Hispid: Sert kıllı veya tüylü. Yüzeyi kaba sağlam ve elde dokunulduğu zaman
acıtabilen dik duruşlu tüylerle kaplı olan.
Histamin: Vücuttaki miktarının artmasıyla kaşıntıya sebebiyet veren, organik bir
bileşik.
Histoloji: Doku bilim. Dokuları inceleyen bilim dalı.
Histon: Bazik protein grubu. Bütün ökaryotik hücre çekirdeğinde, kromatinlerde
DNA çift ipliği ile beraber nükleozomların yapısına giren, H1, H2A, H2B, H3, H4 ve
H5 tipleri bilinen bazik bir protein grubu. Bazı prokaryotlarda da bulunan histon benzeri
proteinler.
Holoblastik
Bölünme: Yumurta bölünmesi. Hücre bölünmesinin, yumurtanın
tamamında gerçekleşmesi.
Homeostasi: İç-fizyolojik denge. Bir organizmanın içinde yaşadığı ortamla
madde alış verişi yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında dengede tutması.
Homeostazis: İç denge. Fizyolojik denge.Bir organizmanın içindeki kararlılığı
ve yeknesaklığı devam ettirme eğilimi.
Hominid: Familyasına ait olan. Yaşayan ya da soyu tükenmiş insan veya insan
benzeri tip.
Homograft
Reaksiyon:
Aynı türden fakat farklı genotipteki bir organizmadan
alınan bir aşılama dokusunun aşılanan organizma tarafından reddedilmesi.tepki
reaksiyon.Homograft replasmanı yapılmadan önce aort kapağının anulusunun çapını
ölçmek gerekmektedir.
Homojen: Aynı nitelikli. Bütün birimleri aynı yapıda, aynı nitelikte olan.
Homolog Kromozom: Kökendeş kromozom. Biri anneden, diğeri babadan
gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar.
Homolog
Yapılar: Kökendeş yapı. Çeşitli hayvanlardaki ortak ilkel bir yapıdan
gelişen, yapı planı ve gelişmede benzerlik gösteren yapılardır.
Homolog: Kökendeş. Aynı görevi görmeseler bile, embriyonik dönemde aynı
dokudan köken alarak gelişmiş organlar.
Homoloji: Birbirine benzer veya eş.
Homolyotermik: Sabit sıcaklı, sabit ısılı.Vücut sıcaklığı sabit olan hayvanlardır.
Çevre sıcaklığındaki değişmelere karşın vücut sıcaklığı değişmeyen kuş ve memeli gibi
hayvanlardır.
Homonom
Metamerizm: Eş bölmeli. Vücut bölümlerinin birbirine eş
bölmelerden oluşması.
Homospor: Benzer sporlu. Yosun ve eğreltilerde morfolojik olarak birbirinin
aynı olmakla birlikte, eşey fonksiyonları negatif, pozitif biçimde olan sporlar, izospor.
Homostilus: Benzer stilluslu. Stilus'ların aynı uzunlukta olmaları.
Homozigot: Aynı çift. Eş şifre kodu. Homolog kromozomların karşılıklı
lokuslarında belirli bir karakter ya da bütün karakterler için aynı allel çiftin
bulunmasıdır.
Hormon: Özel salgı maddesi. Düzenleyici madde. 1.Vücudun bir kısmında
oluşturulan sonrada difüzyonla yada kan dolaşımıyla diğer kısımlarındaki hücrelere
taşınarak onların çalışmalarını düzenleyen özel maddeler. 2. Gövdenin bir kısmında
meydana getirilen, sonra da difüzyonla ya da kan dolaşımıyla diğer kısımlardaki
hücrelere taşınarak onların aktivitelerini düzenleyen maddelerdir.
Howard Küflü Saha Sayımı: Howard lamı ile mikroskopta yapılan ve başta
salça ve meyve suları olmak üzere hammaddenin küf miktarı üzerinde fikir veren bir
analiz yöntemi. Ayrıca bakınız; Howard lamı.
Howard
Lamı: Küflü saha sayımında kullanılan lam.küf lamı.
Humoral Bağışıklık: Hücre bağışıklığı. B lenfositleri ve plazma hücreleri
tarafından meydana getirilen antikorlarla sağlanan bağışıklık.
IAA: Bitki büyüme hormonu. Bitkilerde büyümeyi teşvik eden bir çeşit
hormon.Uzun adı "İndol asetik asit".
Ig
A:
Serum immünoglobulinlerin %15 'ini oluşturan, 7-11 S çökelme kat
sayısına sahip, monomer ya da dimer halinde bulunan, 180000-500000 molekül
ağırlığına sahip, %8 oranında karbonhidrat içeren, ? ağır zincirine sahip ve Ig A1 ve Ig
A2 olmak üzere iki alt grubu olan bir insan immünoglobulinüdür.
Ig
D: Serum immünoglobulinlerin %1'ini oluşturan, 6.8-7.9 S çökelme kat
sayısına sahip, 180000 molekül ağırlığında, %13 oranında karbonhidrat içeren, ? ağır
zincirine sahip bir insan immünoglobulinüdür.
Ig
E: Serum immunoglobulinlerinde %1'den daha az oranda bulunan, 8.2 S
çökelme kat sayısına sahip, 190000 molekül ağırlığında, %11 oranında karbohidrat
içeren, mast hücreleri ve bazofillere bağlanan, alerjik reaksiyonlarla birlikte yüksekliği
görülen bir immünglobulin.
Ig
G: İnsan serum immunoglobulinlerinin %80'ini oluşturan, 6.5-7.0 S çökelme
kat sayısına sahip, 150000 molekül ağırlığında, %3 karbonhidrat içeren, anneden
plasenta aracılığıyla yavruya geçebilen, ikincil bağışıklık cevaplarında oluşan, ağır
zincirine sahip ve Ig G1, 2, 3, 4 alt sınıfları bulunan immünglobulindir.
Ig M: İnsan serum immunoglobulinlerinin %5'ini oluşturan, 19 S çökelme kat
sayısına sahip, pentamerler halinde bulunan, 950000 molekül ağırlığına sahip, %12
oranında karbohidrat içeren, antijene karşı cevap olarak ilk üretilen ve ağır zincirine
sahip bir immünoglobulindir.
İnvulat: İçe kıvrık. Yaprak veya taç yapraklarda kenarların üst yüzeye doğru içe
kıvrılmaları.
İdentifikasyon: Tanımlama. Bir mikroorganizmanın cins ve tür adının
belirlenmesi.
İmbirikat: Üst üste bindirmeli. Balık sırtındaki pullar veya çatı kiremitleri gibi
üst üste binmiş yapılar.
İmmun Reaksiyon : Antijenlere karşı antikor yapımı.
İmmunite: Bağışıklık. Bir organizmada, mikroorganizmalara ve bunların
meydana getirdiği maddelere karşı meydana getirilen ve normal olmayan şartlara karşı
koymayı sağlayan doğal ya da sonradan kazanılmış bir direnç.
İmmunize: Bağışık kılmak, bağışıklık meydana getirmek bağışıklık
İmmunofloresans: Antijen inceleme tekniği. Bir doku ya da hücredeki belirli
antijenleri, floresan boyalar ile bağlanmış antikorlarla işaretleyerek floresan ışık veren
ışık kaynağına sahip mikroskoplar ile inceleme tekniği.
İmmunoglobulin: Özel bir antijene cevap olarak meydana getirilen ve
bağışıklıktan sorumlu olan glikoprotein yapısındaki antikorlardır.
İmmunojen: Antijen. Bağışıklık cevabına neden olan herhangi bir madde.
İmmunoloji: Bağışıklık bilimi. 1. Antikorlar ve antikorların antijenlerle olan
etkileşimlerini inceleyen bilim dalı. 2. Organizmanın hastalıklara karşı direnç gösteren
bağışıklık sistemini inceleyen bilim dalı.
İmmunolojik Tolerans: Bağışıklık toleransı. Bir organizmanın, genetik olarak
farklı bir organizmadan nakledilen hücreleri kabul edebilme yeteneği. Organizmanın
belli bir antijene tepki gösterme kapasitesini geliştirmesinden önce oluşan sonuçlar.
Bundan sonra reaksiyon gösterme yeteneğinin ortaya çıkışı gecikebilir ya da sonsuza
ertelenebilir.
İmplantasyon: Doku yerleşmesi. Doku tutunması. Vücudun bir bölgesine bir
parça ya da dokunun yerleşmesidir. Örneğin; gelişmekte olan bir embriyonun uterusun
epitel tabakasına tutunması. Pre-implantasyon genetik tanı (PGD) son yıllarda tüpbebek
uygulamalarına girmiştir.
İmpuls: Uyartı. Tahrik edici, itici kuvvet, his, uyarıcı.
Dostları ilə paylaş: |