42
yerini tanımlayarak, insanda coğrafya duygusu oluşturur (Sunay ve Dirican,
2005:26).
Resim 13. Koni ve Çubuksu Hücreler
Hem çubuklar, hem de koniler, algılanan iletinin gözden beyine aktarılmasını
sağlayan optik sinir sistemine bağlıdır (Holtzschue, 2009:36). Göz retinasındaki iki
tür hücreden biri olan çubuksu hücreler, nesnelerden yansıyarak gelen ışık miktarını
tespit eder. Yani, ışığın niceliksel boyotunu saptar. Bu tür ışıksal etkiye “Akromatik
Işıksal Etki” denir. Retinadaki koni hücreler ise, nesneden gelen ışığın renksel
karakterlerini yakalarlar. Buna “kromatik ışık yakalaması” denmektir (Temizsoylu,
1987: 11).
Sinir hücrelerin mi yoksa koni hücrelerin mi çalışması gerektiğini ortamdaki
ışığın niteliği belirler. “her bir retina,100 milyon dolayında koni ve 6 milyon
civarında koni hücresine sahiptir. Her 10-15 çubuk hücreye karşılık bir koni hücre
vardır. Ancak bu oran sarı noktada çok değişir. 1,5 mm. çapında ve 0,25 mm.
derinliğindeki foveada çok sayıda koni hücre ve az sayıda çubuk hücre bulunur.
Ağ tabaka üzerindeki foveaya düşen görüntü, odaklanılmış konunun baş aşağı
dönmüş ve yatay olarak da ters bir görüntüsüdür. Ancak görüntünün bir notası eksik
kalır. Bunun sebebiyse, göz sinirlerinin oldukça ince ipliklere ayrılarak ördüğü ağ
tabakanın merkezinde yer alan, optik sinir başı olarak adlandırılan bir giriş
noktasıdır. Görme alanındaki izdüşümü kör nokta olarak anılan bu noktada ışık
algılayıcı hücreler bulunmaz.
Oluşan görüntüyle uyarılan hücreler, bu uyarıları sinir hücrelerine iletir. Sinir
hücreleri ise, beynin görmeyle ilgili merkezine gönderir. Gözler beynin dış dünyaya
43
açılan bir uzantısı gibidir. Gözlerden gelen iletiler beynin arkasında birkaç merkezde
yorumlanır. Böylece görme gerçekleşir (Hacıoğlu, 2007:9).
2.3.2. Gözün Özellikleri
2.3.2.1.Göz Alışması
Gözün değişen ışık koşullarına uyum sağlamasıdır. Đnsan gözü, kuvvetli
ışıktan karanlığa geçtiğinde bir süre göremez ve ancak karanlığa alıştığında tekrar
görmeye başlar. Bu da retinanın duyarlılığına bağlıdır. Çok ışıklı bir ortamdan
karanlık bir ortama girildiğinde ve tersi durumlarda göz bu değişikliğe uygun olarak
kendini yeniden ayarlar. Bu ise biraz zaman alır. Gün ışığından karanlığa
geçildiğinde gözün ortama uyum sağlaması 5 dakika gibi bir zaman alırken, karanlık
bir ortamdan aydınlık bir ortama girildiğinde bu alışma çok daha kısa sürer (Đşsever,
1992:7).
2.3.2.2. Gözün Görüş Açısı
Görüş açısı, bakan kişinin bir konumda dururken iki gözüyle görebildiği
nesnenin alt ve üst kenarlarından göze ulaşan ışık ışınları tarafından oluşur. Đnsan
gözü, yatay olarak yaklaşık 180 derece (merkez sol veya sağdan 90 derece), dik
olarak 135 derece görür. Bu 135 derecelik dikey görüş açısının 60 derecesi yukarıya
doğru, 75 derecesi aşağıya doğrudur (Hacıoğlu, 2007:10).
Görüşün oluşumu sırasında gözün sınırları ayırt edebilme yeteneği baskılama
ile arttırılır. Bir ışık gölge karşıtlığı retinaya eriştiğinde hücreler, görüntünün aydınlık
kısımlarını, çevresindekiler ışık olarak algılanmasın diye engelleme yetisine
sahiptirler. Sonuçta, parlak spotun çevresindeki bölgeler daha karanlık görünür. Daha
yüksek ışık miktarı, daha fazla çevresel bağlantı engellemesi sağlar (aydınlık
kısımlar daha parlak, karanlık kısımlar daha koyu görünür). Çevresel bağlantının
engellenmesi yüksek kontrastlığa sahip görüntülerin algılanmasını kolaylaştırır.
Fakat ışık gölge karşıtlığı düşük olan imgelerin görülmesine yardımcı olmaz
(Holtzschue, 2009:37).
44
2.3.2.3.Gözün Net Görme Alanı
Göz merceğimiz korneadan foveaya kadar yaklaşık olarak 17 mm. sabit odak
uzaklığına sahiptir. Ancak arkasında yer alan kaslar sayesinde yakın ve uzaktaki
konuları da net olarak görebilir. Gözümüz odaklandığında, az ya da aşırı ışık
koşullarında netlik ayırt edemeyeceği için öncelikle geçen ışık miktarı ayarlanır. Gün
ışığında çoğu kez göz bebekleri kısılır. Yansıma ve kırılma kanunlarına göre; mercek
merkezinden geçen ışık ışınları kırılmaz ve yansımazlar. Daha açık bir ifadeyle kayıp
olmaksızın geçerler. Dolayısıyla, merceğin merkezinden uzaklaştıkça bilgi kaybı ya
da bozulma artar. Göz bebeklerinin kısılması, konudan gelen ışık ışınlarının daha
fazla merkezden ve onun hemen etrafından geçmesine neden olur. Mercekten gelen
ışık ışınları ağ tabakaya (retina) gelir. Göz retinasının tamamı ışık ışınlarını alsa da,
küre şeklindeki retinanın sadece fovea ve çevresindeki makula alanı düzdür. Bu
nedenle, makulanın tam ortasında bulunan foveaya düşen ışık ışınları kayıpsızdır,
yani tam odaklanmıştır. 2 dereceye yakın bir açısı olan bu merkezi alanın çözümleme
gücü çok yüksektir. Bu sayede, çok ince detayları ayırt edebilir.
Foveanın merkezinde bulunan makuladan uzaklaştıkça, çevresel görüşü
düzenleyen retina bölgesi devreye girer. Işık ışınlarının bir düzleme değil, küreye
düştüğü bu bölgede, görüntüyü çözümleme gücü azalır. Siyah beyaza duyarlı çıbuk
hücrelerin bulunduğu retinada, odaklanılan konunun çevresel görüntüsünü oluşturan
ışık ışınları, daha fazla kayba uğramış, eksik bir bilgi oluşturur. Buna rağmen çoğu
zaman resmin tümü net olarak görülür. Bunun sebebi ise, beyin ve onun yaptığı
işlemlerdir. Net olarak algılanan alan, normal bir göz için, ilk 25 cm.den sonra
başlayan ve ufkumuzla sınırlı sonsuz arasındaki alandır.
Görüş alanımızdaki detayların net olarak görülmesi bazı koşullarla yakından
ilişkilidir. Görüş açısı ve süresi, konunun büyüklüğü, uzaklığı, dokuyla ilişkisi ve
parlaklığı detaylı görmede etkendir(Hacıoğlu, 2007:10,11).
Dostları ilə paylaş: |