Nebevî Yöntem
680
rar dünyaya dönüp on defa öldürülmeyi temenni eder.
Bunun sebebi ise göreceği lütuf ve ihsanlardır.”
401
Bir
rivayette de “Şehadetin faziletini görmesidir”
402
denil-
mektedir.
Yetmiş Dördüncü Şube: Cihadda Hz.
Peygamber’e ve Ashabına Uymak
Şehadet yolunu, kendi uydurduğu şekilde ve bid’at şekil-
lerle izlemek Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in yapa-
bileceği bir iş değildir. Allah yolunda ölmek, Allah’ın şeriatının
himayesinde yaşamak gibi oldukça önemli, büyük bir iştir.
Niyetin ve istikametin tashih edilmesi, sayıya, araç ve gerece
bel bağlamadan önce Yüce Allah’a güvenilmesi hususundaki
şiddetli arzu ve istekte Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi
ve sellem’e uymanın dışında bir kurtuluş söz konusu değildir.
Diğer taraftan cihadın cahilî bir savaş olmaması için savaşın
ve barışın hükümlerinin uygulanışında, ayrıca muhacirlerle
ensarın saflarında Hz. Ali’nin, hakkında, “Sıkıntı şiddetlendiği
zaman biz, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile kendimizi
korurduk” dediği Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şah-
sında açıkça görülen yiğitlik, mertlik ve kahramanlığın canlan-
dırılmasından ve ona uyulmasından başka bir yol yoktur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yalnızca minber-
de hutbe veren bir vaiz, sadece barışta bir emîr ya da yerin-
de oturan göbekli birisi değildi. Aksine o, tam anlamı ile bir
mücahiddi. Cihad saflarına komutanlık yaptı. Başına miğfer
giydi. Üst üste iki zırh giyindi. Savaş araçlarını taşıdı. Vuruş-
tu, yaralandı, çukura düştü, ön dişi kırıldı, miğferin iki halkası
yanağına battı…
401 Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109; Tirmizî, Fezâilu’l-Cihâd 13.
402 Buhârî, Cihâd 6.
Imanın Şubeleri
681
O, eksiksiz bir örnekti. Eksik tablolar olmamak, imanımızı
tamamlamak için önümüzde yalnızca bir yol vardır: İmanı-
mızı cihad ile taçlandırmamız, imanın en üstün şubesi olan
“la ilahe illallah” ile başladıktan sonra imanın yetmiş küsuru
bulan kollarını da bir araya getirip iman nehrini tamamlama-
mız, böylelikle onun hayırlı sonucu olarak da Allah yolunda
şehadeti bulmamızdır.
Müslim, Ebu Davud ve Tirmizî’nin Ebu Hureyre radıyal-
lahu anh’dan naklettikleri rivayete göre, Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim gazve yap-
madan ve içinden gazve yapmayı geçirmeden ölürse
münafıklığın bir şubesi üzerine ölür.”
403
İbnu’l-Mübârek dedi ki: Bizim görüşümüze göre bu,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanına aitti.
Allah’ın, kardeşimiz İmam İbnü’l-Mübârek’e
rahmetini
ihsan buyurmasını niyaz ediyoruz ama biz şu kanaatteyiz: Ci-
had, kıyamet gününe kadar devam edecektir. Bugün oturup
cihada çıkmamak, bütün zamanlarda oturmakta olduğu gibi
İslâm’ı yardımsız bırakmaktır ve bir çeşit münafıklıktır.
Tirmizî, İbn Mâce ve Hâkim’in Ebu Hureyre’den rivayeti-
ne göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Yüce Allah’ın huzuruna, (üzerinde) cihaddan bir
eser bulunmaksızın çıkacak olursa imanında bir ek-
siklik bulunduğu hâlde Allah’ın huzuruna çıkacaktır.”
404
Ebu Davud’un, Ebu Umâme el-Bâhilî’den rivayet ettiği-
ne göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim gazve etmez, bir gazveyi donatmaz yahut gaz-
veye giden birinin ailesinin ihtiyaçlarını hayırlı bir şe-
403 Müslim, İmâre 158; Ebu Davud, Cihâd 18.
404 Tirmizî, Fezâilu’l-Cihâd 26; İbn Mâce, Cihâd 5; Hâkim, Müstedrek, II, 89.
Nebevî Yöntem
682
kilde arkasından gözetleyip karşılamazsa, Allah onun
başına bir musibet getirir.”
405
Yetmiş Beşinci Şube: Halifelik ve Emîrlik
O güzel sözün (kelime-i tevhidin) iman şubelerini taçlan-
dırdığı gibi; cihadın hayırlı hasletleri taçlandırıp tepenin zirve-
sini temsil ettiği gibi, haccın İslâm’ın rükünlerini taçlandırdığı
gibi, Yüce Allah’ın izniyle nübüvvet yöntemine uygun hali-
felik de bu mübarek asırdaki bu ümmetin mübarek kıyamını
taçlandıracaktır.
Yaklaşık on dört asırlık ısırıcı ve zorba (diktatör) yönetim-
lerden sonra halifeliğin yeniden kurulmasının anlamı nedir?
1. İçerdeki yönetim alanında müstebit (diktatör ve baskı-
cı) yönetimin şura (istişare) ile değiştirilmesi. Devletlerarası si-
yasal alanda cahiliyeden bağımsız, kendi kararını kendisi alan,
kendisine ve insanlara faydalı olanı kararlaştırıp aldığı kararı
uygulayabilen bir gücün ortaya çıkması demektir.
İşlerimizin aramızda istişare ile olması Yüce Allah’ın em-
rettiği bir husustur. Fakat toplumlarımız arasında bir uyuşturu-
cu gibi yayılmış bulunan gelenek ve alışkanlıklar bunu kabul
etmemektedir. Aramızdaki zalim ve müstekbir kesimler bunu
reddetmektedir. Çünkü İslâmî yönetim düzeni, onları, ülke-
de ve kullar arasında yaygınlaştırmaya alışageldikleri fesattan
vazgeçirecektir. Cahiliye ve dünyaya egemen olan cahilî düzen
ise bunu kabul etmez; ona karşı maddî ve manevî desteklerini,
mal, silah ve uzmanlık alanındaki desteklerini, kendi kanımızı
taşıyan evlatlar arasında tanınmaz hale dönmüş şahsiyetle-
re ve diktatörlüğün tağutlarına verecektir. İşlerimiz aramızda
istişare ile olsaydı, İslâm üzere kalmış olacaktık, aslolan buy-
405 Ebu Davud, Cihâd 18.
Dostları ilə paylaş: |