ÖLÜm ve ahiret hayati hayrullah GÜndoğdu ilâhiyatçı/Eğitimci Hayrullah GÜndoğDU


ÖLÜM GERÇEĞİ VE ÖLÜME HAZIRLIKLI OLMAK



Yüklə 367,34 Kb.
səhifə3/6
tarix14.01.2018
ölçüsü367,34 Kb.
#20736
1   2   3   4   5   6

ÖLÜM GERÇEĞİ VE ÖLÜME HAZIRLIKLI OLMAK


            Her canlı gibi insan da sınırlı bir ömre sahiptir. Cenâb-ı Allâh’ın takdir etmiş olduğu ömür sona erdiğinde, her insan Cenâb-ı Allâh’ın izniyle ölümü tadar. Allâh’tan  başka her şey ölümlüdür. Eğer ölümden kurtulup, dünyada sonsuza kadar yaşamak mukadder olsaydı, hiç şüphesiz buna en layık olan Allâh’ın sevdiği kulları Peygamberleri olurdu. Oysa âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz bile bu dünyadan göçmüştür. Müşriklerin, Peygamber Efendimizin ölümünü temenni etmeleri üzerine ölümün kimseye ayrıcalık yapmayacağını vurgulayan şu ayet inmiştir:

            إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ   “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler” (Zümer, 39/30).

Şu ayet de ölüm gerçeğinin herkese uğrayacağını ifade etmektedir.

        “Biz senden önce de hiçbir beşer beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar” (Enbiya, 21/34).


            كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şet ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 21/35)


            İnsan hayatının belli bir süresi vardır. Bu sürenin sona ereceği vakte ecel adı verilmektedir. Eceli  gelen herkes ölecektir. Nitekim sonradan yaratılan her şey fanidir. Bir başlangıcı olanın mutlaka sonu da vardır. Her doğan, daha doğarken ölüme namzet olarak doğmaktadır. Bu bir hayat kanunudur, istisnası da yoktur. Ecel bir gün bizim de kapımıza gelecek ve kapımızı çalacaktır. Kapımız çalındığında, ölüme “şimdi değil, başka zaman gel” deme imkanımız da asla olmayacaktır. Ecel geldiği zaman ne bir an geri kalır; ne de bir an ileri gider.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:  “Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (A’raf,7/34)



وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلى اَجَلٍ مُسَمًّى فَاِذَا جَاءَ

Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi, ecel kaçınılmaz bir son, acı da olsa ap-açık bir gerçektir.. Umulmayan bir zamanda aniden gelir. Rivayet edildiğine göre Enes b. Mâlik (r.a.) demiştir  ki:



خطّ رَسُولُ اللّهِ صلى الله عليه وسلم خطاً وقال: هذَا اﻹنسَانُ، وخطَّ إلى جانبهِ خطاً وقال: هذا أجلُهُ، وَخطّ آخرَ بعيداً منهُ وقالَ: هذَا اﻷملُ، فبيْنَما هُوَ كَذلِكَ إذ جاءهُ اﻷقربُ

            “Bir kere Peygamber (a.s.) bir takım çizgiler çizerek şöyle buyurdu: İşte bu çizgi insanın umduğu emelidir. Şu çizgide ecelidir. İnsan uzaktaki emelini beklerken kendisine en yakın olan ecel ansızın geliverir [2]

            Her canlı Cenâb-ı Allâh’ın izniyle yaşar ve ölür. Yaşaması ve ölmesi insanın kendi elinde değildir. Bu hususta Yüce Allâh’ın iradesine kimse karşı çıkamaz. O, bir kimsenin ölümüne hükmetmiş ise derhal yerine gelir. Yüce Allâh’ın ölüm hükmünde asla sapma olmaz. Görevli melekler görevlerini kusursuz yerine getirirler. Cenâb-ı Allâh şöyle buyurur:

وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِه وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً حَتّى اِذَا جَاءَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ


            “Allâh kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.” (En’am, 6/61)

            Ölüme Çare Yoktur

Bedenden ayrılan ruhun tekrar oraya iadesi insan gücünün dışında olan bir şeydir.. Bir zamanlar dünyayı titreten, dünyalara sığmayan, her türlü güç, kuvvet ve makama sahip olan insanlar ölüp toprak olmazlardı. Onlar da sıradan her insan gibi ölüm gerçeği karşısında boyun eğmezlerdi.

Ölüm bir bakıma insanlar arasında mutlak eşitlik sağlamaktadır.  Yaratıcı kudreti takdir edemeyen, o kudrete boyun eğmeden yaşayabileceklerini sananlara Allah Kuran dili ile şu sarsıcı ifadeleri yöneltiyor:

    فَلَوْلَا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَوَاَنْتُمْ حينَئِذٍ تَنْظُرُونَوَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلكِنْ لاَتبْصِرُون

Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.” (Vakıa,83-85)

Şu ayet de yine ölüm gerçeği ve ilahi kudret karşısında insan oğlunun aczini, bu gerçeği dikkate almayan bir hayat tarzı sürenlerin karşılaşacakları zor durumları dile getirmektedir:

كَلَّا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِىَ وَقيلَ مَنْ رَاقٍ وَظَنَّ اَنَّهُ الْفِرَاقُ وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ اِلى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ.

Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş Rabb’inedir.”  (Kıyame, 26-30)

Bu ayetler ışığında bir daha vurgulayalım ki, ölümden kaçmak mümkün değildir. Her canlıya mutlaka ölüm uğrayacaktır. Belki uyurken yatakta, belki işyerinde çalışırken; belki bir hastalık belki de bir felaket sonucu insanı ölüm yakalayabilir Ölüm, hayatın  bir gerçeği olup, ondan kaçış mümkün değildir. Bu gerçeği göre göre insan ya ahireti inkar yolu ile, ya da amaçsız bir hayata yaşayarak, ölümü adeta yok saymış, ondan kaçma (!) yollarını aramıştır. Fakat bütün bu çabalar, kişinin kendini kandırmasından, oyalamasından ibarettir. Ne yazık ki bu gibi insanlar ölümle yüz yüze geldiklerinde bunun farkına varırlar. Bu konuda şu ayetlerin mesajı daha da açıktır:

قُلْ اِنَّ الْمَوْتَ الَّذى تَفِرُّونَ مِنْهُ فَاِنَّهُ مُلَاقيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَDe ki; Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybıda, görünen alemi de bilen Allâh’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta oluklarınızı haber verecektir.” (Cum’a, 62/8)

  اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فى بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ .Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size ulaşacaktır... (Nisa,4/78)

Hz. Ali (r.aا İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar.”[3] buyuruyor.

Hadis-i şerifte belirtildiği gibi, öldükten sonra uyanmanın; “eyvah” demenin hiçbir faydası yoktur. Ölmeden önce uyanmak, hesaba çekilmeden önce nefsi hesaba çekmek gerekir. Zira inanan kişi ölümün, âhiret yolculuğuna bir başlangıç olduğunu bilir ve ölüm sonrası için hazırlık yapar. Peygamber Efendimiz:



اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ  

Akıllı kimse bu dünyada kendini sorgulayan ve ölüm sonrası için çalışandır.”[4] buyurur.

Hz. Ömer (r.a.) in şu uyarısı da ölüme hazırlık konusunda bize yeni bir bakış açısı kazandıracak niteliktedir.

حاسبوا انفسكم قبا ان تحاسبوا و تزينوا للعرض الاكبر و انما يخف الحساب يوم القيامة على من حاسب نفسه في الدنيا

"Hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekiniz. Kendinizi en büyük buluşma için hazırlayınız.Kıyamet gününde hesap, ancak dünyada kendini sorgulayanlar için kolay olur." [5]  



Kulluk İmtihanı Bu dünyada yaşadığımız hayat, ölüm ötesi hayatımızı biçimlendiren davranışlar bütününden ibarettir. Bir imtihan yaşıyoruz, varlığımızın hikmetini de bu imtihan oluşturuyor: َلَّذى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا

O, Allâh ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yarattı”(Mülk,67/2) şeklindeki buyruğu ölüm ve hayatın yaratılış sırrını çok açık bir şekilde gözlerimizin önüne sermektedir.

Ölümün hikmeti, insanın imtihanında saklıdır. Ölümle hayat sona ermeyecektir. öldükten sonra sonsuz bir hayat, insanı beklemektedir. İşte insan, iyi ya da kötü işlediği her şeyin karşılığını âhiret yurdu dediğimiz bu ölüm sonrası hayatında görecektir.

 “Dünya âhiretin tarlasıdır” hadis-i şerîfi de bu gerçeği çok güzel vurgulamaktadır. Sâlih insan olmak, bu fânî dünyada iyi amel işlemekle mümkündür. Çünkü âhirettin bütün sermayesi, iyi ameldir. Ömür, sâlih amel işlemek için bir imkan ve bir fırsattır. Bu fırsatı ganîmet bilmek; “Bu gün Allâh için ne yaptım?” sorusuna cevap bulmak gerekir.

Kısaca, Allah’tan başka bütün yaratılmışlar fanidir, hepsinin ömrünün bir sonu vardır. İnsan da bu gerçeğin dışında değildir. O sebeple, bir gün mutlaka bu hayata veda edeceğini bilen insan ölüm ötesi hayata hazırlıklı olmalı, ebedi hayatının sermayesini kazanacağı yer olan dunyada yaşadığı zaman dilimini çok iyi değerlendirmelidir. Kuran, bu zamanın nasıl değerlendirileceğini gösteren ilahi düsturlar bütünüdür. Kısacık insan hayatını, ebedi olan ahiret hayatının kazanıldığı yer olarak değerlendirilebilmesi ancak müslümanca bir hayat çizgisi ile mümkün olacaktır. [1] Bu bölüm, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Abdullah  AYAN tarafından hazırlanan yazıdan

[2] Buhârî, Rikak 4; VII, 171.[3] Mb.Abdurrahman es-Sehâvî,  Maddesi ,Rivayet Numarası: 1240

[4] Tirmizî, Kıyame 26,  IV, 638. [5] Tirmizi, Kıyame 25, IV, 638.

3.BÖLÜM

AHİRET HAYATI VE SAFHALARI ( AŞAMALARI)

Ahiret, “son” sonra olan “manasına” Dünyanın sonu” öbür alem demektir. Bu dünyanın sona ermesi ile başlayan yeni ve sonsuz hayata’’âhiret hayatı ‘’denir. İnsanın dünya hayatında canlı kaldığı, yaşadığı süreye “ömür”Allah’ın emri ile yaşamın son bulmasına da’’ecel ‘’denir. İslâm’a göre ölüm bir yok oluş değil,sonsuz bir hayatın başlangıcıdır.Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Bu dünyanın da bir sonu vardır. Bir gün bu dünya hayatı son bulacak ve ahiret hayatı başlayacaktır. Allahtan başka her şey yok olacak. “Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbin zatı baki kalacaktır.”(Rahman:27 İsrafil (as) ın Sǔra üflemesi ile dünya hayatı sona erecektir. Tekrar üflemesi ile de ruhlar cesetlere dönecek ve diriliş olacaktır. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Sûra (birinci defa )üflenince göklerde ve yerde bulunanlar baygın düşer. Sonra Sûra (ikinci daha )üfürülünce hemen ayağa kalkıp bakışmaya başlarlar.” (Zümer: 68) Ahiret “yok” demekle yok olmaz. Akşam yatıp sabah kalktığımız gibi kabirlerden kalkılacak. İlk baharda ağaçların canlanması gibi ölüler canlanacak. Kur’an’da şöyle anlatılır:-“Yeryüzündeki Allah’ın eserlerine bir bak, yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz allah ölüleri de öyle diriltecek. O, her şeye kâdirdir.” (Rum: 50)

Bir sahabi diyor ki: - Ya Rasülellah! Allah ölüleri nasıl diriltecek? diye sordum. Şu cevabı verdi:- Sen hiç kurumuş iken geçtiğin bir yerden yemyeşil olduktan sonra da geçtin mi?- Evet geçtim, dedim. Bana:- İşte yeniden diriliş de böyle olacak. Yüce Allah ölüleri de bu şekilde diriltecek, buyurdu. Kıyamet günü insanlar ve canlılar tekrar hayat bulacaklar, kabirlerinden kalkıp, mahşer meydanında, yüce Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. Hesap vereceklerdir. Amel defteri sağdan verilenler cennete, soldan verilenlerde cehenneme gideceklerdir.Ahiret hayatının sonu yoktur.

Bitmez, tükenmez bir hayattır.Ahiret gününe, din günü veya gayb alemi de denir. İsrafil (as)’ın sura üflemesi ile dünya hayatı son bulacak, gene sura üflemesiyle; ruhlar cesetlere dönecek, diriliş başlayacaktır.Ahiret, insanın ölümü ile başlar. Kabir hayatı ile devam eder. Tekrar dirilişten sonra mahşer, hesap, mizan, sırat, şefaat, cennet veya cehennem gibi devreler vardır.



1-KABiR HAYATI

İnsanın ölüp kabre konması ile kıyametin kopup insanların tekrar diriltilmesi arasında geçen zaman kabir hayatı, bu ara zamana da “berzah âlemi” denmektedir.

Bir hadislerinde de şöyle buyurmuştur:

- “Kabir ahiretin ilk durağıdır. Eğer insan kabir azabından kurtulursa, gerisi kolaylaşır. Ben, mezardan manzarası daha korkunç olan bir yer görmedim.” (Tirmizi Zühd: 5)

 Kabre konan her insan, Münker ve Nekir melekleri tarafından hesaba çekilir. Bu sorgulama şöyle olur:

Defin işi bitip de eş, dost ve aile fertleri mezardan birer birer ayrılırken, kabirde yalnız başına kalan kimse onların ayak seslerini işitir.

 O sırada biri Münker, diğeri Nekir diye anılan siyah tenli, mavi gözlü iki melek gelir; ölen kimseyi oturtur, Müslüman olup olmadığını anlamak için “Rabbin kim,Dinin nedir” Kitabın nedir?diye sorarlar. Müslüman ise “Rabbim Allah; dinim İslâm” Kitabım Kur’ân ‘’diye cevap verir.

 Bir de Resûl-i Ekrem hakkında ne düşündüğünü öğrenmek isterler. 

Mü’min, ölmeden önce de dilinden düşürmediği gibi, kelime-i şehâdet getirerek onun Allah’ın kulu ve Resûlü olduğunu söyler.Melekler ona “Biz senin bunu söylediğini daha önce de biliyorduk” derler. Sonra kabri genişletilir ve pırıl pırıl aydınlatılır. 

Ona Cehennemdeki yeri gösterilir “Bak, senin yerin burasıydı. Allah Teâlâ burayı Cennette yüce bir makamla değiştirdi. O seni şu güzel yerinden kaldırıp yeniden diriltene kadar, burada gelin güvey uykusu gibi rahat uyu!” derler.

 

O müslümanın kabrinden Cennete bir yol açılır. Cennetin burcu burcu kokularını duymaya başlar. Ona Cennet elbiseleri giydirilir. Gözünün gördüğü yere kadar kabri genişletilir. O da yeniden diriltileceği kıyamet gününe kadar Cenâb-ı Mevlâ’nın kendisine sunacağı nimetler içinde ve sabah akşam Cennetteki yerini seyrederek rahat ve huzur içinde yaşar.



 Kâfir veya Allah’a inanmış görünen kimse (münafık) ise, meleklerin sorularına cevap veremez. Melekler ona, kendisinin durumunu daha önce de bildiklerini söyleyerek başına şiddetli bir şekilde vururlar. Onun feryadını insan ve cin dışındaki diğer varlıklar duyar. Kabri daraltılır, kabrinden Cehenneme bir kapı açılır, Cehennemin alevlerini duymaya başlar. Sabah akşam Cehennemdeki yerine bakarak acılar içinde kıvranır.

