XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 4,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/187
tarix12.10.2018
ölçüsü4,61 Mb.
#73678
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   187

20 

 

(Giritli 293). Atatürk konuşmalarında esasen sürekli olarak batı medeniyeti vurgu-



sundan ziyade  muasır medeniyet seviyesine yükselmekten bahsetmiştir. Bu  durum 

modernleşme sürecindeki asıl hedefin ne olduğu sorusuna yanıt vermektedir (Sarı-

bay 196). Yeni onur ve bilim anlayışı temelinde halk, Osmanlı Devletindeki ümmet 

kimliğinin seküler bir yorum ile modernleştirilmesinin nesnesi konumunda olmuş-

tur. Türk modernleşmesinde de halk nesne konumunda denetlenmesi ve değiştiril-

mesi gereken bir yapı olmaya devam eder (Keyman19).  

Kemalizm,  1927,  1931  ve  1935’de  toplanan  CHP  kurultaylarda  bir  ideoloji 

olarak geliştirilmesi için çabalarda bulunulmuştur. Dördüncü Büyük Kurultayınca 

kabul edilen programda Kemalizm 4 esas ve 6 ilkeden oluşmaktadır (Kili 26). Ata-

türkçülüğü, Osmanlı Devleti’nin bazı yapısal unsurlarını değiştirerek dünya uygar-

lığına doğru yol alan bir toplum yaratmak olarak değerlendiren Mardin, altı ilkeden 

oluşan bu görüşü bir öğreti olarak değil ilkeler bütünü olarak nitelendirmiştir (Mar-

din 181).  

1. Kemalizm’in Yeni Kimlik İnşası Sürecindeki Rolü 

XIX. yüzyılla beraber ortaya çıkan gelişmeler imparatorluk içinde Türklerde 

de  ulus  devlet  idealini  ortaya  çıkarmaya  yetmişti.  Bu  nedenle  Milli  Mücadele 

Osmanlı Devletini kurtarmayı değil yeni bir devlet kurma idealini gerçekleştirmek 

amacıyla başlatılmıştır. Bu süreçte yeni kurulan rejim modern ve ulusal bir devlet 

projesini gerçekleştirmek amacıyla yola çıkmıştır (Kazancıgil195). Tek parti done-

minde devrimlerin bekçiliği ve koruyuculuğu görevini üstlenen cumhuriyet bürok-

rasisi Osmanlı toplumunun çoklu yapısına bir tepki olarak yeni bir ulus inşa etme 

projesini yürütmekle görevli kılınmıştır.  

Yeni bir kimlik inşa etme süreci temel olarak Tanzimat ile başlamış olmakla 

beraber esas gelişimini Genç Türk ideolojisinde bulunmaktadır. Genç Türkler, Ke-

malist  ideolojinin  temeli  niteliğinde  olan  burjuva  ideolojisi  yaratma  hedefini  güt-

mekteydi. Bu düşünce de Avrupa’daki meşrutiyet ve demokrasi isteklerinin baş tem-

silcisinin burjuva olmasından kaynaklıdır. Aynı ideoloji Cumhuriyet Türkiye’sinde 

de yansımasını bulmuş 1931 yılına dek bu amaç iktisadi politikanın amacını oluştur-

muştur (Sarıbay 197). 08. 11. 1928 tarihinde kurulan IV. İsmet İnönü hükümetinin 

programında toplu bir kalkınma için ve yeni devletin inşası için devletin en büyü-

ğünden en küçüğüne kadar bütün memurları millet mektepleri teşkilatında ihtiyaca 



göre çalıştırmak gereğinden bahsedilmiştir (Kantarcıoğlu 35).  

Yeni bir ulus devlet yaratımında etkili olan aşamalar şu şekilde sıralanmıştır: 

1.  Bütün  ülke  topraklarında  geçerli  bir  kamu  gücünün  oluşması  2.  Din  ve  dil  ifa-

delerinde oluşan bir standartlaşma 3. Egemenliğin meşru zemine taşındığı anayasal 

düzenin tesisi 4. Siyasal vatandaşlık ve toplumsal refahın yerleşmesini öngören bir 

sosyal devrimin sağlanması (Akbaba 5). Modernleşmeci seçkinlerin uyguladığı poli-

tika Osmanlı Devleti’nden kalan bütün unsurları toplum nazarında eski ve işlevsiz 

olarak göstermek olmuştur. Buna göre eski rejim, eski yazı, eski millet, eski gelenek 

ve  eski  tarih  üzerinden  yeni  vurgusu  işlenmeye  çalışılmıştır  (Demir  82).  Resmi 

devlet ideolojilerinin uygulama süreçleri zamanla tavizsiz ve sert bir tutum ile bu 

ideolojiyi koruma güdüleri nedeni ile toplum üzerinde bir baskı yaratma vesilesi ola-

rak kullanılmıştır. Bu durum baskı altında kalan toplumun resmi ideolojiyi karşısına 




21 

 

alarak mücadele etmesine sebep olmuştur. Böylece bu mücadele alanının en önemli 



araçlarından biri olan eğitim, devletin bir doktrin yaratma ve bunu yansıtma süreci-

nin temelini oluşturmuştur (Mahçupyan96).  

Kozmopolit bir yapılanmanın ulus devlet olma yolundaki bir milleti yönete-

meyeceği tezini ileri süren Kemalist felsefe uzun süredir yönetimden uzaklaştırılan 

ve etrak-ı bi-idrak olarak aşağılanan bu insanlara, yeni bir kimlik ve benlik kazan-

dırma zamanı geldiğini iddia etmiştir (Türkdoğan71). Bu yöndeki önemli adımlardan 

biri de Teşkilat-ı Esasiye Kanununda yapılan değişiklik ile Memalik-i Osmaniye te-

rimi yerine Türkiye sözcüğünün kullanılması olmuştur. Bu durum aynı zamanda ülke 

topraklarının Misak-ı Milli’ye göre belirlenen yeni bir ulus anlamında bütünlerken, 

çok uluslu feodal imparatorluk ve toprakları anlayışından ulusal devlet, ulusal yurt 

ve anavatan anlayışına geçişi simgeleyen bir anlam ifade etmiştir (Tanör 263).  

Askeri liderler ve kurucu kadrolar devrim hareketini eski ve yeni arasında katı 

bir tercih yapmak olarak nitelemişlerdir. Buna göre ülkenin geri kalma sebebi halkın 

eski kurum ve alışkanlıklardan kopmadaki isteksizliğidir. Türk halkı modern dünya 

ile  rekabet  etmek  için  Türk  ulusunun  kendi  yakın  geçmişinden  özellikle  Osmanlı 

tarihinden koparılmalıdır. 1925 tasfiyesinden sonra Atatürk’ün çevresinde toplanan 

çekirdek kadro, yeni ulaşılanın, elde edilenin, yeni benimsenen herşeyin geçmişten 

devralınan ve eski olarak tanımlanan her şeyden mutlaka daha üstün ve makbul oldu-

ğu kanısındaydı (Kasaba 12-13). Yeni ulaşılan ve yeni elde edilen çok uluslu im-

paratorluk bakiyesinden arda kalan yeni Türk kimliği üzerine kurulu yeni ve homo-

jen bir düzen olacaktır. Özellikle değişik etnik grupların var olduğu bir yapı içinde 

Osmanlı Devleti bu gruplara müdahale etmek yerine devletin üzerinde yer alacağı 

homojen bir kütle yaratmaya çalışılmıştır. Bu seçkin grup “devlet’e millet lazım” 

mantığı ve  “halk için  halka rağmen” felsefesini barındıran  bir yöntem ile hareket 

etmiştir (İnsel 42).  

Kemalizmin yeni bir ulus inşa etme sürecindeki merkezi ve hayati rolü belir-

lemiş olduğu temel ilkeler etrafında yapılanmıştır. Altı ilke çerçevesinde doktriner 

bir  mahiyet  alan  Kemalist  felsefe  bu  noktada  devletçilik  ilkesini  inkılapların  yer-

leşmesi ve korunması amacıyla bir baskı aracı olarak kullanmıştır. İmparatorluk ba-

kiyesinden  yeni  bir  ulus  yaratma  faaliyetinde  Kemalist  Devletçilik  önemli  bir  rol 

oynamıştır. Bunu uygularken sert ve katı bir politika gütmüş ve birçok muhalif un-

surun  sesini  kısmıştır.  Kemalizm’in  temel  prensiplerini  oluşturan  altı  ilke  devlet 

karşısında bireyi savunmasız bırakan devletin çıkarlarını ön planda tutan bir anlayış 

sunar. Bu durum katı bir devletçi anlayış uygulamasını gösterir. Kemalist rejim bunu 

yaparken meşruiyet gerekçesi olarak ulusun ve bireyin çıkarlarını koruyacak tek ve 

yetkin mercinin devlet olduğu vurgusu yapar (Beriş24; 33; 35). Bu anlamda  Tür-

kiye’de  devlet,  millet  kavramından  daha  önemli  bir  anlam  ifade  ederken  milletin 

meşruiyetini sağlayan devlet olmuştur (İnsel 53). Ulus devlet kavramı çerçevesinde 

öncelik devletin olurken, devlet anlayışı Alman geleneği içinde gelişmiştir. Ulus an-

layışı ise Fransız İhtilali ile ortaya çıkan halk egemenliği kavramını temsil etmek-

teydi (Çaha103).  

Kemalist felsefe temelinde devletçi bir argüman ile yeni bir ulus yaratma te-




Yüklə 4,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   187




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə