54
2.3.6.Geçiş Aralıkları
Renk örnekleri arasındaki farkları belirlemenin bir yolu da geçiş aralıklarıdır.
Bir geçiş aralığı, görsel algılamalar arasındaki bir kademeli değişmedir. Bir kişinin
eşik değeri, tek bir geçiş aralığı oluşturur ki bu da iki yakın renk arasında artık başka
renk kullanılmayacak şekilde belirlenen noktadır. Tekli geçiş aralığı kişiye özeldir.
Tekli geçiş aralıkları, kişinin eşik değerinin tanımlanmasında önemlidir (Holtzschue,
2009:32).
2.3.7. Uyarlama
Var olan ışık miktarına gözün istem dışı tepkisine “uyarlama” denir. Hem
çubuklar hem de koniler daima çalışma halindedirler ve var olan ışığa seçici tepki
verirler. Burada neredeyse biri gündüz diğeri gece için iki bağımsız sistem varmış
gibidir. Mevcut ışık miktarının artması ya da azalmasıyla retina, çubuk ve koni
hâkimiyeti arasında hızlı bir şekilde ileri geri hareket eder(uyarlanır). Fazla miktarda
ışık varsa görüşte koniler baskındır. Koniler baskın olduğunda, küçük baskılarda
olduğu gibi daha renkli ve ince ayrıntılarla dolu olarak görünen nesneler daha
belirgindir. Nesneler daha renkli ve daha yüksek ışık seviyelerinde görülürler. Loş
ışıkta ise, çubuklar görüşe hâkimdir. Ortam görüşünde (çevredekiler ve az
odaklanılan şeylerde) çubuklar sorumludur. Çubuklar, baskınken ince ayrıntıların
görülmesi daha zordur ve renkler mat görünürler. Düşük ışıktaki kavrama gri
gölgeler şeklindedir. Örneğin; gündüz, renkli bir bahçe akşamüstüne doğru görünen
renklerini yitirmeye başlar. Fakat koyu dallar ve yapraklar ile aydınlık çiçeklerin
farklı ama bir o kadar da hoş bir görüntüsü ortaya çıkar. Uyarlama, gözün ilk
tepkisidir. Gün ışığı, yapay ışık, florasan veya akkor lamba veya her türlü ışık için
“koniler renk için, çubuklar gri tonlar içindir” önermesi geçerlidir. Şu eski alaycı söz
burada gerçek anlamını bulur (Holtzschue, 2009:36,37):
“ Karanlıkta tüm kediler gridir.”
55
2.4. PLASTĐK ÖĞE OLARAK RENK
Renkler, ışık renkleri ve boya renkleri olarak ikiye ayrılır. Araştırmanın
buraya kadar olan kısmında rengin ışık olarak oluşumu, özellikleri, algılanışı
üzerinde duruldu.
Boya renkler ise prizma renklerinden daha az ışıklıdır. Renklerin kendine
göre özel bir aydınlığı vardır. Boya renkler birbirleriyle karıştırılınca koyu gri
meydana gelir. Kimyasal dediğimiz boya renkler birbirleriyle belli miktarlarda
karıştırıldıkları zaman meydana gelen yeni rengin etkisi eskisinden daha zayıftır.
Mesel, mavi ve sarı boya renkler karıştırılırsa meydana gelen yeşil renk boya koyu
ve saydam değildir, griye dönüktür. Hâlbuki bunların ışık renkleri toplanırsa beyaz
ışık meydana gelir. Güneşin renkli ışınlarını birbiriyle optik araçlarla kaynaştırılırsa
yeni ışık rengin kuvveti artar ve yükselir. Sonuç olarak, boya renkler birbirleriyle
karışımları halinde, renk ışınlarının birbirleriyle karışımlarından doğan renkler kadar
parlak ve canlı tesiri vermezler. Sarı, mavi ve kırmızı renkler belli miktarlarda
birleştirilirse fizik (ışık) bakımından beyaz renk oluşurken, plastik değer olarak
(boya) siyah meydana gelir (Çağlarca, 1998:8).
Renk, sanatta, günümüzden 16.000 yıl öncesi mağara resimlerinden bu yana
hep kullanılmıştır. Günümüzde hazır olarak satın alınabilen boyaları, 15. yy.a kadar
sanatçılar kendileri hazırlardı. Toprak, bitki kökleri ve çeşitli mineralleri iyice
öğütürler, yumurta sarısı ile karıştırıp kıvamlı bir sıvı haline getirir ve bu karışımı
boya olarak kullanırlardı. Yağlı boyayı ilk kullanan ise Hollandalı sanatçı Jan Van
Eyck olmuştur (Abacı, 2007:60). Daha sonraki dönemlerde ise teknolojinin de
gelişmesiyle farklı özelliklere sahip çok sayıda boya çeşitleri üretilmiştir.
2.4.1. Renklerin Sınıflandırılması
2.4.1.1.Akromatik Renkler
Yüzeyler renklilik özelliği göstermeden, yalnızca koyu-açık, farklı
koyuluklarda gri türlerini gösterirlerse bu görünümler renkli özelliği taşımayan
56
“akromatik” renklerdir (Temizsoylu, 1987: 12). Bunlar, beyazdan başlayarak siyaha
kadar giden farklı gri türleridir. Bunlara ‘nötr renkler’ de denmektedir.(Şekil 24)
Şekil 24. Akromatik Renk Değerleri
2.4.1.2. Kromatik Renkler
Đkinci tür renklerse, kromatik renklerdir. Bunlar üç halde bulunurlar:
1.Ana renkler
2.Ara renkler
3.Grileşmiş renkler
2.4.1.2.1.Ana Renkler
Şekil 25. Ana Renkler
Ana renkler üç tanedir. Bunlar sarı, kırmızı ve mavidir. Bunlar en temel renk
özleridir. Bu renkleri diğer renklerden ayıran özellik başka renklerin karışması ile
elde edilemeyişleridir. Bütün diğer renkler, ana renkler olan kırmızı, mavi ve sarının
birleşiminden oluşur (Çağlarca, 1998: 7). (Şekil 25)
57
2.4.1.2.2. Ara Renkler
Ara renkler ise, ana renklerin ikili karışımlarıyla oluşan renklerdir. Bunlar ise
yeşil, mor ve turuncudur. Yeşil, sarı ve mavinin; mor, kırmızı ve mavinin; turuncu,
sarı ve kırmızının karıştırılması ile elde edilir (Abacı, 2007:61) (Şekil 26)
Şekil 26. Ara renkler
Genellikle isimlendirilemeyen renkler de vardır ve bunlara üçüncü tür
renkler denmektedir. Ancak, renksel isimler dışında, çoğu nesnel benzetilmeye
dayanan ya da duygusal anlamlı türetilmiş özel isimler taşırlar. Bunlar renk
çemberinde ana renkler ile ara renkler arasında yer alırlar (Holtzschue, 2009:57).
2.4.1.2.3.Grileşmiş Renkler ve Kahverengi
Renkler ailesinin en büyük ve sınırsız sınıfıdır. Renklilikleri azaltılmış
renklerdir. Đki ara renk veya bir ana renk ile onun tamamlayıcısı(zıt) olan rengin
karıştırılmasıyla ya da ana renkler ve karışım renklerine siyah ve beyazın
katılmasıyla grileşmiş renkler elde edilir (Abacı, 2007:62). (Şekil 27)
Bu renkler, mümkün olan bütün renk tonlarının derecelerini içerirler. Fakat
karışımda tek bir renk özü baskın değildir. Tamamlayıcı eklenerek bir miktar
soluklaştırılmış renk grileşmiş bir renk değil mat bir renktir. Mesela, içine bir miktar
yeşil eklenerek soluklaştırılmış bir kırmızı halen kırmızıdır.
Dostları ilə paylaş: |