 Bir hadiste şöyle buyrulur:

- “Ölü kabirden yeri neresi ise orayı görür durur.” (Ramuz el-Ehadis: 112/4) “Hiçbir gün yoktur ki, kabir ehline cennet ve cehennemdeki yeri gösterilmesin.” (Age: 565/5) Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur: ’’Kabir ,ya cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur.’’(Tirmizi,Kıyâmet.26) Meleklerin bu sorgulaması için kabir şart değildir.Kabre konulmamış olanlara da, meselâ suda boğulmuş veya yanıp kül olmuş olanlar da sorgulanacaktır.Peygamberlere ve çocuk yaşta ölenlere kabir sorgusu yoktur.  Demek oluyor ki; insan kabirde de kendi haline bırakılmayacak. İnsana sorular sorulacak, duruma göre iyi veya kötü muamele yapılacak. İyiler mükafatlandırılırken kötüler de cezalandırılacak.İbni Abbas der ki: ‘’Allah Rasülü iki kabrin yanından geçerken şöyle dedi: “İkisi de azap görüyor. Biri küçük abdest bozarken sakınmaz ve temizlenmezdi. Diğeri ise laf getirir götürür, insanların arasını bozardı.”(Buhari: 4/55) Buna göre kabir azabı vardır.Kabirde azap bedene değildir, ruhadır. Rüyadaki çekilen sıkıntı ve acılar gibi.

Kabirlere karşı nasıl davranılmalıdır?

 -Kime ait olursa olsun kabirlere saygılı olunmalıdır.

-Kabir ehline selam verilmelidir,üç ihlas bir fatiha okunmalıdır.

-Kabirler temiz tutulmalı üzerlerine basılmamalı ve oturulmamalıdır.

-Kabirlerin üzerlerine pislenmemelidir.

-Kabirlerin üzerlerine büyü malzemesi konulmamalı, kabir toprağı büyü malzemesi yapılmamalıdır.

-Kabirlerin üzerinde veya kabre karşı namaz kılınmamalıdır. Peygamber (sav): “Kabirler üzerine oturmayın ve onlara karşı namaz kılmayın” buyurmuştur. (Ramun el Ehadis:468/4)

-Kabirlerden bir şey beklememeliyiz. Etrafında tavaf eder gibi dönmemeliyiz.

-Kabirleri masraflı yapmamalıyız.

-Kabirleri unutmamalıyız. Onlara bakıp öleceğimizi hatırlamalıyız. Birde okuyup ruhlarına bağışlamalıyız.



2- BERZAH ALEMi :

Berzah, ruhların bedenden ayrıldıktan sonra tekrar dirilişe kadar eğleştiği âlemdir. Berzah, "engel", "perde" anlamlarına gelir. Ruh bedenden ayrıldıktan sonra başka bir bedene geçmez, orada burada dolaşıp durmaz. Çağırmakla gelmez. Hesap gününe kadar berzah denilen yerde bekler.

Ruhlar berzah aleminde dünyadaki iyi veya kötü yaşayışa göre ya huzur içinde ya da azap içinde kıyameti bekler.  Kuran-ı Kerim şöyle buyuruluyor:“Nihayet onlardan birine ölüm gelince, ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım’ der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar diriltilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır” (Mü'munûn,23/99-100).

3-KIYAMETİN KOPMASI
Kıyametin mutlaka kopacağını Kur’an’da ‘’Kıyamet mutlaka gelecektir.” (Tâhâ, 20/15) diye haber vermektedir. Kainattaki akıllara durgunluk veren düzen ve sistem o gün son bulacak, bambaşka ve dehşetli bir hal yaşanacaktır.

Mahiyetini ancak Allah’ın bildiği “sûr” denilen bir boruya Allah’ın emri ile, İsrafil adlı meleğin üfürmesi ile kainatın düzeni bozulacak, kıyamet kopacak, bütün canlılar ölecek, Allah’tan başka her şey yok olacaktır. İsrafil (a.s.) sura iki defa üfürecektir. Birincide Allah'ın diledikleri hariç tüm canlılar ölecek ve kıyamet kopacak (nefha-i saik=ölüm üfürüşü), ikincisinde de insanlar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere Rablerine koşacaklardır (nefha-i kıyam=kalkış üfürüşü) 

 O zaman gökten hayat veren bir su indirilecek, herkes âdetâ bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile çürümüş olan insanlar, Allah’ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan (acbü’z-zenebden) yeniden canlanacak, kabirlerinde dirilip kalkacaklardır.

 O zaman insanlar dünyada bir gün veya daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah’a hamdederek mahşere doğru koşarcasına gideceklerdir. Öldükten sonra yeniden hayat bulacaklarına bir türlü inanmazlar. İşte onlar, ilk önce yaratanın yeniden dirilttiğini göreceklerdir.

Ne yazık ki,kendi yartılışını unutanlar’’çürümüş kemikleri kim diriltecek diye sorarlar’’öldükten sonra yeniden hayat bulacaklarına bir türlü inanmazlar. İşte onlar, ilk önce yaratanın yeniden dirilttiğini göreceklerdir.

Şu ayetlerde sûra birinci defa üfürülmesi ve kıyametin kopuş anı anlatılmaktadır:


Sûra üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında, göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür” (Zümer, 39 / 68).

4-KIYAMETİN ALÂMETLERİ

1. Küçük Alâmetler:

Dinî emirlerin ihmal edilmesi ve ahlâkın bozulması gibi insanların iradeleri neticesinde meydana gelecek olumsuz olaylardır. Aslında Peygamber efendimiz (a.s.)’ın gönderilmesi ve onunla peygamberliğin sona ermesi de bir kıyamet alâmetidir. İlmin ortadan kalkıp bilgisizliğin artması, sarhoş edici içkilerin içmesi ve zina fiilinin alenî olarak işlenmesi, ehliyetsiz insanların idarede söz sahibi olmaları, insan öldürme olaylarının çoğalması, zenginliğin artması, zekât verecek fakirin bulunmaması gibi olaylar kıyametin küçük alâmetlerinden bazılarıdır. Şu hadis-i şerif bunlardan bir tanesidir:



Ebu Hureyre (r.a.)’den: Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin.” “Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, Hz.Peygamberimiz, “İşler ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyiniz” buyurdu. (Buhari, c. 1, shf. 103, H. No: 57)

2. Büyük Alâmetler:

Kıyamet kopmadan hemen önce meydana gelecek ve peşi peşine olacak olaylardır. Bu alâmetler öyle olaylardır ki, tabiat kanunlarını aşar ve insan iradesinin dışında gerçekleşir. Hz.Peygamber efendimiz (sav.), bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:



On büyük alâmet görülmeyince, kıyâmet kopmaz: Duman, Deccâl, Dâbbetülarz, güneşin batıdan doğması, Îsâ (a.s.)’ın gökten inmesi, Ye’cüc ve Me’cücün çıkması, doğuda-batıda ve Arabistan’da çökmelerin olması, bunlardan sonra Yemen’den bir ateş çıkıp halkı bir yere toplaması.“ (Müslim, Fiten, 39, İbn Mace, Fiten, 28) Görülecek bu kıyamet alâmetlerinden,

1. Duman (Duhan);Kıyametin kopması yaklaşınca, ortalığı bir duman kaplayacak, bunun üzerine müminler nezleye yakalanmış bir hale gelecek, kafirler ise çok kötü ve zor bir duruma geleceklerdir.

2. Deccâl’ Bu isimde bir şahıs çıkacak , -haşa- ilahlık iddiasında bulunacaktır. Adına istidrac denilen bazı olağan üstü şeyler gِsterecek; neticede Hz. İsâ (a.s.) tarafından ِöldürülecektir.(Buhari,fiten,26)
3. Dâbbetülarz Bu isimde bir canlı çıkacak, yanında Hz. Mûsâ (a.s.)'ın asâsı ve Hz. Süleyman'ın mührü bulunacak, asâ ile müminin yüzünü aydınlatacak, mühür ile kâfirin burnunu kıracak, böylelikle müminlerin ve kâfirlerin tanınmaları sağlanmış olacaktırbir . (İbn-i Mace,Fiten:31) Şu ayette bu konu açıkça bildirilmektedir:
“(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için kendilerine yerden bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.” (Neml, 27/82)

4. Güneş Batı’dan doğacaktır. Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmuştur:
Güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmayacaktır."(Buhari,Rikâk,40,I,191) Güneş Batıdan doğup ta insanlar bunu gördüklerinde hepsi iman edecek fakat bu iman onlara fayda sağlamayacaktır. Şu ayette işte bu anlatılmaktadır:
"Rabb’inin ayetlerinden bazısı geldiği gün daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermez.” (En'âm,158). İşte bu an, tövbe kapısının kapandığı andır.
5. Hz. Îsâ'nın Gökten İnmesi: Hz. İsâ (a.s.), gökten inecek, insanlar arasında Peygamberimiz (sav)’ın dini üzere amel edecek, tam bir adil düzen kuracak, deccali ِöldürecek ve sonra kendisi de ِölecektir..(Müslim,Fiten:31-Ahmet b.Hanbel,Müsned,2,166)
6. Y’ecüc ve Me’cüc adlı iki kavmin ortaya çıkıp yer yüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarmaları.Kur’ân-ı Kerimde:“Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler. Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkar edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır.” (Enbiyâ, 21/96-97,Kehf,91)
7, 8, 9: Yeryüzünün Doğusunda, Batısında ve Arap Yarımadasında güneş tutulması.

10.Yemen’de büyük bir ateşin ortaya çıkması. Aşağıdaki hadis bu alametleri topluca bildirmektedir"Gelecek olan her şeyin yakın olduğu" gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekir. Dünyaya ait her şeyin son bulacağı, bütün hırsların yok olacağı, düşmanlıkların, geleceğe ait planların anlamını tamamen yitireceği o günün gelmesi yakındır Kıyamet, kopuşundan önce on alameti görmediğiniz sürece kopmayacaktır, buyurdu ve Duman,. Deccâl’i, Dâbbetü’l-Arz’ı, Güneşin Batı’dan doğmasını, İsa b. Meryem’in inişini, Ye’cüc ve Me’cüc’ü, üç güneş tutulmasını, Doğudakini, Batıdakini ve Arap Yarımadasındakini ve son olarak da Yemen’de çıkacak ateşi zikretti.” (Müslim, Fiten, 13; III, 2225.)
4-ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLTİLME (BA’S)
Birgün kıyamet kopup dünya hayatı son bulacaktırYine Allah’ın emri ile, İsrafil adlı meleğin “Sûr”a ikinci defa üflemesi ile bütün insanlar tekrar diriltileceklerdir.Bu dirilme, ruhların cesetleri ile buluşup birleşmesi ile gerçekleşecektir.Kur’an’ın şu ifadesi de ikinci defa sura üfürüleceğini haber vermektedir: “Sonra ona bir daha üflenir. Bir de bakarsın, onlar (insanlar) kalkmış bekliyorlar(Zümer,68-Yasin,51) O zaman gökten hayat veren bir su indirilecek, herkes âdetâ bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile çürümüş olan insanlar, Allah’ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan (acbü’z-zenebden) yeniden canlanacak, kabirlerinde dirilip kalkacaklardır.(Hac,5-7) Cenab-ı Allah’a hamdederek mahşere doğru koşarcasına gideceklerdir.

 5-HAŞR VE MAHŞER


Yeniden dirilişin ardından, bütün mahlukat, hesap vermek üzere bir araya toplanırlar. Bu toplantı yerine “mahşer” veya ‘’arasat’’denir. Şu ayette bu gerçek ifade ediliyor:
“O gün yer, onların üzerinden süratle yarılıp ayrılır. Bu (hesap için) bir toplamadır, bize göre kolaydır.” (Kâf, 44- Yunus,45)

Kıyamet günü Allah Tealâ yeryüzünü dilediği şekle sokar. Mahşer yeri,Sevgili Peygamberimizin ifadesine göre: "Üzerinde hiçbir alâmet (dağ, deniz, bitki v.b.) bulunmayan, halis buğday unundan yapılmış yufka gibi beyaz ve parlak bir düzlük" (Buhari) olacaktır. Dirilişi müteakip mahlukat, hesap ve kısas için bu düzlükte toplanacak. Hesaplaşmadan sonra ise hayvanat toprak olacaktır.


Ba´s (diriliş) ve haşr, bazılarının dediği gibi sadece ruh ile değil, ruh ve cesetle birlikte olacaktır. Ahiretin varlığının ispatı konusunda da işaret edildiği gibi, insanları yoktan var eden Allah´ın onları, çürüyüp toprak olduktan sonra çürümüş parçalarını bir araya toplayıp diriltmeye de gücü yeter. Üstelik konu ile ilgili ayet ve hadislerin pek çoğunda bu husus açıklanmıştır.
Kur´an-ı Kerimde: "İnsan zanneder mi ki, biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyeceğiz. Evet biz, parmak uçlarını bile derleyip iade etmeğe kadiriz." (Kıyame / 3-4) buyurulur.
Mahşerde toplanan insanların o gün karşılaşacakları durum ve görecekleri muamelelerin, herkesin dünyadaki amellerine göre olacağı, Peygamber Efendimizin çeşitli hadislerinde haber verilmiştir. İnsanlar mahşer yerinde, Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna,yalınayak- çıplak ve sünnetsiz olarak çıkacaklar. Haşr hali, çok zor ve sıkıntılı bir hal olacaktır. İnsanlar, melekler, cinler ve bütün hayvanlar bir arada haşrolacaklardır Herkes kendi derdine düşecek, kimsenin kimseye bakacak hali olmayacaktır.

Hz. Peygamber (s.a.v.):


Kıyamet gününde insanlar çıplak, sünnet olmamış ve yalın ayak bir halde (mahşere) geleceklerdir” deyince Hz. Aişe;“Ey Allah’ın Resulü, kadın ve erkeklerin hepsi bir arada olunca birbirlerine bakmazlar mı?” diye sormuş, Hz. Peygamber (s.a.v.) de;
“ Ey Aişe! O gün, insanların birbirlerine bakamayacakları kadar şiddetlidir” (Müslim, Cennet, 14; III, 2194.-Buhari,Rikak,45) cevabını vermişlerdir.

O dehşetli zamanda güneş insanları yakıp kavuracak, herkes günahı ölçüsünde tere batacak; kimi topuklarına, kimi dizlerine kadar, kimi beline, köprücük kemiklerine kadar, kimi de ağzına ve kulaklarına kadar tere gömülecektir. Bu dayanılmaz sıkıntıların, Peygamberimizin şefaati ile son bulacağı Hadisi Şeriflerde belirtilmiştir. Bir Hadisi Şerifte bildirildiğine göre: Hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli günde, Allah Teâlâ bazı kimselere özel ikrâmda bulunacak; onları Arş’ının gölgesinde gölgelendirecektir,dinlendirecektir.

 Bu bahtiyar insanlar:

 - âdil devlet başkanları,

 - temiz bir hayat içinde Rabbine kulluk ederek büyüyen gençler,

 - kalbi mescidlere bağlı Müslümanlar,

 - birbirlerini Allah için seven; buluşmaları da, ayrılmaları da Allah için olan kimseler,

 - güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye (o günahı işlemeyenler,- sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka verenler,



 - tenhâda Allah’ı anıp gözyaşı dökenler olacaktır.(Buhârî,Muhâbirîn:4)

Yüklə 367,34 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə