Türk biRLİĞİ yolunda avşar türkmenleri sempozyumu biLDİRİler kitabi 21 Temmuz 2017 Kayseri



Yüklə 4,44 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/77
tarix15.03.2018
ölçüsü4,44 Kb.
#32400
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   77

14
Şeref Kocakaya
İkinci  aşama  on  sekizinci  yüzyıldan  1870’lere;  uluslararası  ve  ulus  ötesi  düzenlemelerin 
geliştiği  dönem,  ‘uluslararası  topluma’  kabulü  sorununun  baş  göstermesi.  Üçüncü  aşama 
ise küresel mekânların kendini göstermesi, göçle ile ilgili düzenlemeler. Küresel iletişim 
biçimlerinin  sayısı  ve  içerik  olarak  artışı  ve  ilk  dünya  savaşı  yer  almaktadır.  Dördüncü 
aşama 1920’lerden 1960’ların sonunu kapsayan aşamadır. Bu aşamada İkinci dünya savaşı 
ve  Birleşmiş  Milletlerin  kuruluşu  gibi  dünya  düzeni  ve  sistemi  üzerinden  tartışılır.  Bu 
aşamada  dünyada  siyaset  batı-doğu  bloku  ve  üçüncüdünyanın  olarak  kendine  yer  bulur. 
Son  aşama  ise  belirsizliklerle  doludur.  Dönem  90’ların  başında  kriz  belirtileri  gösterdi. 
Küresel bilinç, kurumsallaşma, iletişim ağları ve içerikleri artmasına rağmen toplumların 
çok kültürlü ve etniklik yapı sorunlarıyla daha fazla karşı karşıya kalmaya başlandı. Aynı 
zamanda küreselleşmenin batı dışında gelişen yapılar küresel sistemde kendine yer buldu. 
Robertson’ın bu tasnifi içerisinde sosyal medya ve onun getirdiği sonuçlar ve sosyal medya 
ile ilgili tartışmalar doğal olarak yer almamaktadır. Diğer taraftan Hanagan’da benzeri bir 
kategorilendirme de 1873’ü birinci aşama, 1974 Petrol Krizini ikinci aşama olarak görür. 
Burada depresyon ve sorunların küreselleşmesi temelidir. Yine batı merkezli bir tanımlama 
ile  bu  süreçler  anlamlandırılmaktadır.  Bu  nokta  da  iletişim  araçlarının  dönüşümü  ve 
uluslararası  ağların  bağlantıların  gerçekleşmesi,  küreselleşmenin  önemli  adımları  olarak 
görülür. Bu noktada Robertson’un daha çok kültürel süreçler üzerinden bir okuma yaptığı 
ileri sürülebilir. 
Küreselleşme olgusu toplumların gelişimlerinden tanımlatan Toffler’da (2008: 15-
17) üçüncü çağ yani bilişim çağı ve yeni bir dünya sistemi olarak sunulmaktadır. Aileden 
devlete,hayat tarzlarımızdan, örgütlenme biçimlerimize, davranış kalıplarımızdan düşünce 
biçimlerine  kadar  herşeyin  değiştiği  bir  dönem  olarak  tanımlıyor.  Doğal  olarak  bu  bizi 
yeni bir köye Mcluhan’ın ve Powers’ın  (2015) Küresel Köy’üne dönüştürmektedir. Çünkü 
gelişen her teknoloji kendi insan tipi ve doğal çevresini (Mcluhan 2014) oluşturmaktadır.  
Modernleşme teorilerinde öne çıkan Giddens (1994) küreselleşme olgusunu zaman ve mekân 
olgusunun  birleştirilmesi  olarak  modernitenin  bir  sonucu  olarak  okur.  Dünya  çapındaki 
toplumsal ilişkiler küreselliği zorunlu kılar. Bu aynı zamanda bir düşünümselliktir. Bireyin 
bilincinde olduğu bir durum ve eylem biçimidir. Küreselleşme sisteminde dikkati çeken bir 
başka nokta ise dünyanın küresel bir sistem olarak çalışmasını ile süren Wallerstein(2014) 
devletlerin  birbiriyle  bağlantılı  bir  şekilde  oluşturdukları  sistemi  küreselleşmenin  temeli 
olarak yorumlar. Küresel sistemi ekonomik temelli açıklama yapan düşünür, sistemin tek 
tek değil bütüncül olarak kapitalizmi ürettiği ve bunu sistemleştirdiğini savunur. Modern 
dünya sisteminin temelinde bu örgütlenme biçimi yer almaktadır. 
Küreselleşme olgusu aynı zamanda kendi karşıtlarını ortaya çıkarmıştır.Küreselleşme 
olgusunda olduğu gibi anti-küreselleşmede genel bir şemsiye olarak bakmak gerekir. Hareketin 
içerisinde her türlü siyasi düşünce ve eylem türünden topluluklar yer alabilmektedir ve derin 
dip  bir  dalgaya  işaret  etmektedir.  Bu  dalganın  geliştiği  ve  güçlendiği  yerler  ise  gelişmiş 
batı  toplumlarıdır.  Küresel  sitemden  hoşnutsuzluk  yaşayan  toplum  ve  grupların  özellikle 
küresel organizasyonların olduğu zaman diliminde yaptıkları eylemler genel bir karşıtlığın 
oluştuğunu  ve  organize  topluluklar  olduğunu  göstermektedir  (TağKalafatoğlu  2013:186-
187). Ancak küreselleşme karşıtlığında sisteminin alternatif oluşum ve sorunların ortadan 
kalkması ile ilgili olarak düşünceler ortaya konulmaktadır. Küresel sistemin genel alternatif 
bir yapısı üzerinde çalışılamamaktadır. 
Küreselleşmenin  sadece  sistematik  değil  toplumsal  oluşumlarında  ortaya  çıkan  olgular 
vardır. Bunlar başında küreselleşme açısından yerelleşme ve hibritleşme gelir. Bir yere ait 
olan yerelleşme sabit bir durum değildir. Aksine “küreselleşme ve yerelleşme süreçleri ile 
ilgili yaklaşımlarda bir uzlaşmanın olmadığı görülmektedir. Bazı düşünürler bu iki süreci bir 
biriyle gerilim halinde ve çelişkili olarak tanımlarken, bazı düşünürler ise söz konusu süreçleri 
dünya  ölçeğinde  toplumsal  değişimin  işleyişi  olarak  değerlendirmektedirler.  Dolayısıyla 
bazı yaklaşımlara göre küreselleşme sürecinde yerelleşme Batı değerleri temelinde türdeş 


15
Türk Birliği Yolunda Avşar Türkmenleri Sempozyumu 
toplum  yapısına  ulaşmak  için  engelleri  ortadan  kaldırmak  yolunda  kontrollü  olarak 
işletilen bir süreç iken, bazı yaklaşımlarda ise küreselleşme ve yerelleşme süreçleri birbirini 
tamamlayan  doğal  süreçler  olarak  görülmektedir”(Gelekçi  2005:275).  Hibritleşmede  ise 
temelde fen bilimlerinde kullanılan bir terim olarak farklı yapıların birleşerek yeni bir kültür 
unsuru  oluşturmaktır.  Kültürlerin  birbiriyle  alışveriş  yaptığı  bu  durum  kültürün  birçok 
aracında başarı ile kullanılmaktadır. Her ne kadar ulusal kültürlerin buna karşı duruşları olsa 
da gündelik hayat kültürünün gerçekliği bununla devam etmektedir (Holton 2013:70-72).
Kültür ve küreselleşme konusundayapılan çalışmalar olgunun çok boyutlu olduğunu 
göstermektedir.  Özellikle  dünyanın  tek  tipleşmeye  götüren  kültürel  araçların  üretimi  ve 
bunların  ürettiği  kültürel  kodların  toplumların  temel  gerçekliği  halini  almaya  başlaması 
kültürün olgu olarak küresel ortak bir kültür değil emperyal unsurların ağır bastığı bir yapı 
oluşmaktadır.  Kültürel  emperyalizm  (Tomlinson  1999)  özellikle  üçüncü  dünya  ülkelerin 
temel sorunu halindedir. Karar alma sürecinde batı kültürünün devreye girmesiyle oluşan 
emperyal yapı, üretemeyenlerin karşı karşıya kaldığı sorundur. Dünyanın Batılılaştırılması 
veya  ötekinin  modernleştirilmesi  olarak  okunan  bu  olgu,  batı  dışı  kültürel  olay  veya 
olguların geriye çekilmesi anlamı taşımaktadır. İyi ve güzel olanın modern (yeni) olduğu bu 
yapıda hedef, geleneğin modernizm adına yenilmesidir. Tomlinson (2013) küresel kültürün 
modernite kültürü olduğunu ileri sürerken aynı argümanlarla birlikte kozmopolit bir yaşam 
alanının ve kültürel kodların oluştuğunu tartışır. Bu kodlar aynı zamanda idealleştirilmiş 
bir kültürel alandır. Aynı zamanda toplumun kültürel kodların üretiminde etkili olan teknik 
araçların üretimi de bu idealleştirilmeye katkı sağlamaktadır. 
Türk Kültürü; Küresel, Ulusal, Yerel
Kültür,  bir  toplumun  hafızası,  bilinci  ve  eylem  biçimidir.  He  ne  kadar  kültür  olgusunu 
tanımlamak  ve  onun  içeriğini  aynı  unsurlarla  doldurmak  oldukça  zor  olsa  da  olgunun 
toplum ve birey için en önemli aracı olduğu alan sosyalizasyondur. Birey bir kültür havzası 
içerisinde hayatını devam ettirir. Hayatının bütün dönüm noktalarında kültürü gözlemlemek 
mümkündür.  Bireyin  doğumu,  düğünü  ve  ölümü  gibi  temellendirilmiş  alanlarda  kültürel 
kodların izlekleri rahatlıkla okunabilir. Bir ülkenin veya toplumun kültürü sınırlarını çizmek 
oldukça  zordur.  Hatta  bir  kültür  birçok  ülkeyi  veya  devleti  kapsayabilir.  Bunun  nedeni 
(Güngör 1986:15) kültürün maddi değil manevi bir tarafının olmasıdır. Kültürü ayakta tutan 
unsur da manevi olanın maddi formlara dönüşerek birey ve topluma işlerlik kazandırmasıdır. 
Diğer  taraftan  kültürün  üstünlüğü  sürekliliği  ve  öğrenilebilinir  olması  ve  zaman  göre 
değişime uğrasa da sürekliliğini ve varlığını sürdürebilmesidir (Oğuz 2011: 137). 
Türk  Kültürü  dünya  tarihinin  en  eski  ve  köklü  kültürlerinden  biridir.  Tarihsel 
süreçte birçok değişim ve dönüşüm geçirmiştir. Özellikle kültürlerin motivasyon aracı olan 
din ve dinlerin alt boyutları bunlara en iyi örnektir. Türk kültürü aynı zamanda büyük bir 
coğrafyanın da etkileşimidir. Özellikle doğu-batı arasında oluşturulan birçok hayali veya 
gerçek sınırın kültürel kodları Türklerin elindedir. Kültür, hayatı anlamlandırma ve gelecek 
kuşaklara  aktarma  olgusuna  indirgendiğinde  farklı  siyasi  coğrafyalarda  olmasına  rağmen 
Türk kültürünün ortak noktaları ortaya çıkabilmektedir. Bu durum özellikle Türkistan, İran, 
Türkiye, Kafkas, Balkanlar ve Avrupa Türk kültürü üzerinden değerlendirildiğinde farklı 
siyasi  örgütlenme,  tutum  ve  davranışlarla  ifade  edilse  de  ortada  küreselleşme  olgusunda 
olduğu gibi şemsiye bir Türk kültürü bulunmaktadır. Etkileme ve etkilenme süreçleri farklı 
gelişse  de  kültürün  dinamiklerindeTanrı  Dağı’nın  etekleri  ile Toros  Dağı’nın  eteklerinde 
aynı özelliklere rastlanılmaktadır. Bu durum Türk kültürünün küresel bir sistem içinde yer 
alabildiği ve küreselleşmenin zorunlu bir parçası olduğunu göstermektedir. 
Kültürünün ulusal tarafı ise ulus devlet sürecinde ortaya çıkan ve modernleştirme 
süreçlerinde  gelişen  kültürel  kodlar  olarak  ele  almak  gerekir.  Batı  dışı  toplumların 
gelişim  sürecimde  teknoloji  ve  teknik  unsurların  etkisiyle  oluşturulmuş  bir  kültürel  yapı 
bulunmaktadır. Bu yapı kısaca taklit etme, özümseme ve içselleştirerek onun üzerine bir yapı 
oluşturma olarak devam eder. Bu durum sadece Türkler değil, batının üvey evladı Rusya’nın 


Yüklə 4,44 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə