Stephen King Kara Kule Cilt2 üçün Çizgileri



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə22/33
tarix16.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#63306
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   33

Genç adam düşündü: Bu, eğlendirici ve eğitici bir gün olacak. Daha şimdiden böyle görünüyor.

İkinci etken, yolda durmaları oldu:

Kumsalın sert kesimine varmışlardı. Eddie şimdi tekerlekli sandalyeyi daha hızlı itiyor ve belli belirsiz hızlı gidişi sürdürebilirse ilerki yumuşak zeminli kesime daha çok zaman ayırabileceğini düşünüyordu.

Ve birdenbire sandalye durdu. Durdu ve orada kaldı. Tekerlekli sandalyenin arka kısmındaki enlemesine demir çubuk tiz bir ses çıkararak Eddie'nin göğsüne vurdu. Genç adam homurdandı. Roland çevresine bakındı. Silahşor’un kedi gibi çabuk refleksleri bile sandalyenin yana gidişine ve onu bağlı umarsız kadının çırpınışlarına karşın, arabayla birlikte devrilmelerine engel olamadı. Roland ve Eddie birlikte davranarak sandalyeyi doğrulttuklarında kadın şimdi de iplerinin içinde kıstırılmış durumda çırpınıyordu. Bazı ipler öyle gerilmişti ki, kadının etini acımasızca kesiyor, bedenindeki uzak noktalara kan dolaşımını engelliyor olabilirdi. Alnı da yarılan kadının kaşlarına doğru kan sızıyordu. Ama o gene de çırpınmayı bırakmıyordu.

Sandalyeyi tekerlerinin üzerinde doğrulttuklarında iki adam da soluk soluğa kalmışlardı. Sandalyeyle kadının birlikte toplam ağırlığı yüz yirmi kilo kadar olmalıydı. Bu ağırlığın çoğunu sandalye oluşturuyordu.

Adamların durumlarına kahkalarla gülen Detta'nın yüzünde kanlar gözlerine kadar sızmıştı.

Kadın, "Bana bakın çocuklar, siz beni düş kırıklığına uğrattınız" dedi.

"Öyleyse avukatına telefon et" diyen Eddie mırıldanarak ekledi, "Bizi dava et."

"Ve siz de benim üzerime çıkın, öyle değil mi? Bana sahip olmanız, yalnızca onar dakikalarınızı alırdı."

Sonunda Silahşor gömleğinden bir parça kumaş daha kopardı. (Artık gömleğinin kalan kısmı giysi olarak bir anlam ifade etmiyordu.) Sol eliyle uzanıp kadının alnındaki kanı kumaş parçasıyla temizlemek istedi. Ama, kadın bu ele doğru hamle etti. Dişleri birbirine çarptığında ortaya çıkan tak sesi Eddie'nin aklına, Roland biraz daha yavaş olsaydı Detta Walker onun sol elindeki parmak sayısını sağ elindekiyle eşitleyecekti düşüncesini getirdi.

Kadın oturduğu yerde alçakça ama mutlu bakışlarla kendisine bakarken Roland bu bakışlaeın gerisinde gizlenen korkuyu gördü. Kadın, kendisinden korkuyordu. Korkuyordu, çünkü ona göre kendisi Gerçek Kötü Adam'dı.

Kadına göre kendisi neden Gerçek Kötü Adam'dı? Belki de o içinde çok derin bir yerlerde bu adamın kendisini tanıdığını duyumsuyordu.

Detta, "Az kalsın senin parmaklarını kapıyordum, beyaz mumlu!" diye söylendi ve cadılar gibi kıkır kıkır güldü.

Roland dümdüz bir sesle, "Onun başını tut. İnsanı sansar gibi kapıyor!" dedi.

Eddie kadının başını tutarken Silahşor yarayı dikkatle temizledi. Yara pek derin ve geniş değildi ama Roland işi şansa bırakmak istemiyordu. Yavaşça deniz kıyısına doğru yürüdü.

Kumaş parçasını tuzlu suya sokup yıkayarak geriye döndü. Adam yaklaşırken Detta haykırmaya başladı. "O pis şeyle sakın bana dokunma! Zehirli yaratıkların içinden çıktıkları suyla bana dokunma! Defol yanımdan!"

Roland aynı inişsiz çıkışsız sesle, "Tut onun başını sıkıca" dedi. Kadın başını kamçı gibi bir sağa bir sola çeviriyordu. Silahşor aynı ses tonuyla sözünü sürdürdü, "işi rastlantılara bırakmayı hiç istemiyorum."

Eddie kadının kafasını tuttu.... ve kadın sarsmaya çalıştıkça sıktı. Detta genç adamın ne yapmak istediğini anlayınca yaş bezden korkarmış gibi görünmeyip hareketsiz kaldı. Başta gösterdiği korku da zaten yapmacıktı, numaraydı.

Yaradaki son kum parçacıklarını özenle temizleyen Roland'a bakıp gülümseyen kadın şöyle konuştu, "Gerçekten sen benden daha yorgun ve bezgin görünüyorsun. Sen hasta gibisin, beyaz mumlu! Böyle uzun bir yolculuğu hiç de başaracak gibi değilsin sen. Şu durumunla hiç bir şeye hazır değilsin, sen!"

Eddie tekerlekli sandalyenin temel kontrol düzenini inceledi. Sandalyede ivedi durumlara karşı her iki tekere komuta eden bir el freni vardı. Detta sağ elini frenin üzerine kadar kaydırmış ve Eddie sandalyeyi yeterince hızlı itene kadar beklemişti. Ve sonra freni çekip bilerek sandalyenin devrilmesine neden olmuştu. Kadın neden bunu yapıyordu? Tek amacı, onları yavaşlatmaktı, hepsi o kadar. Böyle bir şeyi yapması için başka neden bulunamazdı. Eddie düşündü: Detta gibi bir kadın, nedene gereksime göstermezdi. Detta gibi bir kadın, salt alçaklık olsun diye böyle bir davranışta bulunabilirdi.

Roland kan dolaşımı kolaylaşsın diye kadının bağlarını biraz gevşetti ve sonra sağ elini sandalyenin freninden uzak duracak şekilde sıkıca bağladı.

"İş tamam olacak, Bay Adam!" diyen Detta şimdi otuz iki dişini birden göstererek sırıtıyordu. "Gene aynı şey olacak. Siz oğlan çocukları yavaşlatacak yollar bulunur. Her türden yollar bulunur!" diye ekledi.

Silahşor alçak sesle, "Haydi gidelim" dedi.

Eddie, "Sen iyi misin, Roland?" diye sordu. Adam pek solgun görünüyordu.

"Evet iyiyim. Haydi gidelim."

Yeniden kumsalda ilerlemeye başladılar.
9
Silahşor bir saat süreyle tekerlekli sandalyeyi itmek için ısrar etti. Eddie istemeyerek sandalyeyi ona bıraktı. Roland ilk yumuşak kum tuzağından sandalyeyi geçirdi ama ikincisinde Eddie'de uzanıp itmek ve arkadaşına destek olmak zorunda kaldı. Silahşor derin derin soluklar alıyordu. Alnında boncuk gibi iri ter damlaları birikmişti.

Eddie, kumun derin ve gevşek olduğu yerlerde tekerlerin saplanması için zikzaklar çizerek ilerleyen Roland'ın bir süre daha sandalyeyi itmesine izin verdi. Ama sonunda, sandalyenin tekerleri bir kez daha kuma battı ye Eddie yalnızca bir dakika süreyle Roland'ın soluk soluğa kalarak, ileri geri itip çekerek sandalyeyi kurtarmak için uğraşmasını seyretmeye dayanabildiği sırada cadı (artık Eddie kadını böyle görmeye başlamıştı) kahkahalarla gülüyor, işi güçleştirmek üzere bedenini ileri geri büküyordu. Genç adam bir omuz vuruşuyla Roland'ı yana itip öfkeli bir hamleyle sandalyeye kumdan çekip çıkardı. Eddie bu sırada sandalyenin yalpaladığını duyumsamış ve buna cadının iplerin izin verdiği ölçüde bedenini öne büküşünün neden olduğunu görmüştü.

O anda Roland tüm ağırlığıyla sandalyenin arka tutamaklarını bastırıp aracı dengelemeye çalışmıştı.

Detta arkasına dönüp yüzünde ihanet eden bir insanın ifadesiyle öyle terbiyesizce göz kırptı ki, Eddie tüyleri diken diken olmuş kollarının yukarı doğru çekildiğini duyumsar gibi oldu.

"Siz beni neredeyse bir kez daha düş kırıklığına uğratıyordunuz, oğlanlar" diyen şeytan kadın ekledi, "Ben sakat ve yaşlı bir kadından başka şey değilim. Şu halde bana tam özen göstermelisiniz."

Kadın gülüyordu... Kaşıklan çatlarcasına gülüyordu.

Eddie kadının öteki parçasını beğenip özen göstermesine karşın (Odetta'yı, kısa zaman görüp konuşmuş ama onu sever gibi olmuştu), ellerinin onun soluk borusuna doğru uzanmak ve bu kahkahaları bir daha sesi çıkmamacasına durdurmak üzere kaşındıklarını duyumsuyordu.

Kadın bir kez daha başını geriye çevirdi ve genç adamın düşündüklerinin yüzünde kırmızı mürekkeple yazılmış gibi olduğunu görerek yüksek sesle güldü. Bakışları Eddie'yi kışkırtır gibiydiler: Haydi, beyaz mumlu. Haydi, onu yapmak mı istiyorsun? Haydi yap, yap...der gibiydi kadının gözleri.

Genç adam düşündü, Başka bir deyişle, yalnızca tekerlekli sandalyeyi devirme, kadını da devir. Onu, sonsuzluğa değin devir, gitsin. Kadının istediği de bu. Detta için beyaz bir insan tarafından öldürülmek yaşamındaki tek amaç olabilir.

Sandalyeyi yeniden itmeye başlayan Eddie, "Haydi seni deniz kıyısında tura çıkarıyoruz, tatlı şey. Sen ister hoşlan ister hoşlanma bunu yapacağız" dedi.

Kara tenli kadın tükürür gibi konuştu, "Siktir ol (!)" Genç adam hoş bir tavırla yanıtladı, "Sen o sözünü ağzına tıka bebeğim."

Başını öne eğmiş olan Silahşor şimdi Eddie'nin yanında sesini çıkarmadan yürüyordu.


10
Kayaların büyük boyutlarda kum ve çakılların arasında göründükleri bir yere geldiklerinde güneş saatin on bir dolaylarına vardığını gösteriyordu. Güneş tam doruk noktasına yükselirken gölge bir yer bularak bir saate yakın süreyle orada mola verdiler. Eddie ile Silahşor bir gece önceki avdan geri kalan eti yediler. Eddie bir porsiyon eti yemesi için Detta'ya önerdi. Kadın onların ne yapmak istediklerini, eğer bunu sahiden yapmak istiyorlarsa zehirlemek yerine bunu çıplak elleriyle yapabileceklerini söyleyerek eti yemeye karşı çıktı.

Silahşor şöyle düşündü: Eddie haklı. Kadının kendine özgü bir bellek zinciri var. Çok derin uykuda olmasına karşın dün gece olanların hepsini biliyor.

Kadın onların kendisine verdikleri et parçalarının ölüm ve çürümüşlük koktuğuna inanıyordu. Onların biftek yiyerek mataralarındaki birayı içtiklerine kendisini inandırmıştı. Arada bir kendi yiyeceklerinden ona uzattıklarını, eğer yemeye çalışırsa ağzını açtığı anda yiyeceği geriye çekip kendisine güleceklerini de düşünüyordu. Detta'nın dünyasında (ya da hiç değilse kadının aklında) Beyaz Mafialar kara tenli kadınlara yalnızca iki şeyi yaparlardı: Ya ırzına geçer ya da suratlarına karşı gülerlerdi. Veya her ikisini birden yaparlardı.

Olay tuhaf, neredeyse gülünçtü. Eddie Dean son kez bifteği maceralı uçak yolculuğunda yemişti. Roland'ın son kez bifteği görüşünü ise, bilse bilse Tanrı bilebilirdi.

Biraya gelince, Silahşor çok eskileri, Tull kasabasını düşünmek zorunda kalacaktı.

Tull kasabasında bira ve biftek vardı...

Tanrı'm, bira içebilmek ne iyi olacaktı. Hasta adamın boğazı acıyordu. Bu acıyı serinletmek ne iyi olurdu. Belki de bira kendisine, Eddie'nin dünyasından aldıkları Astin adlı ilaçtan daha iyi gelirdi.

İki adam yürüyüp kadından biraz uzaklaştılar.

Onlar yürürken Detta arkalarından sataştı, "Ben sizin gibi beyaz oğlanlar için yeterince iyi arkadaş değil miyim? Belki de şimdi siz birbirinizin o küçük beyaz mumlarınızı emmek istiyorsunuz, ha?!..."

Başını arkaya doğru eğen kadın öyle yüksek sesle gülmeye başlamıştı ki, çevredeki martılar ürküp havalandılar ve bir kilometre kadar uzakta yere konmak üzere uçuştular.

Şimdi Silahşor çömelmiş durumda ellerini dizlerine dayayarak düşünüyordu. Sonunda başını kaldırdı ve Eddie'ye, "Onun söylediklerinden on sözcükten yalnızca birini anlayabiliyorum dedi.

"Ben senden ileriyim" diyen genç adam ekledi, "Kadının üç sözcüğünden ikisini kapabiliyorum. Ama zararı yok, çünkü çoğu sözü Beyaz Yüzlü Mafia'lardan oluşuyor."

Roland başını öne eğerek onayladı. "Senin geldiğin yerde koyu renk tenli insanların çoğu böyle mi konuşur? Öteki kadın böyle değildi de..." diye konuştu.

Başını sallayan Eddie gülerek yanıtladı, "Evet. Sana tuhaf bir şey söyleyeyim. Hiç değilse ben söyleyeceğimi tuhaf buluyorum. Çünkü burada gülünecek pek bir şey yok. Bu kadının konuştukları gerçek şeyler değil. Evet, gerçek değil ve işin tuhafı o da bunu bilmiyor."

Roland genç adama baktı ama bir şey demedi.

"Dün onun alnını yıkayışını anımsa. Nasıl da sudan korkuyormuş gibi davranıyordu?"

"Evet."

"O anda numara yaptığını biliyorsun, değil mi?"



"Başlangıçta değil ama sonra hemen anladım."

Eddie başını öne eğdi, "Bu bir roldü ve kadın rol yaptığını biliyordu. Ancak, kadın iyi bir artist ve hiç değilse birkaç saniye süreyle ikimizi de aldattı. Onun konuşma biçimi de rol yapış şeklinde. Ama, konuşmaları iyi değil. Öyle aptalca sahte ki!..."

"Yaptıklarını bilir gibi göründüğüne ve rol yaptığına inanıyorsun, öyle değil mi?"

"Evet. Kadının söyledikleri bir zamanlar okuduğum Mandingo adlı kitapta ve gördüğüm Rüzgâr Gibi Geçti adlı filmde Butterfly McQueeen'in yaptıkları karanlıktaki haçlar gibi. Biliyorum sen bu adları bilmeyeceksin. Demek istediğim, kadının tüm sözleri birtakım klişelerden oluşuyor. Bu sözcüğü biliyor musun?"

"Pek az düşünen ya da hiç düşünmeyen insanların söyledikleri ya da doğruluğuna inandıkları şeyler, değil mi?"

"Evvettt. Ben, bunu yarısı kadar iyi bile tanımlayamazdım."

Bu arada, "Siz oğlanlar şimdiye dek mumlarınızı patlatmadınız mı?" diye soran Detta'nın sesi kabalaşmaya ve çatallaşmaya başlamıştı, "Belki de mumlarınızı bulamadınız henüz?"

"Haydi gidelim" diyen Silahşor ağır ağır ayağa kalktı. Bir ara sallanır gibi oldu ama Eddie'nin endişeyle kendisine baktığını görünce gülümseyerek ekledi, "İyileşeceğim."

"Ne kadar zamanda?"

"Zorunlu olduğum sürede iyileşeceğim" diye yanıtlayan Roland'ın sesinde Eddie'nin kalbini donduran bir dinginlik duyuluyordu.


11
Ardından haykırış sesi geldi.

Eddie sarıp sarmaladığı gömleğine başını koyar koymaz uyumuştu. Ve şimdi, aradan daha beş dakika geçmeden Detta'nın haykırmaya başladığı anlaşılıyordu.

Genç adam hemen uyandı. Her şeye karşı hazırdı. Öldürülen evlatlarının öcünü almak üzere Istakozlar Kralı mavi suların derinliklerinden çıkmış ya da çevredeki dağlardan başka bir canavar yanlarına inmiş olabilirdi. Genç adam hemen uyanmıştı ama Roland sol elinde bir silahla ayağa dikilmişti bile...

Her iki adamın da uyandıklarını görünce Detta hemen haykırmayı kesti.

"Tavşan uykusunda olup olmadığınızı görmek istedim" diyen kadın sözlerini şöyle sürdürdü, "Belki de köpekler gibi ulusam daha iyi olacaktı. Burası köpeklere uygun bir yer. Beni köpek gibi ulurken görünce ne yapardınız acaba?" Kadın haykırmıştı ancak gözlerinde korku değil, alçakça eğlenen bir insanın bakışları görülüyordu.

Eddie, sersemlemiş bir tavırla, "Tanrı'm!" diye söylendi. Ay ufukta henüz çok yükselmemiş, kendisi uykuya dalalı iki saatten az bir süre geçmişti.

Roland silahını tabancalığa soktu.

Tekerlekli sandalyesinde oturan kadına, "Bir daha bu davranışını yineleme" dedi.

"Yinelersem sen ne yaparsın? Bana tecavüz mü edersin?"

"Sana tecavüz edecek olsaydık, şu ana değin iyi tecavüz edilmiş bir kadın olurdun" diyen Silahşor dümdüz bir sesle ekledi; "Bir daha bunu yapma."

Roland yere yatıp battaniyesini üzerine çekti.

Eddie düşündü. Tanrı'm aziz Tanrı'm! Bu ne karmaşa? Ne berbat bir karmaşa... Bu tür düşünceleri genç adam yorgunluktan bir kez daha uykuya dalıncaya değin sürdü. Ve Detta yeniden havayı bir yangın sireni gibi çınlayan haykırışlarla doldurana dek genç adam uyudu. Böbreküstü bezlerinin salgısı olan adrenalinle tüm bedeni ateşler içinde kalmış olarak yattığı yerden fırladığında kadın kaba ve çatlak bir sesle gülüyordu. O anda genç adamın yumrukları asap bozukluğundan mengene gibi sıkıldılar.

Eddie ufka baktı ve ilk kalkışlarından bu yana ayın on dereceden az yükselmiş olduğunu fark etti.

Tümüyle yorgun bir ruhsal durum içinde kalmış olarak düşündü: Kadın sürekli olarak bunu yapmayı planlıyor. Bütün gece uyanık kalıp bizleri gözetleyecek. Ve iyice derin uykuya daldığımızda ağzını açarak böğürmeye başlayacak. Ancak böğürecek sesi kalmaya değin bunu yapacak, yapacak ve yapacak...

Kadının haykıran sesi ansızın kesildi. Roland ona doğru karardıkta iri bir gölge halinde yaklaşıyordu.

Detta yüksek sesle, "Benden uzak dur, beyaz mumlu!" dedi. Ama, sesinde sinir bozukluğunun titremeleri duyuluyordu. Sözlerini şöyle sürdürdü; "Sen bana hiçbir şey yapamayacaksın."

Roland kadının karşısında durdu ve Eddie onun sabrının sonuna vardığına, kadını bir sinek gibi ezeceğine emin oldu. Oysa, bunun yerine Silahşor bir kadına evlenme önerisini yapan erkek gibi bir dizini yere dayayarak çöktü.

"Dinle" diye konuşunca genç adam, Roland'ın sesindeki ipek gibi niteliği sezinledi. Eddie kendi duyumsadığı derin şaşkınlığı kadının yüzünde de ayırt etti. Ancak kadının yüzündeki ifadeye korku da eklenmekteydi. Silahşor, "Beni dinle, Odetta" dedi.

"Bana Odetta mı diyorsun? Benim adım öyle değil ki."

"Sen sus, cadı" diye homurdanan Roland sesine gene ipek yumuşaklığı vererek ekledi, "Eğer beni işitiyorsan ve onu kontrol ediyorsan..."

"Benimle böyle mi konuşuyorsun? Neden benimle başkasıyla konuşur gibi konuşuyorsun? Bu beyaz adam ağızlarını bırak! Böyle konuşmayı hemen bırak, beni işitiyor musun?"

"... Onu sustur! Ağzına bir tıkaç tıkayabilirim ama bunu yapmayı istemiyorum. Tıkaç tehlikeli bir şey. İnsan boğulabilir."

"SEN ŞU BOKTAN (!) MAFİA AĞIZLARINI BIRAK!"

"Odetta" diye fısıldayan Silahşor’un sesi şimdi yağmurların başlangıcı gibi duyuluyordu.

Kadın iyice irileşmiş gözlerle karşısındaki adama bakarak sustu. Eddie yaşamında hiç bu denli nefret ve korku karışımı bakışlarla karşılaşmamıştı."

"Şu Kadın ağzına sıkı bir tıkaç tıkanıp bundan ötürü ölse hiç aldırış etmeyecek" diyen Silahşor bir an durup konuşmasını şöyle sürdürdü; "Kadın ölmek istiyor. Belki de bunun ötesinde senin ölmeni istiyor. Ancak sen, şu ana değin ölmediğine göre sanırım Detta senin yaşamında yepyeni, özgün bir şey değil. Senin içinde kendini evindeymiş gibi duyumsuyor. Şu halde sen, benim ne dediğimi işitebilir ve onun üzerinde kontrolünü kurabilirsin. Bu kadının bizi üçüncü kez uyandırmasına izin verme, Odetta... Onun ağzına bir tıkaç koymak istemiyorum. Ama zorunlu kalırsam bunu da yapacağım."

Roland ayağa kalktı. Dönüp arkasına bakmadan yürüdü. Battaniyesinin altına girip hemen uykuya daldı.

Kadın şimdi de pek irileşmiş gözlerle, burun delikleri titreyerek Silahşor’a bakıyordu.

"Gürültücü büyücü, pislik!" diye mırıldandı.

Alarmlar için esirgemesi veya belki de Odetta'nın Silahşor’un sözlerini işitip adamın istediği kontrolü onun üzerinde kurması olabilirdi.

Sonunda, Eddie uyuyabilmişti. Oysa bitkin ve hiç de dinlenmemiş olarak uyandı. Başını çevirip tekerlekli sandalyeye bakarken orada oturan kadının Odetta olmasını umut ediyordu Lütfen Tanrı'm! Bu sabah, bu sabah onun Odetta olmasına izin ver, diye düşündü.

"Günaydın, beyaz ekmek!" diyen Detta ona bir köpekbalığının sırıtışıyla gülümsüyordu. Kadın iğneli konuşmasını şöyle sürdürdü; "Senin öğleye kadar uyuyacağını düşünmüştüm. Ama, böyle bir şeyi yapamazsın, değil mi? Beni bugün birkaç kilometre daha götürmeye zorunlusun. Gerçek bu, değil mi? Elbette öyle. Sanırım beni itip götüren hep sen olacaksın. Çünkü diğer adam, büyücülerin gözüyle bana bakan öteki arkadaş, hep beni ters ters süzüp kınayacak. Bunu yapacak! Biliyorum! Artık onun bir şeyi yiyemeyeceğini, kendiniz için ayırdığınız o dumanlı eti bile yiyemeyeceğini düşünüyorum. Çünkü siz birbirinizin o küçük, beyaz mumlarınızı emiyorsunuz. Haydi gidelim, beyaz ekmek! Şu anda Detta sizi yoldan alıkoyan biri olmayı istemiyor."

Kadının gözkapakları ve ses tonu biraz düşer gibi olmuştu. Bakışları genç adamı gözlerinin ucuyla sinsi sinsi gözetler gibiydi.

"Hiç değilse şimdiden sizi engellemeyeyim" diye ekledi.

Bu sinsi bakışlar şunları vaat ediyordu: Bu, senin hep anımsayacağın bir gün olacak. Uzun uzun sürelerle anımsayacağın bir gün olacak.

Kuşkusuz öyle olacak.


12
O gün beş kilometre kadar yürüdüler. Ve sonunda bir gölgeye varabildiler. Detta'nın sandalyesi yolda iki kez takıldı. Birinci seferinde buna kadın neden olmuş, parmaklarını ağır ağır ve engel tanımadan el frenine doğru kaydırıp kolu çekerek bunu başarabilmişti. İkinci sefer, kahrolası yumuşak kum tuzaklarından birinde tekerlekli sandalyeyi hızla iten Eddie, takılmaya neden oldu. Olay günün sonuna doğru gerçekleşmiş ve genç adam yalın biçimde ürküye kapılmıştı. Bu kez kadını oradan çıkaramayacağını düşünüyordu. Böylece, titreyen kollarıyla son kez korkunç bir itiş yaptı. Kuşkusuz gerekenden fazla güç kullanmamıştı. Ve araba, kadınla birlikte yere kapaklandı. Bereket Roland ile birlikte arabayı kaldırdıklarında işi tam zamanında bitirmişlerdi. Çünkü kadının göğüslerinin altından bağlayan ip şimdi kaymış ve soluk borusuna bastırıyordu. Silahşor’un, kadının davranışlarına uygun olarak yaptığı sıkı bağ az kalsın onun havasızlık yüzünden boğulmasına neden olacaktı. Yüzü mavi tuhaf bir renge dönüşmüş olan kadın bilincini yitirmek üzereydi. Oysa kadın, korkunç durumdan sonra bile, gene o çirkin kahkahalarından birini koyvermişti.

Yaptığı bağı gevşetmek üzere hemen öne doğru eğilen Roland'a genç adam az kalsın, Bırak onu da gebersin! Neden bırakmıyorsun? diyecekti. Bırak da havasızlıktan gebersin. Bu kadının kendi kendini öldürmek isteyip istemeyeceğini bitmiyorum. Ancak bildiğim, kadının BİZİM onu öldürmemizi istediği... Şu halde bırak da kadın gebersin!...

Sonra Eddie, Odetta'yı anımsadı ve ileri doğru hamle etti. Odetta ile karşılaşmaları kısa sürmüş ve şimdi çok gerilerde kalmış gibiydi. Bu yüzden kadının anısı silikleşmekteydi.

Silahşor sabırsız bir el hareketiyle Eddie'yi itti ve, "Yalnız bir kişiye yer var burada" dedi.

İp gevşeyince Detta derin derin soludu (arada bir öfkeli kahkahalar atmayı ihmal etmiyordu.) Daha sonra eleştiren gözlerle Eddie'ye bakarak konuştu, "Sanırım, gece için burada konaklamalıyız."

"Biraz daha gideceğiz" diyen genç adam yalvarır gibi konuşmuştu. "Biraz daha yürüyebilirim" diye ekledi.

"Elbette! Güçlü erkek keçi sensin! Bir tutam ham pamuk daha toplarsan, şu adam da sana bu gece emeceğin beyaz mumunu verecek!"

Kadın gene yemek yemek istemiyordu. Yüzü derin çizgilerle dolmuş ve incelmişti. Gözleri derinleşmiş çukurlarından parıldıyordu.

Roland kadına bakmıyor, yalnızca Eddie'yi yakından inceliyordu. Sonunda o da onayladı, "Evet, biraz daha gidelim. Ama çok olmasın" dedi.

Yirmi dakika kadar ilerledikten sonra pes eden Eddie oldu. Genç adam kollarını pelte gibi duyumsamaya başlamıştı.

Kayaların gölgesine oturdular. Martıların gürültüsünü dinliyor, yükselen gelgit dalgalarını gözlüyor, güneşin batmasını ve ıstakoza benzeyen yaratıkların karşılıklı soruşturma yapmak üzere sudan çıkmalarını bekliyorlardı.

Roland sesini alçaltıp, Detta'ya duyurmaya çalışarak, Eddie'ye sağlam mermilerinin bittiğini sandığını söyledi. Genç adamın ağzı biraz gerilir gibi oldu ama tepkisi bu kadarla kalınca Silahşor onun davranışına sevindi.

"Şu halde yaratıklardan birini halletmeyi düşünmek sana düşüyor" diyen Roland ekledi, "Ben büyük bir kaya parçasını kaldıramayacak kadar halsizim..."

Gerçekten bu konuda araştırma yapmak şimdi Eddie'ye düşüyordu.

Genç adam çevresine bakındı ve gördüklerinden fazla hoşlanmadı.

Silahşor kollarını Boş ver! der gibi salladı.

"Düşünme!" diyerek sözünü sürdürdü, "Kendini fazla üzme."

"Neydi, neydi?" dedi Eddie, "Ka" dedi. Roland başını öne eğip onayladı ve zayıf bir gülümsemeyle gülümseyerek, "Ka" diye yineledi.

Genç adam bu kez, "Kaka" diyince birbirlerine baktılar ve her ikisi birden güldüler. Roland kendi ağzından çıkan çatlak sesten ürkmüş ve hatta biraz korkmuş gibi görünüyordu. Kahkahası uzun sürmedi. Susunca oradan uzaklardaymış ve hüzünlenmiş gibi göründü.

"Bu gülüşleriniz sonunda birbirinizle şakalaştığınız anlamına mı geliyor?" diye yüksek sesle soran Detta'nın sesi kaba ama zayıflamış gibi duyuluyordu. "Ne zaman birbirinizi emeceksiniz? Bunu görmek istiyorum, birbirinizi emdiğinizi görmek istiyorum" diye ekledi.


13
Eddie ıstakoza benzeyen yaratıklarından birini daha öldürdü.

Önce olduğu gibi Detta kendisine verilen eti gene yemedi. Eddie bir parça etin yarısını kesip yiyerek diğer yarısını kadına uzatmıştı.

"Kesinlikle hayır!" diyen kadın parıldayan gözlerle genç adama baktı ve ekledi, "Kesinlikle hayır, o eti yemem! Sen o parçaya zehir koydun. Bana vermeye çalıştığınız zehiri ete koydun!"

Bir şey demeyen genç adam kadına uzattığı eti ısırdı, çiğnedi ve yuttu.

Kadın asık suratla konuştu, "Davranışın bana bir şey ifade etmez. Beni rahat bırak, beyaz mumlu!"

Eddie kadının sözüne uymadı. Ona bir parça et daha getirdi.

"Eti ikiye böl. istediğin parçayı bana ver. Ben biraz tadayım, gerisini sen ye" dedi.

"Senin beyaz adam numaralarına kapılmayacağım, Bay Mafia. Defol yanımdan git! Demek istediğim bu, defol!"


14
Detta o gece boyunca bağırmadı... Ama, ertesi sabah gene oradaydı.
15
O gün Detta'nın sandalyesinde hiçbir olay çıkarma girişiminde bulunmamasına karşın yalnızca üç kilometre kadar ilerleyebildiler. Eddie kadının sabotaj yapmayacak kadar zayıf düşmüş olduğunu düşünüyordu. Ya da olasılıkla kendilerinin zayıf durumlarını fark edip sabotaja gerek duymamıştı. Olayda kaçınılmaz üç etken bir araya geliyordu: Bu engebeli alanda Eddie yorulmuştu. Genç adama birbirlerine çok benzeyen görüntüleriyle aynı kumsalda sonsuza değin yürümüşler gibi geliyordu. Ancak görüntü şimdi değişmeye başlamıştı. Ve son olarak Roland'ın sağlık durumu giderek kötüleşiyordu.

Yolda artık çok daha az kum tuzağı bulunuyor ama durum onlara yeterli rahatlık sağlamıyordu Çevredeki topraklar gitgide daha çok taşlık ve verimsiz hale giriyor ve plajda kum giderek azalıyordu. (Bazı yerlerde büyümüş ot kümeleri vardı; ancak, bunlar orada bulunmaktan utanır gibiydiler.) Bu tuhaf toprak ve kum karışımını yarıp ortaya çıkan pek çok kaya parçası görülüyordu. Öyle ki, Eddie şimdi kadının sandalyesini kum tuzaklarına düşürmemek için çizdiği zikzaklardan çok daha fazlasını kaya parçalarına takılmamak için yapmak zorunda kalıyordu. Çok geçmeden genç adam ortada kumsal denilebilecek yer kalmadığını gördü. Kahverengi tepelere giderek yaklaşıyorlardı. Eddie tepelerin arasında acemi bir devin kör baltasıyla açtığı yarıkla benzer derin dere yataklarını görüyordu. O gece uykuya dalmadan önce genç adam büyük bir kedinin bu yarıklardan binden hırçın bir çocuk gibi yaygara kopardığını işitti.


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə