Nebevî YÖntem eğitim, Yapılanma, Hareket



Yüklə 4,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/217
tarix18.06.2018
ölçüsü4,15 Mb.
#49334
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   217

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

EĞITIM




 EĞITIM

Kapsamlı Kişilik 

İlim adamlarımızdan rical tabakatına dair eser telif etmiş 

olanlar,  “Filan  kişi,  kendi  kategorisi  içerisinde  eşsiz  birisiydi” 

diye yazarlar. Bununla kasdettikleri şudur: Kendisinde bir ara-

ya gelmiş olan ilim ve amel üstünlükleri, onu, bunca üstünlük-

lerin bir araya gelişi bakımından kimsenin benzeri olmayacak 

şekilde ayrıcalıklı hâle getirmiştir. 

Biz  de  şuna  inanıyoruz  ki,  nimetleri  sonsuz  olan  Yüce 

Allah’ın, diğerlerinden farklı bedenî ve aklî özellikler, iman ve 

ihsan  kabiliyetleri  bağışlamadığı  hiçbir  kulu  yoktur.  Bundan 

dolayı eğitimin, bireyleri bir fabrikanın ürettiği mal gibi birbiri-

nin aynı olan bir nesil üretmesi imkânsızdır. Bu sebeple bizler 

de “kapsayıcı kişilik (mecmû’)” lafzını ve mefhumunu mahfuz 

tutuyoruz. 

Bedevilik 

Bedevilik,  bedevilerin  bir  niteliğidir.  Bu  lafzın  bir  sözlük 

anlamı  vardır.  Bedevi  (Arap)  kelimesi  sözlükte,  çölde  yaşa-

yan Araplar anlamına gelir. Aynı şekilde bu kelimenin, İslâmî 

ve  Kur’ânî  bir  anlamı  da  vardır.  Kur’ân  ve  sünnette  bedevi-

ler,  Müslüman  olmakla  birlikte,  Rasûlullah  sallallahu  aley-

hi  ve  sellem’in  yanına  hicret  etmeyen  ve  Evs  ve  Hazrec’in 

kendisine yardım ettikleri gibi yardım etmeyen kimselerdir. O 




Nebevî Yöntem

86

hâlde Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadiste bedeviler; muhacirler ve 



ensar mukabilinde kullanılan ve gerek kaldıkları yer, gerekse 

de imanları itibariyle Müslüman cemaatin kenarlarında duran 

Müslüman bir topluluktur.

Müslüman cemaat ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-



lem zamanında muhacirler ve ensar idi. Bizler, Nebevî cihadın 

siretinden, onların İslâm’daki paylarını ve önceliklerini biliyo-

ruz. Tevbe sûresini okurken de bedevilerin, samimi birtakım 

Müslümanlar  ile  böyle  olmayan  münafıklardan,  yerlerinde 

oturan ve savaşa çıkmayıp cihaddan geri kalan başkalarından 

ve Allah’ın ahdine hainlik eden başka birtakım kimselerden 

oluşan karışık bir kesim olduklarını öğreniyoruz. Bizim şimdiki 

su üstündeki köpükleri andıran hâlimiz de içinde salih kimse-

lerin  de  bulunduğu,  böyle  olmayanların  da  olduğu  bir  karı-

şımdır. İnsanları kendi zamanımızda ve daha sonraki zaman-

larda tasnif ederken, herhangi bir kimseyi tekfir etmek ya da 

dalalette olduğunu söylemek noktasından hareket etmiyoruz. 

Ancak Allah tarafından hakkında elimizde kesin delil bulunan 

apaçık bir küfür görmemiz durumu müstesnadır. Fakat bizler, 

samimi ve doğru olanları da ayrı tutuyoruz. Böylelikle cihadın 

hakikatleri bakımından “Lâ Havle” çekip duranların sayısının 

bir fayda sağlayacağını düşünmemiş oluruz. 

Allah’ın Erlerinin Mertebeleri 

Allah’ın kullarından birinin Allah nezdindeki değerinin ne 

olduğunu,  ancak  Allah’ın  bize  emretmiş  olduğu  iyi  zan  bes-

lemekle bilebiliriz. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “De ki: 

Haydi, amel edin. Allah, Rasûlü ve mü’minler de ame-

linizi  görecektir.”

39

  Yüce  Allah’ın,  kullarının  dereceleriyle 



39

Tevbe 9/105.




Eğitim

87

ilgili bildikleri O’nun nezdinde bir gaybdır. Fakat biz, Allah’ın 



erlerine, gördüklerimize ve onların cihad alanındaki yetkinlik 

ve katkılarına dair değerlendirmelerimize göre mertebeler ve-

ririz ve kulu da Rabbiyle başbaşa bırakırız. Bizler, mertebeleri 

çoğaltmaya  ihtiyaç  bulunmadığı  görüşündeyiz.  Aynı  şekilde, 

her mü’minin sorumluluk yerini bilmesi ve yapılanma iskeleti 

içerisindeki ve uygulama basamaklarındaki sorumluluklarının 

düzeyini  bilmek  zorunluluğu  bulunmasaydı,  kesinlikle  rütbe-

lere  de  ihtiyaç  bulunmazdı.  Öncelikle,  İslâmî  ölçüleri  bulun-

mayan bir toplumdaki, genel bir İslâm’dan başlayarak eğitil-

mesi mümkün olan ve kendisini öne çıkaran kimseleri eğitir 

ve sınarız. Nihayet onun artık davanın bir yardımcısı hâline 

geldiğinin  göstergeleri  ortaya  çıkınca  biz  de  ona  “yardımcı 

üye” adını veririz. Yardımcılığa katkıları artıp da ilmi, ameli, 

ahlâkı ve uygulama alanındaki üstünlükleriyle seviyeli bir du-

ruma gelmesi hâlinde ona “muhacir üye” adını veririz. Bunu 

da Yüce Allah’ın nezdindeki bu şerefli iki lakabın (ensar ve 

muhacir)  güzel  ve  hayırlı  alametlerini  göz  önünde  bulundu-

rarak veririz. 

Yardımcılık  ve  hicretten  sonra  ise  ihsanları  ve  eğitilmiş 

yeterlilikleri ile ayrıcalıklı mü’minlerin varlığı da zorunlu olur. 

Bunlara da “nakib” adını veririz. Bunların yükümlülükleri ise 

mü’minleri eğitmek ve düzene koymaktır. Her bir mertebe için 

kazanılması gerekli ilmî birtakım ölçeklerin belirlenmesinin bir 

faydası yoktur. Fakat yardımcılıktan hicrete, oradan nakibliğe 

basamak basamak yükselecek şekilde iman, güç ve emanetin 

derecelerinde mü’minde on haslet toplanmadığı sürece toplu-

luk (kapsamlı kişilik) elverişli bir kişilik olamaz. Üyeliğe ve bir 

üst mertebeye aday gösterilen bir kimsenin elverişliliğine de 

mü’minler meclisi karar verir. Yardımcılık ve hicret mertebe-

leri için şube meclisi, nakiblik rütbesi için de o cihetin meclisi 

karar  verir.  Bu  şekilde  İslâm  devletinin  kuruluşundan  sonra 



Yüklə 4,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   217




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə