arasında mimarlık, hükümetin bu vizyonunu ger-
çekleştirmede çok benzersiz bir katkı sağlayacaktır.”
“İnsan yaşamıyla binalar arasında temel ve karşılıklı
bir bağımlılık vardır. Bireysel veya toplu, neredeyse
bütün etkinliklerimiz ikamet ettiğimiz binaların
içinde gerçekleşmektedir. Binalar yaşamımız için o
kadar önemlidir ki çoğu zaman onları verili bir olgu
gibi algılarız ve onları basitçe gündelik varoluşun
arka fonu olarak kabul ederiz. Oysa binalar veril-
mez; bilinçli bir şekilde yapılırlar ve nasıl yapıldıkları
yaşam kalitemizi çok ciddi bir biçimde etkiler. Bu
yüzden binaların nasıl yapıldıkları, tasarımları ve
biçimlendirilmesine katkıda bulundukları yapılı
çevreler hepimizi ilgilendiren konular olmalıdır.”
“Mimarlık iyi bina inşa etmekten daha fazla bir şey-
dir. Mimarlık asla vazgeçilemeyecek insani değerleri
güçlendiren ve yansıtan binaların pratik ve işlevsel
problemlerine çözüm bulmanın yollarını arar ve bunu
hoşa gidici, zarif ve zevk verici biçimlerle yapar. Mimar-
lık, fikir ve ideallerin inşa edilmiş biçimi demektir.”
Yine o politikaya göre, 1. “Mimarlık bir ulusun
hem mirasının parçasıdır, hem de bu mirasa katkı-
larda bulunur… 2. Hükümet, mimarlıkla kültürel
bir olgu olduğu için ilgilenmektedir. Mimarlık kül-
tür yaşamının önemli bir manifestosudur ve canlı,
sağlıklı bir kültürel yaşam bir ulusun refahı ve ba-
şarısı için hayati öneme sahiptir. 3. Mimarlık hü-
kümetin özel ilgi alanıdır çünkü inşaat faaliyetleri
ulusun yararlandığı hizmetler, ... sosyal gelişmeyi
güçlendirecek politikaların yaşama geçirilmesi
için en önemli mekanizmalardan biridir.”
Almanya Hükümeti 2000 yılında mimar, mü-
hendis ve kent plancılarının meslek kuruluşları
ile federal eyaletlerin, konseylerin ve çeşitli ku-
ruluşların katılımıyla, “Mimarlık ve Yapı Kültürü
Girişimi”ni kurdu. Girişim’in raporunda, “Yapı kül-
türü her zaman var olmuştur… Demokratik, ço-
ğulcu bir toplum değişik estetik değerleri bir arada
kucaklar… Hedef, yeni bir üslubun egemenliği
veya geleneğin yeniden canlandırılması değildir.
Daha çok yeni çeşitlilikler yaratılması amaçlan-
malıdır” denmektedir. (Ataşehir ve Çamlıca Ca-
milerini yapanların kulakları çınlasın!)
Yine rapora göre, “Yapı kültürü yalnızca Mimarla-
rın ve onun uzantıları olan meslek dallarının yani
Kent ve Bölge Plancılarının, İçmimarların, Peyzaj
Mimarlarının inisiyatifinde değildir; kamuoyu des-
teği ve ilgisinin yaratılması da zorunludur.”
Avrupa Birliği 10-11 Temmuz 2000’de, AB üyesi
15 ülkenin katılımıyla, “Avrupa Mimarlık Politika-
ları “konulu bir forum düzenlendi. (Bkz. www.
architecture-forum.net) O çalışmalarda mimarlık
ilk kez, yalnızca ekonomik boyutu ile değil, ente-
lektüel ve kültürel boyutu ile bir yaratma eylemi
olarak algılanmıştır. Avrupa Topluluğu’nun kararı,
mimarlığın yapısal öneminin yanı sıra, kültürel
lebileceğini belirtmektedir. Politika metni şöyle
başlar: “Mimarlık, içinde yaşadığımız topluma
kimlik vermekte ve aynı zamanda, bizlerin gelecek
kuşaklara bırakacağı özel kültür mirasının bir par-
çasını oluşturmaktadır.”
Danimarka’yı aynı konuda Finlandiya izlemiş-
tir. Fin Hükümeti daha 1993’te parlamentoya
kültür politikasına ilişkin bir rapor sunmuştu.
Burada, kültür ulusal varoluşun temeli olarak
tanımlanmaktaydı. Yine o raporda, “Mimarlık,
kültürün merkezinde yer alan ve çok göz önünde
olan bir biçimidir” deniyordu. Yasa gücünde, 24
maddelik bir “Devlet Mimarlık Politikası” 17 Ara-
lık 1998’den beri yürürlüktedir. Fin hükümeti
ülkenin mimarlık politikasını belirlemiş, Devlet
Konseyi’ne onaylatarak, ülkenin övüncesi mi-
mar Alvar Aalto’nun 100’üncü doğum yıldönü-
münde yürürlüğe sokmuştur. Metinde, “Mimar-
lık kültürel ve sanatsal yaşamın bir parçası” olarak
kabul edilmiştir. Politika’nın amacı, kamu ku-
rumlarının yapacakları uygulamalar için mimari
çerçeve ve hedefleri tanımlamaktır. Başbakan
Lipponen kararın gerekçesinde şöyle diyordu:
“Mimarlık kültürün aynasıdır. Yapılanmış çevre,
toplumun çeşitli dönemlerde onayladıklarını ifa-
de eder. Bugünün değerleri yarın görünür hale
gelecektir. Bunun içindir ki, mimarlık çok önemli
ve ilginçtir.”
Bilindiği gibi Finlandiya bir “mimarlıklar” ülkesi-
dir. “Daha iyi yapılı çevreye sahip olma hakkı” ana-
yasada yer almaktadır. İyi bir çevre yurttaşların
temel hakkıdır. Yine Politika’nın çeşitli kararla-
rında belirtildiğine göre, Finlandiya halkın katı-
lımına önem vermektedir; çevrenin yaratılması
ve korunması yurttaşlık görevidir. Bu, eğitimle
sağlanır. Kurala göre, “Eğitim Bakanlığı, Fin sanat
ve kültür yaşamında mimarlığın rolünü destekle-
mekle yükümlüdür.” Başka bir kararda ise şöyle
denmektedir: “Yasa koyuculara ve yerel yönetim-
lerin seçilmiş temsilcilerine, mimarlık ve çevre ko-
nularında daha ileri bir eğitim sağlanacaktır.”
“1.4.” maddesine göre, “ulusal ve yerel kültürün
temeli, farklı dönemlerde inşa edilmiş yapıların
birbirini bütünlediği ve doğal çevreye uyum sağ-
ladığı bir yapılı çevredir... Yapı kültürünün temeli,
yerel doğal koşulları kültürel peyzajla bütünleştire-
cek uzun vadeli bir teknik ve sanatsal etkinliktir...”
İskoçya’da 11 Eylül 1997’de yapılan ilk referan-
dumun ardından, 1999’da yapılan ilk genel se-
çimlerle oluşan İskoç Parlamentosu’nun seçtiği
Ulusal Hükümet ülkede yeni yapılanma için bir
dizi politika belirledi. “İskoçya için bir Mimarlık
Politikası’nın Geliştirilmesi” de bu ilk işlerin arasın-
daydı. 1999’da yayımlanan metne göre, “Mimar-
lığın amacı yalnızca temel ihtiyaçların büyük bir
bölümünü karşılamak değil ama aynı zamanda
bir ulus olarak hedeflenen sosyal ve kültürel değer-
leri yansıtmak olduğundan, bütün sanat dalları
de tanımlanabilir. Sanat kültürün doğrudan
yansımasıdır.”
5
Kültürel birikim teknik araçlarla uygarlığın do-
ğuşunu sağlar.
Gelelim Avrupa’nın çeşitli ülkelerinin Mimarlık
Yasaları’na ve ilan edilmiş Mimarlık Politikaları’na…
Ve onların mimarlık, kültür ve sanata bakışlarına...
Fransa: 3 Ocak 1977’de kabul edilen Fransız
Mimarlık Yasası şöyle başlar: “Madde 1: Mimarlık,
kültürün bir dışavurumudur.”
Fransa, mimarlığı devletin en önemli, en göze
çarpıcı işlerinden biri haline getirmiştir. Görev-
deki cumhurbaşkanları büyük kamusal projeleri
desteklemişlerdir. Örnekleri: Pompidou Merke-
zi, Louvre Piramidi, Bastille Operası… Yapı kül-
türüne yönelik bu girişimler Paris’te mimarlık
yoluyla yeni bir turizm çağı yaratmıştır.
Fransa’nın Mimarlık Yasası Avrupa’da bir ilktir.
Onu 1990’dan itibaren çeşitli Avrupa ülkelerin-
deki benzer yasalar ya da hükümetlerce kabul
edilen Mimarlık Politikaları izlemiştir. 1990’ların
başından bu yana, pek çok Avrupa ülkesi mimar-
lıkla ilgili ulusal politikalarını oluşturmaktadır.
Avusturya Hükümeti 1992 yılında mimarlığı
teşvik için yoğun bir program başlattı.
Mayıs 1994’te yayımlanan Danimarka Mimarlık
Politikası ise, Kültür Bakanlığı, Çevre Bakanlığı
ve Konut Bakanlığı’nın işbirliğiyle gerçekleşti-
rilmiş bir çalışmadır. Metin, ülkenin tümündeki
yapılaşma etkinliklerinde mimari kalitenin sür-
dürülmesi için ortak bir çerçevenin izlenmesi
gerektiğini vurgularken, bunun ancak bu politi-
ka kapsamında kamusal liderlikle gerçekleştiri-
GÜNEYMİMARLIK | EYLÜL2013 | SAYI 13 |
23