Tüketim, Postmodernizm ve Kapitalizm Örgüsü



Yüklə 176,96 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/8
tarix29.10.2017
ölçüsü176,96 Kb.
#7569
1   2   3   4   5   6   7   8

Songül Demirel ve Ceren Yegen • Tüketim, Postmodernizm ve Kapitalizm Örgüsü > 119

Taylorizmin  daha  gelişkin  bir  türü  olan  Fordist  model,  kapitalizmin 

yapısal ve kurumsal örgütlenmesini yeniden biçimlendirmiş; öyle ki, başta 

üretimle toplumsal tüketim normlarının birbirine eklemlenmesi olmak üzere 

toplumsal ve ekonomik yaşam birbirine sıkıca bağlanmıştır. Keynesçi ekono-

milerle bir arada gelişen Fordist emek süreçleri, toplu pazarlık ve sendikal 

örgütlenmelerin gelişmesini desteklemiş ve sınıf mücadelesinin kurumsallaş-

masını  sağlamıştır.  Böylece  ücretli  emek  yalnızca  üretim  ve  emek  süreçleri 

içinde  değil,  tüketim  başta  olmak  üzere  yaşamın  her  alanında  sermayenin 

yönetimi altına girmiştir (Öngen 1993, s.319). Bu duruma paralel bir biçimde 

emek ve üretim olguları tüketimin de önünü açmıştır.

Kapitalizm, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra siyasal, ekonomik ve kül-

türel  alanlardaki  önemli  dönüşümlerin  nedeni  olmuştur.  Özellikle  kültürel 

yapıyı oluşturan farklı kaynaklardan biri olan tüketim olgusu, kültürel yeni-

den yapılanma sürecinde değişerek tartışma konusu olmaya başlamıştır. Yeni 

kapitalizm artık üretim süreçlerine verdiği desteği, tüketim alanlarına kaydır-

mış, insanların çalışmak için ayırdıkları zamandan arta kalanı tüketime har-

camalarını istemektedir. Kapitalizmin hedefi, boş zamanı maksatlı kullanmak 

ve yeni ideolojiler, değer yargıları ve kanaatler oluşturmaktır. Hegemonik bir 

iktidara dönüşen kapitalizm, durumu farklı kanallar aracılığıyla kitlelere be-

nimsetmeye çalışmaktadır (Aytaç 2004, s.116). Medya bu bağlamda birçok ki-

şiye ulaşıp, etkileyebilecek ideal bir araç özelliğindedir ve kapitalist düzende 

hegemonik değerler ile ideolojileri bireylere hem ulaştırmak hem de kanıksat-

mak amacı ile kullanılan en etkili araç olarak başı çekmektedir.

Geçmişin üretici toplumuyla, günümüz tüketim toplumunun üyelerini 

şekillendirme biçimi her şeyden önce tüketici rolünü oynama gereksinimince 

belirlenir. Toplum üyelerine örnek normlar verilir, toplumda verilen bu norm-

lara uygun rolü oynama yeteneği ve arzusu bulunmaktadır. Bauman’a göre 

(1999, s.40-41), tüketme arzusunun başlıca belirleyeni insanların sosyal kim-

liklerine ait talepleri karşılamak için hazırlanma ve eğitilme tarzları olmuştur. 

Bourdieu ise bunu “habitus” kavramıyla açıklar; tüketim, habitusun işlevle-

rinden biri olan özel bir eyleyicinin ya da bir eyleyici sınıfının pratikleriyle 

mallarını/varlıklarını birleştiren tarz birliğini aktarabilmektedir. Bir kimsenin 

yediği şey ve yeme biçimi, yaptığı spor ve yapma biçimi, siyasal kanaatleri ve 

ifade etme biçimi gibi birbirinden farklı olmakla beraber ayırıcı, sınıflandırıcı 

özelliklerdir (Bourdieu 2006, s.21). Tüketiciler bulundukları toplumsal sını-

fın  konumuna  göre  bir  tüketim  içerisine  girerek  tercihte  bulunmaktadırlar. 

