Kur’an’da müşkil bir mesele: Cehennem azabının ebediliği
41
KUR’AN’DA MÜŞKİL BİR MESELE:
CEHENNEM AZABININ EBEDİLİĞİ
Mustafa Altundağ
*
GİRİŞ
Âhirete iman, İslâm’ın temel esaslarından biri olup İslam fırkaları
arasında bu esasa iman konusunda herhangi bir ayrılık yoktur. Ancak âhiret
hayatının mahiyeti ve süresi gibi ayrıntıya dair bazı meselelerde zamanla
farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Tartışma konusu haline gelmiş hususlardan
birisi de cennet ve cehennem hayatının âkıbeti meselesidir. İslam âlimlerinin
kâhir çoğunluğu cennet ve cehennem hayatının sonsuza dek sürüp gideceği,
cehennemlik olmuş müminlerin cezalarını çektikten sonra cennete
girecekleri inancındadırlar. Mutezile ise tövbe etmeden ölmüş büyük günah
sahibi her insanın (fâsık) cehennemde ebedi kalacağı düşüncesini savunur.
Bu iki yaklaşımın yanı sıra İslâm tarihi boyunca marjinal bazı görüşler de
dillendirilmiştir. Cehm b. Safvân (ö. 128/745), zamanı gelip cennet ve
cehennemin varlığının sona ereceği, bunların sona ermesiyle birlikte içinde
bulunan varlıkların da yokluğa karışacağı ve nihayet varlık âleminin ezelde
olduğu hali alıp Cenâb-ı Hak’tan başka hiçbir şeyin kalmayacağı fikrini
ortaya atmıştır. Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf (ö. 235/849) ise cennet ve cehennemi
ebedi görmekle birlikte bu iki yurtta bulunan insanların hareketlerinin
zamanla son bulacağını, onların dâimî bir hareketsizlik halinde kalacaklarını
öne sürmüştür. Öte yandan Cebriye’nin Bıttîhiyye kolu, cennet ve cehennem
halkının yaşamlarının sürekli olduğu, ancak bu yaşamın tıpkı sirke ile
gıdalanan sirke kurdunun veya bal ile gıdalanan bal kurdunun yaşamı
tarzında devam edeceği kanaatini benimsemiştir.
1
Bu tür iddialar, diğer
*
Doç.Dr., Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi, İstanbul-Türkiye
1
Bk. Ebü’l-Hasen Ali b. İsmail el-Eş’arî, Makâlâtü’l-İslâmiyyîn va’htilâfi’l-musallîn
(nşr. Hellmut Ritter), Viesbaden 1382/1963, s. 474-475; Mâtürîdî’, Te’vîlâtü
Ehli’s-sünne (nşr. Fatıma Yusuf Haymî), Beyrut 2004/1425, I, 27, 45; İbn Kayyim
Mustafa Altundağ
42
İslâm âlimleri tarafından şiddetle reddedilmiş ve ikna edici delillerle
çürütülmüştür, bu yüzden de taraftar bulamamıştır.
Bu iddiaların yanında İslâm bilginleri arasında ebedilik konusunda
cennet ve cehennem arasında ayırıma giden ve cennet nimetlerinin ve
halkının ebedi olduğunu, fakat cehennemin veya azabının inkârcılar için dahi
zamanı gelip sona ereceğini söyleyenler de çıkmıştır. Meselâ İbn Kayyim el-
Cevziyye (ö. 751/1350), cehennemin buna bağlı olarak da cehennem
azabının sonlu olduğu görüşünü benimser ve bunu uzun uzadıya savunup
delillendirmeye çalışır. Cehennemin veya azabının ebedî olmadığı, uzun süre
devam etse de zamanı gelip sona ereceği yönündeki görüş son zamanlarda
azımsanamayacak miktarda taraftar bulmaya başlamıştır. Kâdiyânî Mevlana
Muhammed Ali, Musa Bigiyef, Muhammed Esed bunlara örnek
gösterilebilir. Ömer Rıza Doğrul’un Tanrı Buyruğu adlı meâlindeki görüşleri
de bu yönde olmakla birlikte, onun Mevlânâ Muhammed’den etkilenme
veya tercüme olduğu anlaşılmaktadır.
Eskilerde olduğu gibi son zamanlarda da onların bu görüşünü
değerlendiren çalışmalar yapılmıştır.
2
Bu makale de söz konusu görüşü
eleştirel bir tarzda ve Kur’an âyetleri ışığında tahlil etmeyi hedeflemiştir.
Ancak fazla tekrara düşmemek için, önceki çalışmalarda üzerinde fazla
durulmayan yönlere ağırlık verilecektir. Ayrıca cehennemi ebedî
görmeyenlerin Kur’an’a dayalı olmayan gerekçelerine yer verilmeyecek;
âhiret hayatının bütünüyle sona ereceği veya hayatın hareketsizlik halinde
süreceği gibi marjinal iddialara; konuyla doğrudan bağlantısı bulunmayan
cehennem azabının keyfiyeti (cismânî-rûhânî oluşu) gibi meselelere
girilmeyecektir.
Cehennem azabının ebedi olup olmadığının ortaya konması, insanın bu
dünyadaki iman ve ameline doğrudan etki edecektir. Dolayısıyla bu
konudaki çalışmaları, yararsız gayretler olarak görmemek gerekir
el-Cevziyye, Hâdi’l-ervâh ilâ bilâdi’l-efrâh, y.y. (el-Mektebetü’t-tevfîkıyye), ts.,
s. 337-343.
2
Son zamanlarda yapılan çalışmalara şunları örnek gösterebiliriz: Mustafa Sabri
Efendi, Yeni İslâm Müctehidlerinin Kıymet-i İlmiyesi ( İlâhî Adalet, nşr. Ömer H.
Özalp, İstanbul 1996 adlı eserin içinde); Ahmet Çelik, Cennet ve Cehennemin
Sonsuzluğu, Erzurum 2002.
Kur’an’da müşkil bir mesele: Cehennem azabının ebediliği
43
A. AHİRET AZABININ SONSUZLUĞUNA DELİL GÖSTERİLEN
NASLAR
Cehennem azabının, inkârcılar için çok uzun müddet devam etse de
nihayete ereceğini savunanların görüşlerini ve öne sürdükleri gerekçeleri ele
almadan önce, söz konusu azabın müddetini belirlemede yardımcı olacak
naslar üzerinde durmak uygun olacaktır. İslâmî naslarda, özellikle Kur’an’ın
birçok âyetinde, âhiret azabının süresi hakkında yeterli bilgi mevcuttur. Bu
başlık altında söz konusu naslardan delâleti zahir olanlara yer verilecektir.
1. Hulûd ve ebed kelimeleri
Cehennem azabının sonsuz olduğunu en açık şekilde ifade eden âyetlerin
başında, cehennemliklerin cehennemde “ebedî olarak kalıcı” ( hâlidîn …
ebeden) olduklarını beyan edenler gelir.
Hulûd ve ebed kelimelerinin tahlili ileride (B/2) yapılacağından burada
ayrıntıya girilmeyecektir. Şu kadarı belirtilmelidir ki, hulûd kelimesi otuzdan
fazla âyette cehennemliklerin cehennemde kalışlarını ifade için
kullanılmıştır. Kâfirlerin cehennemde kalışları üç âyette ise hulûd ve ebed
sözcükleri birlikte kullanılmak suretiyle belirtilmiştir (Nisâ 4/169; Ahzâb
33/64-65; Cin 72/23). Bu iki sözcüğün ebedilik bildirmediği yönündeki
iddiaya ileride değinilecektir.
2. Beka kelimesi
İnkârcıların cehennemde ebedi kalacaklarını ifade eden kelimelerden
birisi de “bir şeyin ilk hali üzere sabit olması” manasına gelen ve “sona
erme”nin zıddı olan bekâ kelimesinin ism-i tafdil haliyle “ebkâ” şeklindeki
kullanımıdır. Bu kelime Cenâb-ı Hak ve O’nun âhirette müminler için
hazırladığı nimetler hakkında kullanıldığı gibi
3
âhiret hayatı için ve özelde
de âhiret azabı için kullanılmıştır: “ Oysa âhiret daha hayırlı ve daha
bekâlıdır” (el-A’lâ 87/17). “ Elbette âhiretin azabı daha çetin ve daha
bekâlıdır” (Tâhâ 20/127). Âhiretin, âhiret nimetlerinin ve azabının
kalıcılığının âyetlerde “daha bekâlıdır” tarzında üstünlük bildiren kullanımla
ifade edilmesi, söz konusu varlıkların uzun süre devam etseler de sonlu
olacakları anlamına gelmeyeceği, âyetlerdeki söz geliminden açıkça
anlaşılmaktadır.
3
Bk. Tâhâ 20/73, 131; Kasas 28/60; eş-Şûrâ 42/36.
Dostları ilə paylaş: |