Eski Kimyada Kibrît-i Ahmer Teriminin Klasik Türk Şiirine Yansımaları
771
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
Burada “çeĢm-i cihân-bîn” ile kastedilen bütün bir kâinatı yoktan var eden ve ondaki her
durumu sınırsız bir biçimde bilme ve görmeye muktedir olan Cenab-ı Hak olsa gerek. Allah‟ın yer
yüzündeki halifesi ve kâinatın göz bebeği olan insan ise kul olma bilinciyle Cenab-ı Hakk‟ın
dergâhındaki bir toz zerresi ile bütün âlemleri gözleyen o ilahi göze sürme olabilme vasfını haiz bir
varlık, yani eĢref-i mahlukattır. Kibrît-i ahmerin dönüĢtürücü rolü Hakk‟ın dergâhının tozu iledir.
“Gubâr-ı dergeh” esasen kulluk bilincini temsil etmektedir ve cihanı gözleyen göze sürme
olabilmek ancak bu bilinç sayesinde mümkün olacaktır.
Tevbe:
Neccârzâde Rıza,
Rûy-ı zerd-âlûde-i eĢk-i nedâmet dem-be-dem
Gâh hâk-i zer gehî kibrît-i ahmer eyledüm
(Özdemir 1999, 343)
beytiyle piĢmanlıktan dolayı dökülen gözyaĢlarının bazen kibrît-i ahmer, bazen de altın toprak
haline geldiğini söyler.
Tövbe insanın günahlarını giderir. Bu yönüyle beyitte, piĢmanlık gözyaĢlarının kibrît-i
ahmer gibi etkili bir Ģekilde günahları gidereceği düĢünülmüĢtür. Buna ilaveten, tasavvufta hâk,
alçakgönüllülüğü ifade eder. Ġkinci mısrada geçen “hâk-i zer” ifadesi ile alçakgönüllülüğe ve
olgunlaĢmaya iĢaret edilir.
ġair, piĢmanlık duyarak bağıĢlanmayı dileme ve günahlardan arınma gibi dinî
düĢünceleri, eski kimya dili ile anlatır. Beyitte ihsas edilen arınma ifadesi, daha sonra kimya bilimi
için önemli bir kavram olacaktır (Crosland 2000, 9).
Külâh-ı Mevlevî:
Mevlevî Ģairi Sâkıb Mustafa Dede, Mevlevî külahını vasfettiği kasidesinde kibrît-i ahmeri
farklı bir imaja dönüĢtürür:
Bî-nevâsın eylemez ser-geĢte-i tîh-i ümîd
Mû-be-mû kibrît-i ahmerdür külâh-ı mevlevî
(Arı 2003, 122)
ġaire göre Mevlevî sikkesi, çaresiz kalan kimseyi ümit çölünde baĢı dönmüĢ, ĢaĢkın bir
halde bırakmaz. Çünkü sözü edilen sikkenin her bir teli/kılı çaresiz kimsenin imdadına yetiĢen
kibrît-i ahmerdir. Beyitte Ģairin olağanüstü vasıflar yüklediği Mevlevî külahı sembolü ile Mevlevî
yolunun üstünlüğü de anlatılmaktadır.
2. Cemiyet ve İnsan
Sevgili:
Klasik Türk Ģiir dilinin oluĢmasında önemli bir yeri olan Ahmed-i Dâ„î, bir gazelinde
kibrît-i ahmer terimini kullanır:
Ayağuñ basduğı toprak meger kibrît-i ahmerdür
Verür hâsiyyet-i gûher dokınsa seng-i hârâya
(Ömer bin Mezîd 1995, 39)
Beyitte sevgilinin ayağı ve ayağını bastığı toprak kibrît-i ahmere benzetilmiĢtir.
Sevgilinin ayağı sert bir taĢa dokunsa ona cevher özelliği kazandırır.
772
Mehmet Korkut ÇEÇEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
Gözyaşı:
Kibrît-i ahmerin gözyaĢı ile ilgili beyitlerde kullanıldığı olur. ġiirlerinde genellikle
tasavvufi düĢünceyi dile getiren Kütahyalı Rahimî,
Zer-i hâlis gibi günden güne zerd olmada çihren
Rahîmî kanlu yaĢun var ise kibrit-i ahmerdür
(Mermer 2004, 156)
(
Yüzün saf altın gibi günden güne sararmakta; Ey Rahimî, kanlı gözyaşın olsa olsa
kibrît-i ahmerdir.) beytinde, üzüntüden dolayı kanlı yaĢlar döktüğünü ve bu kanlı yaĢlar sebebiyle
yüzünün sarardığını anlatırken sararmıĢ yüzü saf altına benzetir. Kibrît-i ahmer gibi dönüĢtürücü
özellik taĢıyan kanlı gözyaĢı, yüzü sanki saf altına çevirmiĢtir. Beyitte, olgunlaĢmak için riyazete
giren, çile çeken ve nefsini terbiye yolunda mücadele veren sâlikin bütün gayretlerinin değerli
olduğuna iĢaret edilir. Çünkü o, sonunda olgunluğa eriĢerek mükemmelleĢecektir.
Beyitte geçen “kanlı yaĢ” tamlamasındaki kan ile “kibrît-i ahmer” tamlamasındaki ahmer
(kırmızı) sözcükleri arasında kırmızılık yönünden münasebet kurulmuĢ. Ayrıca, kibrît-i ahmer
vasıtası ile altın elde etme düĢüncesinden hareketle, kırmızı ve sarı rengi çağrıĢtıran unsurları bir
arada buluyoruz.
Tatlı Söz:
Mâye-i ma‟cûn-ı güftâr-ı dehânuñdur Ģehâ
Hokka-i pîrûze-i kibrît-i ahmerden garaz
(Özdemir 1999, 458)
(Kibrît-i ahmerin firuze hokkasından kastım ey şâh, senin ağzından dökülen tatlı sözlerin
mayası olmasıdır.) Neccârzâde Rıza, bu beytiyle, sevgilinin tatlı sözünü kibrît-i ahmere teĢbih eder.
Sevgilinin ağzından dökülen sözler âĢık için çok etkileyici ve önemlidir; âĢık olanı halden hale
koyar. Söz, etkileyicilik yönüyle kibrît-i ahmere teĢbih edilmiĢtir.
Şairlik:
XVI. yüzyılın Ģairler sultanı kabul edilen Bakî, bir beytinde kendi Ģiirinin saf altın kadar
güzel ve kıymetli olduğunu ve bunu kibrît-i ahmer etkisine sahip kaleminin ortaya çıkardığını dile
getirir:
Zer-i hâlis gibi rengîn olup gitmekde eĢ„âruñ
Elüñde hâme ey Bâkî meger kibrît-i ahmerdür
(Bakî 1994, 131)
Onun Ģairlik kalemi, kibrît-i ahmer gibi dönüĢtürücü ve mükemmelleĢtirici özelliğe
sahiptir. Bu yüzden Bakî‟nin kibrît-i ahmer özelliği taĢıyan kalemi, Ģiirini mükemmel, etkileyici ve
ölümsüz hale getirir. Güzel bir fahriye örneği olan söz konusu beyitte Ģair, çağrıĢım unsuru olan
sözcükleri ustalıkla seçmiĢtir.
Esasen kimyacının amacı değersiz metalleri altına dönüĢtürmekten ziyade filozof/felsefe
taĢını ve ölümsüzlük ilacını aramaktadır. Sözü altına çevirerek ebedî insan kimliğine kavuĢmayı
isteyen Bakî, aynı zamanda mükemmel ve özgür bir Ģair olduğunu dile getirir. Nitekim, sıradan
madenler cahil (sürekli karmaĢa yaĢayan) ruhlarla bir tutulur, oysa altın tamamıyla özgür bir ruha
özdeĢ sayılır (Eliade 2002b, 100).