11
bir kötülük, bir namussuzluk olduğunu
biliyorum; ben, kötülük olduğunu iyice
bildiğim şeylerden korkarım, ama iyilik
olmadığını kestirmediğim şeylerden ne
korkar, ne de sakınırım. Onun için siz
beni simdi serbest bırakıp; Anytos'un
size: “Sokrates mademki böyle bir suçla
suçludur, ona herhalde ö1üm cezasını
vermek
gerekiyor,
yoksa
bütün
çocuklarınız onun öğütlerini dinleyerek
büsbütün bozulacaklardır” demesine
bakmayarak, “Sokrates, biz Anytos'un
fikirlerine inanmak istemiyoruz, seni
serbest bırakacağız ama bir şartla: artık
bir
daha
böyle herkesi sorguya
çekmeyeceğine ve filozofluk etmeye-
ceğine söz vermek şartıyla; bunları
yapmakla bir daha suçlandırılırsan,
öleceksin” derseniz, kurtulmam için ileri
sürülebilecek böyle bir şarta karşı derim
ki: Atinalılar, size saygı ve sevgim
vardır; ancak, ben size değil, yalnız
Tanrıya baş eğerim; ömrüm ve kuvvetim
oldukça da iyi biliniz ki, felsefe ile
uğraşmaktan, karşıma çıkan herkesi buna
yöneltmekten,
felsefeyi
öğretmekten
vazgeçmeyeceğim; karşıma çıkana, her
zaman
dediğim
gibi
gene
şöyle
diyeceğim: “Sen ki, dostum, Atinalısın,
dünyanın en büyük, kudretiyle, bilgeli-
ğiyle en ünlü şehrinin hemşerisisin;
paraya, şerefe, üne bu kadar önem
verdiğin halde bilgeliğe, akla, hiç
durmadan yükseltilmesi gereken ruha bu
kadar az önem vermekten sıkılmaz
mısın? Kendisiyle münakaşa ettiğim bir
adam bu saydıklarıma önem verdiğini
söylerse, yakasını bırakacağımı ve
salıvereceğimi sanmayınız; hayır, gene
soracağım, onu gene sorguya çekeceğim,
onunla
gene
münakaşa
edeceğim;
erdemli olduğunun bir sözden başka bir
şey olmadığını anlarsam, kendisini,
değeri büyük olana az değer verdiğinden
değeri
küçük
olana
çok
değer
verdiğinden ötürü utandıracağım Ayni
sözleri genç, ihtiyar, yurttaş, yabancı,
her kese, hele benim kardeşlerim
olduklarından dolayı bütün hemşeri-
lerime tekrarlayacağım. Çünkü biliniz,
bu bana Tanrının bir buyruğudur; şuna
inanıyorum ki şehrimizde, şimdiye
kadar Tanrıya benim bu hizmetimden
daha büyük bir iyilik edilmemiştir.
Çünkü ben, genç, ihtiyar, hepinizi,
vücudunuza, paranıza değil, her şeyden
önce ruhun en yüksek terbiyesine önem
vermeniz
gerektiğine
kandırmaktan
başka bir şey yapmıyorum. Evet, benim
vazifem, size para ile erdemin elde
edilemeyeceğini, paranın da, genel
olsun, özel olsun, her türlü iyiliğin de,
ancak erdemden geldiğini söylemektir.
Ben bunları öğretmekle gençler doğru
yoldan ayırıyorsam, zararlı bir insan
olduğumu kabul ederim. Ama biri gelip
öğrettiğim şeylerin bunlar olmadığını
iddia ederse yalan söylemiş olur. Bu
noktada, Atinalılar Anytos'a ister inanın
ister inanmayın, hakkımda ister beraat
hükmü verin, ister vermeyin; herhalde,
iyice bilin ki, bir değil bin kere ölmem
gerekse bile, yolumu asla değiştir-
meyeceğim.
Atinalılar, sözümü kesmeyiniz, beni
dinleyiniz; sonuna kadar dinleyeceğinize
söz vermiştiniz, söyleyecek bir şeyim
daha kaldı, öyle bir şey ki işitince,
korkarım, haykırmak isteyeceksiniz;
fakat
beni
dinlemek
sizin
için
12
daha hayırlı olacaktır, onun için, çok
yalvarırım, sakin olunuz. Bilmelisiniz ki,
benim gibi bir adamı öldürmekle, beni
değil kendinizi cezalandıracaksınız. Bana
kimse, ne Meletos ne de Anytos, zarar
verebilir; kötü bir kimse iyi bir adamı
nasıl zarara sokabilir? Ancak kendine
zarar vermiş olur. Onlarda şüphesiz beni
öldürtmek, süründürmek veya hemşerilik
haklarından yoksun bırakmak imkânı
vardır; onlar herkesle beraber böyle bir
cezanın bana karşı büyük bir kötülük
olduğunu sanabilirler. Fakat burada
onlarla bir düşünemem; çünkü onların
şimdi yaptıkları gibi, başka bir kimsenin
hayatını haksız yere yok etmek daha
büyük bir kötülüktür.
O halde, Atinalılar, siz Tanrının bir
vergisi olan beni mahkûm etmekle ona
karşı bir günah işlemeyiniz dediğim
zaman, sizin sandığınız gibi kendimi
değil, sizi düşünüyorum. Çünkü gülünç
bir benzetmeye müsaade edin, beni
öldürürseniz, hem büyük, hem cins, ama
büyüklüğünden dolayı ağır ve dürtülmek
isteyen bir ata benzeyen devleti yerinden
oynatmak için, Tanrının musallat ettiği
benim gibi bir at sineğine kolay kolay bir
halef
(yerine)
bulamazsınız, ben Tanrının,
devletin başına musallat ettiği bir at
sineğiyim, her gün her yerde sizi
dürtüyor,
kandırıyor,
azarlıyorum;
peşinizi bırakmıyorum. Benim gibi bir
kimseyi kolay kolay bulamayacaksınız;
onun için, size kendinizi benden yoksun
bırakmamanızı tavsiye ederim. Belki de,
ansızın uykusundan uyandırılan biri gibi,
caniniz sıkılarak, Anytos'un öğüdüne
uyar, beni kolayca vurup öldürebile-
ceğinizi sanır ve Tanrı size acıyıp başka
bir
at
sineği gönderinceye kadar,
hayatınızın geri kalanında gene uykuya
dalarsınız. Size Tanrı tarafından gönde-
rildim demenin ispatini mi istiyorsunuz?
Ben başkaları gibi olsaydım, yıllarca sizi
erdeme yeltmekle
(yöneltmekle)
, bir baba,
bir ağabey gibi teker teker sizin mese-
lelerinizle uğraşmakla, kendi işlerimi
savsamaz, onlara sabırlı bir seyirci
kalmazdım; böyle bir hal, sanırım ki,
insan tabiatına
(doğasına)
uyan bir şey
değildir. Bundan bir şey kazansaydım
yahut yol gösterme ve aydınlatmalarımın
karşılığında para alsaydım, bu hareke-
timin belki bir anlamı olurdu; fakat şimdi,
kendiniz de görüyorsunuz ki, beni suç-
layanların küstahlığı bile bir kimseden
para aldığımı veya almak istediğimi
söylemeye varamıyor; çünkü bunu hiçbir
vakit görmemişlerdir. Bu sözümün doğru-
luğuna, yetecek kadar şahitlik edecek bir
şeyim var: fakirliğim.
Devlet işlerine girerek fikirlerimi
oradan söylemek varken herkese ayrı ayrı
öğüt vermeye, başkalarının işlerine karış-
maya kalkışmam belki size şaşılacak bir
şey gibi gelebilir. Bunun sebebini de
söyleyeceğim. Bir tanrının veya tanrısal
bir ruhun bana göründüğünden, çok kere
ve birçok yerde söz ettiğimi işitmiş-
sinizdir.
Meletos'un,
suçlamasında,
bununla alay ettiğini de bilirsiniz. Bir
nevi ses olan bu işaret, bana çocuk-
luğumda gelmeye başlamıştı; bu ses beni
hep göreceğim islerden alıkor, ama yap!
diye hiçbir vakit emretmezdi. İşte beni
siyasete girmekten alıkoyan da budur. Bu
alıkoymanın da çok yerinde o1duğuna
inanıyorum. Çünkü Atinalılar, ben siyaset
ile uğraşsaydım, besbelli ki çoktan