56
Beydâvî bu üç görüşü kısaca şöyle özetlemiştir: “Dağların ve kuşların tesbihleri ya
lisanı hal ile ya da lisanı kaal iledir. Veya (dağların ve kuşların tesbihleri) Allah
Teâlâ’nın onlarda (dağlarda ve kuşlarda) yarattığı bir kelam ile olur.”
271
Kitab-ı Mukaddes metni içerisinde dağların ve kuşların Hz. Davut’a boyun
eğdiklerine ve onunla beraber tesbih ettiklerine dair bir bilgiye rastlamadık.
271
Beydâvî, a.g.e., IV/57.
57
6. HZ. DAVUT’UN SANATKÂRLIĞI
Hükümdar ve aynı zamanda bir peygamber olan Hz. Davut’un insanları
yönetebilmesi ve yönlendirebilmesi için belli bir güce sahip olması gerekirdi. Zira
yönetim uygulaması ya da işlevi tamamıyla bir güç kullanma hadisesidir. Allah Teâla,
bunun için Hz. Davut’a demircilik sanatını öğretmiştir: “…Ona (Davut’a) demiri
yumuşattık. Geniş zırhlar imal et, dokumasını ölçülü yap. İyi işler yapın. Kuşkusuz ben,
yaptıklarınızı görmekteyim, diye (vahyettik).”
272
Bu ayet, demiri ilk defa bulanın ve eritenin Hz. Davut olduğunu göstermez.
273
Ayette kastedilen, Allah’ın Hz. Davut’u demiri kullanmada usta kılmasıdır. Hz. Davut
Allah’tan kendisini Beytü’l-Mal’den yemekten müstağni kılmasını isteyince
274
Allah
ona demiri yumuşatmış ve zırh yapma sanatını öğretmiştir. Hz. Davut, Allah’ın bu
ihsanı sayesinde demiri mum gibi istediği şekle koyarak onu insan kanının akıtılmasını
önlemek için zırh yapımında ve iyi işlerde kullanmıştır. İbn Kesîr’in Katâde’den yaptığı
rivayete göre zırh önceleri levhalar biçimindeydi. Hz. Davut ilk defa zırhı insan üzerine
giyilen elbise gibi yelek biçiminde imal etmiştir.
275
Enbiyâ sûresi’nde “Ve biz sizin için
O’na (Davut’a) sizi savaş sıkıntılarınızdan koruması için san’at-a lebûs’u/zırh yapmayı
öğrettik. Artık şükredecek misiniz ki”
276
buyurulduğu üzere Hz. Davut’un imal ettiği bu
zırhla muhterem olan insanlığı öldürülmekten koruması istenmiştir. Hatta tefsirlerde Hz.
272
Sebe’, 34/10-11; Bu ayetteki “lebûs”a takva elbisesi, “be’s”e korku manası verip ayeti şöyle
anlayanlar da çıkmıştır: “O’na, sizi her türlü korkuya karşı takva elbisesiyle zırhlandıracak bir korunma
sanatı öğrettik…”. Mesela Muhammed Esed ayeti böyle anlamıştır. Bkz. Muhammed Esed, Kur’an
Mesajı, Çev. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İşaret Yay., İstanbul 2002, s. 459.
273
Arkeolojik ve tarihi veriler Hz. Davut’tan çok daha önceleri demirin eritildiğini, ona şekil verildiğini
ve zırh yapımının bilindiğini göstermektedir. Hz. Davut’tan önce Suriye ve Anadolu’da M.Ö. 2000-1200
yılları arasında yaşayan Hititler ve Filistliler demiri eritip ona şekil verdikleri halde bunu bir sır olarak
saklamışlardır. Bkz. Mevdûdî, a.g.e., c. 3, s. 292-293; Demirin ilk kullanımına dair işaretler, mızrak
uçları, bıçak ve süs eşyası şeklinde olup M.Ö. yaklaşık 4000 yıllarına kadar (Sümerlere ve eski Mısırlılara
kadar) dayanmaktadır. Hatta bazı kaynaklar demirin M.Ö. 5. binyıldan itibaren çekiçle dövülmeye
başlandığını, 3. Binyıla gelindiğinde ise hamur haline getirildiğini yazar. Bkz. Türkçe Genç Larousse
Ansiklopedisi, “Demir Dökme ve Çelik” maddesi, Meydan Yayıncılık, İstanbul 1976-1977, c. 4, s. 975;
M.Ö. 1600-1200 yıllarına gelindiğinde demirin Orta Doğu’da giderek artan bir şekilde kullanıldığı, M.Ö.
1200-1000 yıllarında araç-gereç ve silah yapımında demire hızlı bir geçişin yaşandığı görülür. Bkz.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Demir, Erişim Tarihi: 22 Ocak 2014.
274
Hz. Peygamber, Hz. Davut’un kendi elinin emeğiyle rızkını temin ettiğini beyan etmek için: “Hiç
kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir rızık yememiştir. Zira Davut (a.s.) da elinin emeğini
yerdi.” buyurmuştur. Buhârî, Büyu’ 15.; Yine Hz. Peygamber, Hz. Davut’un başkalarına yük olmadığını
beyan etmiştir: “…O, kendi el emeğiyle kazandığından başka bir şey yemezdi.” Buhârî, Enbiyâ, 37.
275
İbn Kesîr, a.g.e., VI/497.
276
Enbiyâ, 21/80.
58
Davut’un üzerinden zırh yapanların, kılıç vesaire gibi saldırı silahı yapanlardan daha
hayırlı olduğu hükmü de çıkarılmıştır.
277
Rivayet edildiğine göre Hz. Davut, imal ettiği zırhları dört bin dirheme satar,
kazancının bir kısmını kendine ve ailesine ayırır, bir kısmını da fakirlere ve miskinlere
infak ederdi.
278
İbn Kesîr, Hz. Davut’un imal ettiği zırhları altı dirheme sattığını, iki
dirhemini kendisine ve ailesine ayırdığını, geriye kalan dört dirhemle de İsrailoğulları’nı
doyurduğunu söylemiştir.
279
Kitab-ı Mukaddes’te demiri Davut zamanından çok daha önce Kenanlılar’ın
280
kullandıklarını görüyoruz: “Yusufoğulları, ‘dağlık bölge bize yetmiyor’ dediler. ‘Ancak
hem Beytşean ve köylerinde, hem de Yizreel Vadisi’nde oturanların, ovada yaşayan
bütün Kenanlılar’ın demirden savaş arabaları var.”
281
Burada Kenanlılar’ın,
günümüzdeki tankları andıracak şekilde demirden savaş arabaları ürettikleri
görülmektedir.
Kitab-ı Mukaddes’ten Davut zamanında, demirden kazma, balta,
282
çivi,
kenet,
283
saban, orak
284
gibi aletlerin kullanıldığını tespit ediyoruz. Kitab-ı Mukaddes,
Davut ölmeden önce Tanrı'nın Tapınağı’nı kurmak için büyük hazırlıklar yaptığını, giriş
kapılarının çivileri ve kenetleri için, tartılamayacak kadar çok miktarda tunç ve demir
elde ettiğini yazar.
285
Bu tapınak için boy başları, İsrail’in oymak önderleri, binbaşılar,
yüzbaşılar ve saray yöneticileri gönülden armağanlar verirler. Tanrı’nın Tapınağı’nın
yapımı için beş bin talant, on bin darik altın, on bin talant gümüş, on sekiz bin talant
277
Râzî, a.g.e., XXV/196; Yazır, a.g.e., c. 6, s. 354.
278
Zemahşerî, a.g.e., s. 142; Kurtubî, a.g.e., XIV/266-267; Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyan an Tefsîri’l-
Kur’an, VIII/72.
279
İbn Kesîr, a.g.e., VI/497.
280
“Kenan Ülkesi veya Kenan Diyarı (İbranice: Kena'an, Akadca: Kinaḫḫu), Şeria (Ürdün) Nehri'nin
batısındaki Antik Filistin topraklarına İbrahimidini metinlerde verilen isim.
Bu bölge günümüzdeki İsrail, Filistin ve Lübnan toprakları ile Ürdün, Mısır ve Suriye'nin kıyı kesimlerini
kapsamaktadır. Antik çağ'da bu bölgede yaşadığı bilinen ilk halk ise aynı zamanda bu bölgeye ismini de
vermiş olan Antik Kenanlılardır.” Bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kenan, Erişim Tarihi: 22 Ocak 2014.
281
Kitab-ı Mukaddes, Yeşu, 17/16.
282
Kitab-ı Mukaddes, II. Samuel, 12/31.
283
Kitab-ı Mukaddes, I. Tarihler, 22/3,14.
284
Kitab-ı Mukaddes, I. Samuel, 13/20.
285
Kitab-ı Mukaddes, I. Tarihler, 22/3.
Dostları ilə paylaş: |