Sokratesin Savunması



Yüklə 295,31 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/8
tarix07.12.2017
ölçüsü295,31 Kb.
#14187
1   2   3   4   5   6   7   8

 

"bakalım  bilgin  Sokrates  işi  alaya  alıp 



birbirini  tutmaz  sözler  söylediğimi 

bulacak,  meydana  çıkaracak  mı,  yoksa 

onu  da  bizi  dinleyenleri  de  aldatabilecek 

miyim?”  demiştir.  Bana  öyle  geliyor  ki 

suçlamasında  bir  dediği  bir  dediğini 

tutmuyor.  Sanki  şöyle  demiş;  "Sokrates, 

tanrıların 

varlığına 

inanmamaktan, 

tanrılar 

olduğuna 

da 


inanmaktan 

suçludur”. Buna düpedüz alay derler. 

Atinalılar, 

Meletos'un 

düştüğü 

tutmazlıkları  benimle  beraber  gözden 

geçirin  ve  sen  Meletos,  bize  cevap  ver. 

Siz  de  benim  ta  baştaki  dileğimi 

hatırlayın  da  alışık  olduğum  gibi  söz 

söylersem,  ses  çıkarmayın.  Dünyada  bir 

kimse  var  mıdır  ki,  Meletos,  insanlık 

işler  olduğuna  inansın  da  insanlar 

bulunduğuna  inanmasın?  Şunu  söyleyin 

Atinalılar,  kaçamaklı  yollara  sapmadan 

bana cevap versin. Bir adam bulunur mu 

ki  at  yoktur  ama  atın  kullanıldığı  işler 

vardır,  flavtacılar  yoktur  ama  flavtacılık 

vardır  desin?  Bulunmaz,  dostum,  bulun-

maz.  Mademki  sen  cevap  vermekten 

kaçınıyorsun,  sana  da  buradakilere  de 

cevabı  ben  vereyim;  ama  hiç  olmazsa 

şuna  cevap  ver;  bir  kimse  var  mıdır  ki 

tanrılık  işlere  inansın  da  tanrılara 

inanmasın? Daimon'lara 

(ruhlar ve cinler)

 inan-


masın da Daimonların kuvvetine inansın? 

- Hayır, yoktur. 

-  Çok  şükür,  yargıçların  zoruyla  ağzın-

dan  bu  cevabi  alabildim.  Demek 

daimonluk  işlere,  bu  işler  yeni  olsun 

eski olsun, inandığımı ve bunları öğret-

tiğimi  iddia  ediyorsun.  O  halde, 

söylediğine  göre,  ben  daimonluk  işlere 

inanıyorum.  Suçlamanda  buna  yemin 

bile  ediyorsun.  Bu  işlere  inanıyorsam, 

onların  var  varlığına  da  ister  istemez 

inanmam  gerekir,  öyle  değil  mi?  Hiç 

şüphesiz,  cevap  vermediğine  göre 

senin  de  ayni  fikirde  olduğunu  kabul 

ediyorum.  Peki,  Daimonları  tanrı  veya 

tanrı  okulları  olarak  alabiliriz,  değil 

mi? 

- Evet, şüphesiz. 



- Öyle ise, söylediğim gibi, Daimonların 

varlığına  inanıyorsam,  öte  yandan  da, 

ne  adla  olursa  olsun,  Daimonlar  bir 

nevi  tanrı  iseler,  muammalar 

(bulmaca)

 

çıkarıyorsun  ve  bizimle  eğleniyorsun 



demekte  haksız  mıyım?  Hem  tanrılara 

inanmadığımı iddia ediyorsun, hem de 

biraz  sonra  Daimonlara  inandığımı 

söylemekle  tanrılara  inandığımı  kabul 

etmiş 

oluyorsun! 



Denildiği 

gibi 


Daimonlar,  tanrıların  nymphalar!  veya 

başka  analardan  doğan  piçleri  iseler, 

tanrılar  olmadığı  halde,  tanrıların 

çocukları olduğuna kim inanabilir? Bu 

katırın,  eşekle  atın  çocuğu  olduğuna, 

fakat  eşeğin  de  atın  da  var  olduğuna 

inanmamak  kadar  yersiz  olur.  Hayır, 

Meletos,  sen  bütün  bu  saçmaları  ya 

beni  denemek  için  kasten  çıkarmış-

sındır yahut da bana karşı ciddi bir suç 

bulamadığından  suçlamana  koydun. 

Fakat  inan  ki,  aynı  bir  kimsenin 

daimonluk 

işlere 


inandığı  halde, 

Daimonlara,  tanrılara,  kahramanlara 

inanmayacağına  biraz  anlayışı  olan 

hiçbir kimseyi inandıramazsın. 

Meletos'un 

suçlamalarına 

yeter 

ölçüde  cevap  verdim  sanıyorum,  daha 



fazla savunmama gerek yoktur. Bununla 

beraber,  üzerime  ne  kadar  çok  kin 

çekmiş  olduğumu  düşünüyorum  ve 

hüküm giymem gerekirse,  




10 

 

beni  yok  edecek  olanın  bu  olduğunu, 



onun  Meletos,  Anytos  değil,  şimdiye 

kadar  birçok  iyi  insanların  ölümüne 

sebep olmuş, belki ileride de olacak olan 

iftira ve çekememezlik olduğunu düşünü-

yorum;  çünkü  bu  kurbanların  sonuncusu 

herhalde ben olmasam gerek. 

Belki  biri  şöyle  diyecek:  “Sokrates, 

seni  böyle  vakitsiz  bir  sona  sürükleyen 

bir  ömürden  utanç  duymuyor  musun? 

Bana  bunu  soracak  olana  açıkça  cevap 

verebilir  ve  diyebilirim  ki:  dostum, 

yanlıyorsun.  Değeri  olan  bir  kimse, 

yaşayacak  mıyım  yoksa  ölecek  miyim 

diye  düşünmemelidir;  bir  iş  görürken 

yalnız doğru mu eğri mi hareket ettiğini, 

cesaretli  bir  adam  gibi  mi  yoksa 

tabansızca  mı  hareket  ettiğini,  düşün-

melidir. Hâlbuki sizin özünüzde, Troia'da 

ölen  kahramanların,  hele  namussuzluğa 

karşı  her  türlü  tehlikeyi  küçümseyen 

Thetis’in  oğlunun  bir  değeri  olmaması 

lazım.  Hektor'u  öldürmek  için  sabırsız-

lanırken, anası tanrı ona, yanılmıyorsam, 

aşağı  yukarı  şu  sözleri  söylemişti: 

“Oğlum,  arkadaşın  Patroklos'un  öcünü 

alacak  ve  Hektor'u  öldüreceksin,  ancak 

bil  ki  onun  arkasından  sen  de  hemen 

öleceksin;  çünkü  tanrı  hükmü  böyle 

emrediyor”.  Hâlbuki  o,  bu  öğüde  aldır-

mayıp  her  şeyi  göze  alarak,  arkadaşının 

öcünü  almadan  namussuzca  yaşamaya, 

ölümü ve tehlikeyi üstün gördü: “Burada 

şu  eğri  gemilerin  yanında,  dünyaya 

lüzumsuz  bir  yük  olarak,  maskara  gibi 

durmaktansa, 

düşmanımdan 

öcümü 

alayım,  arkasından  da  öleyim.”  dedi. 



Onun bu hareketinde hiç ölüm ve tehlike 

korkusu  var  mıydı?  En  doğru  hareket, 

Atinalılar, bir kimsenin yeri neresi olursa 

olsun,  ister  kendinin  seçtiği,  ister 

komutanının  gösterdiği  yer  olsun, 

tehlike karşısında direnmek; ölümü veya 

başka  tehlikeleri  değil,  ancak  namusu 

göz önünde bulundurmaktır. 

Atinalılar,  benim  için  de  bundan 

başka türlü hareket etmek gerçekten çok 

garip 

olurdu; 


çünkü 

Potidaia'da, 

Amphipolis'te, 

Delion'da 

seçtiğiniz 

komutanların  gösterdikleri  yerde,  her 

türlü  ölüm  tehlikesi  karşısında  bütün 

cesaretiyle  duran  ben, simdi, kendi  fikir 

ve  sanımca,  Tanrı  tarafından,  kendimi 

ve  başkalarını  denemek  için  filozofluk 

vazifesi  ile  gönderildiğim  zaman,  ölüm 

veya  başka bir şey  korkusu  ile vazifemi 

bırakıp  nasıl  kaçardım?  Böyle  bir 

hareket  gerçekten  ağır  bir  suç  olurdu. 

Kendimi bilge sanarak ölüm korkusu ile 

Tanrı sözüne baş eğmeseydim, o zaman 

mahkemeye  pek  haklı  olarak  çağrıla-

bilir,  tanrıların  varlığını  inkârdan  suçla-

nabilirdim.  Çünkü  yargıçlar,  ölüm 

korkusu,  gerçekte  bilge  olmadığı  halde 

kendini  bilge  sanmak  değil  midir? 

Bilinmeyeni  bilmek  iddiası değil  midir? 

İnsanların,  korkularından  en  büyük 

kötülük  saydıkları  ölümün  en  büyük 

iyilik  olmadığını  kim  bilir?  Bilmedi-

ğimiz  bir  şeyi  bildiğimizi  sanmak 

gerçekten utanılacak bir bilgisizlik değil 

midir?  İşte  yargıçlar,  ancak  bu  noktada 

başkalarından  farklı  olduğuma  inanı-

yorum.  Belki  de  onlardan  daha  bilge 

olduğumu  iddia  edebilirim:  Ben,  öteki 

dünyada  olup  bitenler  hakkında  pek  az 

bir şey bildiğim halde, bir şey bildiğime 

inanmıyorum,  fakat  tanrı  olsun,  insan 

olsun, belki, kendinden daha iyi olanlara 

haksızlık 

ve 

itaatsizlik 



etmenin 


Yüklə 295,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə