Allah yolunda cihad çEŞİtleri, HÜKÜmleri ve fazileti


savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah  muttakilerle



Yüklə 0,52 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/6
tarix19.10.2018
ölçüsü0,52 Mb.
#75122
1   2   3   4   5   6

savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah  muttakilerle 

beraberdir.” (Tevbe, 123) 

3- Müslüman yönetici, bütün Müslümanların savaşa çıkmalarını isterse cihad herkese 

farz olur. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 

“(Ey  müminler!)  Gerek  hafif,  gerek  ağır  olarak  savaşa  çıkın,  mallarınızla  ve 

canlarınızla  Allah  yolunda  cihad  edin.  Eğer  bilirseniz,  bu  sizin  için  daha  hayırlıdır.” 

(Tevbe, 41) 



“Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman 

yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya 

hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.” (Tevbe, 38) 

Allah Rasulü 



sallallahu  aleyhi  ve  sellem

  şöyle  buyurmuştur:  “Mekke’nin  fethinden  sonra 



hicret yoktur. Fakat cihad ve niyet vardır. (Allah yolunda) cihada çıkmaya çağrıldığınız vakit 

derhal çıkın.” (Buhârî) 

İbn Mes'ûd 



radıyallahu anh 

şöyle demiştir: Rasûlullah 



sallallahu aleyhi ve sellem

’e, “Hangi 

amel  daha  faziletlidir?”  diye  sordum.  “Vaktinde  kılınan  namazdır”  buyurdu.  “Sonra 

hangisidir?”  diye  sordum.  “Ana  babaya  iyiliktir”  dedi.  “Daha  sonra  hangisidir?”  diye 

sordum? “Allah yolunda cihaddır” buyurdu.” 

(Buhârî, Müslim) 

 

4-  Hocamız  allame  Muhammed  b.  Salih  el-Useymin 



rahimehullah 

güncel  meseleler 

ışığında  bu  durumlara  bir  dördüncüsünü  eklemiştir  ki  o  da  şudur:  Cihadda  bir  Müslümana, 

kendisinde bulunan bir uzmanlık/değer sebebiyle ihtiyaç duyulursa onun cihada çıkması farz 

olur.  

 

Cihad, güç/kuvvet yeterli olmayınca farz olmaz: 



Hocamız  allame  Muhammed  b.  Salih  el-Useymin 

rahimehullah 

bu  konuda  şöyle 

demiştir: 

“Cihad için bir şart daha vardır ki o da Müslümanların, savaşmaya imkân sağlayacak 

güçlerinin  olmasıdır.  Şayet  bu  güce  sahip  değillerse  savaşa  girişmeleri,  kendi  canlarını 

tehlikeye atmak olur. Bu sebepledir ki Allah Teâlâ, Müslümanlara Mekke’deyken savaşı farz 

kılmamıştır. Çünkü onlar, o dönemde savaşmakta aciz ve zayıftılar. Medine’ye hicret edip de 

İslam devletini kurdukları ve belli bir güce ulaştıkları zaman onlara savaş emredildi. O halde 

bu şart da cihad için zaruridir. Aksi takdirde -diğer farzlarda olduğu gibi- cihad yükümlülüğü 

de  müslümanlardan  düşer.  Çünkü  bütün  farzlarda  güç  yetirme  şartı  vardır.  Zira  Allah  Teâlâ 

şöyle  buyurmuştur:  “Gücünüz  yettiği  kadar  gücünüz  yettiği  kadar  Allah’a  karşı 

gelmekten sakının.” (Tegabun, 16) “Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını 

yüklemez.” (Bakara, 286) 

 

Cihadın şart olması için halifenin olması gerekli değildir: 

Allame Muhammed b. Salih el-Useymin 

rahimehullah bu konuda da 

şöyle demektedir: 

“Cihad  için  dünya  üzerindeki  bütün  Müslümanların  ortak  bir  devlet  başkanının 

(halifenin)  olması  şart  değildir.  Çünkü  bu  manadaki  devlet  başkanlığı  çok  uzun  bir  süreden 

beri yoktur. Ayrıca Peygamber 

sallallahu aleyhi ve sellem

 şöyle buyurmuştur: “Başınıza Habeşli 



bir köle dahi idareci olsa dinleyip itaat edin.” Dolayısıyla herhangi bir bölgeye idareci olan 

kişi,  genel  devlet  başkanı  sayılır;  sözü  geçerli  olur  ve  emrine  itaat  edilir.  Müminlerin  emîri 

Osman b. Affan radıyallahu anh’ın döneminden başlayarak İslam ümmeti dağılmaya başladı. 

Zira  Hicaz’da  İbnu’z-Zubeyr,  Şam’da  İbn  Mervan  ve  Irak’ta  da  el-Muhtar  b.  Ubeyd 

yönetimdeydi.  Ümmet  dağılmış  bir  haldeydi.  Ayrıca  İslam  âlimleri  öteden  beri  kendi 

bölgelerinde idareyi elinde bulunduranları -genel hilafet düzeyinde olmasalar bile- dost bilmiş 

ve  onlara  itaat  etmişlerdir.  Böylece  son  dönemlerde  ortaya  çıkan  ve  “Müslümanların  devlet 

başkanları  yoktur;  o  halde  hiç  kimseye  biat  edilmez”  diyenlerin  yanlış  yolda  olduklarını 

anlamış  oluyoruz.  Allah'tan  afiyet  dileriz.  Bilemiyorum  acaba  bunlar,  insanların  yöneticisi 



olmasın da kaos çıksın mı istiyorlar?! Yoksa “Herkes kendi nefsinin idarecisidir” denmesini 

mi istiyorlar?! Bu gibiler, biatsiz olarak ölürlerse cahiliye ölümü üzere ölmüş olurlar. Çünkü 

öteden  beri  Müslümanların  uygulaması  şudur:  Bir  bölgeye  bir  kimse  hâkim  olur  da  orada 

onun  sözü  geçerse  o  kişi  oranın  idarecisi  olur.  Nitekim  âlimler  de  bunu  ifade  etmişlerdir. 

Mesela Subulu’s-Selam kitabının yazarı şöyle der: “Bugün bunun gerçekleştirilmesi mümkün 

değildir. Ayrıca insanlar bu şekilde devlet başkanına karşı direnirlerse bu, İslam aleyhine çok 

büyük bir zarar olur. Çünkü düşman, kendisine karşı koyacak kimse olmadığını görünce savaş 

açıp Müslümanların üstüne yürüyecektir.” 



** Farz-ı kifayenin anlamı ile ilgili bir not: 

Farz-ı  kifaye,  Müslümanların  bir  kısmının  yapmasıyla  diğerlerinden  yükümlülüğün 

düşmesidir. Yani farz-ı kifaye, şeriat sahibinin, mükellef Müslümanların her birinden değil de 

tamamından  yapmalarını  istediği  farzdır.  Dolayısıyla  da  yeterli  sayıda  kimse  onu  yerine 

getirirse geri kalanlardan sorumluluk kalkar. Aksi takdirde hepsi günahkâr olur. 

Bunun bir örneği şudur: Kâfirleri İslam’a davet etmek ve onlara hak dini tebliğ etmek 

için Allah  yolunda cihad etmek,  farz-ı kifayedir.  Bunu  yeterli sayıda kimse  yaptığı takdirde 

diğerlerinden sorumluluk kalkar. 



Ancak dikkat çektiğimiz önemli nokta şudur: 

Şöyle  ki,  farz-ı  kifaye  olan  bu  cihad  yükümlülüğünün  ümmetten  düşmesi  için  bir 

grubun, bu görevi tam manasıyla ve yeterli derecede yerine getirmesi şarttır. Aksi takdirde bu 

cihad yükümlülüğünün ümmetin tamamından düşürülmesi caiz olmaz. 

Şayet  bir  grup,  bu  cihadı  yeteri  kadarıyla  yerine  getiremiyorsa,  içlerinden  bu  görevi 

onların adına yerine getirecek yeterli kimseleri çıkarmak bütün ümmete farz olur. Eğer bütün 

ümmetin  bu  işi  yerine  getirmesi  gerekecek  olursa  hepsinin  bu  işi  yapması  farz  olur.  Aksi 

takdirde hepsi günaha girmiş olur. Böyle bir durumda cihad, farz-ı kifaye olmaktan çıkar ve 

ümmetin tamamına farz-ı ayn olur. 

Aynı  şekilde  bir  grup,  İslam  yurdunun  bir  bölgesinde  bu  farzı  -velev  ki  yeterli 

derecede olsa bile-  yerine getirse, ancak diğer bölgelerde hâlâ küfür sancağı yükseliyorsa bu 

durumda  o  bölgeye  yakın  olanlara  -güçleri  yettiği  sürece-  muharip  kafirlerle,  onlara  galip 

gelinceye kadar cihad etmeleri farz olur. Şayet onlara galip gelmeye güçleri yetmezse onlara 

yakın Müslümanların onlarla birlikte savaşa çıkmaları farz olur. Farz-ı kifaye yerine gelinceye 

kadar bu böyle sürüp gider. 

İbn  Âbidin,  Haşiye’sinde  şöyle  der:  “Burada  mesela  Anadolu  halkının  yerine 

getirmesiyle Hint halkından bu farziyetin düşeceği zannedilmesin! Aksine farz-ı kifaye yerine 

gelinceye kadar düşmana en yakın olanlardan başlayarak sırayla herkese cihad farz olur. Şayet 

farz-ı  kifaye  bütün  insanların/Müslümanların  bu  görevi  yerine  getirmesiyle  sağlanacaksa  bu 

durumda cihad, namaz ve oruç gibi farz-ı ayn hale gelir. Cenazenin kefen ve defin işlemleri 

de böyledir (sırayla en yakındakilere farzdır).” (Kitabu’l-Cihad, 4/123) 

 

Ey samimi Müslüman kardeşim!  

Bugün cihad konusunda İslam ümmetinin durumunu, İslam’a ve Müslümanlara savaş 

açan  kâfirlere  karşı  yapılan  cihadı  -İslam  devletinin  bulunmayışını  da  hesaba  katarak- 

incelediğimizde  şunu  görüyoruz:  Kâfirlerin  topraklarımıza,  ırzlarımıza,  mukaddesatımıza  ve 

mallarımıza saldırılarına karşı cihad  yapan mücahid toplulukların bir kısmı, düşmanlarımıza 

galip  gelmek  için  yeterli  gelememektedir.  Aksine  imanımızın  zayıflığı  ve  bölük  pörçük 

olmamız  sebebiyle  -ki  İslam  ümmetinin  zayıflığı  da  bundan  kaynaklanmaktadır- 

düşmanlarımız daima galip gelmektedir. O halde bugün cihad, farz-ı kifaye değildir. Aksine 

ümmetin fertleri içerisinde -en zayıf imanlısına kadar- cihada gücü yeten herkese imkânı ve 

gücü oranında farz-ı ayndır.  

 

Farz-ı Kifaye olması, Cihadın önemini azaltır mı? 



Yüklə 0,52 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə