Bal Arısı Hastalık ve Zararlıları
Hastanmış larvalar, Amerikan yavru çürüklüğü veya Avrupa yavru
çürüklüğündeki gibi görünmektedir.
2.2. Kashmir Arı Virüsü
Kashmir Arı Virüsü Dicistroviridae ailesinde yer almaktadır.
Kashmir bee virus ilk olarak Hindistan’ın Keşmir bölgesindeki Apis
cerana arılarında görülmüştür. Daha sonra Avustralya’da Apis
mellifera’da bulunmuştur.
Hem erişkin arılarda hem de larva ve pupalara ölüm meydana
getirmektedir. Dış yüzeylerine kaplayan protein ve serolojik
reaksiyonlarından ötürü akut paraliz virusu ile Kashmir arı virüsü
birbirine çok benzemektedir. Kashmir arı virüsü Dicistroviridae ailesi
içinde yer almaktadır.
Akut paraliz virus benzeri olan, Kashmir bee virus suşları
erişkin arı ve pupalarda hastalık belirtileri göstermeksizin varlığını
sürdürmektedir. Varroa tarafından aktive edildiğinde üreyerek
öldürücü olmaktadır. Tüm Kashmir bee virus suşları, yüksek
virulenttir. Enfeksiyon için çok az sayıda virus olması yeterlidir. Pupa
veya erişkin arının hemolenfinde hızla çoğalarak 3 gün içinde ölüm
meydana getirir. Varroa ile enfeste kolonilerde virusdan kaynaklanan
koloni sönüşleri gerçekleşmektedir. Varroa birçok bal arısı
viruslarının da vektörüdür. Kashmir bee virusu, varroa ile bir araya
geldiğinde virusun etkisi şiddetli olmaktadır.
2.3. Kronik Arı Felci
Kronik arı felci, kronik paraliz virusunda meydana
getirilmektedir.. İlk defa Amerika Birleşik Devletlerinde 1809 yılında
Huber’in yazdığı bir makale ile tarif edilmiştir. Burnside 1933 yılında
enfekte kovanlardan aldığı viruslu materyali sağlıklı arılara vererek
hastalığı ortaya koymuştur. Virus 30-65 µm ölçülerindedir. Kronik
paraliz virusu satellit biçimdedir. Arının bağışıklık mekanizması
kronik paraliz virusunun çoğalmasını engellemektedir.
Kronik paraliz virusu, akut paraliz virus ile
karıştırılabilmektedir. Arı felci ılıman bölgelerde daha yaygındır.
Hasta ergin arıların kanatları açık, sarkık ve titrer bir halde fark
edilirler. Arılar uçamaz, kümeler kovan önünde sürünür halde
bulunurlar. Kovan içindeki hasta arılar yavrulu çerçevelerin üst
kısmında toplanırlar. Kovana duman verildiğinde enfekte arılar
22
Bal Arısı Hastalık ve Zararlıları
yerlerinde kıpırdamazlar. Bağırsaklarını boşaltamadıklarından
karınları şişkindir. Karınlarının şişkin olmasının nedeni, bal
keselerinin dolu olmasıdır. Bu durum dizanteri yapabilir. Felçli
arıların vücut kılları dökülmekte, karınları koyu renkte, parlak olarak
gözükmektedir. Tüyler olmadığı için karın normalden daha küçük
görünür. Uçuştan gelen felçli arılar, sağlıklı arıların hücumuna uğrar
ve kovana sokulmazlar. Dışarıda 1-2 gün kalan hasta arılarda
titremeler başlar ve 150-200 enfekte arı bir araya gelerek kovan
önünde toplanarak bir süre sonra ölürler. Hastalıkta anormal kanat
titremesi ve bazen binlerce arının toplanması önemlidir. Hastalar
semptomların başlamasını izleyen birkaç gün içinde ölürler. Şiddetli
enfekte koloniler aniden sönebilir. Bu durum özellikle yazın ortasında
şekillenmektedir. Sıcak ve kurak havalar hastalığın şiddetinin arttırır.
Hastalığın tipik belirtilerinden biri de ana arının çok sayıdaki işçi
arıyla birlikte kovanı terk etmesidir.
Bulaşmanın nasıl meydana geldiği kesin olarak
bilinmemektedir. Bütün arı hastalıkların olduğu gibi bulaşmanın besin
aktarımına bağlı olarak yayıldığı düşünülmektedir. Arının üzerindeki
bir yaradan çok sayıda virus vücuduna girebilir. Bu durumda arının
organları virusla enfekte olur. Bu durum ergin arılar birbirini
temizlerken meydana gelir. Genetik olarak duyarlı ana arılardan
meydana gelen koloniler duyarlı olmayanlara kıyasla çok daha fazla
felç belirtisi göstermektedir.
Arı felci çoğunlukla arıcılar tarafından zirai mücadele
ilaçlarından ileri gelen zehirlenme vakalarıyla karıştırılmaktadır.
Zehirlenmelerden ayırt edilmelerinde hasta arıların sakin, sinirsiz
olmaları önemlidir. Çünkü zehirlenmiş arılar sinirsel semptomlar
gösterirler.
Hastalığın kontrolü için herhangi bir ilaç mevcut değildir.
Koloniyi kurtarmak için ana arıyı değiştirmelidir. Yapılan
gözlemlerde ana arısı yaşlı olan arı kolonilerinde arı felcinin daha
şiddetli seyrettiği görülmektedir. Bunun için ana arılarını hemen
değiştirmek hastalıktan ileri gelebilecek kayıpları önlemek şarttır.
2.4. Torba Çürüklüğü (Sacbrood)
White tarafından 1917 yılında hasta larva ekstratlarının filtre
edildikten sonra larvalara inokule edilmesiyle enfeksiyon meydana
getirilmiştir. Hastalık genellikle rastlanan bir hastalık olmayıp uzun
23
Bal Arısı Hastalık ve Zararlıları
süre varlığını devam ettiremez. Sacbrood bulaşıcı değildir. Kalıtsal
yolla geçmektedir. Larvaya ˝çılk larva˝ adı verilmektedir.
Yağmacılık, kovanlar arasında petek alışverişi, besin alışverişi
hastalığın yayılmasın önemlidir. Arılarda pupa dönemine girmeden
önce ölüm meydana gelmektedir.
Larvalar hastalığa en çok 2 günlük iken duyarlıdır. Bu dönemde
larva gıdasının virusla taşıması önemlidir. Enfeksiyon kış mevsimine
doğru kaybolmaktadır. Hastalık belirtileri göstermeyen ancak
vücutlarında virus olan ergin arılarda virus üremeye devam
etmektedir. Genç işçi arılar, petek gözü temizliklerini yaptıklarından
virusla karşı karşıya kalarak enfeksiyonu almaya en müsait grubu
oluştururlar. Genç işçiler, sacbrood’lu ölmüş larvaları
uzaklaştırdıklarında kese içindeki sıvıdan çok az miktarda almış dahi
olsalar enfeksiyonu alırlar. Arıların hipofaringeal bezlerinde bir gün
içinde virus üreyerek büyük sayılara ulaşmaktadır. Diğer bal arılarına
gıda aktarımı ve bez sekresyonları ile nakledilmektedir. Kolonide
yaşam sürelerinin kısalmış olması hastalığın şiddetinin artmasına
sebep olmaktadır. Hastalanmış arılar polen yemeyi bırakırlar.
Normalden daha önce tarlacı arı olurlar. Sağlıklı erişkin arının
toplaması gereken polenden çok daha az miktarda polen toplarlar.
Enfeksiyona bağlı olarak kolonideki birçok görev bölümünde
değişikler yaşanır.
Sacbrood, ilkbahar ve erken yaz döneminde en fazla
görülmektedir. Büyük nektar akımını dönemde tarlacı arı sayısı artış
göstermekte, hastalık kendiliğinden iyileşmektedir. Virus daha sonra
yalnızca enfekte ergin arılarda kışı geçirmektedir. Bu arıların bir çoğu
daha kısa yaşamakta, yeni sezonda enfeksiyon sayısı azalmaktadır.
Petek gözleri kapatılıncaya kadar larvalar normaldir. Hasta
larvalar içi su dolu torbalar halinde görülürler. Bir iğne yada pensle
tutularak petek gözünden dışarıya kolayla alınabilir.
Petek gözü içindeki sacbrood’lu larvaların beyaz rengi, daha
sonra uçuk sarı renge dönüşür ve pupa dönemine giremez. Enfekte
larvanın baş kısmı petek gözüne bakmakta ve dik pozisyonda
ölmektedir. Hastalıkta larvanın önce baş kısmı siyahlaşmaktadır.
Larva yeşilimsi bir sıvı ile dolu bir torba içindedir. Bu nedenle torba
çürüklüğü denilmektedir. Daha sonra larva kurumakta, rengi koyu
kahverengine dönmekte ve kısa zaman sonra ölmektedir. Peteklerde
Avrupa yavru çürüklüğünde olduğu gibi bulmaca manzarası
24
Dostları ilə paylaş: |