Ariciliğin ekonomideki Önemi GİRİŞ


Koloniler kışa girerken ve kıştan çıkarken bal stokları yeterli değilse o zaman katı yem (kek) ile besleme yapılır



Yüklə 0,96 Mb.
səhifə8/8
tarix08.09.2018
ölçüsü0,96 Mb.
#67457
1   2   3   4   5   6   7   8

Koloniler kışa girerken ve kıştan çıkarken bal stokları yeterli değilse o zaman katı yem (kek) ile besleme yapılır.

Kek Yapımı : 1 kısım bal 35-40oC’ye kadar ısıtılarak 3 kısım pudra şekeri ile iyice karıştırılır. Elde edilen karışım 1 kg’lik poşetlere yerleştirilip, poşetin alt kısmı kesilerek arılı çerçeveler üzerine yerleştirilir.

Kek hazırlamada polen açığı bulunan bölge ve dönemlerde bu açığın kapatılması için süt tozu, bira mayası karıştırılarak arıların protein ve vitamin ihtiyacı karşılanabilir. Polenin yeterince bulunduğu bölge ve dönemlerde bu uygulamaya gerek yoktur.


Kek hazırlama ve uygulamada dikkat edilecek husus kekin kovan içi ısısında eriyerek arıların üzerine akmayacak katılıkta ve arılar tarafından tüketilebilecek yumuşaklıkta olmasıdır.

Ana Arının Durumu, Zayıf Koloniler ve Hastalık Kontrolü : Yapılacak kontrollerde arı mevcudu az olan zayıf koloniler, anasız, ana arısı yaşlanmış, verimsiz ve sakat olan koloniler birleştirilmelidir. Başarılı kışlatma için mutlak surette sonbaharda bir dönem yavru üretimi sağlanarak kışa GENÇ ARI ve ANA ARI ile girilmelidir.

Yapılacak denetimlerde herhangi bir hastalık tespit edilen kolonilerde gerekli önlemler alınmalı ve tedavi edilmelidir. Sonbahar teşvik yemlemesinden sonraki kuluçka aktivitelerinin çok azaldığı dönemlerde sonbahar dönemi varroa mücadelesi yapılmalıdır.


Kolonilere Kışlatma Düzeni Verilmesi : Gerekli bakım ve kontrolleri yapılan kolonilere artık kışlatma düzeni verilmelidir. Kovandaki yarık ve çatlaklar onarılmalıdır. İçeriye yağmur ve kar suları sızmamalıdır. Havalar soğudukça uçuş delikleri daraltılmalıdır. Kovan kapağı altına kuru ot, saman, kepek ve talaş gibi nem çekici ve sıcak tutucu maddelerle doldurulmuş bir yastık konulmalı veya birkaç kat gazete yerleştirilmelidir. Mümkünse petekler kovan ortasına alınıp iki yana bölme tahtası konulmalıdır. Kışlatma süresince birikebilecek nemin atılması için havalandırma düzeni kurulmalıdır.
KIŞLATMA

Arıların kışı geçireceği arılık, kuzeyi kapalı güneyi açık, mümkünse üstü kapalı yerler olmalı, açık arılıklarda ise rüzgar almayan, su tutmayan, yerler seçilmelidir. Kovanlar mutlaka bir sehpa üzerinde yerden yükseltilmeli, böylece nemden ve sudan korunmalıdır. Arıların salkımı bozmasına neden olabilecek gürültü ve sesten uzak yerlerde olmaları sağlanmalıdır.



Kış Salkımı : Arılar kovan içi sıcaklığı 14oC’ye düştüğü zaman bir araya toplanarak Kış Salkımı oluştururlar. Salkımın merkezindeki sıcaklık 33oC, dış yüzeyde 6-8oC olabilmektedir. Arılar bal yiyerek ısıyı üretirler ve ısı arttıkça salkımı genişletirler. Kışın herhangi bir sarsıntı ile kış salkımından düşen arılar tekrar salkıma çıkamaz ve ölürler.




ARI HASTALIK VE ZARARLILARI



  1. ARI HASTALIKLARI

Arı hastalıkları genellikle ilkbahar ve sonbaharda aylarında görülür. Bunun başlıca nedeni ilkbahar aylarında özellikle yavru faaliyetinin büyük hız kazanmış olduğu dönemde beklenmeyen soğuk ve yağışlı havalardır.

Bu nedenle bu krıtik dönemde arıların özellikle yavru hastalıklarına karşı korunması için;


  1. Bahar beslenmesine çok erken başlanmamalı ve doğal kaynaklar başlamadan beslemenin kesilmemesidir.

  2. Sıcak bölgelerde kışlatılan koloniler yüksek yaylalara nakledilmemeli, orta yayla konumundaki yerlere nakledilmelidir.

  3. Havalar oturmadan ve nektar akışı başlamadan bölüm yapmaktan kaçınmalıdır.

  4. Erken baharda kolonilere verilen şerbetle birlikte 1-2 kez antibiyotik uygulamakta korunma için faydalıdır.

Ülkemizde arılarda görülen önemli arı hastalıkları iki başlık altında incelenmektedir.





  1. Yavru Hastalıkları:




  1. Amerikan Yavru Çürüklüğü:

Ülkemizde ihbarı zorunlu yavru hastalıklarından olan bu hastalığın etmeni “Bacillus Larvae” adlı bir bakteridir. Değişik çevre şartlarında uzun bir yaşam süresi olan hastalığın sporları besleme görevi yapan bakıcı arılar tarafından larvaya bulaştırılır. Bulaşık yavru çürüyerek ölür, gözlerin temizlenmesi ve yağmacılık nedeniyle kovan içi ve kovanlar arası yayılma çok kısa sürede büyük bir hızla gerçekleşir.


Hastalığın belirtileri:Yavrulu petekler incelendiğinde öncelikle düzensiz yavru görünümü dikkat çeker. Kapalı yavrulu gözenekler arasına dağılmış düzensiz larvalar ya da boş yavru gömeçleri gözlenebilir .Dışbükey görünümünde olması gereken kapalı yavru gözenekleri içe çökmüş çukurumsu görüntü sergiler. Hastalıklı yavru beyazdan sarımsı daha sonra kahve rengine dönüşür, bir çöple dışa çekildiğinde iplik şeklinde uzar ve tutkal gibi kokar. Çürüyerek ölmüş yavrunun kalıntısı petek gömecinin yan duvarı ve tabanına yapıştığından arılarca temizliği de kolay olmaz.
Mücadelesi:Hastalığın çok ilerlemiş olması durumunda en etkili yöntem hastalıklı kolonilerin tümüyle yakılarak yok edilmesidir. Böylece hastalığın diğer kolonilere bulaşması da önlenmiş olur. Kolonilerin çok güçlü, hastalığın az bulaşık olması durumunda ise, kolonideki ergin arılar bir başka kovana alınarak burada yeni petekler örmesi ve yeni bir koloni oluşturması sağlanır. Ergin arıların tedavisi için tatracycline grubu antibiyotikler ve solfat hiasole ve tylosin gibi antibiyotikler kullanılabilir. İlaçlı mücadele sırasında koloninin ana arısını bir süre kafese alarak yumurta atmasını önlemekte yarar vardır.

Arıları alınmış olan hastalıklı petekler yakılarak imha edilir. Kovanlar ise, pürümüzle yakılarak ya da 40 lt. suya 400 gr. sodyum hidroksit katılarak elde edilen sıvı içerisinde 20-25 dk. kaynatılarak dezenfekte edilmelidir.





  1. Avrupa Yavru Çürüklüğü:

Dünyada en yaygın yavru hastalığı olarak bilinen bu hastalığın etmeni birden fazla olabilir. Bunlar “streptocous pluton, Bacillus alvei” ve diğer bazı etmenlerdir.


Hastalığın Belirtisi: Amerikan yavru çürüklüğüne yakın belirtiler olmasına rağmen bu hastalıktan belirgin farklılıklar görülür bunlar; Hastalığın kendine özgü ekşi kokuşmuş et yada balık kokusunu andıran kokusu kovan açıldığına algılanabilir. Ölü larvalar koyu kahverengi ve siyaha yakın renkte kapalı yavru sırlarında içe çökme ve bir çöple çekildiğinde ipliksi uzama görülmez, çekildiğinde kolayca petek gömecinden çıkartılabilir.
MÜCADELESİ: Amerikan yavru çürüklüğünde olduğunun aksine bu hastalıkta arıların ve yavru peteklerin imhasına gerek yoktur. Koloninin ana arısı bir süre kovan içerisinde kafeslenerek yumurta atması engellenir,oxytetracycline grubu antibiyotikler ile erytthromycin uygulaması ile ergin arılar tedavi edilerek ana arı yumurtlamaya devam etmesi için serbest bırakılır.

Arılıkta kullanılan ekipman ve hastalıklı kolonilerin kovanları da 50 lt. suya 1 Kg. soda veya 1/1’lik amonyum klorid eriyiği ile dezenfekte edilebilir.




  1. Kireç Hastalığı: Etmeni “Ascosphaera apis” fungus

olan yavru hastalığıdır. Hastalıklı larvalar mumyalaşmamış siyahımsı gri veya beyaz renktedirler Hastalığın ilk dönemlerinde beyazlaşmış larvalar iki parmak arasında ezilebildiği halde ileri dönemde pirinç tanesi gibi sertleşerek ezilmeler ve arılar tarafından kovan önüne ve uçuş tahtası üzerine atılırlar.

Hastalığın etmeni olan sporlar toprak altında bile 15 yıl etkinliğini sürdürebildiğinden ve rüzgarla sürüklenebildiğinden bu hastalıkla daha çok kültürel önlemlerle mücadele edilerek başarılı sonuçlar alınabilir.

Hastalığa neden olan fungus havasızlık nedeniyle kovanda biriken CO2 ve nemli ortamda gelişirler. Sonbahar –kış ve ilkbaharda kullanılan sabit arılıklarda kovanlar sehpalar üzerine yerleştirilerek havalandırma sağlanmalı ve nemden korunmalıdır. Kireç hastalığına karşı alınabilecek bir başka önlem, aynı şartlarda bulunduğu halde bu hastalığa kolay yakalanan kolonilerin ana arılarının dayanıklı hatlarla değiştirilmesidir. Bu yöntemde koloninin ana arısı imha edilerek bir başka kovandan ergin arı silkemek suretiyle yavru arı dengesinin ergin arıdan yana olması sağlanır. Böylece kireçleşmiş larvalar ergin arılarca temizlendikten sonra koloniye yeni ve dayanıklı ana arı verilir. Kolonilerin beslenmesinde katı şerbet (1/1) uygulanması ve arılara doğal nektar kaynağı sağlanması da bu hastalığa karşı etkin bir mücadele yöntemidir.

Kireç hastalığının tedavisinde ilaçlı mücadele denemelerinde bugüne kadar olumlu bir sonuç alınamamıştır.


2) Ergin Arı Hastalıkları:

Nosema: “Nosema apis” adı verilen tek hücreli bir mikroorganizmanın neden olduğu, oldukça tehlikeli sayılan ergin arı hastalığıdır. Hastalığa yakalanmış kolonilerde davranış değişimi ve hızla yaşlanma görülür. Hastalığın kesin olarak tanınması için hasta arı midesinin incelenmesi gerekir. Normalde saman rengi olan sağlam arı midesi hasta arıda katı, kirli ve beyaz renktedir. Hastalık yıl içerisinde çeşitli zamanlarda görülebilmekle beraber en yüksek düzeyde enfeksiyon ilkbaharda, ikinci derecede ise sonbaharda ortaya çıkar.

Nosemaya yakalanmış kolonilerde çerçevelerin, peteklerin ve kovan uçuş tahtası üzerinde turuncu ve beyaz renkte arı pisliği görülür.Hastalığın yayılması besin yoluyla olur, ve hasta arılar bakıcılık gücünü kaybederler.

Nosema hastalığının önlenmesi ve tedavisinde fumagillin uygulaması yapılır. İlaç ilkbahar ve sonbaharda şerbetle birlikte verilir.Hastalık bulaşmış ekipmanın fumigasyonu için asetik asit kullanılabilmektedir.


  1. ARI ZARARLILARI


Varroa: Yakın zamanda ortaya çıkan ancak çok hızlı gelişimi ile tüm dünya yüzeyine yayılan, zamanında mücadele edilmediğinde kolonilerde büyük yıkımlara neden olabilen tehlikeli bir parazittir.

Varroanın dişisi oval görünümde ve koyu kahve renktedir. Vücut uzunluğu 1.1-1.3 mm. Eni ise 1.5-1.7 mm. arasında değişmektedir. Vücudun alt kenarı 4 çift bacak ile çevrilidir. Ağız yapısı sokucu ve emicidir. Gerek ergin gerekse larva ve pupa döneminde arının kanını emerek beslenir. Bu nedenle arıya her dönemde zarar verir. Erkek varroa sarı-gri renkte yuvarlak görünümlü, dişi varroaya oranla daha yumuşak bir kikin ile kaplıdır.

