AntropolojiNİn konusu ve alani ralph Leon Beals Harry Hoijer Çev. Yrd



Yüklə 293,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/9
tarix08.08.2018
ölçüsü293,79 Kb.
#61330
1   2   3   4   5   6   7   8   9

ANTROPOLOJİNİN KONUSU VE ALANI 

25 


ateşin keşfi, icat ya da faydalı aletlerin ve  s a n a t ı n  m e y d a n a getirilmesi, 

besin  ü r e t i m i için çeşitli tekniklerin  o r t a y a çıkışı vd. 

Eskinin okur-yazar halkları benzer bir folklor bıraktılar; ateşin 

ve  t a r ı m ı n kökeniyle ilgili  Y u n a n hikâyeleri  b u n a örnektir. Ancak, 

Yunanlılar  b u n u n  d a h a fazlasını yaptılar. Onların bazı düşünürleri 

bize,  k o m ş u halkların betimsel hikâyelerini bıraktılar. İ.Ö. 5. yüzyılda 

y a ş a m ı ş olan  H e r e d o t , diğerleri arasında İskitleri, Mısırlıları betim­

lemiş ve insanlığın özgün diline ilişkin bir varsayım ileri  s ü r m ü ş t ü r . 

H e r e d o t ' u n yapıtları, başkalarının  d a h a sonraları yazdıklarıyla birlikte 

antropoloji bilimine girişin ilk ve katıksız örneğidir.  O n u n katıksızlı-

ğı, bilgi eksikliğinden kaynaklanır. Eski  Y u n a n dünyası da antropoloji 

bilimi için gerekli kültürler ve insanlarla ilgili bilgiyi sağlamak açı­

sından çok  k ü ç ü k t ü . 

Keşifler ve icatlar çağma gelinceye dek geçen süre içinde (yaklaşık 

15. yüzyıla gelinceye  k a d a r ) antropolojik  a n a gövdeyi oluşturacak 

bilgi birikimi  m e v c u t değildi. Seyyahlar, misyonerler ve askerlerden 

s a ğ l a n a n bilgiler, genellikle folklor unsurları ve eski masallar birleş­

tirilerek dikkatlice ve kesinlikle tanımlanabilmiş bir koleksiyon oluş­

t u r m u ş t u r .  A n c a k bu koleksiyonun çoğu saptırılmıştı. Çünkü gözlem­

ciler,  k e n d i öz kültürlerinin ön yargılarıyla dolu olup,  t ü m yabanıl 

halkları ve kültürleri genel kültürel ön yargılarıyla algılayıp, abartıl­

mış bir biçimde görmeye eğilimli idiler.  B u n a karşın  t o p l a n a n malze­

meler antropoloji biliminin ilk temellerini atmış da sayılabilir. 

D a h a sonra, 19. yüzyılın ilk yarısında Avrupalı bilim  a d a m l a r ı n ı n 

b i r kısmı Avrupa kıtasının pek çok yerinde  b u l u n m u ş  ç a k m a k taşın­

d a n aletleri ve iskelet kalıntılarını incelemeye başladılar. Bu incelemeler 

d ü n y a n ı n yaşını önemli ölçüde  o r t a y a  k o y a n ve yeryüzündeki  y a ş a m ı n 

d a h a önce düşünülenden çok  d a h a eski olduğunun ileri sürülmesine 

ö n a y a k olan jeolojik ve paleontolojik araştırmaların gelişmesini sağ­

lamıştır. Bir Fransız bilim  a d a m ı olan Boucher de  P e r t h e s , buzulçağı 

süresince  A v r u p a ' d a insanın  v a r olduğunu ilk kez kanıtlamıştı. O, 

1830'larda  " S o m m e " vadisinin çakılları içinden  t a ş t a n yapılmış aletler 

b u l d u ve  d a h a sonra (1847-1864) keşiflerini bir dizi monografide yayın­

ladı. 1865'te Sir  J o h n Lubbock (daha sonraki adıyla Lord Avebury) 

t a ş çağı kültürleri  h a k k ı n d a  v a r olan bilgileri özetledi ve paleolitik 

ya da  E s k i Taş Çağı kültürleri ile Neolitik ya da Yeni Taş Çağı kültürleri 

arasındaki  b u g ü n bizim için çok doğal olan ayrımları ilk kez  o r t a y a 

k o y d u . 




26  G Ü R B Ü Z ERGİNER 

Fosil insanlara ait iskelet kalıntıları da seyrek olarak kültürel 

belgelerle birlikte, yaklaşık aynı zamanda keşfedildi. Fosil insanının ilk 

doğrudan kanıtı 1856'da Almanya'da bulundu ve tanıtıldı. Bu, Nean-

dertal insanın keşfiydi. Tüm bu kültüre ve iskeletlere ilişkin belgeler 

Avrupa'da insanın eskiliğini er geç ortaya koyacak, bugün insan bilimi 

adı altında gelişmekte olan arkeolojiye ve fizik antropolojiye bir başka 

temel sağlayacaktı. 

İnsana ve onun kültürüne ilişkin bilgilerin bu yavaş birikimi sonucu 

önce insanın sınıflandırılması çabalarına; onun hayvanlar dünyasındaki 

konumunun tanımlanmasına; insan çeşitleri ya da ırkları ve insanın 

evrimsel tarihinin betimlenmesine sonra da kültürlerin bilimsel karşı­

laştırma çalışmalarına yol açmıştır. 

Linnaeus (yaklaşık 1750'lerde) insan ırklarını ilk betimleyenler 

arasındaydı. 0, insanları dört gruba böldü: Avrupa'nın beyaz, Asya'nın 

sarı, Amerika'nın kırmızı ve Afrika'nın siyah derilileri. Onun bu sınıf­

landırması temelde yer ve deri rengine dayanıyordu. Bugün bu görüş 

geçerli değildir. Ancak, bu çalışma kapsamı açısından dikkate değerdir. 

Linnaeus'nün yaşadığı dönemdeki dünya Heredot'un yaşadığı dünyadan 

daha geniş bir dünyadır. 

Dünyanın okur-yazar olmayan halklarına ilişkin bilginin artması 

ve arkeolojik bilginin hızla çoğalması' 1860 ve 1890 yılları arasında 

karşılaştırmalı kültür biliminin ilk gelişmelerine neden olmuştur. 

Önemli araştırmacılar arasında, İngiltere'de E.B. Tylor (temel eseri 

"Primitive Culture", ilk basımı 1865); Amerika Birleşik Devletleri' 

nde L. Morgan ("Ancien Society" ilk basımı 1877) İngiltere'de Sir 

Henri Maine ve Almanya'da  J . J . Bachofen (siyasal ve hukuk kurum­

larının gelişmesi üzerine araştırmalarıyla ünlü)'i sayabiliriz. Bu araş­

tırmacılar ve çağdaşları antropolojiyi, özellikle tarih öncesi insanını, 

onların kültürlerini, çağımızda yaşayan ilkel kültürleri ve Avrupa 

kültür geleneğini taşımayan çeşitli halkların kültürleıiyle ilgilenen bir 

doğa bilimi olarak tanımlamışlardır. Tylor'un "Primitive Culture" 

ve Morgan'ın "Ancient Society" sinde gösterildiği gibi onların amaç­

ları, bu tür araştırmalardan insanlık tarihinin temelinde yer alan ve 

insanlık tarihini belirleyen psikolojik yasaları keşfetmekti. 

Bugünkü çağdaş antropoloji hem fiziksel, hem de kültürel yön­

leriyle yaklaşık 20. yüzyılda başladı. Antropoloji, akademik bir disiplin 

olarak kabul edilmiş oldu. Bugün biyolojik ve kültürel antropolojiye 

ilişkin bilgi, bu görev için eğitilmiş uzman alan araştırmacıları tarafın-



Yüklə 293,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə