Bir çok bilim adamının 21



Yüklə 2,93 Mb.
səhifə25/26
tarix08.09.2018
ölçüsü2,93 Mb.
#67643
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26

MADEN KANUNU

3213 sayılı Maden Kanunu madenlerin aranması, isletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler.

3213 sayılı maden kanununun;

4. Maddesi; Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu alt.ıda olduğunu, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi olmadığını,



  1. maddesi; Maden haklarının, medeni hakları kullanmaya ehil TC. vatandaşlarına,
    madencilik yapabileceği statüsünde yazılı Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre kurulmuş
    tüzelkişiliği haiz şirketlere, bu hususta yetkisi bulunan kamu iktisadi teşebbüsleri ile
    müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile diğer kamu kurum, kuruluş ve idarelerine
    verileceğini,

  2. maddesi; Memleket kara sınırlarından itibaren ufken 500 metre mesafede maden
    arama, ön isletme ve isletme ruhsatının verilemeyeceğini ...Belediye imar sahaları ve mücavir
    alanlar içindeki maden arama, ön isletme ve işletme faaliyetlerinin belediyeden müsaade
    alınmak suretiyle yapılacağını, orman, ağaçlandırma alanlarında, askeri yasak bölgelerde ve sit
    alanları yakınlarında madencilik faaliyetlerinde bulunulmasının ilgili Kanun hükümlerine göre
    izne tabi olduğu, amme hizmeti veya umumun istifadesine tahsis edilmiş mahallerde ve bu tür
    tesislere ufken 60 metre, mesafe dahilinde arama, ön işletme ve isletme yapılabilmesinin
    Bakanlığın iznine bağlı olduğu, binalara ufken 60 metre, avlu, bağ ve bahçelere 20 metre
    mesafede maden araması ve işletilmesinin mülk sahibinin iznine bağlı olduğu, bu madde
    hükümlerine tabi yerlerde izinsiz madencilik faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde tem­
    inatın 1/3'ünün irad kaydedileceği, tekerrürü halinde teminatın tamamının irad kaydedilerek
    ruhsatın fesh olunacağı,

8. maddesi; Yürürlükte olan arama, ön isletme veya isletme ruhsatı verilmiş maden sahası
üzerinde başka ruhsat verilmeyeceği.

10. maddesi;...gerçek dışı, yanıltıcı, karıun hükümlerinin icraatını engelleyen, haksız surette hak iktisap eden veya hak iktisabına sebep olan teknik elemanların durumlarının belir­lendiği tarihten itibaren 3 yıl süre ile bu Kanun nezdinde yapacakların beyanlar geçersiz sayılacağı, bu hususun bağlı oldukları meslek teşekküllerine ve ilgililere bildirileceği, bu tür fiilleri işleyen veya islenmesine yol açan ruhsat sahiplerinin bir defaya mahsus olmak üzere teminatlarının madencilik fonuna irad kaydedilerek 5 katına çıkarılmasının tebliğ edileceği, teminatların tamamlanmaması halinde 13 üncü madde hükümlerinin tatbik olunacağı. Bu fiillerin tekerrürü halinde konu ile ilgili ruhsatlarının fesh olunarak teminatlarının madencilik fonuna irad kaydedileceği. Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri mahfuz olduğu,

12. maddesi; Her türlü madenin sevk fişi ve sevkiyat güzergâhı üzerindeki en yakın kan-

- 182 -


tardan alınmış kantar fişi ile nakledilmesinin mecburi olduğu, bu şekilde maden nakledilme-diğinde mahalli mülki amirin nakledilen madeni geçici olarak zapt edeceği ve gerekli tutanağı düzenleyerek evrakı adli makamlara tevdi edeceği, bu mecburiyete uymayanlar hakkında nakledilen maddenin suç tarihindeki rayiç değeri üzerinden 5 katı ağır para cezasına hükmolunacağı ve madenin müsaderesine karar verileceği, karar kesinleştikten sonra müsadere olunan maden satılarak bedelinin Madencilik Fonuna irad kaydedileceği, Tahkikat neticesinde ruhsat sahibinin bu maddeye aykırı şekilde maden naklettiğinin tespit edilmesi halinde teminatının Madencilik Fonuna irad kaydedileceği, Maden hakkı olmayan kişiler tarafından çıkarılan cevherlere geçici olarak el konularak bunlar hakkında bu madde hüküm­lerinin uygulanacağı, bu şekilde maden çıkarılma fiilinin Devlet malına karşı işlenmiş fiil ve suç sayılacağı,

