ÖLÜm ve ahiret hayati hayrullah GÜndoğdu ilâhiyatçı/Eğitimci Hayrullah GÜndoğDU



Yüklə 367,34 Kb.
səhifə4/6
tarix14.01.2018
ölçüsü367,34 Kb.
#20736
1   2   3   4   5   6

6-AMEL DEFTERLERIN DAĞITILMASI
Mahşerde herkes toplandıktan sonra insanlar için dünyada yazıcı melekler (kiramen katibin) tarafından tutulan amel defterleri dağıtılır. Dünyada insanın yaptığı her şey, bu defterlerde bütün teferruatıyla kayıtlıdır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyurmuştur :Halbuki üzerinizde, muhakkak, bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler” (Tekvîr,81/10-12) İşte kıyamet gününde bu kayıtların tutulduğu “amel defterleri” (kitap) herkese teslim edilecek ve kimse yaptıklarını inkar etme imkanı bulamayacaktır. Unutulmamalıdır ki, bunları dünyadaki defter ve kitaplara benzetmek yanlıştır. Amel defterleri, bir kısım insanlara sağdan, diğer bir kısmına da soldan veya arkadan verilir.


Amel defterini sağdan alanlara "Ashab-ı yemin" denir ki, bunlar cennete girmeyi hak eden müminlerdir. Onların hesabı kolay ve sevinci fazla olacaktır. Sınıfını geçen örencinin karnesini alınca herkese göstermesi gibi, onlar da her önüne gelene, alın alın, kitabımı okuyun diye gösterirler.
Amel defterlerini soldan veya arkadan alanlara "Ashab-ı şimal" denir ki, bunlar, hesabı çetin olacak ve sonuçta cehenneme gidecek olanlardır. Bunlara defterleri verilirken: "Oku kitabını, bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin." (İsra,14) yani defterini okuyunca hesap neticesinde nereye varacağını kendin de anlarsın, denir.Yaptıklarını inkar etmeye kalkışanlara karşı dilleri, elleri ve ayakları şahitlik edecektir. Yüce Allah bu gerçeği şöyle haber veriyor:
“İşlemiş oldukları günahtan dolayı, dillerinin, ellerinin ve ayaklarının, kendi aleyhlerine şahitlik edeceği günde onlara çok büyük bir azap vardır.” (Nûr,24//24)
7- HESAP Dünya bir imtihan yeridir. Hepimiz tekrar bir daha girme fırsatı olmayan imtihandayız. Bu sınav zorunlu, herkes girecek. Kaçmak yok, torpil yok. Bu imtihanı kaybetmekten çok korkmalıyız. Çünkü imtihanı kazanamazsak, cenneti kazanamayacağız, demektir. Bu da en büyük kayıptır.Allah kimin daha güzel davranacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır. (Mülk: 2) Mahşerde ilahi adaletin tecellisi için mahkeme kurulacak ve herkes yaptıklarından sorguya çekilecektir. Orada mutlak hakim olan Allah´ın huzurunda herkes hesap verecektir. Allah Tealâ aslında her şeyi bilmektedir. Amel defterlerini alan herkes de kendi yapıp ettiklerini en ince ayrıntılarına kadar görmüştür.
Ancak Allah Tealâ, herkese suçlarını bir bir itiraf ettirmek, azabı hakkettiğini göstermek için daha doğrusu böyle istediği için kullarını bir bir hesaba çeker. Ancak, bir anda insanlardan birinin hesaba çekilmesi, diğerlerinin hesabının görülmesine engel olmaz
. Şu ayetler sual ve hesabın hak olduğunu göstermektedir:
Rabb’ine and olsun, onların hepsine yapmakta olduklarını mutlaka soracağız.” (Hicr, 15/92-93). Ahirette insanların nelerden sorguya çekilecekleri bir hadis-i şerifte ana hatlarıyla açıklanır. Buna göre insan:
1-Ömrünü nerede geçirdiğinden, 2-Gençliğini nerede geçirdiğinden, 3-Malını nereden kazandığından, 4-Malını nereye harcadığından, 5-Bildiklerini yapıp yapmadığından hesaba çekilecetir. (Tirmizi,Kıyâmet.1)bu hesabı vermeden hiçbir yere gidemeyecektir. Evet, yaratan, yaşatan, rızıklandıran ve öldürüp tekrar dirilten Allah soracak: - Farz kıldığım şeyleri ne yaptın? - Vacip kıldıklarımı ne yaptın? - Sana kurtarıcı, yol gösterici olarak gönderdiğim peygamberime uydun mu? - Benim rızam için ne yaptın? - Kullarım için ne yaptın? Hesap ve sual esnasında, melekler tarafından tutulan amel defterleri yanında, insanın elleri, ayakları ve derilerinin de şahitlik edeceği Kuran da bildirilmiştir. (Fussilet /19-21; Yasin / 65)
Hesab ve sorgulama sırasında amel defterlerinden başka,insanın organları ve yeryüzüde insanın yaptığı işlerde şâhitlik edecektir.(Nur:24) Hesaplaşma: Kıyamet günü mükafat da, ceza da tastamam veirlecektir. Halk arasında boynuzlu koyundan boynuzsuz koyun hakkını alacaktır. İnancı her zaman var olmuştur. Allah (c.c) şöyle bildirir: Her nefis ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size mutlaka ödenecektir.” (Al –i imran: 185) Dünyada bazı şeyleri Allah’a havale edenler haklarını tastamam alacaklardır. Hatta günahları bile karşı tarafa verilecektir.

Hz. Peygamber (sav)soruyor: - Müflis kimdir? Cevap verirler: - Parası olmayan, derler.Hz. Peygamber:Müflis, namaz, oruç ve bazı iyi amellerle geldiği halde, falana sövdüğü, falana iftira ettiği, felanın hakkını yediği, haksızlık yaptığı için iyilikleri hak sahiplerine dağıtılan kişidir. İyilikleri tükenir hak sahiplerinin hakkı kalırsa, onların günahları alınıp ona yüklenir. Sonra da cehenneme atılır. İşte iflas eden kimse budur.” (Müslim, birr: 60) buyurur.


Demek ki, kul borcundan son derece sakınılacaktır. Belki azıcık borç ve hak yüzünden pek çok ibadetin sevabı uçup gidecektir. Bu yüzden Hz. peygamber (sav) üzerinde kul borcu olanın ödeninceye kadar cenaze namazını kılmaz, cenazeyi defnetmezdi.

Kendindekine razı olup başkasının hakkına tecavüz etmeyen kıyamet gününde sıkıntıya düşmeyecektir. Ahirette huzur isteyen, bu dünyada günahtan, haramdan ateşten kaçtığı gibi kaçmalıdır ki, cehennem ateşinden korunsun.Aslında cehennemde odun da yoktur, ateş de yoktur. İnsanlar odunu ve ateşi kendisi götürür. Cennette de aslında güzellikler ve güller yoktur. Cennete gidenler, güzellikleri ve gülleri kendileri götürür,cehennemde de ateş yoktur,herkes kendi götürür.

Bir gün Behlül Dânâ üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculuktan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid'in huzuruna çıktı. 
Harun Reşid sordu: 
- Be ne hal Behlül, nereden geliyorsun? 
- Cehennemden geliyorum ey hükümdar. 
- Ne işin vardı cehennemde? 
- Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim. 
- Peki, getirdin mi bari? 
- Hayır efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir" dediler. Bir sahabi Hz. Peygambere hizmette bulunur, onu memnun eder. Bunun üzerine Hz.peygamber (sav) sorar: - Ne istersin? O sahabe cevap verir: - Cennette seninle beraber olmak isterim, Ya Rasulellah.Peygamber (as) ona şöyle der:- Öyleyse namazı güzel kılmakla bana yardımcı ol.’’buyurur.(Müslim,salat: 226) İnsanı cennete de cehenneme de götürecek kendi amelleridir. Bir insanın dünyadaki yaşayışına göre hakkı cennetse ona cennet verilir. Cehennemse ona da cehennem verilir. Kimseye haksızlık ve adaletsizlik yapılmaz. Hak etmeden cennet beklemek Allah’ın adaletine ve cennetliklere haksızlık olur.

8-MİZAN

Mizan, sözlükte “terazi” anlamına gelir. Dinimizde ise, âhirette hesaptan sonra herkesin amellerinin tartılacağı ve mahiyeti Allah tarafından bilinen ilâhî adalet ölçüsüdür. Herkesin dünyada yaptığı sevap ve günahlar, ameller, mahiyetini ancak Allah’ın bildiği bir “terazi” ile tartılacaktır. Sevabı çok gelen Cennet’e,az gelen ise Cehennem’e gideceklerdir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:


“Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiç bir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek, (yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (Enbiya,21/47-Mü’minun,102-103)

Tartıda iyilikleri ağır gelenler kurtulacak, muradına erecek; iyilikleri hafif gelenler, derin bir mutsuzluğa gömülecek, bir uçurumun girdabına sürüklenecek ve şayet Yüce Allah’ın âyetlerini de inkâr etmişlerse sonsuza kadar Cehennemde kalacaklardır.

 Dünyada yapılan ibadetler ve iyilikler mizanda ağır gelecektir.

 Bazı iyilik ve ibadetler tartıda daha ağır çekecektir. Meselâ “Sübhânallahi ve bi-hamdihî sübhânallahi’l-azîm” zikri dilde hafif olmakla beraber Rahmân olan Allah’ı hoşnut eden iki cümle olduğu için mizana konduğunda ağır gelecektir.


 “Elhamdülillâh” diye Allah’ı zikretmek de mizanı sevapla dolduran bir ibadettir.

 Ama terazide herşeyden daha ağır çeken, güzel ahlâk olacaktır. . Iyilikleri ağır gelenler cennete, kötülükleri ağır gelenler de cehenneme gönderilirler. Ancak cehenneme gidenlerden iman sahibi olanlar cehennemde sürekli kalmazlar. Günahları kadar cehennemde ceza çektikten sonra cennete gönderilirler.



9-SIRAT
Hesapların görülmesinden sonra herkes, cehennemin üzerinde bulunan ve mahiyetini bizim bilemediğimiz “sırat” üzerinden geçecektir. Günahı sevabından az olanlar buradan güvenli bir şekilde geçecek, diğerlerini cehennem kendine çekecektir. Şu ayetlerde “sırat” yolculuğuna işaret vardır: (Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabb’in için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.”(Meryem, 19/71) Sırat, cehennemin üzerinde kurulu bir köprüdür. Kaygandır. Engellerle dolu, kıldan ince ve kılıçtan keskindir. Cennete gitmek için sırattan başka yol yoktur. Ancak siırattan geçmek, geçen şahsın iradesine değil, dünyadaki yaşayışına, iman, amel, ihlâs ve ahlâkina bağlıdır.
Mü’minler buraya gelince, peygamberler “Allahım selâmet ver, selâmet ver!” diye yalvaracaklardır.Sırattan ilk defa Muhammed aleyhisselâm ile birlikte ümmeti geçecektir. Herkes buradan geçecektir.Mü’minler yaptıkları amellerine göre bu köprüyü kuş gibi,rüzgâr gibi,şimşek,yarış atı .. gibi cennete geçip giderler.Kâfirler ve günahkâr mü’minler ise ayağı sürçerek cehenneme düşeceklerdir.(Müslim,İman,81)

Kur’an’da: “İçinizden oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur.” (Meryem: 71) buyrularak herkesin sırattan geçeceği haber verilmiştir. Sırat kıldan incedir



Kılıçtan keskincedir

Varıp anın üstüne

Evler yapasım gelir (Yunus Emre)

Ahiretle ilgili kavramlarda nelere dikkat etmeliyiz?
Ahiretle ilgili durumlar dünyadakine benzemez. Aralarında isim benzerliğinden başka bir benzerlik yoktur. Mesela:”İsrafil sur’a üfürecek, insanların amelleri tartılacak, herkesin defteri ortaya çıkacak” denildiği zaman aklımıza dünyadaki bildiğimiz bir alet, bir terazi, kâğıttan yapılmış bir defter gelmemelidir. Sırat köprüsü denilince de bildiğimiz bir köprü gibi zannetmemeliyiz.Bunların gerçek şeklini ve iç yüzünü Allah bilir. Bu nedenle bize düşen görev onların varlığına inanmak, nasıl olduğu konusunda yorum yapmamaktır.

