______________________________________________________ART-SANAT 2014/1________________________________________________________
159
pratik ve ucuza nasıl depolanabileceği gibi ciddi sorunlar ortaya çıktığı ifade
edilmektedir.
Bir diğer örnekte ise; İngiltere, Hinton St. Mary, Dorset’te bulunan
mozaiklerinin kaldırılması, sergilenmesi ve yeniden kaldırılması ile ilgili olarak;
1963’de ki kazıdan sonra 1965’de British Museum tarafından alınan yaklaşık
8.10x5.20m boyutlarındaki, önemli taban mozaiklerinden birisinin, 180 den çok
parça halinde müzeye taşınmış olduğu ve ana merdiven sahanlığında sergilendiği,
1992’de müzedeki “The Great Court” inşa projesine kadar burada kaldığı, proje
başlayınca yeniden taşınmış olduğu belirtilmektedir. Bu taşımada ise1965 yılında
yapılan kesme noktalarını kullanmak mümkün olmayınca 190 adet yeni kesme
yapılması ve parçaların kutulanarak depoya kaldırılması sorunlarına değinilmiştir.
Lübnan, Beyrut’ta yerinden kaldırılmış mozaiklerin korunması ile ilgili olarak
geçici, yetersiz depo koşullarından taşınmalarının, müdahale bile edilmeden önce
önemli lojistik sorunlar ve harcamalar yaratmış olduğu, büyük boyutlu bu
mozaiklerin konservasyonları konusunda hala (1999) çalışılmakta olduğu
anlatılmaktadır.
Yunanistan; Sparta müzesinde ise kurtarma kazılarından getirilen ve
ikonografik unsurlu, geometrik bezemeli ayrımı yapılarak, düşey pozisyonda
sergilenmekte olan mozaiklerin durumu ve gelecekte yapılacak müzede taban
mozaiklerinin mimari ile birlikte bir bütün olarak, tabanda sergilenmeleri önerisi
getirilmektedir.
Slovenya Ulusal Müzesi’nde bulunan ve geçen yüzyılın başında Emona’da
bulunmuş olan mozaiklerin daha sonra teşhir edilmek üzere toprak altında
bırakılmış olduğu ancak şehirleşme yüzünden zarar görmeleri üzerine 1930-
40’larda tekrar kazılarak müzeye getirilmiş ve burada unutulmuş olduğu
anlatılmaktadır. 1990’larda tekrar “bulunan” mozaiklerin uygun olmayan geçmiş
uygulamaların ve zamanın belgeleri olarak korunmaya çalışıldıkları belirtilmektedir.
Yapılan açıklamaların ortaya koyduğu gibi yerinden kaldırılarak müzelere
taşınan mozaiklerin sergilenmesi, depolanması ve restorasyon gereksinimlerinin
karşılanması konuları önemli sorunlar haline gelmektedir. Mozaikler ve duvar
resimleri bakımından oldukça zengin olan ülkemizde de, özellikle de mozaiklerin
yoğun olarak bulunduğu bazı bölgelerde, müzelere taşınmış olanların birçoğu,
uygun olmayan depo koşullarında, hatta müze bahçelerinde “koruma altına alınmış”
olup, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadırlar (Fig. 6).
Korumanın Bileşenleri
Uluslararası yasalar ve tüzükler kazı yapılarak açığa çıkarılan kültür
varlıklarının ilgili kişi ve kurumlarca korunmasının garanti altına alınmasını öngörse
de: Düzenli denetim ve bakımı yapılamayan alanlardaki duvar resmi ve mozaikler
olumsuz çevre koşullarından etkilenmekte, gerekli önlemler alınmadığında yok olma
______________________________________________________ART-SANAT 2014/1________________________________________________________
160
tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır (Fig. 7-8). Yeterli güvenliğin sağlanamadığı
alanlarda ise insan ve diğer etkenler nedeniyle tahrip edilmektedir.
Eserlerin korunabilmesi için, Venedik Tüzüğü, Madde 4’de ifade edildiği gibi,
anıtların korunmasındaki temel tutum korumanın kalıcı olması, devamlılığının
sağlanması olmalıdır.
Arkeolojik miras ve anıtların korunabilmeleri için devlet yetkilileri, akademik
araştırmacılar, özel veya kamu girişimcileri, sivil toplum örgütleri ile halk arasında
işbirliği ve katılım sağlanmalı, bu konuda yapılan çalışmalar etkinleştirilmeli ve
desteklenmelidir.
“Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü”nde arkeolojik mirasın
korunmasıyla ilgili politikaların arazi kullanımı, gelişme ve planlama kadar kültürel,
çevresel ve eğitim politikalarının önemli bir bileşeni olması gerektiği, bu
politikaların sürekli olarak gözden geçirilmesi ve güncel tutulmasının gerekliliği
ifade edilmektedir. Arkeolojik mirasın korunmasının uluslararası, ulusal, bölgesel ve
yerel düzeydeki planlama politikalarıyla bütünleştirilmesinin, halkın etkin
katılımının ve halkın bilgilendirilmesinin bütünleşik koruma politikasının bir
parçası olmasının gereği ve karar alınmasında bunun önemi üzerinde
durulmaktadır. Yine aynı tüzükte arkeolojik mirasın bütün insanlığın malı olduğu,
dolayısıyla korunması için gereken kaynakların sağlanmasının her ülkenin görevi
olduğu vurgulanmaktadır.
5
Bu konuda halkın etkin katılımının sağlandığı kurslar ve
seminerler düzenlenmeli, alan ziyaretleri düzenlenmeli, bilgilendirici yayınlar
yapılmalıdır.
Bilimsel davranış disiplinler arası ortak çalışma gerektirmektedir. Bu konu
Venedik Tüzüğü’nde anıtların korunması ve onarımı için, mimari mirasın
incelenmesine ve korunmasına yardımcı olabilecek bütün bilim ve tekniklerden
yararlanılması gerektiği ifadesiyle vurgulanmıştır.
6
Arkeolojik mirasın korunması ve
doğru yönetilebilmesi için farklı disiplinlerden gelen uzmanların birlikte çalışması
sağlanmalıdır. Bu uzmanlar, koruma yasaları doğrultusunda, etik bir koruma
yaklaşımı ile bilimsel koruma teknikleri araştıracak ve geliştirebilecek bilgi,
deneyime sahip olmalıdır.
İsviçre, Vallon, Fribourg örneğinde olduğu gibi; taban suyunun yükselmesiyle
su baskınına uğrayan mozaikler büyüklükleri ve dekoratif karmaşıklıkları nedeniyle
taşınmayınca, taban suyunun kontrolü için çözümü aranmıştır.
7
Buradan
anlaşılacağı gibi, büyük boyutlu bu mozaiklerin taşınmaları sırasında ve sonrasında
karşılaşılabilecek durumlar değerlendirilmiş ve taşıma kararı yerine bilimsel bir
yaklaşımla taban suyunun kontrolü için çözüm bulunmaya çalışılmıştır.
5
ICOMOS , Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü, 1990.
6
Venedik Tüzüğü, Madde 2.
7
Francois Guex, Uluslararası Mozaik Konservasyonu Komitesi, (ICCM VII.) 1999 toplantısı
konuşma özetleri.
Dostları ilə paylaş: |