  1. maddesi; Maden sahasından çıkarılacak cevherlerden isletme yıllık brüt kârının % 5'i
    Devlet hakkı olarak, % 5'i Madencilik Fon iştiraki seklinde her yıl Mart ayının son günü
    akşamına kadar ilgili daire tarafından tahakkuk ettirilerek, ruhsat sahibince Devlet hakki
    Hazineye, fon iştiraki ise Etibank'a ödeneceği, Çıkardığı cevheri kendi fabrikasında hammadde
    girdisi olarak kullanan şirketler için Devlet hakkına esas olacak değerin bilançoda maliyetin
    asgari % 30'u kadar brüt kâr kabul edilerek hesaplanacağı,

  2. maddesi; Reşit her Türk vatandaşının daha evvel tespit edilmemiş bir maden zuhu­
    runu yürürlükte bulunan bir arama ve ön isletme ruhsat sahasında olmamak üzere cins, yer
    ve ebadı ile birlikte ilgili daireye bildirmesi ile ihbar hakkının doğacağı, ruhsat sahibinin, arama,
    ön işletme ruhsatları sürelerinde faaliyet raporu ile zuhurunu bildirdiği madenlerin de bulu­
    cusu sayılacağı, ihbar ve buluculuk hakkı ile ilgili işlemlerin yönetmelikte belirtileceği, ihbar ve
    buluculuk hakkı mevcut sahalarda o madenler için ön isletme ve/veya işletmeye geçildiği
    andan itibaren yıllık işletme brüt bilanço kârının % 1'i ihbar, % 2'si buluculuk hakkı olarak her
    yıl Mart ayının son günü akşamına kadar işletme ruhsat sahibi tarafından ilgili daireye
    yatırılacağı, süresi içinde yatırılmayan ihbar veya buluculuk hakkı tutarlarının ruhsat teminat­
    larından kesilerek ilgili daire tarafından hak sahibine ödeneceği,...


25. maddesinde; işletme ruhsatı süresinin on yıldan az olamayacağı, bu sürenin talep üzerine ilgili daire tarafından maden rezervlerinin kaynak israfına sebep olmayacak şekilde aranması, bulunan maden kaynak ve damarlarının rasyonel bir şekilde isletilmesi için gerekli ve zorunlu yatırımların yapılmış ve tesislerin inşa edilmiş olması, tesislerin üretimi seferber edecek şekilde alıştırılmasının sağlanması ve benzeri şartların bulunması halinde uzatılabilceği, Ancak toplam sürenin altmış yılı geçemeyeceği,

31. maddesi; işletme ruhsat sahibi isletme süresince en az bir maden mühendisinin fenni nezaretçi olarak görevlendirmek zorunda olduğu, fenni nezaretçinin görev, yetki, sorumlu­lukları ile diğer hususların yönetmelikte belirtileceği,

- 183 -

38. maddesi; Bütün maden hakları ve faaliyetleri ile ilgili teknik ve mali konuları havi maden sicilinin, yönetmelikte belirtildiği şekilde ilgili daire tarafından tutulacağı, maden hak­larının devir, intikal, haciz, rehin ve ipotek veya sona erme durumlarının bu sicile işleneceği, maden sicilinin aleni olduğu, ilgililerin sicil kayıtlarının maden sicil memurlarından biri huzu­runda gösterilmesini isteyebileceği, maden sicilindeki kayıtların bilinmediğinin iddia edile­meyeceği, madenler üzerinde iktisap edilecek hakların tescil edilmedikçe hüküm ifade etmeyeceği,



45. maddesi; Türk Medeni Kanununun ipoteğe ait hükümlerinin maden ipoteklerine de uygulanacağını,

47. maddesi; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü herhangi bir ruhsat veya izne gerek kalmadan madencilik yapılabilecek bütün sahalarda 18. inci maddede belirtilen esaslar dahilinde arama faaliyetlerinde bulunabileceği, Genel Müdürlüğün bu kanun hükümlerine göre arama ve ön işletme ruhsatları alarak faaliyet raporları ile belirlediği zuhurların 24 üncü maddeye göre buluculuk hakkını kazanacağını,

hüküm altına almaktadır.

Yukarıda sayılan 3213 sayılı maden kanununda yer alan hükümlerin Endüstri bölgeleri yasa tasarısıyla birlikte değerlendirildiğinde aşağıda sıralanan çok sakıncalı sonuçlar doğuracağını bunun ise ülkenin birlik beraberliğini, ulusal ekonominin gelişmesini, egemenlik hakkını dina­mitlemekten başka bir anlam taşımadığı görülecektir.

Endüstri bölgeleri ve endüstri bölgesi şirketi sayılan şirketlerde ve bunların yaptıkları yatırımlarda 3213 sayılı Maden Kanununun uygulanmaması ;

1- Madenleri Devletin hüküm ve tasarrufu altından çıkararak onu yabancı yada yabancı


sayılan yerli sermayenin hüküm ve tasarrufu altına ve keyfiyetine sokmaktadır. Bu durum aynı
zamanda Anayasamızın Tabii servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi başlıklı 168.
Maddesine aykırı olmakla kalmayıp, bir taraftan 3213 sayılı kanun ve ona bağlı yönetmeliklerle
düzenlenen madencilik faaliyetlerinin tam anlamıyla bir kaos ortamına sürükleyecek bir
sonuç doğuracaktır, bir taraftan yasal düzenlemelere bağlı yürütülen madencilik faaliyetleri
bunun karşısında hiçbir madencilik mevzuatına bağlı olmayan madencilik faaliyetlerinin iktisa­
di anlamda doğuracağı sonuç, Türk vatandaşlarına madencilik faaliyetlerinden uzak dur ve
yapma demekle eş anlamlıdır.

Bu durum;

2- Maden haklarının tamamen 3213 sayılı kanunun 6 maddesinde sayılan; medeni hakları
kullanmaya ehil TC. vatandaşlarına, madencilik yapabileceği statüsünde yazılı Türkiye
Cumhuriyeti Kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişiliği haiz şirketlere, bu hususta yetkisi bulu­
nan kamu iktisadi teşebbüsleri ile müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile diğer kamu
kurum, kuruluş ve idarelerinin dışında kalan yabancı ve yabancı sayılan yerli sermayenin

- 184 -


Endüstri bölgesi şirketlerinde toplanmasına sebebiyet verecektir.

Bu sürecin daha en başında, ulusal maden varlığımızın tamamı yabancı hammadde tekel­lerinin tahakkümü altına girmekten kurtulamayacaktır.



  1. Endüstri bölgeleri şirketlerinin talebi üzerine; Yürürlükte olan arama, ön isletme veya
    isletme ruhsatı verilmiş maden sahaları, hak sahibi aleyhine endüstri bölgesi olarak belirlenen
    arazi statüsüne kavuşmasını sağlayacaktır. Bunun anlamı ise egemenlik hakkının devletçe
    yabancı sermaye lehine yerli sermayenin haklarını ihlal edilerek kullanılmasıdır.

  2. 3213 sayılı maden kanunun 7 maddesiyle konulan; "Memleket kara sınırlarından
    itibaren ufken 500 metre mesafede maden arama, ön isletme ve isletme ruhsatının verile­
    meyeceğini ...Belediye imar sahaları ve mücavir alanlar içindeki maden arama, ön isletme ve
    isletme faaliyetlerinin belediyeden müsaade alınmak suretiyle yapılacağını... Orman,
    ağaçlandırma alanlarında, askeri yasak bölgelerde ve sit alanları yakınlarında madencilik
    faaliyetlerinde bulunulmasının ilgili Kanun hükümlerine göre izne tabi olduğu. Amme hizmeti
    veya umumun istifadesine tahsis edilmiş mahallerde ve bu tür tesislere ufken 60 metre,
    mesafe dahilinde arama, ön isletme ve isletme yapılabilmesinin Bakanlığın iznine bağlı olduğu,
    Binalara ufken 60 metre, avlu, bağ ve bahçelere 20 metre mesafede maden araması ve
    isletilmesinin mülk sahibinin iznine bağlı olduğu Bu madde hükümlerine tabi yerlerde izinsiz
    madencilik faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde teminatın 1/3'ünün irad kaydedileceği.
    Tekerrürü halinde teminatın tamamının irad kaydedilerek ruhsatın fesh olunacağı, "

şeklindeki sınırlamalar endüstri bölgeleri yatırımları için söz konusu olmayacaktır. Ayrıca orman, sit alanı ve belediye sınırları içinde kalan konusu madencilik olsun yada olmasın yatırımlar için İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun, Çevre Kanununun hükümleri uygulanmayacağından Ormanlarımız, meralarımız, kıyılarımız yoğun bir şekilde talana uğrayacaktır.

Maden işletmeciliğinde mülk sahibinin iznine tabi durumların Endüstri Bölgeleri şirketleri için geçerli olmaması Gayrimenkul mülkiyetini sınırlayan ve onu yabancı sermayenin arzu ve emellerine terk eden, Endüstri Bölgeleri yasa tasarısı bu açıdan bakıldığında tam anlamıyla yabancı sermayeye özel mülkiyeti işgal hakkı tanıyan bir yasa görünümündedir.

5- 3213 sayılı yasanın ; Her türlü madenin sevk fişi ve sevkiyat güzergâhı üzerindeki en
yakın kantardan alınmış kantar fişi ile nakledilmesinin mecburi tuttuğu bunun harici kaçak
sevk edilen cevherleri müsadere edilmesine cevaz vermesi ve kaçak üretim ve sevkiyat
fiilinin devlet malı aleyhine işlenmiş fiil ve suç saydığı dikkate alındığında, Endüstri bölgeleri ve
bu bölge şirketlerine 3213 sayılı yasanın uygulanmaması, madencilik faaliyetlerinin tamamen
kayıt dışı ve kaçak üretim hüviyetine dönüştürecektir. Bu ise ulusal maden kaynaklarımızın
yabancı sermayeye hiçbir yasal düzene tabi olmadan bedavadan mal ettirilmesi gibi bir
sonucu ortaya çıkarmaktadır.

- 185 -


  1. 3213 sayılı maden yasası; Maden sahasından çıkarılacak cevherlerden isletme yıllık brüt
    kârının % 5'i devlet hakkı olarak, % 5'i madencilik Fon iştiraki seklinde her yıl Mart ayının son
    günü akşamına kadar ilgili daire tarafından tahakkuk ettirilerek, ruhsat sahibince Devlet hakki
    Hazineye, fon iştiraki ise Etibank'a ödeneceğini, çıkardığı cevheri kendi fabrikasında ham­
    madde girdisi olarak kullanan şirketler için Devlet hakkına esas olacak değerin bilançoda
    maliyetin asgari % 30'u kadar brüt kâr kabul edilerek hesaplanacağını öngörmektedir.
    Endüstri bölgeleri ve şirketleri yapacakları yatırımlarda Maden Kanunu uygulamaları dışında
    bırakıldığından "Devlet Hakkı " Madencilik Fon İştiraki" gibi fiskal mükellefiyetlerden de
    bağışıklık kazanacaklardır. Bu durum madencilik faaliyetleri açısından haksız rekabete sebe­
    biyet verecek bir uygulamadır. Türk vatandaşların yürüttüğü madencilik faaliyetlerinin
    terkine yol açacak, Yabancı lehine üstünlük sağlayan bu vahim durum, ulusal sınırlar içinde
    yabancı sermayeye sağlanan bir koruma tedbiridir.

  2. Endüstri Bölgeleri Hakkındaki Kanun tasarısının yasalaşması halinde; Yabancı sermaye
    ihbar ve buluculuk haklan ve bundan doğan ödeme mükellefiyetlerindende bağışık olacaktır.