Varroanın kolonilerde üremesi ilkbahar kuluçka faaliyetiyle birlikte başlar. Sonbaharda bu faaliyetin sona ermesine kadar sürer. Kışı yalnızca ergin dişiler geçirir. Üreme ve gelişme yavru gözlerinde gerçekleşir. Ergin dişiler 5-6 günlük yavru gözlerinin kapanmasından hemen önce gözlere girerek iki gün sonra yumurta bırakmaya başlarlar. İlk 24 saatte yumurtalardan 6 bacaklı larvalar çıkar ve tüm gelişim erkeklerde 6-7 günde dişilerde ise 8-10 günde tamamlanmaktadır. Gelişimini tamamlayan varrolar göz içinde çiftleşirler. Çiftleşmeden hemen sonra erkek ölür. Dişiler ise beslenmeyi sürdürerek arıların gözden çıkması ile birlikte gözü terk ederler. Ergin dişi varroalar kışın 5-6 ay yazın ise 2-3 ay yaşarlar. Ergin dişi varroanın yavru gözüne 5 ve daha fazla yavru bırakması durumunda arı oluşumunu tamamlayamaz ve siyahımsı–gri renkte kanatsız olarak çıkar. Ancak bir görüşe göre kanatsızlığın doğrudan varroaya bağlı olmadığı parazitin varlığında etkisini gösterebilen bir virüse bağlı olduğu belirtilmektedir. Varroa parazitinin gerek larva ve pupa döneminde gerekse de ergin dönemde arının kanını emerek gelişme ve çalışma aktıvitesinin zayıf düşmesi başka hastalıklarında ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
MÜCADELESİ:

Kimyasal Mücadele: Varroanın dünyada ülkemizde ilk görüldüğü yıllarda panikle uygun olan olmayan birçok ilaç varroa mücadelesinde kullanılmıştır. Günümüzde piyasada varroa mücadelesi için 20 civarında ruhsatlı ilaç bulunmasına rağmen bir çok arıcı farklı ilaç ve karışımlar kullanmaktadır. Bu noktada arıcıların özellike bilmesi gereken şudur ki; ruhsatsız herhangi bir kimyasal ilaç ya da karışımla kolonideki varrolar yok edilebilir. Ancak balın ve bal mumunun obsorbsiyon (bendi bünyesine çekme) özelliği nedeniyle bal içerisinde kimyasal kalıntı oluşabilir. Bu da insan insan sağlığı açısından oldukça zararlı olmakla birlikte, bal ihracatımıza da engel olmaktadır.

Varroa mücadelesinde bir başka önemli nokta mücadele dönemidir. Kolonilerde kuluçka faaliyeti başladığında (yavrular sırlanmadan önce) ve sonbaharda yavru faaliyetinin sona erdiği dönem en etkin mücadele dönemidir.



Biyolojik Mücadele: Bu mücadele yöntemi kolonilerde varroa parazitinin tamamen yok edilmesini sağlamasa da kontrol altında zararsız halde etkin bir yöntemdir. Kültürel tedbir olarak ıslah edilmiş ve bu hastalığa dayanıklı hatlar elde etmek ile hastalığa sebep olan koşulları ortadan kaldırmak olarak özetlenebilir. Bilindiği gibi dişi varrolar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde arılara üzerinde özellikle erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek gözlerine bıraktığı yumurtalar bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtaların çoğunluğu erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Ancak işçi arı gözlerine bırakılan az sayıdaki yumurtalar etkinliğini sürdürür.

Bir başka biyolojik mücadele yöntemi de nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde koloninin ana arısı ana ızgarası kullanılarak bir çerçeve bulunacağından bütün varroa yumurtaları bir petekte toplanmış olur. Bu petek kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamamasıdır.






ARICILIĞIN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ



ÜLKE ARICILIĞININ SORUNLARI

Arıcılığın sorunları yıllardır devam ede gelen sorunlar olup bunları şu şekilde özetleyebiliriz:




  • PAZARLAMA SORUNU : Ülke arıcılığının en önemli sorunu pazarlama sorunudur. Üreticiler ürettikleri bal ve diğer arı ürünlerini değeri fiyattan pazarlayamamaktadırlar. Üretim maliyetleri çok yükselmiş olmasına rağmen özellikle bal fiyatları yerinde saymaktadır. Bu olumsuz şartları arıcılar şeker ile üretim yaparak kendileri oluşturmuş, ayrıca sınır ticareti ile giren ucuz ve kalitesiz bal da iç pazarı olumsuz yönde etkilemiştir.




  • GEZGİNCİ ARICILIK VE KONAKLAMA SORUNU : Ülkemizde gezginci arıcılık yapmak artık başlı başına sorun olmaya başlamıştır. Her il kendisine ait yasaklar ve kurallar koymakta, konaklama sırasında mevcut yönetmeliğe rağmen değişik kurum ve kişilerce yüksek miktarlarda ücretler alınmaktadır.

Arıdan başkasının değerlendiremediği nektar kaynaklarımızın heba olmaması, arıcılarımızın itilip kakılmaması için Türkiye genelinde uygulanacak ve gezginci arıcıların konaklama sorunlarını çözecek bir yönetmeliğin uygulamaya konulması gerekir.



  • DAMIZLIK SORUNU : Arıcılıkta 1 ana arı 1 koloni demektir. Koloninin performansı tamamen ana arının performansına bağlıdır. Ana arı ne kadar genç ve vasıflı ise verim o kadar fazla olmaktadır. Ülkemizde ana arı üretimi son derece yetersiz olup ihtiyacın ancak %8-10’u karşılanabilmektedir. Mutlaka damızlık vasıfta ana arı üretimi teşvik edilerek arıcılarımızın genç ve kaliteli ana arı ile çalışmaları sağlanmalıdır.


  • HASTALIK,PARAZİT VE ZARARLILARLA MÜCADELE Türkiye genelinde hastalık ve parazit bulaşmamış bölgemiz kalmamıştır. Arıcılarımız hala bilinçsiz ve zamansız ilaçlamalar yapılmaktadır. Bu konuda daha etkili eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Arıcılarımızın bir çoğu rasgele ve ruhsatsız ilaçlar kullanmaktadırlar. Bunlar da balın pazarlanmasında ciddi sıkıntılara sebep olmaktadır.




  • EĞİTİM SORUNLARI : Ülkemizde arıcılık halen babadan görme usullerle yapılmaktadır. Bakanlık kuruluşlarınca verilen kurslar genelde belge almaya yönelik olmakta ve yetersiz kalmaktadır. Öncelikle bakanlık düzeyinde arıcılığı bilen teknik elemanlar yetiştirilmeli bunlar illerde modern eğitim metotlarıyla teknik arıcılık eğitimleri yapmalıdırlar.



ARICILIK İLE İLGİLİ SORUNLARIN GİDERİLMESİNE YÖNELİK ÖNERİLER

A. DEVLETE DÜŞEN GÖREVLER





  1. Türkiye Arıcılık Kanunu çıkarılmalıdır. Çıkarılacak bu yasa ile Arıcılık Danışma Kurulu’nun , Türkiye Arıcılar Birliğinin, Bakanlık kuruluşlarının yetki ve sorumlulukları belirlenmelidir. Arıcıların hakları koruma altına alınmalıdır.

  2. Türkiye Arıcılar Birliği mutlaka kurulmalı, bu birlik devlet kontrolünde arıcıların bütün sorunlarını çözecek şekilde teşkilatlandırılmalı ve arıcıların bu birliklere üye olmaları zorunlu hale getirilmelidir. Arıcıların sağlık belgesi, silah ruhsatı, kereste ve kredi taleplerinde Birlik üyelik şartı aranmalıdır.

  3. Bölgesel nitelikte enstitüler oluşturulmalıdır. Mevcut Enstitü ve Üretme İstasyonlarının altyapılarının güçlendirilmesi gereklidir.

  4. Türkiye genelinde uygulanacak ve gezginci arıcıların konaklama sorunlarını çözecek bir yönetmeliğin uygulamaya konulması gerekmektedir.

  5. Bakanlık-Üniversite-Özel Sektör işbirliği sağlanmalı, araştırma çalışmaları üniversitelerle birlikte yürütülmelidir.

  6. Bakanlık-Üniversite işbirliği ile bakanlık birimlerinde görev yapacak lisans ve doktorasını tamamlamış arıcılık uzmanı teknik elemanlar yetiştirilmelidir.

  7. Eğitim konusu ciddi manada ele alınarak yerel ve ulusal basında eğitimler verilmelidir. İllerde modern eğitim metotlarıyla teknik arıcılık eğitimleri yapılmalıdır.

  8. Hastalık, parazit ve zararlılarla mücadelenin daha etkin ve bilinçli yapılması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

  9. Araştırma çalışmaları, verimi ve karlılığı artırma, kaliteyi iyileştirme, kalite standardının oluşturulması ve arı ürünlerinin çeşitliliğinin artırılması üzerine yoğunlaştırılmalıdır.

  10. Zirai mücadele ilaçlarının kullanımında çevre kirliliğini önleme ve arıya zararsız ilaçların geliştirilmesine yönelik araştırmalar yapılmalıdır. Arı kolonilerini zirai mücadele ilaçlarından koruyabilmek için arıcılarla zirai mücadele görevlileri arasında etkili bir işbirliği kurulmalıdır.

  11. Pazar araştırması yapmak ve üreticilerin pazarlama sorunlarına çözümler bulunmalıdır.

  12. Arı ürünleri test ve analiz laboratuarları kurulmalı, kalite standardizasyonu sağlanmalıdır.

  13. Balmumu işleme merkezlerinde sterilizasyona önem verilmesi sağlanarak işletmelerin petek yoluyla hastalık bulaştırmaları önlenmelidir.

  14. Sınır ticareti adı altında ülkemize giren ana arı, bal, balmumu, arı sütü ve polen gibi arı ürünlerinin kontrolsüz girişi yasaklanmalı, karantina önlemleri artırılmalıdır.

  15. Yerli genotipler belirlenmeli ve ıslah çalışmalarına öncelik verilmelidir.

  16. Damızlık ana arı işletmeleri kurulmalı ve bunlar desteklenmelidir. Damızlık konusunda araştırma çalışmaları geliştirilmelidir.

  17. Arıcılık ile ilgili ıslah ve genetik, bakım-besleme, hastalıklar, teknoloji ve değerlendirme ile ekonomi konularında her türlü araştırmalar desteklenmelidir.

  18. İller ve bölgeler itibari ile ülkenin flora haritası hazırlanmalı, gezginci arıcılığın planlanması ve ballı bitkiler tarımının geliştirlmesine çalışılmalıdır.

  19. Ballı kültür bitkilerinin tohumları köylülere ücretsiz olarak verilmeli, üretim teşvik edilmeli, yem bitkisi ihtiyacı karşılanırken bal üretimi de artırılmalıdır.

  20. Doğal kaynakların korunması amacıyla bombus arıları koruma altına alınmalı, bunların yetiştiriciliği yapılarak polinasyon amacıyla seralarda kullanma imkanları geliştirilmelidir.

  21. Arıcılara düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanı sağlanmalıdır.


B. ARICIYA DÜŞEN GÖREVLER


  1. Pazarlama sorunu olan ülkemizde arıcılar, şeker ile üretim yapmak gibi miktarı çok ancak ucuz ve kalitesiz bal yerine, daha az miktarda ancak kaliteli bal üretme yoluna gitmelidirler.

  2. Arıcılar kolonilerinin ana arılarını yılda bir veya en fazla iki yılda bir değiştirerek genç ve kaliteli ana arı ile çalışmalıdırlar. Çünkü ana arı ne kadar genç ve vasıflı olursa verim de o kadar fazla olacaktır.

  3. Arıcılarımız, bilinçsiz ve zamansız ilaçlamalardan kaçınmalıdırlar. Bunun için yenilikleri devamlı takip etmelidirler.

  4. Arıcılar, arıcılıkla ilgili tüm problemlerini daha kolay çözebilmeleri için bir birlik çatısı altında toplanarak örgütlenmelidirler.

  5. Zirai mücadele ilaçlamalarından korunmak için zirai mücadele görevlileri ve bitkisel üretim yapan çiftçilerle etkili bir işbirliği kurmalıdırlar.

  6. Arıcılar, bal ve balmumunun yanı sıra; polen, arı sütü, arı zehiri ve propolis gibi diğer arı ürünleri ile ana arı üretimi de yapmalıdırlar.

  7. Bölgesel nitelikli kovan ve malzemeler yerine standart çerçeveli kovan ve standart malzeme kullanımına özen göstermelidirler.

  8. Arıcılar, ballı bitkilerin ekimi ve dikimine özel bir önem vermeli, bu tür çalışmalara öncülük etmelidirler.

  9. Arıcılık ile ilgili kurs, seminer, panel ve sempozyumlara katılarak yenilikleri takip etmeli, sorunlarına buralarda da çareler aramalıdırlar.







Yüklə 0,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə