9
doğasına yaklaşım bakımından birbirlerinden ayrılan iki ekol arasındaki farklılıklara
dikkat çekmektedir. Birinci ekol, insanın doğası itibariyle iyi olduğunu kabul etmekte
ve dolayısıyla toplumsal düzenin rasyonel standartlara erişememesi halinde kusurun;
bilgi ve anlayış yetersizliğinde, zamanın gereksinimlerini karşılayamayacak kadar
eskimiş olan toplumsal kurumlarda veya sadece belli kişilerin ya da grupların ahlaki
bozukluklarında aranması gerektiğine inanmaktadır. kinci ekole, yani politik
realizme göre ise, dünya rasyonel bir bakış açısından kusurlu ve noksandır. Bunun
nedeni ise insanın doğasında aranmalıdır. nsan kötü, günahkâr ve ilişkilerinde çıkarı
ve gücü ön plana alan bir doğaya sahiptir. Dünya, insanın doğasında var olan bu
güçlerin bir yansımasından ibaret olduğundan, dünyayı düzeltmek ve geliştirmek için
bu güçlere karşı çıkmak yerine bu güçlerle birlikte hareket etmek gerekir. Böyle bir
dünya, ister istemez çatışan çıkarlar dünyası olacak, moral ilkeler hiçbir zaman tam
olarak gerçekleştirilemeyecek, olsa olsa geçici çıkar dengelerinin ve her an yıkılıp
bozulabilecek çözümlerle giderilmiş çatışmaların gölgesinde oluşan bir dünya elde
edilebilecektir.
22
Realizmin Hans Morghenthau tarafından geliştirilen versiyonunda,
dış politikanın bütün siyasal süreç gibi bir güç mücadelesinden ibaret olduğu
varsayılır. Siyasal birimler ister imparatorluk olsun ister ulus devlet güç peşinde
koşarlar. Realist paradigmada bir devletin gücünü arttırmayı amaçlayan politikalar
ulusal çıkara uygundur. Bu bir yandan güç kullanımını meşrulaştırırken, öte yandan
bunun altında yatan nedenleri görmemize de engel olan bir çerçevedir. Örneğin;
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Afganistan’dan ya da Irak’tan daha güçlü olduğu
için bu ülkeleri işgal edebilir. Bu bakış açısıyla işgal eylemini ahlaki olarak
22
Hans Morgenthau, Politics Among Nations: The Struggle For Power And Peace, 6. Baskı, New
York,Alfred A. Knopf, 1985 3-5. Akt:Mitat Çelikpala, Ulusal Çıkar ve Dış Politka,Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, s. 51.
10
yargılasak da bir anlamı olmayacaktır. Çünkü uluslararası ilişkiler ahlak üzerine
değil, güç ve çıkar üzerine kuruludur. Realist analiz ayrıca bu işgalin ABD’nin
çıkarına olduğunu varsayar. Bir devlet, belli bir politikayı ulusal çıkarı öyle
gerektirdiği için izler. Burada bu politikanın ulusal çıkara en uygun seçenek olduğuna
kimin karar verdiği sorusu göz ardı edilir; ayrıca o devletteki her kesimin, grubun
bundan yararlandığı varsayılır. Böylece işgalin altında yatması olası olan diğer
nedenler dışlanmış olur. Realizmin en önemli yönü, günümüzde siyasal birim olarak
devleti alması ve onu içyapısından soyutlamasıdır.
Realizmin devlete ve uluslararası politikaya yaklaşımının temel önermeleri şöyle
sıralanabilir: 1-Realizme göre insan doğası bencildir. Devletleri oluşturan bireyler
olduğu için devletler de bencildir. 2-Devlet uluslararası sistemin temel ve en önemli
aktörüdür. 3-Devlet egemen ve üniter bir birimdir. Devleti meydana getiren insanlar
ve kurumlar göz ardı edilerek devlet bir insan gibi konuşan, karar veren bir varlık
olarak betimlenir. 4-Devlet rasyoneldir. Bir aktör olarak devlet daima kendi
çıkarlarını korumak ve arttırmak yönünde davrandığı için rasyoneldir. 5-Uluslararası
sistem ‘anarşik’tir.
23
6-Uluslararası ilişkiler açısından belirleyici olan yüksek düzeyde
politikadır. Ekonomik ya da kültürel ilişkilerden ziyade siyasal (güç ve güvenlik
merkezli) ilişkiler önceliklidir. 7-Devlet davranışlarını anlamak için güç anahtar bir
kavramdır. Neyin, ne zaman ve nasıl olacağına belirli ahlaki kurallar değil, güç
dengesi karar verir.
24
23
Anarşik burada bir uluslararası hükümetin olmaması anlamına gelir. Bütün sistem tarafından meşru
olarak kabul edilen bir merkezi gücün olmaması anarşik yapı demektir.
24
Gökhan Bacık, Modern Uluslararası Sistem, Kaknüs Yayınları, 1. Basım, stanbul, 2007. s. 253-
255.
11
Uluslararası politikayı insan doğasına bakışıyla uyumlu şekilde açıklayan II. Dünya
Savaş’ı sonrası realistlerinden Morgenthau’ya dayanan klasik realizme göre bireylerin
ilişkilerinde gücü ön plana alması ve güç ile çıkara dayalı bir ilişkiyi benimsemesi
gibi devletler de dış politikada güç ve çıkar peşindedirler. Sürekli kapasitesini
arttırma güdüsüyle hareket eden devletler, olanakları ölçüsünde diğerlerini
egemenliği altına almaya çalışırlar. Dolayısıyla böyle bir yapıda savaş ve çatışma
olağan hale gelmektedir.
25
Realist kuramda ulusal çıkarın arttırılması uluslararası
politikanın amacıdır. Devlet adamları olsun sıradan insanlar olsun her zaman için
özgürlük, güvenlik, esenlik, ve bizzat güç sahibi olmak isterler; Bu amaçlarını dinsel,
toplumsal, felsefi, ekonomik idealler şeklinde tanımlarlar. Bir ulusun uluslararası
politikayla ilişkisi o ulusu güç mücadelesine en önde katılmaya iten kendi kuvvetine
ve bu kuvvetinin derecesine göre değişir. Güç yoksa o ulus uluslararası politikaya
aktif taraflardan biri olarak katılamaz.
26
Realist paradigma, uluslararası hukuku ve ahlakı, gücün yani ulusal çıkarın
gerçekleştirilmesini engelleyici unsurlar olarak görmektedir. Realistlere göre, devlet
adamı devletin çıkarını gözetmek zorunda olduğundan bireysel ilişkilerinde uyduğu
ahlaki standartlara çoğu zaman uymayabilir; Zira devlet adamı öncelikle ulusal çıkarı
gözetmek ve devleti dış tehditlerden ne pahasına olursa olsun korumak zorundadır.
Çünkü merkezi bir otoritenin bulunmadığı bir uluslararası ortamda sonucu belirleyen
her zaman için devletin gücü olmaktadır.
27
Bundan dolayı realizm, siyasal alana ne
25
Tayyar Arı, Uluslararası lişkiler Teorileri, Alfa yayınları, 4. Baskı, stanbul, 2004, s. 164.
26
Hans Morgenthau, Uluslararası Politika, Türk Siyasi limler Derneği Yayınları Cilt 1, Çev: Baskın
Oran ve Ünsal Oskay, Ankara 1970, s. 126.
27
Hans Morgenthau, Uluslararası Politika, Türk Siyasi limler Derneği Yayınları Cilt 1, Çev: Baskın
Oran ve Ünsal Oskay, Ankara 1970, s. 132.
Dostları ilə paylaş: |