Büyük Dinleri Tanımak



Yüklə 379,11 Kb.
səhifə16/52
tarix01.08.2018
ölçüsü379,11 Kb.
#59924
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   52

2. Hz. İbrahim


Hz. İbrahim’in (as) azameti öyle bir derecededir ki, sürekli olarak Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin ortak tartışma konusu olmuştur. Bu semavi dinlerin hepsi İbrahim Halilullah’ı (as) kendilerinden bilmektedirler. Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

 مَا كَانَ اِبْرهيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلكِنْ كَانَ حَنيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكينَ 

“İbrahim, ne bir Yahudi, ne de bir Hıristiyan’dı. (O), Allah’ı bir bilen, dosdoğru bir Müslümandı. (O) müşriklerden de değildi.” [1]

Hz. İbrahim (as) müşriklerin yanında bile yüce bir makama sahipti ve onun Mekke’deki eserleri onlar tarafından ziyaret edilip, kutsanmaktaydı. Bazıları da isim benzerliğinden dolayı Hinduizm, Caynizm ve Budizm gibi Brahma dinlerinin de Hz. İbrahim’e (as) dayandığını iddia etmişlerdir.

Yahudiler kendilerini Hz. İbrahim’in (as) torunu ve Hz. Yakub’un (as) soyundan bilirler. Bu şekilde Hz. İbrahim’in (as) hem cismani ve hem de ruhani çocukları olmakla övünürler.

Tevrat’ta Hz. İbrahim’in (as) soyu Hz. Âdem’e (as) değin geçmektedir. Tevrat’ın soy ağacı İslami kitaplara da nüfuz etmiş ve onların aslına ve kaynağına dikkat edilmeden kabul edilmiştir.

Kitap ehlinin inancına göre (yani Kitab-i Mukaddesin içerisinde geçen olaylarının toparlanmasına göre) Hz. İbrahim (as) milattan 2000 yıl önce, yani yaklaşık 4000 yıl önce Ur şehrinde dünyaya geldi. Tevrat’ta geçtiğine göre ona ilk önce “Yüce Baba” anlamına gelen “Abram” ismi verildi, daha sonra Allah-u Teâlâ onun ismini doksan dokuz yaşında “Kavimlerin Babası” anlamına gelen “İbrahim” olarak değiştirdi.[2] Ur şehri yaklaşık bir asır önce Irak’ta Fırat nehri kenarında yapılan kazı çalışmaları sonucunda toprak altından gün yüzüne çıkarılmış ve bu arkeolojik çalışmalar sonucunda birçok tarihi eser de bulunmuştur.

Yine Tevrat’ta geçtiğine göre, Tarah kendi oğlu İbrahim’i, onun eşi Sara’yı ve kendi torunu Lut’u yanına alarak, Filistin’in batısındaki Kenan topraklarına göç etti. Onlar yolun yarısında yolculuğa devam etmekten vazgeçerek Harran şehrine yerleştiler. Bu şehir, Türkiye’nin güneyinde ve Suriye sınırına yakındır.

Tevrat’ta Hz. İbrahim’in (as) babası Tareh olarak geçer. Ancak Kuran-ı Kerim’de babasının putperest olan Azer adlı birisi olduğu yer almaktadır.[3] Hz. İbrahim’in (as) babası Peygamber Efendimizin (saa) ecdatları silsilesinde de yer almaktadır. Şia âlimlerinin tamamı ve Ehl-i Sünnet âlimlerinden bazılarına göre Peygamber Efendimizin (saa) babalarının tamamı Hz. Âdem’e (as) kadar tevhit inancına sahiptiler. Bu nedenle Azer’in Hz. İbrahim’in (as) gerçek babası olmadığını söylemiş ve bu iddiaları için deliller getirmişlerdir.

Tevrat’ta Hz. İbrahim’in (as) yetmiş beş yaşındayken Allah’ın emriyle Harran’dan Kenan diyarına hareket ettiği geçmektedir. O, eşi Sara’yı, kardeşinin oğlu Hz. Lut’u (as) ve Harran halkından birkaç kişiyi yanına alarak hep beraber Kenan’a gittiler ve Beyt-u İl’in doğusundaki bir dağın üzerine çadır kurdular. Hz. İbrahim (as) bir süre sonra Hebron (el-Halil) şehrine yerleşti ve ömrünün sonuna kadar da orada yaşadı. Şu anda İbrahim ailesinin türbesi de oradadır. Fakat Hz. Lut (as), Sodom ve ona yakın şehirlerde yaşadı. Bu şehirlerin halkı onun emirlerine itaatsizlikleri ve verdiği öğütlere uymadıklarından dolayı helak oldular. Bu olay Kuran-ı Kerim’de de geçmektedir.

Hz. İbrahim’in (as) hayatına baktığımızda günümüz Tevratında değinilmeyen çok önemli iki konu vardır: Biri putları kırması ve akabinde ateşe atılması, bir diğeri ise Kâbe’yi inşa etmesidir.[4] Kuran-ı Kerim’de (Enbiya ve Saffat surelerinde) Hz. İbrahim’in (as) putları kırması ve sonrasında ateşe atılması olaylarına değinilmektedir.

Aynı şekilde Kuran-ı Kerim’de Kâbe’nin Hz. İbrahim’in (as) eliyle ve Hz. İsmail’in (as) yardımıyla yapılmasından da söz edilmektedir.[5] İsmail peygamberin onun yaşlılığında kendisine verildiği için[6], Kâbe’nin bina edilmesi de onun ömrünün sonlarına doğru yapıldığı anlamına gelmektedir. Kâbe ve Mekke-i Mükerreme kitap ehlinin nezdinde mukaddes değillerdir.

Diğer taraftan Tevrat’ta, Allah’ın Hz. İbrahim (as) ile Nil’den Fırat’a kadar olan alanı Hz. İbrahim’in (as) Hz. İshak (as) kanalıyla olacak evlatlarına vermesi konusunda ahitleştiği iddia edilmektedir. (Yaratılış, 15:1-18 ve 17:18-21). İleride göreceğimiz üzere bu vaat fakat İsrailoğullarına taalluk bulmaktadır.

 

[1]      Al-i İmran/67 



[2]      Bu bölümdeki isim verilme yöntemi Eski Ahit kitabından alınmıştır.

[3]      En’am/74 (Bir zamanlar İbrahim, babası (amcası) Azer’e: “Putları kendine ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben, seni ve toplumunu açık bir sapkınlık üzere görüyorum” demişti.)

Ayetin tercümesinde de geçtiği üzere müfessirlerimiz Azer’in Hz. İbrahim’in (as) amcası olduğunu ve babası olmadığını açıklamışlardır. Nitekim Numune tefsirinde şöyle geçmektedir:

Ehl-i Sünnet müfessirlerinden bir kısmı Azer’i, İbrahim’in gerçek babası olarak bilmektedir. Hâlbuki Şia müfessirleri ve âlimlerinin hepsi Azer’i, Hz. İbrahim’in babası olmadığı görüşünü paylaşmışlar; kimi onu İbrahim’in annesinin babası, kimi ise amcası olarak görmüşlerdir.

[4]      Gayr-i Müslimler yanında Kâbe’nin kutsallığı yoktur. 

[5]      Bakara/127

[6]      İbrahim/39

3. İsmail (as) ve İshak (as)


Kuran-ı Kerim ve Tervat’ta geçtiği üzere, Hz. İbrahim’in (as) eşi Sara kısır idi ve Tevrat’ta yazıldığına göre, Allah-u Teâlâ defalarca Hz. İbrahim’e (as) çok nesil vaadinde bulunmuştu. Onun kenizi olan Hacer bir çocuk dünyaya getirdi ve “Allah işitiyor” anlamına gelen İsmail olarak adlandırıldı. Ondört yıl sonra kendisi ve eşi bir hayli yaşlanmasına rağmen Allah’ın emriyle bir çocuk dünyaya getirdiler ve ona da “Gülümsüyor” anlamına gelen İshak ismini verdiler.

Tevrat bu bölümde detaya girmemiş ve yalnızca Hz. İsmail’in (as) Faran’a[1] yerleştiği ve annesinin kendisine Mısırlı bir kızı eş olarak seçtiğinden bahsetmektedir. Tevrat’ta ona ait diğer konular unutulmaya bırakılmıştır. Hatta bu kitapta Kâbe’nin yapılışı hakkında tek bir cümle dahi bulunmamaktadır. Yine İslami hadislere göre Mekke’de olan ve şu anda Zemzem olarak adlandırılan suyun Hz. İsmail (as) tarafından bulunması da Tevrat’a göre Filistin’in güneyindeki Bi’r-i Şebi isimli mekândaydı.

Tevrat’ta çocuğun kurban edilmesi olayına değinilmektedir. Tevrat’a göre, Hz. İbrahim (as) Hz. İshak’ı (as) kurban etmekle görevlendirildi. O bu konuyu Hz. İshak’a (as) açtı ve onun kurbanlık koyun hakkındaki sorusunu şöyle cevapladı: “Ey oğlum, Allah kendisi için bir kuzu hazırlayacaktır.” (Yaratılış, 22:8). Ancak Kuran-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in (as) çocuklarından birisi için şöyle buyrulmaktadır:

 فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْیَ قَالَ يَا بُنَیَّ اِنّى اَرى فِى الْمَنَامِ اَنّى اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرى قَالَ يَا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنى اِنْ شَاءَ اللّهُ مِنَ الصَّابِرينَ 

“(Oğlu) onunla beraber çalışıp çabalayacak yaşa erince (İbrahim ona şöyle) dedi: “Ey oğulcağızım! Gerçekten ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Ne dersin?” (Oğlu şöyle) dedi: “Ey babacığım! Sen emrolunduğunu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” (Saffat/102)

Bilindiği üzere o ölümden kurtulmuş ve Yüce Allah bir koçu onun yerine fidye olarak karar kılmıştır. Bu çocuk Şia’nın ve bir grup Ehl-i Sünnet’in inancına göre, Hz. İsmail (as) ve onların inancına göre, Hz. İshak idi (as).

 

[1]      Faran, Sina çölünde bulunan bir şehirdir. Bazı İslam âlimleri bu isimden maksadın Mekke olduğunu söylemişlerdir.


Yüklə 379,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə