ÖLÜm ve ahiret hayati hayrullah GÜndoğdu ilâhiyatçı/Eğitimci Hayrullah GÜndoğDU


Cennettekiler cehennemdekilere soracaklar



Yüklə 367,34 Kb.
səhifə5/6
tarix14.01.2018
ölçüsü367,34 Kb.
#20736
1   2   3   4   5   6

Cennettekiler cehennemdekilere soracaklar:
-Sizi yakıcı ateşe sokan nedir?
Cehennemdekiler cevap verir.
-Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulu doyurmuyorduk, sapıklarla beraber oluyorduk,ahireti yalanlıyorduk, sonunda ölüm geldi cattı.” ((Müddessir:41-47)
   Âhiret hayatının her devresinde olduğu gibi cehennem azabını ruh, beden ile birlikte çekecektir. Ancak cehennem hayatında sözü edilen, acı, ıstı­rap, azap, ateş vb. şeyler bu dünyadakilere benzetilemez. Bunların iç yü­zünü insanların bilmesi mümkün değildir. Ancak Allah bilir.

A-ALLAH'IN ÂHİRETTE GÖRÜLMESİ (RÜ'YETULLAH).

Müminler, âhirette, cen­nete girdikten sonra Allah'ı göreceklerdir. Bu görmenin mahiyeti hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak bilginler Allah'ı görme olayında, bu dünyada var­lıkların görülmesi için zorunlu olan şartların gerekmediğini ileri sürmüşlerdir.


Kur'ân-ı Kerîm'de "Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parlayacaktır. Rablerine bakacaklardır" (el-Kıyâme 75/22-23) buyurularak, âhirette müminlerin Allah'ı görecekleri haber verilmektedir. Peygamber Efendimiz de bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak ki siz şu ayı görüşünüz gibi, Rabbinizi de görecek­siniz. Ve o sırada izdihamdan ötürü birbirinize zarar vermiş de olamayacaksınız"
(Buhârî, “Mevâkýt”, 16; “Tevhîd”, 24; Müslim, “Îmân”, 81; Tirmizî, “Cennet”, 15).
Bir başka hadiste de, müminler cennete girdikten sonra, Allah'ın mü­minlere "Daha vermemi istediğiniz bir şey var mı?" diye soracağı haber ve­rilmektedir. Onların bu soruya "Daha ne isteyelim?" diye cevap vermeleri üzerine, Yüce Allah'ın kendisini müminlere göstereceği, artık müminler için Al­lah'a bakmaktan daha hoş gelecek bir şeyin bulunmayacağı aynı hadiste bildirilmiştir. (Tirmizî, “Cennet”,16)

B-CENNET VE CEHENNEM NEREDEDiR?

Cehennemin nerede olduğu Kur’an’da ve peygamber (as) tarafından bildirilmemiştir. Biz Müslümanlar olarak varlığına inanırız.

Cennet de cehennem de Allah tarafından yaratılmıştır. Yani şu anda mevcuttur.

Kur’an’da: “Hazırlanmış cennete koşun” (Al-i İmran: 133). “Kafirler için hazırlanmış cehennem ateşinden sakının” (Al-i imran: 131) emri vardır.

Peki nerede bunlar? denecek olursa, biz cennetin ve cehennemin nerede olduklarını bilemeyiz. Bugün gökyüzünde göremediğimiz, ışığı dünyamıza henüz gelmemiş yıldızlar var. Onları bile göremiyoruz. Ama haberini alıyoruz. Sevgili peygamberimiz miraca çıktığında Sidret’ül müntehada cenneti ve cehennemi görmüştür. Hatta azap görenleri bile görmüş ve anlatmıştır.

Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmiştir :



-“And olsun onu, sidretül – müntehanın yanında önceden de görmüştü. Cennetü’l – me’vada onun yanındadır.” (Necm: 13 – 15)

C-AHİRETE İMAN DAVRANIŞLARIMIZI NASIL ETKİLER ?

1-Ahirete inanan insan yaptıklarından hesaba çekileceği bilinciyle yaşar.

2-Yaptığı işlerde sorumluluk duygusuyla hareket eder.

3-İyi davranışlar sergilemeye, kötü davranışlardan kaçınmaya çalışır Örneğin,

4-Anne babasına ve diğer büyüklerine saygı duyar. Yoksullara ve kimsesizlere yardım eder.

5-Yalan söylemek, iftira etmek, alay etmek, başkalarının ardından konuşmak gibi kötü davranışlardan uzak durmaya özen gösterir.

6-Bu dünya hayatının gelip geçici olduğunu, ebedi hayatın ahiret hayatı olduğunu fark eder.

7-Dünya hayatının bir tarla, ahiretin de ürün toplama zamanı olduğunu bilir.

Haksızlıktan ve zulüm yapmaktan uzak durur,böylece insanlar barış içinde yaşar.

3.BÖLÜM

D-ÖLMEK ÜZERE OLAN KİMSEYE YAPILACAK İŞLER NELERDİR?
*Ölümden önce ziyaret sünnettir. Hasta ziyaretleri, moral yıkıcı olmamalı, bıktırıcıda olmamalı, onu rahatsız edecek şekilde uzun ve lüzumsuz konuşmalar da yapılmamalıdır. *Ziyaret sırasında sabır tavsiye edilmeli, tevbe ve zikir etmeye yönelik tavsiyelerde bulunulmalıdır.Ayrıca ; isteği olup olmadığı, vasiyetinin neler olduğu sorulmalıdır.Borçları sorulmalıdır.

* Hasta, yerine getirilmesi zor ve imkansız olan vasiyetlerde bulunmamalıdır. Maddi yönden yapacağı vasiyet malın üçte birini geçmemelidir.Hazreti Peygamber (sav) hastanın yanında Fatiha, İhlas, Nas ve Felak surelerinin okunmasını tavsiye etmiştir.



* Ölmek üzere olan kimse, eğer mümkünse, sağ yanı üzerinde yüzü kıbleye gelecek şekilde yatırılır. Buna imkân olmazsa, sırt üstü yatırılarak başının altına biraz yastık konarak yükseltilir ve yüzü Kâbe`ye doğru çevrilmiş olur. Bu arada azar da su içirilir.
* Daha şuûru yerinde iken ve can çekişmeye başlamadan önce, ona telkinde bulunulur. Bu da onun yanında Kelime-i şehadet –Kelime-i tevhid getirmek suretiyle yapılır. Ancak söylemesi için ısrar edilmez, sadece işittirilir. Bu şekilde telkin yapılması ittifakla müstehab kabûl edilmiştir. * Telkini, ölecek kimseye, nefret etmediği bir kimsenin yapması gerekir.
* Ölümü yaklaşmış olan kişinin yanında Yasin sûresini okumak sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:Ölümü yaklaşan kimselerin yanında Yasin okuyun.( Ebu Dâvud/3121,)
* Telkini, ölecek kimseye, nefret etmediği bir kimsenin yapması gerekir.
* Telkin, tevbeyi de içine alacak şekilde ‘’estağfirullahe`l-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüve`l-hayyü`l-kayyûm... şeklinde yapılabilir. Hadîs-i şerîf`te: "Kimin son sözü `Lâ ilâhe illâllah` olursa, Cennete girer" buyurulmuştur.
* Ölüm hâlinde iken ağzından küfrü mucib şeyler çıkan kimsenin küfrüne hükmolunmaz. Müslümanların ölüleri gibi işleme tâbi tutulur.

Çünkü ölüm ânında, şuur bozukluğu ile, irâde dışı sözler çıkabilir.
* Ölüm sırasında ölüden sâdır olacak bâzı görünüşte çirkin ve nâhoş halleri de kötüye yormamak ve bu durumu kimseye anlatmamak gerekir. Nitekim evliyaullahtan bir zâtın yanında son anlarında kelime-i tevhid getiriliyormuş. O ise kaşını gözünü oynatıp yüzünü asıyor, "hayır" diyormuş. Bu hâli müşahede eden kimseler, son derece üzülmüşler ve ölen hakkında kötü kötü düşünmeye başlamışlar. Nihayet vefatından sonra onu rü`yada gören bâzıları, ondan şu îkazı almışlar:
"Siz benim yanımda kelime-i tevhid söylerken, Şeytan da gelmiş, bir bardak buzlu su ile dolaşıyor: "İmanını verirsen bu suyu veririm" diyordu.

Ben ise Şeytana, "hayır" diyordum. Siz benim Şeytana söylediğim bu "hayır" sözünü, kendinize deniyor şeklinde anladınız.

Hakkımda su`-i zanna düştünüz. Ölüleriniz hakkında hayra alâmet şeyleri söyleyin, fakat kötüye alâmet şeyleri yaymayın. Zira o kötüye alâmet gibi görünen şeyler, aslında iyiliğe delil de olabilir. Ama siz anlayamaz, sû`-i zanda bulunmuş olursunuz."
* Ölüm vuku bulunca, ölünün gözleri hafif hareketlerle kapatılır. Geniş bir bezle çeneler bitiştirilerek çene altından başın üstüne bağlanır. Tâ ki ağız açık kalmasın. * Sonra kolları yanlarına doğru bırakılır ve bacakları uzatılır. Daha sonra elbiseleri soyularak bir örtü ile üstü örtülür ve yüksekçe bir sedir üzerine ve şişmemesi i için de karnının üzerine bir bıçak v.s. gibi bir demir parçası konur.
*Can bedenden çıkınca  cenaze yüzü yukarı yatırılır. Kapatılır. Ayrıca cenazenin üzeri örtülür. Yanına da Güzel huy ve hallerinden bahsedilir.

*Ölenin saçı, tırnakları kesilmez ve tıraş edilmez. Hatıra olsun diye saklanmaz.



* Ölünün yanında cünüp, hayızlı veya nifaslı bir kimse bulunmaz.
* Bundan sonra, ölüye dua etmeleri veya gerekli hazırlıkları yapmaları için, ölünün dost ve akrabalarına haber verilir. Techiz ve tekfini için acele edilmelidir. Ölünün sebebsiz yere bekletilmesi caiz değildir.
* Ölü yıkanmadan önce, yanında Kur`an okunması mekruhtur. Ölünün bulunmadığı başka bir odada okunabilir.

* Ölünün yanında güzel kokulu bir şeyler bulundurmak da iyi olur.
* Teberrük veya şefkat sevgisiyle ölüyü öpmekte bir beis yoktur. Nitekim Resûlüllah Efendimiz Osman bin Maz`un`un ölüsünü yıkanmadan evvel öpmüştür.

* Ölümün belirtilerini hisseden hastanın, Allah hakkında hüsn-ü zanda bulunması sünnettir, Hasta, günahlarını arkasına atarak bütün gü­nahları bağışlayıcı olan rabbe yönelmelidir. O'nun yanına gittiğini düşünmelidir. Evet, kişi imanını korudukça Allah tüm günahlarını affeder. Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyuruImuştur: 'Ben kulumun zannı üzereyim' (Müslim/2675 ) *Ölüm vuku bulunca Feryat figan etmemeli “Sen verdin sen aldın Allah’ım günahını affet” denmelidir.Selası verilince de: “İnnalillahi ve innaileyhi raciun” denmelidir.Canı verende alanda Allah’tır. Allah’a isyan derecesine varan hiçbir şey yapılmamalıdır. İsyan, hem isyan edene hem de ölene zarar verir. Vefat vaki olunca mü’minlere dört şey gerekir: Yıkamak, kefenlemek, namazını kılmak ve defnetmek. Bunları yapmak farz-ı kifâyedir.(sorularlaislamiyet.com)

E-ÖLMEK ÜZERE OLAN KİŞİ ÖLÜM MELEĞİNİ GÖRÜR MÜ?

Evet ruhu kabzolunan kişi ölüm meleğini görür. Kör olanlar bile görürler. "De ki, sizin canınızı almaya vekil kılınan ölüm meleği (Azrâil) canınızı alacak, sonra Rabbinize döndüreleceksiniz." (Secde, 32/11); "Sonunda sizden birinize ölüm geldiği vakit, gönderdiğiniz melekler onun ruhunu alırlar ve onlar görevlerinde noksanlık yapmazlar." (Enam, 6/61); Her insan mutlaka ölüm meleğini görür. Ölüm meleği herkese korku saçar.

Kâfir ve fâcir olanlara görünüşü daha dehşetli, mü'minlere görünüşü ise daha güzel sûrettedir. "Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler canlarını hoş ve rahat oldukları halde alırlar. "Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükâfatı olarak girin Cennete" derler" (Nahl, 16/32)

Azrâil, o kişinin yaşadığı hayata göre hususî bir sûrette gelir. Hasenât ve Seyyiâtına göre kazandığı mertebe ne ise, kişi, Azrail'le o mertebede karşılaşır. Meselâ, Kur'ân ehline bir şekilde, cihat yapmış olan ruha ona göre ve başka amellere başkasûretlerde görünür ve ruhu kabzeder. Kâfirlerin, münâfıkların ölümü esnasında ise melekler, sevimsiz ürkütücü ve dehşet verici sûrette gelirler. O kişilerin Ölüm Meleklerini görünce ödleri kopar. Ardından Azrâil dehşet saçan bir vaziyette gelir, kişinin başucunda oturur ve iç dünyasına göre muamelede bulunur.
F- İNSAN NASIL YAŞARSA ÖYLE ÖLÜR

Müslüman, şu endişeleri taşıyarak yaşamalıdır:

1- Ömrün imanlı olarak son bulup bulmayacağı endişesi taşımalı akıbetinden korkmalıdır. 2- Müslüman olarak görevlerini tam yapıp yapmadığı endişesini taşımalı, İslam’ı yaşamaya çalışmalıdır. 3-Yakınlarından yakasını kurtarıp kurtaramayacağı endişesini taşımalı; hayırlı evlad olmalı ve hayırlı evlatlar yetiştirmeye çalışmalıdır.Ve sona giderken hazırlıklı gitmelidir. 4-İnsanın ölürken çektiği acılarda önemli değildir. İmanımızı korursak acılar, günahlara kefalet olur.Hz.Peygamber (sav):“Kul, hasta iken sağlığındaki ibadetlerin sevabını alır.” buyurmuştur. -Müslüman, nasıl öleceğini öğrenmek isterse, yaşayışına, yaptıklarına ve yiyip içtiğine bakmalıdır. Allah Resulünün bildirdiğine göre insan yaşadığı gibi ölür, öldüğü gibi muamele görür.İnsanın son sözünün ne olduğu önemlidir.

“Dervişin fikri ne ise zikri de o olur” derler. Biri ölüm döşeğinde: “Taş getir, kum getir’ der. Başka söz söyleyemez. Kulağına “usta iş bitti, iş paydos!” derler. Peygamber dostu: “Niçin geldin ya Resulallah zahmet ettim. Ben geliyorum” der, göçer gider bu dünyadan,göçüş şekli çok önemlidir. Kuran-ı Kerim’de : “Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can  köprücük kemiğine dayanır. Son çare ; tedavi edilecek kimdir? denir. Can çekişen bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar. Ayakları birbirine dolanır. İşte o gün gidilecek yer sadece Rabbinin huzurudur.” (Kıyame : 26-30)



D- CENAZE İÇİN NELER YAPILIR NELER YAPILMAZ

Ölenin geri kalanlar üzerinde hakları vardır.Bunlar :

1- Yıkanıp, kefenlenip namazın kılınması,

2- Gömülmesi,

3- Cenazenin taşınması,

4- Cenazeye katılıp, dua edilmesidir.

İnancımızda üç şey geciktirilmez :

1- Dengini bulmuş kız,

2- Vakti giren namaz,

3- Cenazeyi defnetmek .

Cenazeyi çok bekletilmemelidir. Çok uzaklardan gelecekler için uzun süre bekletilmesi doğru değildir. Çok acele edipte bazı dini, milli görevleri de terk doğru olmaz. Hz. Peygamber (sav): Cenazeyi çabuk gömün. Çünkü bir Müslüman ölüsünün ailesi içinde çok kalması uygun değildir. (R. Salih’in : 2/948) buyurur.Cenaze namazı duadır. Tanısak da, tanımasak ta gördüğümüz cenazenin namazını kılmalıyız. Çünkü o bir haktır.Götürürken de Hz.Peygamberimiz(sav): “Cenazeyi hızlı götürün eğer ölü, Salih ise onu kabre kavuşturun. Salihlerden değilse, fena bir kimseyi, bir an önce omuzlarınızdan atmış olursunuz” buyurur. (R.Salih’in: 2/945)

Beş yerde konuşmak mekruhtur.1- Kuran okunurken, 2- Cuma hutbesi okunurken, 3- Dini eser okuyup sohbet edilirken, 4- Cenaze götürürken konuşulmaz, sohbet olmaz, ayrıca tuvalette, banyoda da konuşulmaz. Cenaze götürürken slogan atılmaz, tekbir getirilmez. Sessiz olunmalıdır. Hele yas tutmaktan kaçınılmalıdır. Dua yerine, alkış, Fatiha yerine, el alkış hiçbir şey kazandırmaz. Fatiha nasip olmayanlara alkış nasip oluyor. Alkış cahiliye adetidir: Bando, keman sesi bize göre değildir.

Kur’an-ı Kerim’de dua, Kabe’yi tavaf ve namaz kılmak gibi hallerde ıslık ve alkışın bir işaret olarak cahiliye dönemi Arapları tarafından kullanıldığı bildirilmektedir. Fakat onların bu eylemi ise Kur’an-ı Kerim’in şu ayetinde kınanmıştır. “Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir.” (Enfal : 35) Peygamber (as) şöyle buyurur :- “Ölüm bir dehşettir. Bu itibarla bir cenaze gördüğümüz zaman ayağa kalkınız.” (İbn-i Mace, Cenaiz : 35)Bir de cenazenin bekletilmesini uygun görmemiş “Cenazenizi bekletmeyin” buyurmuştur. (Age : 55) Bir hususta cenaze evinde yemek yenmemesidir. Buna fıkıhçılar üç gün demiştir. Bir hadiste:- “Cenaze için yemek yapın. Çünkü onların başına kendilerini meşgul edecek şey gelmiştir.” buyrulur. (Age : 59) Hz. Peygamber : ‘Gömülürken ölü için istiğfar ediniz. Zira o sorgulanmaktadır.’ buyurur. (R. Salihin: 950) Mezar başında nutuk atılmamalıdır bu Yahudi ve Hıristiyan adetidir. Ölü için onda olmayan meziyetler söylenmemelidir.O yalanın cezasını ölü çeker.Onda mevcut iyiliklerden söz edilmelidir. Bazı kardeşlerimiz soruyor. “Ölüyü öpmek caiz mi?” diye çok yakını olursa öpebilir. Kadın kocasını, kocası karısını öpemez. Çünkü nikah bitmiştir.Hz. Peygamber, sahabeden bazılarını öpmüştür. Hz. Ebu Bekir de peygamberi öpmüştür.

Cenaze, çok yakınlarının dışında ona buna gösterilmemelidir. Ölüm hali bu, değişik durumlar olabilir. İslam’ı bilmeyenler ölüm ve cenazeler için bid’at üretiyor. Aslı astarı olmayan şeyler uyduruyor. Bazıları da bilmeyerek bid’atleri, hurafeleri ayakta tutuyor. Şu gün ağzı açılırmış, yemek yapılıyor. Şu gün eti kemiğinden ayrılırmış, şunu yap, o yapılıyor 7. gün, 40. gün ve 52. gün mevlit okut, Hiç birinin de aslı astarı yok. Bir şeyler okunması için 7. , 40. , 52. gün ve çenenin düştüğü kabul edilen 3. gün veya sene-i devriyesi beklenmez.Ölülerimiz unutulmamalı, her an okunmalıdır, dua edilmelidir, hayır hasenat yapılıp sevap bağışlanmalıdır. Kabirde yangın varken, azap varken beklenir mi?

Yine sela vermek başlangıçta yoktur. Ama sela vermek, haber vermek, fatiha okutmak ve duaya neden olması bakımından uygundur. Duyanlar son göreve katılacaktır, baş sağlığı dileyecektir. “Allah içiniz, Allah’a dönücüyüz” manasın da “İnnalillahi ve inna ileyhi raciun” denilerek ölüm hatırlanacaktır.

Cenaze defnedilmeden evde Kur’an okunmalı, hatimler yapılmalı, dualar edilmeli ve hayır hasenat yapılmalı, borçları ödenmelidir.

Kabre konulunca da, İhlas, Felak, Nas, Fatiha ve Bakara suresinin ilk ayetleri okunmalıdır.Bu arada telkin vermek tavsiye edilmiştir. Münker Nekir’in soracağı soruların cevapları hatırlanmış olur.Çünkü kabirde yatan, kabrin etrafındakileri duyar.

E-CENAZEDE YAPILMASI GEREKENLERİ ŞÖYLE SIRALAYABİLİRİZ :

 Cenazenin, İslam’i bir şekilde defnedilmesi için bazı şeylere dikkat edilmesi gerekir. Dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları şunlardır : -Cenaze kefenden başka bir şeyle gömülmez. Zaruret varsa tabutla gömülebilir: Ayrıca kefenin içine Kur’an, Yasin ve başka bir şey konmaz.

- Yas edilmez, ağıt yakılmaz.

- Cenazenin ardından kötü söz söylenmez, lanet okunmaz.

- Ölüm günü, ölüm şekli kötüye yorulmaz.

- Cenaze namazı ölü için duadır. Alışılmışın dışında fitneye sebep olacak şekilde kadınlı erkekli kılınırsa ölü sevaptan mahrum olur.

- Dişler çıkabiliyorsa çıkarmak, değilse İslam da ölü diri gibidir zorlanmaz. Yüzükler çıkartılır.

- Cenaze; Götürülürken; sakin ve sessiz götürülür. Tekbir getirilmez, yas edilmez, slogan atılmaz, el çırpılmaz, dua edilir.

- Cenaze bando ile, çelenklerle kaldırılmamalı, tören boyu nutuk atılmamalı, fotoğraflar takılmamalı, törene katılan arabalar korna çalmamalıdır.

- Defnedilinceye kadar dünya sohbeti yapılmaz.

- Cenazenin doğduğu yere götürülmesi şart değildir.

- Cenazenin ardından onda olmayan vasıflar söylenmemeli, layık olmadığı şekilde övülmemelidir.Yoksa azap görmesine sebep olunur.



a)   Ölü nakledilir mi?

        En iyisi, cenazenin öldüğü yere defnedilmesidir. Oradan oraya nakledilip ölüye eziyet vermemek gerekir. Çünkü önemli olanda ceset değildir artık, ruhtur. Bir illa doğduğu yere gömülür, diye bir şey yoktur. Öldüğü yere, en uygun yere gömülür. Ama zorunluluk varsa, düşman topraklarında ise, nakil yapılabilir. Çünkü mezar da ziyaret, diri ziyareti gibidir. O, gelenden, okuduğu fatihadan, verdiği selamdan haberi olur, selamı alır. Bir de Müslüman mezarlığa gömmek için nakledilebilir. Bunun dışında oradan oraya nakledilip de hem ölüye hem de cenaze sahiplerine eziyet vermemek gerekir. - Ölü yanlış gömüldüyse, başkasının yerine gömüldü ise,yol geçecekse, sel yatağında ise,baraj yapılacaksa nakil yapılır.- Kemikler toplanır torbaya konur, bir yere gömülür. Ölü, diri gibidir. Ona zarar vermemek gerekir.Ölü ile beraber, kefenden başka bir şey gömülmez, Altın, gümüş, yüzük çıkartılır, takma altın diş sökülemiyorsa alınmaz. Mezara bir şeyler koymak ilkel dinler de vardır.

 b) Cenaze gömüldükten sonra ilk önce yapılabilecek işler şunlardır:

 - Ölenin kul hakkı varsa hemen ödeyip onu borçtan kurtarmak gerekir. Yalnız “helal et, helal olsun” demekle hak helal olmaz. Hakkın ödenmesi için yerini bulması lazımdır.

- Allah’a oruç, borçları varsa fidye vererek af edilmesi ümit edilir ve dua edilir.

- Fakir fukaraya sadaka dağıtılır. Vermediği zekat varsa, malından zekat borcu ödenir. Adak borcu, yemin kefareti varsa ödenir.

- Kur’an okunur, sevabı bağışlanır. Varsa, vasiyeti yerine getirilmelidir. Bazıları yemek yedirin, helva dağıtın diye vasiyet ediyor.

Alimlerin ekserisi, vefat gününde yemek yenmesi vasiyet edenin vasiyetinin yerine getirilmesi gerekmez, demişlerdir.

Ancak, vefat teessürünü yendikten sonraki günlerde merhumun ruhu için fakirlere yemekler yedirilip, hayırlar işleyerek ihsanlarda bulunmak, elbette bir kadirşinaslık eseridir. Bir vefa borcudur.Helvada yapıp ihtiyaç sahiplerine yedirilebilir. Bir yapılacak işte; düzgün bir hayat yaşayarak, ölenlerin kemiklerini sızlatmamak ve onlar için sadaka-i cariye(insanlık yararına yol,köprü,okul,cami ,kurs vb.)yapmak. 

c) Cenaze törenlerinde nelere dikkat edilmelidir?  - Nutkun, sloganın, alkışın, bandonun ölüye hiçbir faydası yoktur. - Yakalarda fotoğraf taşımak dinen uygun değildir. - Çelengin İslam da yeri yoktur. Faydasız, fuzuli masraftır, israftır. Çelenge, fotoğrafa harcanacak para fakir fukaraya verilirse, ölüye faydası olur. - Konvoyda  çok araba olsun, korna çalınsın, uzun yoldan dolaştırılsın istenerek, güç gösterisi yapmak manasızdır. - Cenaze, tabutla gömülmemelidir.Ancak dağılmış ise açılmasında sakınca varsa tabutla gömülür.

- Cenazeye saygı duruşunda bulunulmaz ancak yoldan geçerken ayağa kalkılıp okunur, dua edilir. - Sesli matem yasaktır. Hz. Peygamber; Cenaze için ağlamayı, ağıt yakmayı, bağırıp çağırmayı yasaklamış ve ölüye, dirinin ağlaması yüzünden azab edileceğini bildirmiştir. (K. Sitte,Prof.Dr.İbrahim Canan : 17/141)

- Ölünün saçı kesilmez tırnakları kesilmez, saçı taranmaz, boyanmaz, tıraş edilmez.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in Cenaze ve Kabirle ilgili sünnetleri

1.Cenazelerde taşkınlık yapmamak sükût etmek,

2.Borcunun ödenmesinde acele etmek,

3. Cenaze namazını en az üç saf yapmak ,

4. Cenaze geçerken ayağa kalkmak, saygı göstermek,

5. Cenaze evine yemek götürmek ,

6.  Ölen için bağırarak, feryat edip ağlamamak ,

 7. Cenaze merasimine katılıp namazını kılmak,

8.  Cenazeyi definde acele etmek ,

9. Öleni hayırla anmak, iyiliğine konuşmak, onda olmayan şeyleri söylememek

10. Ölen için dua etmek, 11. Kabir ziyareti yapmak ve onlardan ibret almak ,

12.Kabirdekilere selam vermek, onlar için dua edip okumak,.

13.Cenaze kabre konulunca onun için istiğfar etmek ve dua edip onu sevindirmek ,

 F– CENAZE NAMAZI :



a) Cenaze namazının şartları nelerdir?

1- Ölen kimsenin namazının kılınabilmesi için Müslüman olmalıdır. Kafirin cenaze namazı kılınmaz. Cenab-ı Allah : “Onlardan ölenlerin hiç biri üzerine cenaze namazı kılma” buyurur. (Tevbe : 84)

İnkar edenin, “namazım kılınmasın” diyenin, namazla, dinle, Allah’la, Peygamberle, Kur’an’la alay edenin namazı kılınmaz. Kılınırsa hiç faydası olmaz. günahkar müslümanın namazı kılınır.

Kafirin inançsızın, inançsız olduğunu söyleyenin kılınmaz. İnançsız için “Rahmetli” “Allah rahmet etsin”, “Rabbim onu affet” gibi sözler söylenmez. Kur’an da şöyle buyrulur :-İnançsıza rahmet okunmaz: “(Onlar) için bağışlanma dilemeleri peygambere ve müminlere yaraşmaz.” (Tevbe : 113); inanmayan babası için yaptığı “rahmet duası” Hz. İbrahim’den dahi kabul edilmemişken (Mümtehine, 4), “biz” den mi kabul edilecek? Bu Allah’a ait şeyler üzerinde tasarrufta bulunmaya kalkışmak gibidir. Bunların cenaze namazı da kılınmaz: “Onlardan ölen birinin namazını hiçbir zaman kılma, kabri başında da durma.” (Tevbe : 84)

Musalla taşına konan cenaze için “Nasıl bilirsiniz?” sorusuna iyi bilinmiyorsa, “iyi biliriz” denmemeli, iyiliğine şahadet edilmemelidir. Allah rahmet etsin denebilir.

2- Yıkanmadan cenaze namazı kılınmaz. Gusül abdesti aldırılması gerekenlerden biri ölüdür. 3- Şehit yıkanmadan, kefenlenmeden, namazı kılınmadan gömülür. Kılınsa olmaz mı? Kılınır, Hz. Peygamber kılmıştır. Bugünde kılmak lazım. Çünkü şehit çeşit çeşittir. Dünya şehidi var, ahiret şehidi var, hem dünya, hem de ahiret şehidi vardır.

 b)     Gıyabi cenaze namazı kılınır mı ?

   Gıyabi cenaze namazı kılınır. Dört mezhep imamına göre kılınır. Eğer cenaze kayıpsa Hanefi mezhebine göre ölüp ölmediği belli olmadığı için namazı kılınmaz. Bir parçası bulunursa kılınır.Hz. Peygamberimiz hicrette müslümanlara sahip çıkan Necaşi’ nin gıyabi cenaze namazını kılmıştır. Şehitler için sonradan Hz. Peygamberimiz namaz kılmıştır. Mescide yardım eden kadının ölümünü sonradan duymuş ve onun için namaz kılmıştır.



c) Kimin cenaze namazı kılınmaz?

 1- Küfrü açık olanın kılınmaz, mezarı da İslam kabristanına gömülmez. 2- İmam-ı Ebu Yusuf’a göre hırsızlık yaparken öldürülenin, eşkıyanın, teröristin, yol kesen pusu kuran, gasp sırasında ölenin kılınmaz. 3- Namaz kılınmasını istemeyenin “beni yıkamayın, namazımı kılmayın” diyenin isteği, vasiyet sayılır. İstemediği için kılınmaz. 4- Şekli belirlenmiş, vücudu tam oluşmamış çocuğun cenaze namazı kılınmaz. 5- Ölü doğan çocuk yıkanır, cenaze namazı kılınmaz. Ama bizim mezhebimiz göre düşük veya ölü doğan çocuğa ad verilir, yıkanır kefenlenir. Namazı kılınır. Düşük, 4 aylıktan fazla ve organları tamsa yıkanır. Organları eksik ise, 4 aylıktan eksik ise beze sarılıp gömülür. (Bak. İslam Fıkhı Ans. : 3/26) Böyle olan çocuklar Müslüman ana babaya şefaatçi olacaktır. 7- Günahkarın namazı kılınır. Mesela; intihar edenin namazı kılınır. Çünkü intihar küfre götüren hal değildir.

Sarhoş ölenin namazı kılınır. İçki içmek büyük günah olup imandan çıkarmaz. İçen, içki haram değil derse, o zaman İslam’i usullere göre yıkanıp, namazı kılınmaz. Kılınsa ne olur? Ona hiçbir faydası olmaz.Yaşantısı İslam’a uymasa da, Müslüman olduğunu söyleyenin namazı kılınır.

Doğduktan sonra ölene ad verilir, yıkanır namazı kılınır.Namazı kılınmaması gereken birinin, namazının kılınmaması halinde fitne çıkacaksa namaz kılınır, namaza katılınır. Fitne savulur. O namazın ona zaten faydası olmaz.

 F- ÖLENİN BORÇLARI NE YAPILIR?      

Ölen için “Nasıl bilirsiniz?” “İyi biliriz” “Hakkınızı helal edin” “Helal olsun” demek şüphesiz güzel bir şey. Ama onu kurtarmak, haklar ödenmiş olmaz. Ölenin kime borcu varsa, kimin hakkı varsa ödenmeli, ondan sonra helalleşilmelidir. Yoksa geçiştirmek olur. Bu hak ödeme, mümkünse gönülden yapılmalıdır.

Yani hak yerini bulmadan borç ödenmiş olmaz. Gömmeden borç ödenirse kabir azabı çekmez. Hz.Peygamberimiz: “Müminin ruhu, borcu ödeninceye kadar ona bağlı kalır.” (R. salih’in: 2/947) buyurmuştur. Ölenin borçları konusunda vasiyet varsa yerine getirilir.Şunu unutmayalım ki, kimse kimsenin yerine oruç tutup namaz kılamaz. Ancak yapmadığı hacc yerine, hacca gidip, kurban kesip, namaz kılıp, oruç tutup, zekat verip sevabı ölene bağışlanabilir. O sevaptan ölü istifade eder. (Buhari, Savm: 742’nolu hadiste)Sahabeden birisi, Hz.Peygamberimize “Annemin yerine oruç tutsam olur mu? dediği, Hz. Peygamberimizin : “Annenin üzerinde borç olsaydı onu ödemez miydin?”Allah’ın borcu ödemeye daha layıktır” dediği nakledilir.Borçların ödenmesi geciktirilmemelidir. Zira o, hesap verip dururken 7. 40. ve 52. günü beklemek olmaz, gün saymak olmaz.Evladın veya yakınların ödeme gücü ve isteği varsa;Adak borcu için, adak ne ise o yerine getirilir,yemin borcu için on fakir doyurulur. (Maide : 89)- Oruç borcu için, günlük sabah akşam bir fakir doyurulur. (Bakara : 84)


Yüklə 367,34 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə