Dost d jean-François Lyotard



Yüklə 1,8 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/40
tarix17.11.2018
ölçüsü1,8 Mb.
#80921
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40

budur:  bilginin dolaysız verileri...  Kant da  zamanında bil­
ginin a priori  koşullarını  araştırıyordu,  fakat bu a priori’lik, 
çözümü de  [sanki]  önceden tanımlar.  Fenomenoloji böyle 
bir alt-tözü (kypostase) bile istemez; sorgulayıcı üslûbu, kök­
tenciliği ve özündeki tamamlanmamışlık da buradan gelir.
IV. 
-   Neden  “fenomenoloji”?  Bu  terim  “fenomenle­
rin”, yani bilince görünen şeyin,  “verilmiş” olan şeyin ince­
lenmesi  anlamına  gelir.  Bu  veriyi,  algılanan,  düşünülen, 
sözü  edilen  “şeyin  kendisini”,  gerek  fenomeni  görüngüsü 
olduğu
 varlığa bağlayan, gerek kendisi için fenomen [görüngü] 
olduğu
  özne-Ben’le  birleştiren  ilişkiler  üstüne  varsayımlar 
kurmaktan kaçınarak, derinlemesine  araştırmak söz konu­
sudur. Ne yayılımlı tözün felsefesini yapmak için mum par­
çasından yola çıkmak,  ne de duyarlığın a priori formu olan 
uzamın  felsefesini  yapmak  gereklidir;  ön-varsayımsızca 
mum  parçasının  kendisinde  kalmak,  onu  sadece  kendini 
[bilince]  verdiği  gibice  betimlemek  gerekir.  Böylece,  feno­
menolojik meditasyonun içinde, açıklamaya geçmeyi redde­
diş olarak kendini gösteren bir kritik an, bir “bilginin yadsın­
ması” olayı  (Merleau-Ponty)  belirir; zira, örneğin şu abaju­
run kırmızısını açıklamak,  tam olarak,  onu  ışığının altında 
kırmızı  üstüne  düşünmekte  olduğum  abajurun  üzerine 
sürülmüş  kırmızı  renk  olarak  bir  kenara  bırakıp,  verilmiş 
belli  frekans  ve  yoğunluk  [değerlerinin]  titreşimi  olarak 
ortaya koymaktır;  onun yerine  “bir şey”,  fizikçi için nesne 
olan, ama benim için hiç de “şeyin kendisi” olmayan başka 
bir  şey  koymaktır.  Bir  düşünme-öncesi  (prereflexif),  dü- 
şünme-dışı  (irreflechi), yüklem-öncesi  (antepredicatif)  [öge] 
vardır ki düşünme ve bilim her zaman bundan destek alır,


ama  kendini  açıklamak istediğinde  de  her  zaman ortadan 
çeker.
Böylece,  fenomenolojinin  iki  yüzü  [olduğunu]  anlıyo­
ruz:  bilime  duyulan  güçlü  bir  güven,  istemi  bilimin  tüm 
yapısına istikrar vermek ve yeni bir bunalımı önlemek üze­
re onun dayanaklarını sağlamca ortaya koymaya güdülüyor. 
Ama  bu  işlemi  gerçekleştirmek  için  bilimden  çıkıp  bili­
min  “masumca”  içine  daldığı şeye  dalmak gerekiyor.  Hus­
serl ussallık-öncesine ussalcı bir istemle dalıyor.  Fakat bel- 
li-belirsiz  bir  “bükülme”  bile  bu  ussallık-öncesini  ussallık- 
dışı  haline  getirip  fenomenolojiyi  usdışıcılığm  kalesi yapa­
bilir. Husserl’den Heidegger’e elbette miras vardır,  ama bir 
mütasyon da  söz  konusudur.  Açıklamalarımız,  fenomeno- 
lojik  okulun  tarihine  işlenmiş  olan  bu  anlam  karışıklığını 
silmeye  çalışmayacaktır.
V. 
-   Fenomenoloji  özellikle  insan  bilimleriyle  ilişkili 
olarak  çabamıza  konu  olacaktır.  Bu  bir  rastlantı  değildir. 
Fenomenoloji  her  türlü  bilimsel  “temalaştırma”dan  önce 
gelen  ve  onu  geçerli  kılan  dolaysız  veriyi  araştırırken,  bu 
verinin bilincinin temel üslûbunu ya da özünü açığa çıkarır 
ki,  bu  yönelişselliktir  (irıtentionalite).  (Örneğin,  Condil- 
lac’taki  gibi)  dış  dünyayı  “sindiren”,  en  azından  “mideye 
indiren” geleneksel bilincin yerine,  “oraya doğru patlayan” 
(Sartre)  bir bilinç, yani özetle dış dünyayla ilişki değilse bir 
hiç  olan  bir  bilinç  koyar.  Böyle  olunca,  nesnel,  deneysel, 
kısacası fizik,  psikoloji,  sosyolojiden  kopyalanmış yöntem­
ler  [bu  araştırmada]  kökten elverişsiz olmaz  mı?...  Hiç  ol­
mazsa bilincin “dünyayla örgüleniş”  tarzlannı serimlemek- 
le, açınlamakla işe başlamak gerekmez mi? Örneğin, toplum­


sallığı nesne  olarak  kavramadan önce -k i bu metafizik ni- 
telikte  bir  karar  dem ektir-  herhalde  “toplum-içinde- 
olma”  olayının  bilinç  için  tam  anlamını  açıklamak,  do- 
layısıyla  bu  olayı  “masum”  bir  yaklaşımla  [ön-bilgisiz  ve 
ön-yargısızca] sorgulamak gerekir. Böylece, sosyolojik prob­
lemin  konumundan  çıkan  kaçınılmaz  çelişkilerin  tasfiyesi 
başarılabilecektir:  Fenomenoloji  insan  bilimlerinin  yerini 
almağa  çalışmaz,  onların  sorunsalını  geliştirip  tamamla­
mağa, böylece sonuçlarını elemeden geçirip araştırmalarını 
yönlendirmeye  çalışır.  Bu  yolu  yeniden  yürümeyi  deneye­
ceğiz.
VI. -  Fenomenolojinin önemini vargulamak gerekli mi?
O,  “Avrupalı”  düşüncenin  bir  aşamasıdır  ve,  Husserl’in 
Krisis
’te gösterdiği gibi, kendisi de kendini böyle anlamıştır. 
Onun tarihsel anlamını saptamamız da gerekecek;  ama bu 
anlam  kesinlikle  ve  değişmemek  üzere  atfedilebilir  bir  şey 
değildir,  çünkü günümüzde  birden çok fenomenolog vardır 
ve  terimin  anlamı  da  hâlâ  oluşum  halinde  olup  tarihsel 
olarak  tamamlanmamıştır.  Nitekim,  başlangıçta  altım çiz­
diğimiz  ihtiyatı  haklı  kılan,  Heidegger’den  Fink’e,  Merle- 
au-Ponty’den Ricoeur’e,  Pos veya Thevenaz’dan Levinas’a 
birçok farklı vurgulama nüansları vardır.  Bununla birlikte, 
Jean W ahl’in  doğru  olarak  gösterdiği  gibi,  hepsinde  ortak 
bir  fenomenolojik  “üslûp”  da  vardır.  Burada  söz  konusu 
filozofları  ayıran  ince  veya  derin  fikir  ayrılıklarını,  kimi 
nadir  durumlar dışında,  ayrı ayrı gösteremeyeceğimiz  için, 
özellikle  bu  üslûbu  yakalayıp  kuşatmağa  çalışacağız,  tabii 
Husserl’in payını, işe başlamış olma onurunu kendisine ver­
dikten  sonra...


Yüklə 1,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə