72
'Bir', İlk Tezahür'ün veya Mutlak olanın sembolüdür. Çokluğu birliğe veya karmaşık ve somut olanı yalın
ve
soyut olana indirgeme süreci, Merkeze yaklaşmayı ifade eder. Merkeze yaklaşmak, uzayda bir hareket
değil, bir birleşme olgusudur.
Şimdi, birleşme ile sadeleşme arasındaki farka dikkat edin:
Birleşme evrimleşme,
sadeleşme ise tersine
evrim sonucunda ortaya çıkar.
Birleşme sentezin,
sadeleşme ise analizin en üst derecesini ifade eder.
Biri
bütünlüğe
doğru gelişmeyi,
diğeri ise başlangıca geri dönüşü simgeler
.
Bize evrimin amacının Merkeze Dönüş olduğu öğretilmiştir. Merkeze Dönüş, Merkezin sınırlarının
genişlemesi ve her şeyi kapsaması anlamına gelir. Bu ise tüm planların ruhsallaşması demektir.
Böyle bir kavram, hem 'form', hem de 'kuvvet' bazında değerlendirilebilir. Kuvvet, çeperden Merkeze
doğru akar. Bunu karşılayabilmek için, Merkezden de dışarıya doğru bir akımın olması gerekir. Her planın
maddesi, o planda mevcut kuvvetin çekilmesiyle birlikte, genişleme sürecindeki Merkezin tesiri altına
girer ve yedinci planda görülen formlara benzer yeni bir form kazanır.
Bir plandaki kuvvetin ayrılması 'Kozmik Gün'ün sonunu ve 'Kozmik gece'nin başlangıcını simgeler.
Merkezin genişlemesi, hala insan İçin Bir sır olan Kozmik Gece'nin eseridir.
Saf Ruhun Merkezden çepere doğru planlar boyunca akımı, Kozmik Gece İçinde gerçekleşir. Bu akımla
birlikte, manyetik kuvvetlerin çevresinde yer alan temel formlar ruhla donanırlar. Ancak bu
formlar henüz
Reenkarnasyon prensibine ve dolayısıyla belleğe sahip olmadıkları için, Gerçek anlamda yaşamaya
başlamazlar. Kozmik Gece'nin sonunda ruhsal dalgalar çekilerek yerlerini Kozmik şafağın boşluğuna
bırakırlar. Ancak bu süreç içinde Kozmik Dalgalarla yıkanmış olan formlar, artık Kozmik güçlere uyum
sağlamış ve tüm kötülüklerden arınmışlardır.
İşte burada tasvir edilen, iki Kozmik Gün arasında maddenin temizlenmesi ve atalet kuvvetlerinin
nötralize edilmesi projesidir.
Atalet kuvvetlerinin köklerinin Sınırlılık Kanununda ve bu kanunun
köklerinin de Kozmik Kötülükte yattığı düşünülürse, 'Karanlığın Güçleri' ifadesinin taşıdığı anlam daha
iyi anlaşılır.
Okültizmin kavramsal içeriğini daha iyi değerlendirebilmek için şunu görmelisiniz ki, karanlık,
alacakaranlığa ve şafağa, gün ışığı ise alacakaranlıktan geceye açılır. 'İyi' ve 'Kötü', bir tekerleğin
dönerken geçtiği 'Işık' ve 'Gölge' alanları olarak düşünülmelidir. 'Kötü'nün de 'İyi' kadar yapacağı iş vardır.
'Işığın Tanrısı' ve 'Karanlığın Tanrısı' basit bir ifadeyle, Tanrı'nın sağ ve sol ellerinin faaliyetleridir.
Sağ el verir, sol el alır. Sağ, olacak olanı verir, sol olmuş olanı alır. Sağ tezahüre gönderir, sol geri çağırır.
Ancak unutmayın ki, eğer Bir aynaya bakıyorsanız, sağı sol, solu sağ olarak tanımlamanız mümkündür.
Merkezin çekimi dönüş Hattı üzerinde cereyan eder; ancak zamanından önce Etken olan bir çekim,
yaşamın daha önceki bir aşamaya geri akmasına yol açabilir. Bu ise formsal gerilemeden önce yaşamın
gerilemesi anlamına gelir. Böylesi bir yaşamsal gerilemede, hastalıklara yol açan bakteriler gibi çeşitli
Parazitik varlık birimleri gelişir.
Çürümüş organik maddelerle beslenen bazı yaşamsal birimler bu evrime
ait değillerdir. bunlar, Tanrı'nın çöpçüleri sayılan 'Karanlığın Lorları’nın Hegemonyasında hizmet verirler.
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı üzere Merkeze Dönüş, bir Tezahür Gününün sona erme
sürecidir. Gün ışığı kaybolmaya başladığında, Tezahür Etmemiş Olanın spritüel karanlığı madde âlemini
kaplar. 'Işık' maddenin en dış çemberinden çekilirken, spritüel tesirler de Ruh'un en iç çemberinden
dışarıya doğru akmaya başlarlar. Bu süreç, Işık tamamen çekilinceye ve iç içe tezahür çemberleri tümüyle
Karanlığın Suları (Burada, spritüel barışı, saflığı ve yenilenmeyi ifade etmek için Seçilen bir isim) ile
73
dolana kadar devam eder. Bu arada, Karanlığın suları yeni bir yaşam için hazırlanırken bir geçiş dönemi
yaşanır.
Bu sular, görünmeyen ve görünen birbiriyle tamamen kaynaşana kadar, Tezahür planları boyunca
süzülürler. İşte bu noktada inisiyasyon olgusu Önem Kazanır.
İnisiyasyon Açısından:
Evrimlerini tamamladıktan sonra Merkeze dönen varlıklar, Ruhun gölgesinin öncüleri olarak tekrar
dışarıya doğru akmaya başlarlar. İşte Bunlar inisiyatörlerdir. Kendileri de önceki evrimlerin gelişmiş
Varlıkları tarafından inisiye edilmiş ve böylece evrim yolculuklarını Başarıyla tamamlamışlardır.
Herhangi bir planda inisiyasyon, ancak canlandıran sular o planın alıcı bilinçliliğindeki çatlaklara,
yarıklara tamamen nüfuz ettiğinde cereyan edebilir.
Bu nedenle bu aşamada daha yüksek derecede bir
Aydınlanma, ancak bedenin Dışında gerçekleşebilir; çünkü evrimin bu safhasında canlandıran sular henüz
fiziksel plana ulaşmamışlardır.
Tersine Evrim Açısından:
Merkezin çekimi kanununu, üçüncü olarak ise, Tersine Evrim (veya Bilinçlilik bazında Sol Yol Evrimi)
açısından inceleyeceğiz.
Tersine Evrim herhangi bir formdan yaşamın çekilmesi ve formun dağılması anlamına gelir. Yaşamın
form içinde meydana getirdiği kuvvet sistemleri,
yaşam çekildiğinde, eterik alt planlarda içi boş kabuklar
misali kalırlar. Bu Kabuklar, Kozmik gece'nin Dalgalarıyla gelen canlandıran suları beklemeye koyulurlar.
Ancak bazen, dönüş hattı üzerinde yolculuk ederken Merkezin Çekimini hissedecek kadar gelişmiş, ama
içe dönüşü tam olarak gerçekleştiremedikleri için evrimlerini tamamlayamamış olan bazı Ruhlar, 'nadir'i
geçmeden önce Merkeze yönelirler. Bunlar, yaşamın boşalttığı ve kozmik Gece'nin dalgasını bekleyen boş
formların işgal ettiği planlardan geçmek durumunda kalırlar.
Bu nedenle bu ruhlar, ilkel nitelikteki
manyetik kuvvet sistemlerinden istifade etmeye meylederler.
Eğer üzerinde derin düşünülürse, bu gerçek
pek çok konuya açıklık getirecektir.
Bu ruhlar fazlasıyla gelişip formlarını parçaladıktan sonra, Tersine evrim hattı boyunca yollarına devam
ederler. Ancak öyle
bir noktaya erişirler ki, artık canlandırabilecekleri hiçbir form kalmamıştır. O Zaman
organize edilmemiş elementlere ayrışırlar ve artık ne 'İyilik', ne de 'Kötülük' için bir potansiyel teşkil
etmeleri söz konusu olamaz. İşte sol yol Evrimi’nin hikayesi budur...
Sağ Yol Evrimi ise, mükemmelliğe ulaşan yaşamın ayırıcı nitelik taşıyan formlardan çekilmesi, formların
ifade ettiği prensiplerin sentezi, prensiplerin idealler olarak süptilleştirilmesi ve ideallerin Logos
bilinçliliği aracılığıyla gerçekleştirilmesi aşamalarını içeren bir süreçtir.
Görüleceği gibi evrimin özü birleşmedir. Birleştirici prensiplerin planlar üzerindeki tezahürü ise Sevgi'dir.
İster somut zihnin planında entelektüel bir sempati, ister madde planında
fiziksel birleşme biçiminde
olsun, tüm yansımalarıyla Sevgi, Logos’un 'Bir' oluşunun sembolüdür.
Evrimin amacı her şeyi 'Bir' kılmaktır ve tezahür planlarında bunu gerçekleştiren iki şey vardır: Ölüm ve
Sevgi. Ölüm Sol Yol Evriminin, Sevgi ise Sağ Yol Evriminin bir tezahürüdür. Taşıdığı Sevgi anlayışı
nasıl olursa olsun seven bir kişi, evrimin amacı olan birliğin bir tezahürünü oluşturuyor demektir. Tanrı,
'Bir'dir, Sevgi 'Bir'i oluşturur; 0 Halde 'Tanrı Sevgi'dir'.