edilir. Aristo’nun eserlerine yaptığı
şerhleri Michael Scott tarafından 1228-1235 yılları arasında
Latince’ye tercüme edilen İbn-i Rüşd’ün Hıristiyan dünyasındaki
saygınlığı 14. y.y’ın başlarında giderek tepki toplamaya başlamış, bu
‘büyük Aristo müfessiri’, artık Şeytan tarafından yönlendirilen bir
‘kâfir’ olarak anılmaya ve resmedilmeye de başlamıştır. Rönesans’a
kadar Hıristiyan tablolarında Yunan filozoflarının kıyafeti içinde
resmedilen İbn-i Rüşd ve İbn-i Sînâ Rönesans’tan itibaren artık Arap
tarzı içinde resmediliyorlardı.
44
15. y.y.’ın sonlarında Avrupa’da
Hıristiyanlık’tan öte bir ‘Avrupa’ kimliği düşüncesinin ifade edilmeye
başlandığı görülür. Avrupa’nın yine düşman ötekileri vardı. Osmanlı
Türkleri bunların başındaydı. Pek çok sanat eserinde Avrupa,
‘tecavüze uğrayan bir kadın’ olarak resmediliyordu.
45
4)
Bir başka tablo da 16 y.y. Alman Katolik ressam Hans
Burgkmair’in koleksiyonundan bugüne gelmiş bir resimdir. Bu
resimde, Kilise üst-merkezde Kutsal Ana olarak oturmakta, tahtının
solunda Papa, sağında Roma İmparatoru bulunmakta, daha aşağıda
ikisi sağda ikisi solda olmak üzere dört kadın da Kilise’nin
hükümranlığı altında saygıyla bekleyen oturur vaziyette duran düşman
‘öteki’leri temsil etmektedir. Bu dört kadın figüründen soldaki
ikisinden birisi Yahudileri diğeri Serazenleri (müslümanları), sağdaki
iki kadından birisi Greko-Romen paganları (Gentiles) diğeri Moğolları
(Tatar)
46
temsil etmektedir. Bu tabloda ilginç olan şudur: Yahudi
43
Bkz.: Dante Alighieri (trns.-1998) The Divine Comedy, tr. by C.H.
Sission, Oxford: Oxford World Classics, Inferno: Canto IV (Limbo),
Inferno: Canto XXVIII.
Euclid, geometrician, and Ptolemy, Galen, Hippocrates, and Avicenna,,
Averroes, who the great Comment made. Inferno: Canto IV (The First
Circle-Limbo) How mutilated, see, is Mahomet; In front of me doth Ali
weeping go, Cleft in the face from forelock unto chin; Inferno: Canto
XVIII
44
John McManners (ed.-1990) The Oxford Illustrated History of
Christianity, Oxford: Oxford University Press, s. 190
45
John Hale (1993) The Civilization of Europe in the Renaissance, London:
HarperCollins, s. 8.
46
13. y.y. sonlarında ve 14. y.y. başlarında Avrupa Hıristiyan dünyasının
dört düşmanı vardı: Yahudiler, Serazenler (Müslümanlar), Grek Paganlar
ve Moğollar/Tatarlar. Döneme ait Hıristiyan dokümanlarında bu dört
‘oryantal’ düşmanın dillerini öğrenmenin gerekliliği hatırlatılmaktadır. Bu
dokümanlardan önemli bir risâlede –Roman Lull (1305) De Fine- bu
dilleri öğrenmenin önemi vurgulandıktan sonra, şöyle denilmektedir: “-
130
(sinagoga) ve Serazen –ki bu isimler figürlerin yanında yazılıdır- yan
yana oturmakla kalmayıp ellerinde birbiri üzerinde çapraz duran birer
bayrak bulunmakta ve Yahudi’nin bayrağında ‘Mahomet’ yazmakta,
Serazen’in bayrağında ise bir Yahudi şapkası bulunmaktadır. Diğer
taraftaki Pagan ve Moğol (bayrağında Chingista-Cengiz Han yazılıdır)
ise birbirinden bağımsız oturmaktadırlar. Hıristiyan tarihçilerine göre,
bu tablo da, Hıristiyanlar tarafından Yahudilerle Müslümanların
Hıristiyanlara karşı işbirliği içinde ortak iki düşman olarak
algılandığını yani anti-Semitizmin anti-İslamizm’e dayandığını
gösteren bir örnektir.
47
(Tablo-4)
Daha sonra Oryantalizm’de kendisini gösterecek olan tavır
burada da söz konusudur: ‘Öteki’ni tanımlama üstünlüğü. Bu tür
tablolar çoktur. Özel koleksiyonlarda değil Kilise ve manastırlarda
bulunuyordu. Latin Katolik Hıristiyanlığının ‘düşman öteki’ olarak
gördüğü ‘İslam tablosu’, ortaçağdaki ve Rönesans’ın ilk dönemindeki
farklı türden şiirler ve batıl inançlarla yaygınlık kazanmıştı.
48
Said’e
göre Oryantalist yaklaşım, bu tarihî çizgiyi müslümanlar ve araplarla
ilgili modern Batı toplumundaki popüler imaj inşâsına taşır.
Yahudinin karikatürize edilişi müslüman ve arap olana
dönüştürülmüştür.
49
15. y.y.’dan 18. yy’a kadar Katolik Roma Dünyası ve daha
sonra Protestanlar, Yahudilerin Hıristiyanlara karşı Türklerle yani
Müslümanlarla hep işbirliği yaptıklarına, Türkler için casusluk
yaptıklarına inanıyorlardı. Bu çağlarda da Yahudilerin Müslümanlara,
Pek çok defa karşılaşmışızdır... Benim başıma da geldi. Müslümanlar
Hıristiyan ‘dâîler’e iyi Arapça bilmedikleri için gülüyorlar; mütercimler de
Katolikliği bilmiyorlar. .. İsâ, inkârcılara karşı vaaz ve silâhla savaşmamızı
istemişti....” [Norman Housley (ed.-çev. - 1996) Documents on the Later
Crusades 1274-1580, London: Macmillan, s. 36]; Reformasyon sürecinde
bu ‘öteki’ algısı, kısmî fakat önemli bir değişikliğe uğradı. Bu kez,
Osmanlıların Orta Avrupa’da ilerlediği, Batı Akdeniz’in kontrolü için
Türklerle İspanyolların mücadele ettiği Reform yüzyılında, Protestan
Hıristiyan çizgi, Deccal’i Müslüman Türklerle ve, ilginçtir, Papa ile
özdeşleştiren bir algılama oluşmasına yol açtı. İsâ’nın ve Kutsal Kilise’nin
iki temel düşmanı, Deccal’in bedeni olan Türklerle, başı olan Papa idi.
[Albert Hourani (2001-çev.) Avrupa ve Orta Doğu, İstanbul: Yöneliş, s.
26-27.]
47
Cutler (1986) a.g.e., s. 114-5.
48
Said (1995), s. 61.
49
Said (1995), s. 286.