1 / Aşkmsal ben ile psikolojik ben birbirine kanştırıla-
maz,
Karteziyen Meditasyonlar da bunu kuvvetle vurgular.
Gerçi, der Husserl, “doğal tutumda kalan ben, aynı zaman
da ve her anda aşkınsal ben’imdir d e... Fakat (diye ekler)
bunun farkına ancak fenomenolojik indirgemeyi yapmak
la varabilirim”. Empirik ben “dünyayla [organik olarak]
ilgilidir”, orada doğal olarak yaşar; fenomenolojik tutum
bu ben temelinde bir
ben in ikileşmesi olayı teşkil eder, bununla
dünyayla [organik] ilgisi olmayan seyirci ben, fenome
nolojik ben, kurulmuş olur. Fenomenolojik düşünce, ken
disi de ilgisiz (yansız) bir seyirci tutumunun desteğiyle,
işte bu ilgisiz seyirci ben’i inceler. Demek ki söz konusu
ben’in, eşzamanlı olarak, hem somut ben olduğunu -çü n
kü psikolojiyle fenomenoloji arasında hiçbir içerik farkı
yoktur- hem de somut ben olmadığını -çünkü ‘dünyada-
oluş’undan sıyrılmıştır- kabul etmek gerekmektedir. Yöne
lişse! psikolojiyle aşkınsal fenomenolojinin her ikisi de co-
gzto’dan yola çıkacaktır, fakat birincisi dünyasal düzeyde
kalırken İkincisi, psikolojik ben de dahil dünyayı bütünlüğü
içinde saran aşkınsal bir cogito’dan hareketle, analizini ge
liştirir.
2 / Öyleyse, Kant’ın aşkınsal öznesi karşısında mı bulu
nuyoruz? Gerek
Ideen I’de gerekse
Karteziyen Meditasyon-
lar’
da birçok pasaj bunu akla getirmektedir, ve eleştirel fel
sefeci Natorp’un
Ideen I’le aynı görüşte olduğunu
söylemesi
de raslantı değildi.3 Bu çağrışımlar özellikle Husserl’in, söz
konusu ben’in bir doğa bölgesi olduğunun (ki bu, psikolo
3)
Husserls Ideen zu einer reinen Phânomenologie,
Logos, V II, 1917-
1918.