VII. ULUSLARARASI TÜRK SANATI, TARİHİ ve FOLKLORU KONGRESİ/SANAT ETKİNLİKLERİ
52
yoğun ilgi görmüştür. Özellikle Avrupa ‘da saray çevresi ve aristokrat sınıfına dahil önemli
kişilerin evlerinde Bergama halıları yer yaygısı yerine dekorasyon unsuru olarak
kullanılmıştır (Bergama Müzesi). XV. yüzyılın ikinci yarısında, Avrupalı İtalyan, Flaman,
Alman bazı ressamların tablolarında Selçuklu ve Osmanlı halılarının desenlerini hatırlatan
halılar görülür (Aytaç. 2008:206).
Bergama halıları tablolarında yer veren ressam adları ile dünya halı literatürüne
geçmiştir. Bugüne değin birçok değerli Araştırmacı ve Bilim adamları, Kolleksiyonerler
arasında Bergama Halıları 2 Devir, 18 Grup ve 4 Bölge halinde kategorize edilmişlerdir.
A- Erken Devir Bergama Halıları
l-Holbein Grubu Küçük Madalyonlu Bergama Halıları
2-Holbein Grubu Sekizgen Madalyonlu Bergama Halıları
3-Lotto Grubu Rumi Raporlu Bergama Halıları
4-Bellini Grubu Bergama Halıları (Anahtar Delikli Türk Halıları)
5-Memling Grubu Türkmen Aynalı Bergama Halıları
6-Transilvanya Grubu Bergama Halıları
7-Büyük Madalyon Grubu Bergama Halıları
8-Köseli Kare Madalyon Grubu Bergama Halıları
B- Geç Devir Bergama Halıları (XVIII.’dan itibaren)
1-Mihraplı Seccade Bergama Halıları
2-Geometrik Şemalı Bergama Halıları
3-Zemini Uzun Bantlarla Belirlenmiş Bergama Halıları
4-Çanakkale Kazdağları Türkmen Grubu Bergama Halıları
5-Karadağ Türkmenleri Grubu Bergama Halıları
6-Kozak Grubu Bergama Halıları
7-Yağcıbedir Türkmen Grubu Bergama Halıları
8-Yunt Dağ Grubu Bergama Dağları
9-Yüncü ve Karakeçeli Türkmen Grubu Bergama Halıları
10- Gruplandırmalara Girmeyen Bergama Halıları (Karaçoban. 2002:59-60) şeklinde tasnif
edilmiştir.
Bergama halıları dokunuş amaçlarına işlevlerine göre; namazlık, heybe, sandalye
örtüsü, taban halısı, paspas gibi adlarla anılarak kullanılır. Günümüzde Kocaoba, Samanlık,
Demirciler, Çağlan, Yenice, Çakırlar gibi Bergama köylerinde dokunmaya devam etmektedir.
Bergama geleneğinde evlenecek gençlerin çeyizlerinde Bergama el dokuması halılarının yer
alması önemini günümüzde korumaktadır.
Türk Dünyası halıları ve Bergama halıları karşılaştırılarak incelendiğinde ortak
yanış ve kompozisyonları görebilmekteyiz. Bu da bize yanışların köklü geleneğinin bir
işaretidir. Bergama halılarında çok kullanılan yanışlara örnek verecek olursak, şunları
söyleyebiliriz.
Elma: Elma ile elma ağacının Türklerde ayrı bir yeri vardır. Anlaşılıyor ki Türkler
elmayı çok erken çağlardan beri tanıyorlardı (Ögel. 2014:603). Türkün dünyayı algılayışının
merkezinde, üç alemi birbirine bağlayan, dünya düzeninin teminatı olan ve her biri ayrı bir
anlama sahip olan ağaç vardır. Kutsal olarak kabul edilen bu ağaçların başında da kayın,
çam, dağ servisi-sedir, ardıç ve çınar gelmektedir. Türklerin kutsal kabul etikleri bu ağaçlar;
“meyvesiz, ulu, açık renkli, gölgeli ve kaba”dır (Ergun. 2012:246-247). Ayrıca Ergun
kitabında orman elması gibi ağaçların, köken ve dölleyici vasıfları dolayısıyla kut kazandığını
söylemektedir. Elma, halk inanışlarında zürriyetin sembolü olarak kabul edilmiştir.
Doğuramayan kadınlara, tıpkı Eje'nin yasak meyveyi yedikten sonra doğurma
vasfını kazanması gibi, kutsal kişilerce verilen elma sayesinde doğurganlık vasfı
bahşedilmektedir. Yenilen yasak meyve nedeniyle dişiye doğurganlık vasfının verilmiş
olması inanışı, destan, halk hikâyesi ve masallarda yaygın bir motif halinde varlığını
sürdürmüştür. Çocuksuzluğun ortadan kaldırılmasında devreye giren meyve (elma) motifi,
mitolojik düşünceyle halk inanışlarının sözlü edebiyattaki yansımasına önemli bir örnektir
(Aça. 2005:13). Tanrı tarafından kut kazanmış kahramanlar, genellikle ana ve babalarının
VII. ULUSLARARASI TÜRK SANATI, TARİHİ ve FOLKLORU KONGRESİ/SANAT ETKİNLİKLERİ
53
ihtiyarlık çağlarında kutlu bir kişi tarafından (Ak sakallı pir, dede, eren, Hızır) verilen elmayı
yemelerinden sonra dünyaya gelirler. Elma, ayrıca güzellik sembolüdür (Ergun. 2012:305-
306).
Bu özellikleri ile elmanın adeta beşikten mezara, hayatımızın her aşamasında
verimliliğin, zürriyetin, ebedîliğin, gençliğin, güzelliğin, kuvvetin, sağlığın, sevginin ve hatta
inancın sembolü olarak kullanıldığı söylenebilir.(Şimşek. 2008:194) Bergama Kocaoba köyü
ve civarında dokunan halılarda elma yanışı yaygın olarak görebilmekteyiz. Yapmış
olduğumuz derlemeler sonucunda kaynak şahısların elma yanışlarını ak elma, kara elma ya
da tatlı elma, ekşi elma şeklinde adlandıklarını görmekteyiz. Doğurganlığın bir sembolü olan
elmanın ak olması olumlu, doğurganlık anlamı taşıyabileceği gibi kara elmanın da kısırlık
olarak motiflere yansımış olabileceği düşünülebilir. Tatlı, insanı çeken, göze, kulağa hoş
gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren anlamındayken, ekşi ise uygunsuz, yakışıksız
anlamındadır (TDK). Elma erkek çocuk sembolüdür, murattır (Ergun. 2012:306). Ayrıca halk
arasında hamile kadının gebelik sürecinde yediği yiyeceğe göre bebeğin cinsiyetini
belirlemede “ye ekşiyi doğur Ayşe’yi, ye tatlıyı doğur Hakkı’yı” kullanım yaygındır. Erkek
çocuğun sembolü olan elma, halıdaki ekşi ya da tatlı da doğan bebeğin cinsiyeti kız ekşi
elma, erkek tatlı elma olarak da ifade edilebileceğini düşünmekteyiz.
Hayat Ağacı: Hayat ağacı sürekli gelişen, tanrıya yükselen hayatın dikey
sembolizmini oluşturur. Geniş anlamda, sürekli değişim ve gelişim içinde yaşayan evreni
sembolize eder. Evrenin üç elementini, toprağın derine inen kökleriyle yeraltını, alt dalları ile
ve gövdesiyle yeryüzünü, ışığı yükselen alt dalları ile gök tanrıyı birleştirir ve aradaki iletişimi
sağlar (Türkmen. 2010:174). Hayat ağacı tektir, yalnız ağaçtır ve kâinatın bel kemiğidir.
Hayat ağacı, dünya ile yer arasında kutsal değnek olarak da tanımlanır. Yeryüzünün
merkezinden Tanrı katına yükselen bu ağaç, genellikle dokuz dallıdır. Dokuz dal, dokuz gök
katını sembolize eder. Tanrı’nın göğün dokuzuncu katında oturma inancı, Türk kültüründe
en yaygın olan inançtır. Türk düşüncesinde çocuk ve doğum da hayat ağacı ile
ilişkilendirilmiştir. Yakutlara göre hayat ağacı, ilk insanın evidir. Hayat ağacı, ölümün de
sembolüdür. Türk inanışında beden ölür; ama ruh ölmez. Hayat ağacı, ruha, yukarı ya da
aşağı gideceği yolu gösterir (Ergun. 2012:186-188).
Çoruhlu Türk Mitolojisinin Ana Hatları adlı eserinde; hayat ağacının, hayatın
yenilenmesi, yani türemeyle ya da ölümsüzlük konusuyla ilgili olmasına dikkat çekmiştir
(2015:117). Eski Türk dininde hayatın başlangıcı ve sonucu, insanların kaderi, günlük
hayatları hep hayat ağacıyla ilişkilidir. Yeryüzündeki iletişim, korunma hayat ağacıyla ilgilidir.
Türkler, hayat ağacına Tanrı’nın sembolü olduğu için çok önem vermişlerdir. Dünya
kültürlerine göre Türk kültüründeki hayat ağacı motifi çok zengin ve geniştir (Ağaç vd.
2015:7). Hayat ağacı, Türk Dünyasında dokunan halıların birçoğunda yer aldığı gibi
Bergama halılarında özellikle Yunt Dağı Türkmen boyu halılarında bu ağacı görmekteyiz.
Boynuz: Türk etnik-kültürel geleneğinde, sistematik bir şekilde kendini gösteren
dinsel-mitolojik bir unsur. Mitolojik anlamına göre bu unsur, egemenlik ve güç anlayışı ile
ilgilidir. Boynuz, şaman metinlerinde, eski alemle bağlılığı gösterir. Türk mitolojisinde, tek
gözlü, tek kollu varlıklar da şeytani güçlerle bağlantılıdır ve onları temsil ederler. Kısır
kadınların, kutsal yerlere giderek, oradaki boynuzlara ip bağlayıp çocuk istemeleri de eski
Türk Şamanizmiyle ilgilidir (Beydili. 2005:106-107). Bergama halılarında boynuz yanışını
görmekteyiz. Kırmızı zemin üzerinde beyaz ya da siyah boynuz veya siyahın üzerinde beyaz
ya da kırmızı şekilde yer almaktadır.
Türk kültüründe renklerin mitolojiyle ilgisi daha çok kozmolojik tasavvurlardan
kaynaklanmaktadır. Ancak zaman içerisinde renklerle ilgili başka konularla ilişkili hususlar da
ortaya çıkmıştır (Çoruhlu. 2015:224). Bergama halılarını incelediğimizde kırmızı, yeşil, mavi
rengin ağırlıklı olarak halılarda yer aldığını görmekteyiz.
Kırmızı: Al ve kızıl renkler Türklerde, duygulara bürünmüş veya inanışları yansıtan
renklerdir (Ögel. 2014:618). Halk arasında al ve kızıl adları ile de bilinen kırmızı renk genel
kültürümüzde heyecan, kudret ve akıncılığın sembolüdür. Eski devirlerden beri Türk
hakanlarının al bayrak kullanması ateş kültü ve koruyucu ruh inancına dayanmaktadır