Yılmaz-Demir , Yayın Değerlendirme / Review
235
ve
ñ okuyuşları zaten yanlıştır. Ayrıca, ilk sözcüğün te olarak okunması da bağ-
lam açısından mümkün görünmüyor. Yazmada harekelerin ve noktaların kulla-
nımındaki genel özensizlik dikkate alındığında cümlenin şöyle okunması doğru
olacaktır:
sen ne yirlüsin bu ilüñ meligi kimdür eyitdi ben bu ildenven ve bunuñ meligi bir
Ǿavratdur (648/12-13)
Yine
+lU eki için sayfa 45’te bélüglü “saç örgülü” örneği verilmiştir. Bağlam
açısından bu okuyuş imkansız olmasa bile, yazmada
be altında esre ve lam üs-
tünde
ötre bulunduğu için Özer’in bélüglü okuyuşu bilüklü “okluğu olan, sadak-
lı” (bk.
Tarama Sözlüğü) olarak değiştirilmelidir:
bilüklü yigitleridi (894/8).
+lU ekini örneklendirmek için aynı sayfada yer alan bollıġı ve aġaçlar ve (...)
maddesi buraya yanlışlıkla girmiş olmalıdır. Bu örneğin ele alınan ekle ilişkisi
yoktur.
+lU eki için düzeltilmesi gereken örneklerden biri de sayfa 47’de yer alan ķonlu
yapısıdır:
beni İsrāǿįl ķonluların ķıġırdı. Özer’in “koyun” anlamını yüklediği ķon
biçiminin, eski
-ń-, -ń sesini -y-, -y’ye değiştiren Eski Türkçe değişkelerin de-
vamı olan Eski Anadolu Türkçesinde görülmesi mümkün değildir. Yazmadaki
biçim ve bağlam da zaten
ķuvvatluların okunmasını gerektirir:
benį İsrāǿįlüñ ķuvvatluların ķıġırdı (562/9-10)
5. Addan ad türeten
+sUz eki için sayfa 53’te kullanılmış olan cümlede yer alan
ezgisüz ve buñısız sözcüklerinin hem yazım hem de bağlam açısından bu biçim-
de okunmaları mümkün görünmüyor:
ezgisüz buñısuz seni dilegüñe érüre. İlk
örnekte zaten
kaf bulunduğu için ön ünlülü okunamaz; ikincisinde ise kef değil
nun bulunduğu için geniz n’si ile okunamaz. Cümlenin doğru okunuşu şöyle
olmalıdır:
azıķsuz binüsüz (“azıksız ve binek hayvanı olmadan”) seni dilegüñe irüre
(484/9)
+sUz ekini örneklendirmek için verilen sözcüklerden biri de şorsuz’dur: ne kele-
ci idi şorsuz (s. 54). Özer’in “sözsüz” anlamını verdiği bu sözcük de bu anlamıy-
la herhangi bir yerde belgelenememiştir. Bu yapıyı önceki sözcükle birleştirerek
idişürsiz okumak gerekir:
ne keleci idişürsiz (540/6-7)
6. Sayfa 61’de addan ad türeten
+lIk eki için verilen sürüñmişlik ve yalñuzlıġıla
ibaresinde, yazmadaki biçim
sürüñmişlik okuyuşuna izin verse de dönüşlü-
lük/edilgenlik çatısı
geniz n’si ile kurulmuş olamayacağı için sözcüğü
bilig
, Bahar / 2009, sayı 49
236
sürükmişlik okumak gerekir. Zaten Tarama Sözlüğü’nde de sürükmiş “kovul-
muş, sürülmüş” verisi bulunuyor:
sürükmişlik ve yaluñuzlıġıla (499/5-6)
Yine aynı bölümde,
önegülik sözcüğünün bulunduğu cümlede, Özer’in ol ket
okuyup “uyarı” anlamı verdiği okuyuş düzeltilmelidir:
ol ket vérdüġü bulara
arturmazıdı illa önegülik ve inkār étmek (69). Yazmadaki biçim çok net olmasa
da bağlama uygun bir
ögüt okuyuşuna izin verecek durumdadır: ﻼﺘُآُو. Lam har-
finin üzeri müstensih tarafından çizilmiş olduğu için cümleyi
ögüt virdügi bulara
arturmazıdı (206/13) biçiminde okumak ve anlamak gerekir.
+lIk ekli adlar bölümünde yanlış anlaşılmış sözcüklerden biri de Özer’in ŧazlıķ
sözcüğünü örneklendirirken verdiği cümledeki
birincisine’dir: oġlanlarınuñ
birincisine ŧazlıķ andan ķaldı (71). Yazmada sık sık birincisine de okunabilecek
biçimde yazılmış olan bu ibare yazmadaki diğer kullanımlar da dikkate alınarak,
bağlam gereği
bir nicesine okunmalıdır:
oġlanlarınuñ bir nicesine ŧazlıķ andan ķaldı (61/3)
Yazmada, Adem peygamberin başının neden
taz “saçsız” olduğu açıklanmakta ve
Adem’in ilk oğlunun değil, bazı oğullarının saçsız olduğundan söz edilmektedir.
Addan ad türeten ekler bölümünü bitirmeden önce, bu bölümde bulunması ge-
rektiği halde rastlayamadığımız kimi türetim eklerinden de söz etmek gerekir.
balacık, dünlerek, ancadan, azırġu, baġırsaķ, baġırtlaķ, eren, ķızġu gibi addan
türemiş veya bu yönde güçlü kanıtlar bulunan pek çok sözcük ve bunlardaki
türetim ekleri incelemenin kapsamında yer almıyor. Yazmada, bu anlamda de-
ğerlendirilmesi gereken sözcük ve ekler şüphesiz ki bundan çok daha fazladır.
Bu tanıtma çerçevesinde bunlardan ancak ilk bakışta görülebilenler sıralanmıştır.
Eylemden Ad Türetimi Bölümü:
1. Sayfa 74’te,
eylemden ad türeten -(y)IcI için verilen ķılıcu okuyuşu sonraki
sözcüğün harekesiyle karıştırılma sonucu ortaya çıkmış olmalıdır:
tañrıya sücūd
ķılıcu yüzler. Yazmadaki ْﺮﻟْﺰُﻳ ﻲِﺠﻠِﻗ (617/9) yazılışı ķılıcı yüzler okuyuşu için
uygundur. Zaten
-(y)IcI ekinin -(y)IcU yan biçimi bulunmamaktadır.
Sayfa 79’da, aynı ek için verilen
doķıyıcıvan yapısının bulunduğu cümle, ben
doķıyıcıvan değil biz (“bez”) doķıyıcıvan (66/9) olmalıdır. Yazmada da ze değil
nun bulunmaktadır.
Aynı ek için, sayfa 82’de verilen
sorıcıdur örneğinin yazım açısından böyle
okunması mümkünse de bağlam açısından
süricidür “izleyicidir, takip edicidir”
okunması daha doğru görünüyor:
ol görklü işi süricidür (150/13)
Yılmaz-Demir , Yayın Değerlendirme / Review
237
Özer, sayfa 73’te
-(y)IcI ekinin bir -cI varyantı da olduğundan söz etmektedir.
Özer’i bu kanıya götüren, aslında müstensihin hareke kullanımındaki özensizlik-
tir. Yazmada, söz konusu ekin bütün yazılışları incelendiğinde, büyük çoğunluk-
la
-(y)IcI okunacak biçimde harekelendiği, çok az durumda da harekenin unutul-
duğu ve
-cI okunacak biçimde yazıldığı görülür. Kimi durumda da -(y)IcI yazıl-
dığı halde Özer
-cI okumuştur. Örneğin, Özer’in sayfa 79’daki çıġırcı okuyuşu
yazmada
çıġırıcı (694/10) okunacak biçimde harekelenmiştir. Yine Özer’in
dérgeci (s. 74), ķıġırcı (s. 75) okuyuşları yanında yazmada büyük çoğunlukla
dirgeyici (228/9), ķıġırıcı (38/15) biçimleri bulunur. Sayfa 75’teki yé-ci, yicidür
(aynı örnek iki türlü okunmuş) okuyuşu ise çok şüphelidir:
ādem gevdesi
keyyifdür dirlik ĥālinde yicidür. Yazmada cim noktasız yazılmıştır, ye’nin üs-
tünde de
sükun vardır. Bu yazılışa göre sözcüğü yı(y)cı “kokucu” (14/11) oku-
mak da mümkündür. Bu sorunlu sözcüğün okunmasına diğer nüshalar da yar-
dımcı olmuyor. “yiyici” anlamındaki sözcük ise yazmada bir kez geçer ve açıkça
yiyici yazılmıştır (481/1).
2. Sayfa 87’de eylemden ad yapan
-mAklIk eki için oñmamaķlıķ örneği veril-
miştir:
beni isrāǿilüñ durmaķlıġı ve oñmamaķlıġı. Yazım açıkça oñmaķlıķ oku-
nacak biçimdedir ve bölümde İsrāǿįl oğullarının hayatta kalabilme koşulları
anlatılmaktadır. Bu nedenle bölüm
benį İsrāǿįlüñ durmaķlıġı ve oñmaķlıġı
(549/12) biçiminde okunmalıdır.
3. Bu bölümde okuma yanlışları yanında çözümleme yanlışları da dikkati çek-
mektedir. Bunlardan ikisi
-UlU/-XlU ekini örneklendirmek için kullanılan bin-
ilü ve berk-ilü sözcükleridir (s. 91). bin-ilü sözcüğü bin- eyleminden -UlU ekiyle
yapılmış sayılırken, daha sonra “binek hayvanı” anlamındaki sözcük
bin-ü ola-
rak çözümlenmiştir (106).
berk-ilü “sağlam” örneği ise berk- “sağlam olmak” eyleminden getirilmiştir.
Ancak bilindiği gibi Türkçe
berk, eylem değil ad köküdür ve bundan yapılmış
olan eylem biçimi
berki-’dir.
4. Sayfa 100’de verilen
derge-k “toplantı” örneği dirñe-k olmalıdır (702/11).
Sözcük Eski Türkçe
tėr-in- eyleminden -ek ekiyle türemiştir; Özer’in verdiği
derge- kökü yanlıştır. Sözcük metinde dirnek ve dirñek biçimlerinde kullanıl-
maktadır. Bu da kelimenin bir geçiş sürecinde olduğunu göstermektedir.
5. Sayfa 93’te Özer,
-gXn eki ile çiz- eyleminden türemiş bir çizgin “kırışık”
adından söz etmektedir:
Ǿavratlar yaşaduķça zişt ve çizgin olur. Yazmadaki bi-
çim (ْﻦِآْﺮﭼ)
çirkin ( Ǿavratlar yaşaduķça zişt ve çirkin olur (50/13).
Dostları ilə paylaş: |