  3. 3213 sayılı maden kanunu madenlerde işletme ruhsat süresini altmış yılla sınırlamak­
    tadır. Endüstri Bölgeleri Hakkındaki Kanun tasarısı yasalaşırsa, yabancı sermayenin yürüteceği
    madencilik faaliyetleri sınırsız bir müddete sahip olacaktır. Burada işletme faaliyetinin sınırları
    yabancı sermayenin sahip olduğu ulusal maden kaynaklarının tamamen tükendiği andır.

9-Endüstri Bölgeleri Hakkındaki Kanun Tasarısının yasalaşması halinde; Maden haklan gibi bir kavram yok olacağından buna bağlı olarak tutulan madencilik faaliyetleri ve bununla ilgili teknik ve mali konuları havi aleniyet ilkesine tabi maden sicili tarihe karışacaktır.

Türk madencilerin iktisap ettikleri haklar sicile tescil edilmedikçe hüküm ifade etmezken, yabancılar bu alanda geniş bir serbestiyet içerisinde at koşturacaklardır.

10 - Endüstri Bölgeleri Hakkındaki Kanun tasarısı yasalaştığı takdirde; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü herhangi bir ruhsat veya izne gerek kalmadan madencilik yapılabile­cek bütün sahalarda yapacağı arama faaliyetleri kısıtlanacaktır.

ENDÜSTRİ BÖLGELERİ HAKKINDAKİ KANUN TASARISI KARŞISINDA

BOR MADENLERİMİZ

BOR MADENLERİ İLE İLGİLİ MERİ YASAL DÜZENLEMELER ANAYASA

Anayasamızın Tabii Kaynakların Aranması ve işletilmesi Başlığı altında yer alan 168. Maddesinde ; Tabii servetler ve kaynakların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu bun­ların aranması ve işletilmesi hakkının devlete ait olduğu, devletin bu hakkını belli bir süre için

- 186 -


gerçek ve tüzel kişilere devredebileceği, hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletilmesinin, devletin gerçek ve tüzel kişilerce ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılmasının kanunun açık iznine tabi olduğu, bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartların ve devletçe yapılacak gözetim, denetim usul esasları ve müeyyidelerinin kanunda gösterileceği hüküm altına alınmıştır.

2840 SAYILI YASA

2172 sayılı Devletçe işletilecek Madenler Hakkında Kanun'la kamu kuruluşlarına devredilen maden haklarını yeniden düzenleyen 2840 sayılı kanunun, Devlet Eliyle İşletilecek Madenler başlığı altında yer alan 2 nci maddesi; Bor tuzlari, trona(tabi soda) asfaltit, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılacağı, bu madenler için 6309 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş olan ruh­satların iptal edildiğini hüküm altına almıştır.

Bu çerçevede, değişik 2840 sayılı kanunla bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılacağı düzenlenmiş, bor tuzları arama ve işletme hakkı Etibank'a verilmiştir.

MADEN KANUNU

05.06.1985 tarihinde 6309 sayılı Maden Kanunu'nun yerine yürürlüğe giren 3213 sayılı Maden Kanununun 49. Maddesi; 2840 sayılı Kanun hükümleri saklı olmak üzere bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra bulunacak bor, trona ve asfaltit madenlerinin aranması ve isletilme­si, bu Kanun hükümlerine tabi olduğu,Bunların ihracatına ait usul ve esasların Bakanlar Kurulunca tespit edileceğini hüküm altına almıştır.

ETİBANK - ETİHOLDİNG ANA STATÜLERİ

Etibank Ana Statüsünün 4/8 maddesinde; Devletin genel maden politikası içinde, bor tuzlarının arama ve işletilmesinin ülke ekonomisine azami katkıyı sağlayacak şekilde, amaç ve faaliyet konuları içerisinde olduğu, bu hususun Eti Holding A.Ş. Ana Statüsü 4/4 maddesinde de yerini aldığı, keza Eti Pazarlama ve Dış Ticaret A.Ş. Ana Sözleşmesinin 4/f maddesinde şirketin amaç ve faaliyetinin 2840 sayılı kanun hükümleri saklı kalmak kaydiyle, bu çerçevede hukukları sermayesinin tamamı devlete ait olan teşekkül uhdesinde bulunan sahalarda üretilen bor tuzu ürünlerini teşekkül adına pazarlamak ve satmak olduğunu belirlemektedir.

DEĞERLENDİRME

Bor madenlerinin 1978 yılında devletleştirilmesinden sonra yerli ve yabancı baskı gruplarının siyasi otorite üzerindeki zorlamaları sonucu 1985 yılında yürürlüğe giren 3213 sayılı maden kanunu 49. maddesiyle ile bor madenleri üzerindeki devlet tekeli kaldırılmak üzere bıçak sırtında bir noktaya getirildi. Buna göre 2840 sayılı yasa hükümleri saklı kalmak kaydiyle 05.06.1985 tarihinden sonra bulunacak bor madenlerinin 3213 sayılı kanun hükümlerine tabi olacak bunların ihracına ilişkin usul ve esasların bakanlar kurulunca

- 187 -

belirlenecekti.



Ancak MTA ve Etibank'ın yürüttüğü çalışmalar sonucu Türkiye topraklarında bulunan ve bilinen bor zuhurlarının tamamının ruhsatları Etibank (Eti Holding)uhdesine devredildi.

Endüstri Bölgeleri Hakkındaki Kanun tasarısının yasalaşması halinde yabancı yatırımcılar tarafından Bor sahaları üzerinde endüstri bölgeleri yatırımı sayılacak yabancı sermaye yatırımlarının yer talebi ve bunun karşılanması halinde bıçak sırtında duran Bor madenlerinin devletçe işletilecek maden niteliği bir anda ortadan kalkacak, bu sahalarda bulunan ve çıkarılan bor madenleri kanunda öngörülen 3213 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra bulunacak bor madenlerinin ihracatına ait usul ve esasların Bakanlar Kurulunca tespit edileceği hükmünün geçersiz kılınması nedeniyle hiçbir yasal düzenlemeye tabi olmaksızın ihraç edilecektir.

ABD'de bulunan bor rezervlerinin deklere edilen rakamlar dikkate alındığında (Roskıll raporlarında;Kuzey Amerika'da Rio Tinto'ya bağlı en büyük üretici olan US Borax'm Boron'da bulunan bor yataklarında uzun yıllardan beri 140 milyon ton %25 B2O3 bazlı cevhere sahip olduğundan, yine Kuzey Amerika'da Mojave Çölü'nde Ford Cady Minerals Corp firmasının uzun yıllardan beri 150 milyon ton %6,4 B2O3 muhtevalı kolemanit cevheri varlığından söz edilmektedir. Arjantin Bolivya ve sili üretimlerinin önemli bir bölümü ABD tarafından ithal edilir Arjantin, Bolivya Şili ve peru bor rezervleri toplamı 80 milyon ton civarıdır.) azami 25 yıllık bir rezervi kalan ABD'nin ve ihmal edilebilir düzeyde bor rezervi olan Avrupa kıtasının Türkiye'de Endüstri Bölgeleri Hakkındaki Kanun tasarısının yasalaşması halinde Türk bor rezervlerinin bu yasanın sağladığı imkanlarla üzerine çörekleneceklerinden hiç kuşku duyulmamalıdır.

Bu bağlamda Endüstri Bölgeleri Yasa tasarısı 2840 sayılı yasa ve buna bağlı olarak Eti Holding'in yürüttüğü işletme faaliyetlerini ortadan kaldıracak bir mahiyet taşımaktadır.

SONUÇ

Hammaddelere sahip ülkelerin kaynaklarını kendi ulusal çıkarları yönünde değerlendire­bilmeleri, o ülkede varolan genelde teknolojik seviye, özel olarakta ürün üretimi ile ilgili bilgi birikimi ve deneyimlere bağlıdır. Doğal avantajlarını değerlendirmek için bu unsurlara sahip olmayan ve teknoloji üretemeyen ülkeler, gelişmiş ülkelerin çıkarlarına göre hareket etmek ve onlara sürekli muhtaç konumunda bulunmak zorundadırlar. Hammaddelerini işleme bilgi ve teknolojilere sahip olmayan ülkelerin kalkınmaları ve refah paylarını artırmaları için gösterecekleri tüm çabalar, başarısızlığa uğramaya mahkumdur.



Öte yandan bir ülkenin gelişmesi, sadece ülkedeki sermaye birikimi, üretilen ürün ve per­sonel sayısı ile değil, daha çok bilimsel araştırma düzeyi ve iş bölümündeki uzlaşma, diğer bir deyimle teknolojik bilgi seviyesine bağlıdır. Bir ülkenin gelişmişlik ve refah düzeyi ölçüm­lerinde, sanayi mamulleri üretim miktar ve çeşidinden çok, bilgi düzeyleri ve tüketim miktar-

- 188 -


lan baz olarak alınmaktadır.

Bu gelişime ayak uyduramayan üretim ve üretime bağlı teknolojiler ile bu teknolojilere sahip ülkeler ekonomik anlamda varlıklarını sürdüremezler. Bu nedenledir ki bu günün en ağır maliyetli ve yıkıcı savaşları bilim, teknoloji üretim, hammadde, enerji ve finans alanında verilmektedir

Günümüz Dünya ekonomisinde yaşanan, moda olan deyimiyle, "küreselleşme" ile artık sermaye, mal ve insan gücünün serbestçe dolaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması sürecine girilmiştir. Her ne kadar bu süreç tüm ülkelerin çıkarına gibi görünüyorsa da gerçek­te, bu gelişmeler de sahip oldukları bilgi birikimi nedeniyle üretimleri kontrol etmek suretiyle dizginleri ellerinde tutan gelişmiş ülkelerin çıkarlarına göre işlemektedir.

Kaldıki bu süreç; bir taraftan gelişmiş ülkelerin dünya ekonomisi ve hükümetleri üzerinde­ki etkinlikleri, diğer taraftan yine bu ülkelerin kontrolünde bulunan Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, IMF, OECD gibi kurumların az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere, tamamen gelişmiş ülkelerin çıkarlarına uygun ekonomik ve sosyal alanda politika ve uygulama dayat­maları, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sosyo-ekonomik ve devlet yapılarının aleyhine derinleşerek genişlemektedir.

1979 yılında Fas'ın Marakeş kentinde başlayan bu süreçte; Dünya Ticaret Örgütü çok ulus­lu sermayenin daha serbest bir ortamda dolaşımını sağlamak üzere ulus devletlerin ekonomi­den çekilmesi ve piyasaların denetimsiz olarak yabancı sermayeye açılmasını öngören bir dizi yasal değişiklik ön görüyordu.

24 Ocak 1980 kararları ile 1979 yılında Marakeş'te atılan adımın izi ardından yapılan yakın takip ülkemizi, MAI ve MIGA gibi sözleşmelerin gölgesinde bu zor günlere taşıdı. Gelinen nokta açısından Ulusal bağımsızlığımız, ulusal kaynak ve varlıklarımız, IMF ve Dünya Bankası ile yapılan anlaşmaların baskısı altında öğütülerek çok uluslu şirketlere yem olmak üzere.

Yıllardır yürütülen ekomomik istikrar programlarının sürekli iflaslarla sonuçlanması her iflasın ardından yaşanan krizler ulusal sermayeyi ve birikimleri yok olma noktasına taşıyor. Ulusal sermayenin geri adım attığı çekildiği sektörlerde yaratılan boşluklar, yeni işsizlik ve yoksulluklar üretmekte. Tüm bunlara ilave olarak devletin hızla reel ve mali sektörde yer alan işletmelerinin özelleştirme yada kapatılması yönündeki tercihi mevcut sorunların dahada büyüyeceğine işaret ediyor.

Uluslararası mali kuruluşlarla yapılan anlaşmaların içinde her birisi ayrı bir yasal düzenle­meyi gerektiren ve o yıllarda gerçekleştirilemediği için günümüzünde gündemini teşkil eden bazı özelleştirme tasarıları vardır. Bu tasarıların içinde "Madenlerin Özel Sektöre Devri" de yer almaktadır.


Yüklə 2,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə