258
Irak’ta meydana gelen Türkiye karşıtı eylemlerin arkasında ABD’nin olduğu
savunulmuştur.
Basının üzerinde durduğu diğer bir konu ise barış eylemleri olmuştur. Dünyada ve
Türkiye’de savaş karşıtı eylemler, gösteriler, açıklamalar ön plana çıkarılarak
sunulmuştur. Bu savaşta özellikle sivillerin, masum insanların, çocukların öleceği
üzerinde durulmuş ve Türkiye’nin bu savaşa girmemesi, tezkereyi kabul etmemesi
gereği vurgulanmıştır. Greenpeace, sivil toplum kuruluşları, çeşitli dünya
ülkelerinde düzenlenen savaş karşıtı eylemlere yer verilerek barış eylemleri
desteklenmiştir. Bu arada savaşın çıkmaması için Irak’a giden canlı kalkanlara
olumlu bir yaklaşım sergilenmiştir.
Sol basında ulusal çıkar öğelerinin haberlerde yer alış biçimleri Türkiye’nin
bölünme tehlikesi/güvenlik endişesi, hükümetin krizi yönetme beceriksizliği ve
savaş karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Türkiye’nin bölünme tehlikesi daha çok Kuzey
Irak üzerinden kurulmuştur. Haberlerde Kuzey Irak ele alınırken, Kuzey Irak’ın
olası bir savaşta hem önem kazanacağı hem de çatışmaların büyüdüğü bir alana
dönüşeceği ifade edilmiştir. Tezkerenin mecliste kabul edilmemesi üzerine,
Türkiye’nin Kuzey Irakla ilgili endişeleri resmi ağızdan verilmeye başlanmıştır.
Özellikle ABD yönetiminin meclisin kararının ardından Türkiye’yi Irak’ın
geleceğinde söz sahibi olmasında dışlaması ve Kürt grupların taleplerine daha güçlü
desteklenme olasılığı üzerinde durulmuştur. Amerika’dan Türkiye’ye Kuzey Irak’a
girmemesi yönünde uyarıların geldiği, bu yüzden Ankara’nın Kuzey Irak
259
konusunda sıkıntıya girdiği belirtilmekte ve bu durumun Kürt grupları
cesaretlendirdiğinin altı çizilmektedir.
kinci konu olarak hükümete yönelik eleştiriler söz konusu olmuştur. Hükümetin
kararsız, beceriksiz, deneyimsiz olduğu tezkere konusunda uluslararası meşruiyete
bakmadan Amerika’ya Türkiye’nin kapılarını açtığı ve Türkiye’nin işgal altına
girdiği üzerinde durulmuştur. Tezkerenin TBMM’de kabul edilmesi durumunda
Türkiye’nin limanlarını, hava alanlarını, demiryollarını hava sahası ve topraklarını
ABD askerlerinin kullanımına açacağını, bu denli bir askeri gücü kendi
topraklarında, kendi rızasıyla kabul eden Türkiye’nin işgal edilmiş olacağı öne
sürülmüştür.
Haberlerde öne çıkan ulusal çıkar gereklerinden biri de savaş karşıtlığı olmuştur.
Savaş karşıtlığı barış eylemleri aracılığıyla gündeme getirilmiştir. Özellikle sivil
toplum kuruluşları (STK)’nın, Greenpeace’in, çeşitli meslek gruplarının,
sanatçıların, çeşitli toplum kesimlerinin savaş karşıtı eylemleri ve açıklamalarına
yer verilmiştir. Dünyada savaş karşıtı yapılan toplantılar, eylemler ve açıklamalara
da haberlerde yer verilmekte, savaşlarda askerlerden çok masum insanların özellikle
çocukların öldüğü vurgulanmaktadır.
Tezkerenin mecliste oylanmasından sonraki gün Cumhuriyet gazetesi “Barış
Kazandı” manşetini kullanarak savaş karşıtı tutumunu ve alınan karardan
memnuniyetini ortaya koymuştur. TBMM’nin savaş tezkeresini kabul etmediği
oturum, tarihi oturum olarak nitelendirilmiş, yaşanan olayın siyasal çıkarlar ve
260
iktidar kavgaları açısından değil de, insanlık ve halk adına tartıldığında verilen
kararın Türkiye’ye onur kazandırdığı, Türkiye’nin barışı yeğlemek ve savaşı
reddetmekle var oluşunun bilincini kanıtladığı belirtilmiş ve Atatürk’ün “yurtta
sulh, cihanda sulh!” dediğine vurgu yapılarak meclisin aldığı kararın ne kadar
yerinde olduğu, bu yolda karar vermesini bilen meclisin tarihine olumlu ve onurlu
bir sayfa eklediği savunulmuştur.
Liberal basında köşe yazarlarının Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tanımlama ve
betimlemeleri gazetelerin yayın politikalarına uygun olmakla beraber tezkere
aleyhine yazılan yazılara da rastlanılmaktadır. Köşe yazarları tarafından ekonomik
çıkarlar, Kuzey Irak’ta Türkmenlerin hamisi olmak, bölgesel güç olma isteği, güçlü
müttefiki kaybetme korkusu ve ileride kurulacak bir Kürt devletinin Türkiye’yi
bölme tehlikesi ön plan çıkarılan ulusal çıkarlar olmuştur. Türkiye’nin bu süreçte
ekonomik çıkarları ele alınırken tezkereyle olası harekât sonucunda ekonomik,
siyasi ve askeri yönlerin önceden bir şekilde mutabakata bağlanmasının Türkiye’nin
olası kayıplarını en aza indirebileceği öne sürülmektedir. Tezkerenin meclisten
geçmemesi durumunda 2001 yılında yaşanan ekonomik krizden daha büyük bir
krizle karşılaşılacağı ifade edilmektedir. Türkiye’nin tek başına kalacağı,
Avrupa’nın ve diğer barış taraftarı ülkelerin Türkiye’ye sahip çıkmayacakları ileri
sürülmektedir.
Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’nda güçsüz olmasından dolayı o dönemde çizilen
sınırlara müdahale edemediği ancak şimdi Türkiye’nin güçlü olduğu ve sınırlarının
tekrar çizileceği Türkiye’nin bunun dışında kalmaması için ABD ile hareket etmesi
261
gerektiği öne sürülmüştür. Bu sürecin dışında kalınması durumunda bölgesel güç
olma şansının kaybedileceği savunulmuştur.
Tezkerenin mecliste ret edilmesi üzerine hükümete yönelik eleştiriler söz konusu
olmakta ve hükümet, ulusal çıkarlar aleyhine gelişmelerin yaşanması durumunda
Türkiye’yi eli kolu bağlı bırakmakla eleştirilmektedir. ABD’den mali yardımın
gelmeyeceği, faizlerin, dövizin yükseleceği, borsanın düşeceği, Türkiye’nin savaşın
bütün olumsuzluklarını herhangi bir kazanımı olmaksızın yaşayacağı ileri
sürülmektedir. Türkiye’nin alınan kararla dünyadaki en büyük siyasi, askeri ve
ekonomik müttefiki olan ABD’yi kaybetme tehlikesi yaşadığı varsayılmakta,
bununla birlikte Türkiye’nin tek kazanımının dünyada prestiji, saygınlığı artan bir
ülke olduğu ifade edilmektedir.
Köşe yazarları Türkiye’nin ulusal çıkarlarının güvenlik boyutunu ele alırken
üzerinde durdukları en önemli bölge Kuzey Irak bölgesi olmuştur. Köşe
yazarlarının tezkerenin meclisten geçmesi yönünde en çok başvurdukları
nedenlerden biri Kuzey Irak Kürtlerinin ABD ile hareket ediyor olmaları ve ileride
bir Kürt devleti kurma olasılıkları olmuştur. Türkiye’nin ulusal çıkarlarının Kuzey
Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmaması olduğunun altı çizilmektedir. Bölgede en
çok Kürt nüfusa sahip ülke olan Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti
kurulması durumunda gelecekte Türkiye’deki Kürtler için bir cazibe merkezi
olmasından ve bunun Türkiye’nin bölünmesine neden olabileceği endişesi liberal
basına hâkim olan kanaat olmuştur. Bundan dolayı Türk askerinin mutlaka Kuzey
Irak’ta bulunması ve bölgeyi Türkiye’nin çıkarlarına ters düşecek gelişmeleri
Dostları ilə paylaş: |