75
şekilleri ve bunların konusu Kur’an’dakilere benzemektedir. Bağışlanma ve kurtuluş
için yapılan dua ve yalvarışlar, düşmandan korunmak için bulunulan dilekler Kur’an’a
oldukça yakındır.
Kitab-ı Mukaddes’te hikmetli ve hüküm bildiren cümle ve pasajlar da vardır.
Kur’an, içinde hikmet bulunan (Tevrat’taki) bu hükümleri tasdik eder
339
ve Yahudileri
bu hükümlere uymaya çağırır.
340
Kur’an’da olduğu gibi Kitab-ı Mukaddes’te de emir,
tavsiye, nehiy ve uyarı bildiren cümleler çoktur. Örneğin, Kitab-ı Mukaddes’te
“Tanrı’yı öfkelendirmek durumunda yeryüzünden silinme cezasıyla karşılaşılacağı”
bildirilmiştir.
341
Bu ceza, aynı zamanda Kur’an’da da tekrarlanan bir cezadır. Son
olarak
diyebiliriz ki, Kur’an ve Kitab-ı Mukaddes’in üslup itibariyle birbirine benzediği yerler
vardır.
1.2. Kur’an-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes Kıssalarının Dil ve Üslup Özelliği
Kur’an’da geçmiş peygamberlere ve milletlere dair kıssalar mevcuttur. Bu
kıssalar Kur’an’ın kendisine has üslubu ile anlatılmıştır.
342
İdris Şengül, Kur’an’ın
kendisine has kıssa üslûbuna dair şöyle bir izah getirmektedir:
“Kur’ân Kıssalar üslûbuyla ilâhi mesajları muhataplara sunarken, beşeriyetin
özünde mevcut sosyal ve pskikolojik yönleri de göz önünde tutarak anlatım
ve ifadede daha cazip, daha canlı ve etkileyici bir üslup takip ettiğini
görmekteyiz. Gerçekten insan fıtratı, anlayış ve kavrama yönünden kuru
fikirleri dinlemekten ziyade müşahhas fikirlere mütemayildir. İnsanın
yaratılışını göz önünde tutan Kur’ân-ı Kerim, en güzel kıssaları gözlerimizin
önünde cereyan ediyormuşçasına anlatır. Kıssalar diliyle fikirler adeta
müşahhaslaştırılır. Dinleyenlerin kolay anlaması sağlanır. Çünkü devamlı
çıplak hakikatler, soyut manalar aklı yorar, dikkatleri bir yerde dağıtabilir.
Fakat kıssalar diliyle yüksek Dînî ve İlâhî mesajlar tecrübî olaylarla, amelî
bir surette, adeta gözlere seyrettirilir, kulaklara işittirilir. Allah Te’âlâ’nın
insanlara bildirmek istediği yüksek manalar akl-ı selimin idrakine kolayca
sunulur. (...)
339
Bakara, 2/41.
340
Maide, 5/43-44.
341
Kitab-ı Mukaddes, Yasanın Tekrarı, 6/15.
342
Cerrahoğlu,
a.g.e., s. 171-172.
76
Kur’ân-ı Kerîm’de kıssa üslûbu, birinci derecede mü’minlerin ruhlarına,
kalplerine, akıl ve vicdanlarına inanç esaslarını sağlam bir şekilde
yerleştirmek için etkili bir araç olarak kullanılmıştır. Bu sebeple bir kıssa
veya kıssanın bölümleri münasebet gereği birçok sûrelerde dağıtılarak
anlatılmıştır. Münasebet ilgili husus tekrar ettikçe kıssadan halin gerektirdiği
bölüm zikredilmiştir. Bu durum adeta uzun bir filmin çeşitli sahnelerini,
hatta sahnelerin değişik pozlarını, farklı bölümlerini ayrı ayrı şekillerde,
farklı gaye ve münasebetlerle göstermeye, seyircilerin dikkatlerine sunmaya
benzemektedir.”
343
Kur’an’da kıssalar Yusuf kıssası dışında kronolojik akışı içerisinde anlatılmaz.
Muhatap kitlelere belli mesajların verilmesi hedeflendiğinden peygamberlerin
hayatlarından ve tarihi olaylardan sadece ilgili bölümler aktarılır.
344
Olayların belli
kesitleri aktarılırken, olaylar arası boşluğu doldurma görevi muhataba verilir.
Kıssalarda “Tevhid” ana tema olarak işlenir. Kur’an kıssalarında olaylar ve
bilgiler umumiyetle zaman ve mekân belirtilmeksizin verilir. Kişi isimleri çok azdır.
Kısaslarda mitolojik unsurlara yer verilmez. Kur’an kıssalarında konuşan umumiyetle
Allah, muhatap ise Hz.
Peygamber, inananlar ve genel olarak tüm insanlardır.
Kur’an’da olduğu gibi Kitab-ı Mukaddes’te de geçmiş peygamberlere ve
milletlere ait anlatılar mevcuttur. Kitab-ı Mukaddes’te Kur’an’dan farklı olarak, geçmiş
peygamber ve milletlere dair anlatılar hikâye biçiminde anlatılır ve çok ayrıntıya girilir.
Olayların geçtiği zaman belirtilir. Oldukça fazla yer ve kişi ismi zikredilir. Mitolojik
unsurlara yer verilir. Kitab-ı Mukaddes’te olaylar genellikle üçüncü şahıs tarafından
anlatılır. Anlatılar arasında okuyucu için tutarsızlık arz eden yerler vardır.
Açıklamalı
343
İdris Şengül, “Kur’an Kıssalarının Tarihi Değeri”,
IV. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, Fecr
Yayınevi, 1998, s. 170, 172.
344
Batılı araştırmacılar ve Halefullah tarafından Kur’an kıssalarının olgusal gerçeklik taşımadığı iddia
edilmiştir: “Müslümanlar Kur’an’da yer alan anlatıların bütünüyle tarihsel gerçeklikleri olan olaylar
olduğunu düşünme eğilimindedirler... Müslümanların Kur’an anlatılarının olgusal karşılıkları oldukları
iddiasına karşın batılı misyonerler ve oryantalistler bunun gerçekte böyle olmadığı konusuna
eğilmişlerdir… Halefullah, edebi metodu bu yöndeki kaygıların önünü alacak olan bir yöntem olarak
sunar:
‘Tarihsel kıssada, rasyonel gerçeklik ve tarihsel anlatım yoktur; sanatsal anlatım veya edebi
gerçeklik vardır. Burada arzu edilen hedefe ulaşmak için etki uyandırma amaçlanmıştır. Kur’an’daki
tarihsel kıssa edebi kıssadır ve onda tarihsel bilgi vermekten başka bir şey amaçlanmıştır.’” Recep
Alpyağıl,
“Kurgu İle Gerçek Arasında Kur’an Anlatıları” Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 16,
Erzurum 2003.