10-HAVZ –I KEVSER

Ahiret günü Allah Tealâ, Peygamberlerine birtakım havuzlar bahşedecektir. Her Peygamber, ümmetinin cenneti hak etmiş olanlarına o havzın hoş kokulu ve lezzetli suyundan içireceklerdir.Havz-ı Kevser adı, Hz.Peygamber Efendimize verilen havzın ismidir. "(Habibim) doğrusu biz sana kevseri verdik."(Kevser,1) ayeti buna işaret eder. Hz.Peygamber Efendimizin havzı, diğer Peygamberlerinkinden daha büyüktür. İçenleri de daha çok olacaktır. Bu havzın suyu, sütten daha beyaz ve miskten daha hoş kokuludur. O dehşetli günde müminler bu sudan içip hararetlerini teskin edecekler ve bir daha susuzluk duymayacaklardır. Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyururlar:“Benim havzım bir aylık yoldur. Onun suyu sütten daha beyazdır. Onun kokusu miskten daha güzeldir. Ondan içen bir daha susamaz.” (Buhari : 81/52-Tirmizi,Kıyamet,14) Kevser, bol nimet demektir. Ayrıca cennette bir havuzun adıdır.



11-ŞEFAÂT Özür dilemenin ve kurtuluş fidyelerinin bir değer taşımadığı, dillerin tutulup konuşamayacağı kıyamet gününde ancak kendilerine, insanlar için şefaat etme izni verilenler konuşabilir. Yüce Allah´in izniyle Peygamberimizin yanında diğer Peygamberler, ilmiyle âmil olan âlimler ve şehitler de yetkilidir.Yüce Allah´ın izni olmadan hiç kimse şefaat edemeyecegi gibi, Allah´ın izin vermediği hiç kimseye de şefaat edilmez.(Yunus,3-Bakara,255)

Şefaatte de ilâhi adalet daima gözetilir.Peygamberler, melekler, Allah’ın sevgili kulları şefaatte bulunacaklardır. Şu ayette buna işaret edilmektedir:


Rahman’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.” (Meryem, 19/ 87)
İnsanlar Adem, Nuh, İbrahim, Musa ve İsa peygamberlere, kendilerine şefaat etmeleri için giderler, onlar bu konuda özür beyan edince bu defa Hz. Muhammed(sav)’e gelirler.

Tevbe suresi: 128. ayete göre ümmetine çok düşkün bir peygamberimiz var. Diğer peygamberler nefsi nefsi dediği bir ortamda Allah Rasulü’’ ümmeti ümmeti’’diyecektir. Kıyamet günü, Kur’an şefaatçidir. Oruç şefaatçidir. Peygamber şefaatçidir. Şehid, sabi çocuk ve izin verilirse, veli kullar şefaat edecektir.Ancak yardımın kaynağı Yüce Allah’tır. Şefaate nail olabilmek için;İman etmiş olmak,Şefaati hak etmek,Şefaate layık olmak,Şefaate inanmak, şarttır. Hz.Peygamber(sav): Kıyamet günü ümmetime şefaat edeceğim. Ben şefaat ederken zebaniler gelecek, ümmetimden bazılarını alıp alıp cehenneme götürecek. Ben: “Ya Rabbi! Onlar benim ümmetimden” diyeceğim. Bana: “Senden sonra onların neler yaptığını sen bir bilsen!” denilecek, buyrulmuştur. Buna göre; bid’at işleyen, sünnetten ayrılan kimse şefaate nail olamayacak, zebaniler onu alıp götürecektir.Kur’an-da şefaate nail olabilmek için şefaat edenin de, şefaate nail olanın da Allah’ın hoşnut olduğu kimse olması lazımdır. (Bak: Enbiya: 28 -Taha: 109) Hz.Peygamberimizden bir uyarı şöyle:- “Kıyamet gününde dinde değişiklik yapana “Benden uzak dur” diyeceğim.” (Büyük Hadis Külliyatı: 5/392) Bir uyarı da bizden: Müslüman, peygamberimizin şefaatine güvenip gaflete dalmamalı; korku, dua ve ümit içinde olmalı şefaata layık olmak için gayret sarfedip çalışmaktır.Hz. Peygamberimizin iki yerde şefaati olacaktır. Birincisi, mahşerde toplanan insanların hesaplarının bir an evvel görülmesi ve o dehşet halinin bitmesi için edeceği şefaat. Buna “şefaat-i uzmâ” (büyük şefaat) denir. İkincisi de Hz.Peygamberimiz (s.a.v.)in kendi ümmetine özel şefaati olacaktır. Bu şefaat sayesinde sorguya çekilmeden cennete gerenler olacaktır. Bir kısmının derecesi yükselecek, bir kısmının da günahları affolacak ve cennete girecektir. Resülullah(sav) الكبائر من امتى شفاعتى لاهلBenim şefaatim,ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.’’ (Ebû Davûd, Sünnet, 23. V, 106) buyurmuştur.



12-CENNET
Sözlükte “bahçe, bitki ve sık ağaçlarla örtülü yer” anlamına gelen cennet, terim olarak “çeşitli nimetlerle bezenmiş olan ve müminlerin içinde ebedî ola­rak kalacakları âhiret yurdu”na denir. Cennet ve oradaki hayat sonsuzdur.Yüce Allah’ın mü´min kulları için hazırladığı mükâfat yeridir. Cennette,bu dünyada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir insanın hayâlinden geçmeyen nimetler vardır. Orada sevinç ve mutluluk vardır. Ölüm,hastalık,korku ve üzüntü yoktur.Hayat sonsuzdur. Cennet şu an mevcuttur, bulunduğu yeri ancak yüce Allah bilir. Kur’ân-ı Kerim’de:’’İman edip iyi yararlı işler yapanlara gelince,onlarda cennetliktirler.Onlar orada temelli kalacaklardır’’ (Bakara,82) buyrulmuştur.
Kur'an-ı Kerim'de 147 yerde adı geçen Cennet insan aklının kavrayamayacağı güzellik ve nimetlerle dolu mümin kulların ebedi makamdır.Kur'an'da cennet için çeşitli isimler kullanılmıştır.

Cennetin Kuran’ı Kerim’de geçen isimleri ve kapıları

1. Adn: İkamet ve ebedîlik cenneti (98/8; 9/72; 13/23; 16/31)

2. Meva Cenneti: Şehit ve müminlerin barınağı ve konağı olan cennet (32/19; 53/15)

3. Firdevs Cenneti: İçinde üzüm bulunan bağ bahçe anlamına gelir. (18/107; 23/11)

4. Huld (Karar; Mukame) Cenneti: Ebedîlik yurdu), (35/35; 40/39)

5. Naim Cenneti: Nimetlerle dolu cennetler(26/85;5/65; 9/21)

6. Hüsna Cenneti: Allah’ı görme nimetinin de bulunduğu en güzel cennet()

7. Daru’l-Müttegın Cenneti: 16/30 Takva Sahiplerinin Yurdu(10/26, 16/30

8. Daru’s-Selam (Makamu’l-Emin) Cenneti: esenlik yurdu, güvenli makam (10/25; 6/127)   

Kur'ân-ı Kerîm'i incelediğimiz zaman onun cenneti ve cennetlikleri şu şe­kilde tasvir ettiğini görürüz: Cennet, genişliği göklerle yer kadar olan (Âl-i İmrân 3/133), yakıcı sıcağın da dondurucu soğuğun da görülmeyeceği bir yer­dir (el-İnsân 76/13). Temiz su, tadı bozulmayan süt ve süzme bal ırmaklarının yer aldığı cennette (Muhammed 47/15), suyu zencefille kokulandırılmış tatlı su pınarı (selsebîl) (el-İnsân 76/18) ve sonunda misk kokusu bırakan bir içecek de vardır. (el-Mutaffifîn 83/25-26). Cennet içeceği baş ağrıtmayan, sarhoş etme­yen, içenlere zevk bahşeden ve bembeyaz bir kaynaktan çıkan (es-Sâffât 37/45-47) bir içecektir. İçildiği zaman sarhoş etmediği gibi ne baş dönmesi yapar (el-Vâkıa 56/19), ne günah işlemeye iter, ne de saçmalatır. (et-Tûr 52/23). Cennette türlü meyveler, hurmalıklar, nar ağaçları (er-Rahmân 55/68), bağlar (en-Nebe’ 78/32), dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaç­ları (el-Vâkıa 56/28-29), çeşit çeşit kuş etleri (el-Vâkıa 56/21) bulunur.

Cennetliklerin elbiseleri ince ve kalın halis ipektendir (el-Kehf 18/31; el-İnsân 76/21), süsleri altındandır (el-Kehf 18/21; el-Hac 22/23; el-Fâtır 35/33), evleri güzeldir. (et-Tevbe 9/72). Cennettekilere hizmet etmek için ölümsüz gençler (vildan) dolaşır, onlar –güzelliklerinden dolayı– saçılmış birer inci sanılırlar (el­İnsân 76/19). Bunlar altın kadeh ve tepsiler dolaştırırlar, cennetliklerin canlarının istediği ve gözlerinin gördüğü her şey orada hazır bulunur (ez-Zuhruf 43/71). Cennettekilere altlarından ırmaklar akan, üst üste bina edilmiş köşkler vardır (ez-Zümer 39/20), cennetlikler için pek çok güzelliklerle nitelenmiş tertemiz eşler bulunacaktır (el-Bakara 2/25; el-Vâkıa 56/35-38; es-Sâffât 37/48-49; en-Nebe’ 78/33). Cennetliklerin hem kendileri hem de eşleri cennetin gölgelerinde tahtları üzerine kurulup yaslanırlar (Yâsîn 36/56).

Allah tarafından kalplerinden kin sökülüp atılmış olan cennetlikler, kardeşler halinde, karşı karşıya tahtları üze­rinde otururlar. Orada bunlara hiçbir yorgunluk ve zahmet yoktur. (el-Hicr 15/47­48). Cennette boş ve yalan söz de işitilmez (en-Nebe’ 78/35).
Cennet nimetlerinin insan akıl ve hayalinin alamayacağı güzellikte oldu­ğunu Hz. Peygamber bir kutsî hadiste şöyle açıklamıştır: "Cenâb-ı Hak bu­yuruyor ki: Sâlih kullarım için ben, cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve insanın kalbinden bile geçmeyen nice nimetler hazırla­dım" (Buhârî, “Tefsîr”, sûre 32; ) Şüphesiz cennetteki nimetlerin en büyüğü Allah'ın hoşnutluğunu ka­zanmak ve Allah'ı görmektir. Kur'an'da şöyle buyurulmuştur: ".Allah'ın rızâsı ise hepsinden (bütün cennet nimetlerinden) daha büyüktür. İşte büyük kurtuluş ta budur" (et-Tevbe 9/72). 13-A´RAF
A´raf, tümsek, tepe anlamına gelir. Terim olarak "A´raf " kelimesinin hangi anlama geldiği hususunda İslâm âlimleri farklı açıklamalar yapmışlardır:
1- Bir kısım âlimlere göre "A´raf" cennetle cehennem arasında bulunan sur (=Yüksek duvar)dan bir perdenin yüksek tepeleridir.
2- Bazılarına göre ise "A´raf", mizanda iyilik ve kötülükleri, yani sevaplarıyla günahları denk geldiği için cennet veya cehenneme girmeyenlerin kaldıkları yerin adıdır. Bunlar, Allah´ın izniyle, haklarında yapılan bir şefaatle daha sonra cennete gireceklerdir.
3- Diğer bazı âlimler ise "A´raf"ın, fetret devirlerinde ölenlerle, müşriklerin çocukları ve delilerin kalacakları yer olduğunu söylemişlerdir.Kur´an-ı Kerimde "A´raf" sûresindeki"A´raf"la ilgili 46-47. ayet şu mealdedir: "İki taraf (Cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde vardır. A´raf (burçlar) üzerinde de bir takım insanlar vardır ki, her iki tarafı da (yani cennetlik ve cehennemlik olanları) simalarından tanırlar. Cennetliklere "Size selâm olsun" derler. Bunlar, henüz girmeyen fakat cenneti uman kimselerdir. Gözleri cehennemlikler yönüne çevrilince de: "Rabbimiz, bizi zalimlerle beraber bulundurma" derler

12-CEHENNEM Kelime olarak“derin kuyu”anlamına gelen cehennem,âhirette kâfirlerin,münafıkların, ve müşriklerin sürekli olarak, günahkâr müminlerin de günahları ölçüsünde cezalandı­rılmak üzere kalacakları azap yeridir. Günahkâr müslümanlar, günahları kadar cezasını çektikten sonra cennete konulur.Cehennemde hayat sonsuzdur. Cehennem de şu an vardır.Bulunduğu yeri de sadece Allah bilir. Kur’ân-ı Kerim’de: ‘’İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince,onlar cehennemliktir,onlar orada temelli kalacaklardır.’’(Bakara,39)

Cehennemin Kuran’ı Kerim’de geçen isimleri ve kapıları

“Cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır." (el-Hicr: 15/44). Bunlar:



1-Saîr (çılgın ateş ve alev), Kur'an'da 17 ayette yer alır. (el-Mülk: 67/5)

2-Sakar (yakıp kavuran ateş): Müddessir: 74/28-29

3-Haviye (düşenlerin çoğunun geri dönmediği uçurum), el-Kâria: 101/9-11

4-Hutame (yüreklere kadar tırmanan ateş). (Hümeze: 104/4)

5-Cahim (kat kat yanan ateş) (el-Mâide: 5/10)

6-Hamim (kaynar su): 56.Vakıa/42

7-Daru’l-Bevar (Helak yurdu): 14.İbrahim/28; Sûü’d-Dâr (kötü yurt): 13.Rad/25  Cehennem (derin kuyu), nar (ateş),

Cehennemde cismanî ve ruhânî iki çeşit ceza vardır. Kur an-ı Kerimde cismanî cezalar şu şekilde beyan olunmaktadır:


1- Kur an-ı Kerimde cehennem ateşinden ve bu ateşin yakıcılığından çeşitli defalar bahsedilmiştir. O derece ki, "Nar=ateş" sanki cehennemin ikinci ismidir. Buna yakın şu ifadelerle de Kur an da geçmektedir: "Sair = parlayan ateş"Azab ül-harik yakıcı azap’’
2- Cehennemde gölge olmayacaktır. Hatta şöyle emir verilecektir: "Haydi, yalan saydığınıza doğru yürüyün. Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki onda gölgelik olmaz. Sizi alevlerden korumaz." (Mürselât: 29-31).
3- Cehennemde serinlik olmayacaktır. "Orada serinlik ve içecek şey tatmayacaklar." (Nebe : 24).
4- Cehennemde rahatlık getirecek olan ölüm de toktur. Cismin ferah bulacağı hayat da yoktur. "Oraya (cehenneme) giren ne ölür ne de yaşar".

5- Cehennemde içilecek yalnız kaynar su, cerahat ve irin vardır. "Ateşte daima kalacak olanlar, bağırsaklarını parça parça eden kaynar su içenler gibidir". (Muhammet: 15)


6- Yiyecek, acı meyveler "Zakkum" vardır. "... Yoksa öyle bir zakkum ağacına konmak mı hayırlı Biz bu ağacı zalimler için nimet kıldık. O ağaç cehennemin dibinde biter. Meyvesi yılanların başı gibidir. Onlar o ağaçtan yiyip karınlarını doyuracaklar, sonra üzerine kaynar sular içecekler, sonra dönüp gidecekleri yer cehennem olacaktır". (Saffât: 62 - 67.)
7- Yiyecek olarak vücuda hiç faydası olmayan " Kuru dikenler" vardır."Onların bütün yiyecekleri dikenden başka bir şey değildir. (Bu gıda) onları ne (doyurur), semirtir, ne de açlıktan kurtarır." (Gâşiıe:6-7.)
8- Ateşten elbiseler vardır."Kâfirler için ateşten elbiseler biçilmiştir" (Hacc: 19.)
9- Demirden oturacak yer ve yatak vardır."Onlar için demirden gürzler de vardır".
10- Boynunda halka ve zincirler vardır."Biz kâfirler için zincirler, lâleler (halkalar) alevli ateşler hazırladık". (Dehr: 4.) Bu saydığımız cismanî cezalardan başka öyle ruhânî cezalar olacaktır ki, bakanların gözleri dikilip kalacaktır. Birkaç ayetten örnek görelim: "O, Allah ın öyle bir ateşidir ki acısı yürekleri sarar." (Hümeze:6-7) "Onlar, uğradıkları gam ve kederden (duydukları acı ızdırapdan) dolayı içinden çıkmak istedikçe yine oraya iade olunurlar (Ve kendilerine) : Yanmanın azabını tadın! denilir." (Hacc:22)

Yüklə 367,34 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə