36
çalışmaktadır. Devlet meşruiyet sorununu aşmak için iki yol izlemektedir.
Bunlardan biri, uygulamada diğer sınıflar lehine sınırlı düzeyde de olsa yapılan
fedakârlıklardır. Diğeri ise, ideolojik düzeyde, hegemonya kurmaya yönelik
girişimlerdir. Bunların en önde geleni de izlenen politikaların ‘ulusal çıkar’ı
yansıttığı iddiasıdır.
79
Devlet ulusal çıkar adına hareket ettiğini ileri sürerek
kapitalist sınıfın hegemonyasını güçlendirmeye çalışır.
Yukarıda bahsedilen bu yaklaşımlardan özellikle realizm Türkiye’de en yaygın olarak
kabul edilen yaklaşım olmuştur.
80
Bu yaklaşımın kabul görmesinde “Türkiye’nin
içinde bulunduğu coğrafik ve stratejik konum, bölgesel istikrarsızlıklar ve buralarda
güç kullanımının yaygın olması, stratejik çekişmeler, milliyetçiliğin yükselişi gibi ilk
bakışta realist yaklaşımla açıklanmaya ve analiz edilmeye uygun gelişmelerin olması
önemli etkenlerdi.”
81
Bunun yanında güce ve özellikle askeri güce önem veren,
Cumhuriyet’in kuruluş özelliklerinin bir sonucu olarak yalnızca dış politikayı değil iç
politikayı da bir güvenlik alanı olarak alan Türk siyasi ve askeri eliti için realizm
uluslararası ilişkilerde bir perspektif sağlamıştır.
Realizm’in örtük olarak dış politikada devleti tek bir parça, dıştan gelen
etkilere karşılık veren bir ‘bilardo topu’ olarak gören yaklaşımı, dış
politikanın partiler üstü, iç çekişmelerden uzak, artık kimin tarafından
belirlendiği unutulmuş politikaların ‘ulusal çıkar’ olarak sunulduğu bir alan
olması, kısacası bir devlet politikası olarak görülmesi de bu yaklaşımın
Türkiye’de tutmasına katkıda bulunmuş olmalıdır.
82
79
A.g.e. s. 135.
80
A.g.e. s. 142.
81
A.g.e. s. 143.
82
A.g.e. s. 143.
37
Realist yaklaşımın siyasal çevrede kabulüne paralel olarak ticari yayıncılık alanında
da adı geçen yaklaşımın benimsendiğini söylemek amacıyla girişilen bu tez çalışması,
liberal yaklaşımı benimsediği iddiasını taşıyan ticari yayıncılığın “ulusal çıkar”ların
söz konusu olduğu olağandışı zamanlarda tüm liberal ve çoğulcu taleplerini göz ardı
ettiği, realist yaklaşımın ulusal çıkar anlayışına dayandığı iddiasını taşımaktadır.
Çalışmada, siyasal yelpazenin hangi tarafında yer alırsa alsın ticari yayıncılığın, bu
tez çalışmasında basının, ulus devlet merkezli çıkar anlayışını yaygınlaştırmaya
çalıştığı vurgulanmak istenmektedir. Bu çalışma, sınıf çıkarlarını, sivil toplum ya da
uluslararası kuruluşların görüşlerini ya da uluslararası hukuk ve adalet anlayışını
işleyen basının olağandışı hallerde ortaya çıkmadığı görüşündedir. Bu iddia medya ve
ulusal çıkar arasındaki ilişkiyi irdeleyen diğer çalışmalarda da ortaya konulmuştur.
John Keane, Medya ve Demokrasi kitabında özellikle bunalım dönemlerinde medya
üzerindeki siyasi baskının arttığını belirtmektedir.
Siyasal otoriteler, medyanın devlet cephaneliğine aksesuar olmaktan öte
yararlı ya da meşru bir işlevi olmadığını düşünürler. Medya gayet belirgin
bir siyasal rol oynamak durumunda kalır. Yurttaşlar arasındaki bunalım
duygusunu kolektifleştirerek ve bunalımın (ki, medya aracılığı ile olayı
bunalım olarak tanımlayanlar da kendileridir) tedavisi için sıkı önlemler
alınması gerektiği yolundaki resmi iddiaları yayarak, örtük bunalımın açık
bunalım haline dönüşmesini sağlarlar.
83
Keane, bununla gerektiğinde ulusal çıkarın medya aracılığıyla nasıl üretildiğini
göstermektedir. Yapılan diğer medya çalışmalarında, medyanın içinde bulunduğu
ş
artların medyayı buna zorladığı belirtilmektedir. Medyanın Kamuoyu malatı adlı
83
John Keane, Medya ve Demokrasi, Çev: Haluk Şahin, Ayrıntı Yayınları, stanbul, 1999, s. 99
38
çalışmasında Noam Chomsky şu tespitleri yapmaktadır: Ekonomik zorunluluklar ve
karşılıklı çıkarlar, medyanın güçlü haber kaynakları ile ortak yaşamlı (sembiyotik) bir
ilişki kurmasına neden olur. Medya, düzenli ve güvenilir haber akışına muhtaçtır.
Günlük haber taleplerini karşılamak için zorunlu bir haber çizelgesine uymak
durumunda olan medya, mali nedenlerle, önemli bir olayın meydana gelebileceği her
yerde muhabir ve kamera bulunduramaz. Ekonomik gerekçelerle, kaynaklarını sık sık
önemli olayların olduğu, dedikoduların yayıldığı, önemli haberlerin sızdığı ve düzenli
olarak basın toplantılarının yapıldığı yerlerde yoğunlaştırır. Beyaz Saray, Pentagon
(Savunma Bakanlığı) ve Dışişleri Bakanlığı –hepsi Washington’dadır- bu tür haber
faaliyetlerinin kilit noktalarıdır. Yerel düzeyde ise muhabirler için düzenli haber
kaynağı belediye ve polis merkezidir. Hükümet ve şirket kaynakları, konumları ve
saygınlıkları dolayısıyla tanınmış ve inandırıcı olma gibi üstünlüklere de sahiptir. Bu
medya açısından önemlidir.
84
Mark Fishman’a göre:
Medya çalışanları bürokratların aktardığı öykülerin gerçeğe uygun olduğunu
düşünme eğilimindedirler; çünkü bilme yetkisine sahip uzmanları olan
kurallı bir toplum düzenini onlar da savunurlar. Muhabirler, resmi
görevlilerin işleri neyi gerektiriyorsa onu bilmekle yükümlü oldukları
düşüncesiyle hareket ederler… Yani bir medya çalışanı bir bürokratın
söylediklerini yalnızca bir iddia olarak değil, güvenilir ve yetkin bir kişinin
verdiği bilgi olarak kabul eder. Bu durum manevi bir iş bölümü oluşturur.
Resmi görevliler gerçeği bilirler ve sunarlar; muhabirlerin işi ise bilgiyi
almaktan ibarettir.
85
84
Noam Chomsky, Edward S. Herman, David Peterson, Justin Podor; Medyanın Kamuoyu malatı,
çev: Adnan Köymen, Ebru Kalak, Hale Alpman, Özge nciler, Işıl Esendir, Chiviyazıları, Birinci
Basım, stanbul, 2004.
85
Mark fishman, Manufacturing The News, Austin: University of Texas Press. 1980, sayfa 143 Akt:
Noam Chomsky, Edward S. Herman, David Peterson, Justin Podor; Medyanın Kamuoyu malatı, çev:
Adnan Köymen, Ebru Kalak, Hale Alpman, Özge nciler, Işıl Esendir, Chiviyazıları, Birinci Basım,
stanbul, 2004.
Dostları ilə paylaş: |