olarak Bağdat’a gönderiyorlardı. Halife de bu arada
H orasana özel önem vererek, burada toprakların
verim ini artırm ak için suni sulam a sistem lerinin
kurulmasına büyük meblağlarda ödenek ayırıyordu.7
Halifenin askeri alanda da Tahirilerle normal
işbirliği bulunuyordu ve gerektiğinde de onların
ordusundan yararlanıyordu. Yönetim için büyük bir
tehlike arzeden Ahmet İn Nasr el-Huzan’ın 846 yılında
B a ğ d at’da b aşlattığ ı isy a n , T a h irile r tarafından
bastırılmıştı.
G enel olarak h alife M utasım h akim iyetini
güçlendirm ek için ülke yönetim in d e A raplar ve
Türklerin yanısıra, diğer halkların da olanaklarından
geniş şekilde yararlanıyordu. Özellikle maliye ve vergi
sistemine daha çok Mevaliler getiriliyordu, zira bunların
ekseriyeti büyük toprak sahipleri ve tüccarlar kesiminin
temsilcileriydiler. Doğal olarak onların arkasında belirli
bir askeri güç yoktu, ama en başarılı Türk kumandanı
bile, maddi bakımdan onlara bağlıydı.
Yeni halife ve yeni yönetim kadrosu, kendi
konumlarını daha da güçlendirmek için yeni ideolojik
sistem arayışına giriştiler. Bu öyle bir sistem olmalıydı
ki, hem toplum da gerçekleştirilen yenilikler tüm
toplum sal-politik kesim ler tarafından kabul görsün
hem de uzun süreden beri bir birine düşman olan dini-
siyasi cereyanlar, mesela Abbasiler-Aleviler8 arasındaki
gerginliği yumuşatsın. Bu bakımdan halife Mutasım’ın
ve onun yakın çe v re sin in M u te zile m ezhebine
yönelm eleri, oldukça ilgiye değerdir. B elirtm ek
gerekiyor ki bunu ilk kez halife Memun yapmıştır. İlk
kez o A levilerle barışm a girişim lerinde bulunm uş,
hatta sülalesinin sembolü olan siyah bayrağı, şiaların
yeşil bayrağı ile değiştirm iş ve M utezile’ye bütün
güçleri birleştirecek bir ideolojik sistem gözüyle
bakmıştır. Gerçekten de kurulduğu ilk günden beri,
M utezile’nin bir takım prensipleri Şiilerce rağbetle
karşılanm ıştır.9 Belli ki bu m ezhep ve aynı şekilde
Mutezile’nin genellikle orta yolda oluşu, halife Mutasım
ve onun etrafında birleşen gruplar tarafından, barışa
yardımcı olacak ideolojik bir unsur gibi takdir ediliyor
ve destekleniyordu. Dini itikatla siyasi realite arasında
ilişkileri düzenlemek işinden baş kadı Ahmet bin Davud
s o ru m lu y d u . O , M e m u n ’un y ö n e tim in in son
dönemlerinden, halife Mütevekkil’in yönetimine kadar
dokunulmaz kalmış ve sözkonusu dönemde halifenin
en etkili müşaviri sıfatıyla ün yapm ıştı.10 Fakat halife
Mutasım’ın din alanında yürüttüğü siyaset, bazı gruplar
tarafından büyük bir protestoyla karşılanmıştı. İleride
de hakkında bahsedeceğimiz Ahmed İn Nasr el-Huzanın
liderliğinde Bağdat’ta başlatılan isyan, sırf Mutezileye
karşı yönelikti. Ü stelik onlar hem Irak, özellikle de
B ağdat’ta Türklerin saygınlığının artm asından da
rahatsızdılar.11
Halife M utasım ’ın uyguladığı yeniliklerden biri
de Bağdat’ın yanısıra, ikinci başkent olarak Samarra
şehrinin kurulmasıydı. O bunu bir takım nedenlerden
dolayı yapmıştı; Birincisi, Türklerin yükselmesinden
sonra eski konum lannı kaybeden geçmiş aristokrasi
ile (hem Arap, hem de Mevalilerle) ilişkiler bozulmuş
ve m ünakaşalar kaçınılmaz olmuştu. Bu nedenle de
halife hem T ürkleri, hem de başkenti B ağdat’tan
çıkarmak kararına vardı. İkincisi, Türk askerler gittikleri
yerde boş olan topraklara sahip çıkm a olanağı elde
ettiler. Doğal olarak bununla da mali durumları nispeten
düzeldi.12 H alifenin ve Türk ordusunun Sam arraya
taşınm aları, onları B ağdat ahalisinin tepkisinden
kurtardı. Sam arra’da inşa edilen binalar, genellikle
halifenin ve ordu komutanlarının sarayları, mescitler
ve çeşitli devlet dairelerinin binalarıydı. Sam arra
takriben yarım yüzyıllık şerefli bir zaman diliminde
hilafetin başkenti fonksiyonunu yürütm üş, Arapların
ve M evaliler’in yaşadığı B ağdat’tan farklı olarak,
h a life n in ve T ü rk o rd u su n u n şe h ri o lm u ştu r.
Halife M utasım ın tedbirleri neticesinde siyasi
yaşamda belirli bir istikrar, sosyal-ekonomik hayatta
ise refah yarandı. En azından merkezde böyle olmuştur.
O seleflerinden farklı olarak bizzat kendisinin kurmuş
olduğu Türk ordusunun say esin d e, “h alife-o rd u
kom utanı” sıfatıyla şöhrete kavuştu. M utasım ’ın en
ünlü askeri operasyonuna örnek olarak 838 yılında
Bizans’a karşı yaptığı Amorion savaşı gösterilebilir.13
Bu savaşta kazanılan zafer yeni ordunun gücünün,
halifenin ise İslam ah k am ların a sadakatinin bir
göstergesi niteliğinde oldu. Pek de büyük olmayan
Am orion şehrinde yapılan savaş neticesinde yeni
topraklar fethedilmediyse bile, M üslüm anlar Bizans
ordularını mağlup ettiler, esirler alındı, İslam dünyasının
sınırları korundu ve güçlendirildi. Bu olay çağdaşlar
tarafından çok takdir edildi14 ve tarihsel kronolojilerin
yanısıra, şiirsel eserlerde bile gururla vasfedildi.
Bu arada şunu da b elirte lim k i, M utasım
dönem inin askeri zaferlerinden en büyüğü ve en
önemlisi, uzun yıllar devam eden Hurremiler isyanının
bastırılması olmuştur. Mutasım’ın Hurremiler üzerinde
zaferi de kendisinin kurmuş olduğu Türk ordusunun
sayesinde gerçekleşti. O dönemde sadece değil hilafetin
başka yerlerinde de patlak veren isyan ve itirazlar da
Türkler tarafından susturulmuştu. Fakat bunlardan en
Bilge 26
2001 / Güz 30