Burada  toplumsal  kültürü  belirleyen  üreticiler  aynı  zamanda  tüketimin  de 

belirleyicisi konumundadırlar. 



120 < 

ilef dergisi

Öyle ki bugün itibariyle çalışma etiğinin yol gösterdiği bir toplumdan 

tüketim estetiğiyle yönetilen bir topluma doğru yönelim gerçekleşmekte, yok-

sullar, emeğine ihtiyaç duyulan bir toplum kesimi olmak yerine tüketemeyen 

bir toplum kesimi olarak düşünülmektedir (Bauman 1999, s.10). Tüketememek-

le de aslında topluma dair yararlı bir işlevi yerine getirmemiş olmaktadırlar.

Bir sorun alanı olarak tüketim:

Dikkatlerin üretimden tüketime çekilmesi

Üretim birimlerinin ölçeğindeki ve mülkiyet birimlerindeki artış, üretimin, is-

tihdamın vb. giderek artan bir bölümünün, sayıları giderek azalan dev şirket-

lerde yoğunlaşması durumu kapitalizmin eğilimlerinden olup özellikle geç-

tiğimiz yüzyılın başlarında hızlı bir biçimde yaşanmıştır (Hobsbawm 2013, 

s.197). Hobsbawm’ın (2013) “iktisadi yoğunlaşma” adını verdiği bu süreç son 

bulmuş  değildir.  Tüketim  insanlıkla  başlamakla  beraber,  yirminci  yüzyılda 

farklı bir boyut kazanmıştır. Büyük Buhrana kadar uygulanan klasik iktisat 

politikalarının ve devletin uyguladığı para politikasının yeterli olmadığı so-

nucuna varılmıştır (Öncel, 1969). Üreticiler, yaşanan kriz dönemindeki küre-

sel talep daralmaları ve yaşanan iki dünya savaşı yıllarında mallarını kendi iç 

piyasalarına yönelerek krizlerden korunma yoluna gitmişlerdir (Hobsbawm 

2013,  s.199-201).  Büyük  Buhran  sonrasında  fikirleri  genel  kabul  görmüş 

Keynes’e göre yaşanan yoğun işsizlik ve istihdam daralmasının nedeni talep 

daralmasıdır. Tüketim eğiliminin artışı tam istihdam politikası için temel bir 

amaçtır (Rosanvallon 2004, s.44). Varılmakistenen sonuç ise; tüketimin üreti-

mi, üretimin istihdamı artırması, böylelikle işsizliğin azalmasıdır. 

Neredeyse  tüm  dünyanın  etkilendiği  II.  Dünya  Savaşı’nda  özellikle 

sanayileşmesini tamamlamış ülkeler ağır kayıplar vermişlerdir. Savaşın bit-

mesinin ardından ülkelerin ekonomik durumuna bakıldığında Amerika’nın 

İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya gibi ülkelerle kıyaslandığında önde olduğu 

görülmektedir  (Hobsbawm  2013,  s.234-249).  1945  yılına  gelindiğinde Ame-

rika, tarihin en büyük özgürlük dağıtıcılarından biridir. Zamanla Amerikan 

değerleri ve kültürü tüm dünyayı etkisi altına alabilecek hale gelmiştir (Lasn 

2004, s.68). İhracatla zenginleşen ülke halkının buradan elde ettiği geliri tüke-

time harcayarak yaşam standartlarını artırması mümkün olmuştur. 

1970’lerde yaşanmaya başlanan kriz, gerçekte kitlesel üretime dayalı 

sınai gelişme tarzının kriziydi. Otomobil, buzdolabı, fırın, çamaşır makinesi 

gibi kitlesel üretimin egemen olduğu ve gelişmenin motoru olan dayanıklı tü-

ketim mallarına piyasa doymuş, geliri artan tüketici artık daha çeşitli mallar 




Yüklə 176,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə