Microsoft Word s g. temmuz doc



Yüklə 1,27 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə82/89
tarix08.09.2018
ölçüsü1,27 Mb.
#67448
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   89

 
247 
doğudaki  ekonomik  çıkarlarını  ve  prestijini  de  kaybedeceği  vurgulanmıştır. 
Türkiye’nin  güvenlik  çıkarları  açısından  Saddam  Hüseyin  potansiyel  bir  tehlike 
olarak  görülmekle  beraber  Türkiye’nin  savaşa  girmesine  karşı  çıkılmıştır. 
Saddam’ın  tasfiye  edilmesinin  orta  doğudaki  tüm  ülkelerin  menfaatine  olduğu, 
ş
imdi  durdurulamazsa  daha  sonra  durdurulmasının  çok  daha  pahalıya  mal  olacağı 
ifade edilmektedir. Bu süreçte Türkiye’nin ulusal çıkarları olarak savaşa girmemesi, 
orta doğunun istikrarlı bir yapısı için çalışması gerektiği, bölgede oynanmak istenen 
oyunlara engel olması gerektiği ön plana çıkarılmıştır.  
 
Türkiye’nin  çıkarları  açısından  ikinci  görüş  ise  yaşanan  krizin  Türkiye’nin  önüne 
bir fırsat olarak çıktığı, Türkiye’nin buradan en kârlı çıkacak ülkelerden biri olduğu 
ve  gerekirse  Türkiye’nin  fiilen  savaşa  katılması  gerektiğini  savunan  görüştür. 
Türkiye’nin  bu  savaşla  Türk  dünyasının  lideri  olacağı  ileri  sürülmüştür.  Ayrıca 
Türkiye’nin  BM  üyesi  olması  hasebiyle  üstlendiği  vecibelerin  sorumluluğunu 
yerine  getirmesi  gerektiği,  devlet  ciddiyetinin  bunu  gerektirdiği  vurgulanmıştır. 
Basın,  savaşa  yaklaşıldıkça  askeri  analizleri  arttırmış  ve  iyi  taraf  olarak 
nitelendirdiği ABD ve müttefiklerinin Irak’a karşı olan askeri üstünlüğünü açık bir 
ş
ekilde vurgulamıştır. 
 
Bosna  Savaşı’nda  Hürriyet  ve  Sabah  gazeteleri,  Bosna  Hersek  konusunda 
Türkiye’nin  Bosna  Müslümanlarıyla  ilgili  çabalarına  ve  Türkiye’nin  buradaki 
çıkarlarına  yer  vermiş,  Bosna  konusunda  yapılan  ulusal  ve  uluslararası  girişimleri 
desteklemiştir. Basında Türkiye’nin çıkarlarına çok az yer  verilmiştir. Türkiye’nin 
çıkarlarının  ele  alındığı  yazılar  “Balkanlarda  Yeni  Türkiye”,  “Büyük  düşünmek”, 


 
248 
“Bölgesel  süper  güç  olma”  başlıklarıyla  sunulmuştur.  Yazarlar  Türkiye’nin 
ekonomik,  siyasi  ve  askeri  güç  olarak  bölgenin  en  güçlü  ülkesi  olduğunu, 
Türkiye’nin  “üçayaklı  bu  gücü”nü  sonuna  kadar  kullanması  gerektiğini 
vurgulamışlardır.  Türkiye’nin  ulusal  çıkarları  bu  dönemde  daha  çok  “prestij” 
üzerine kurulmuştur.  
 
Kosova Savaşı’nda Hürriyet ve Sabah gazetelerinde Kosova Savaşı incelenen süre 
zarfında  tarihsel  çatışmalarla  kıyaslanmamıştır.  Basın,  Türkiye’nin  ulusal  çıkarları 
açısından  Kosova  olayına  pek  ilgi  göstermemiştir.  lgi  düzeyi  haberlerle  sınırlı 
tutulmuş  köşe  yazarları  da  konuyu  pek  ele  almamışlardır.  Ancak  genel  olarak 
Türkiye’nin  buradaki  ulusal  çıkarlarının  prestij  üzerine  kurulduğu  sonucuna 
varılabilir.  
 
Afganistan  Savaşı’nda  Hürriyet  ve  Milliyet  gazetelerinde  Türkiye’nin  ulusal 
çıkarları  terörle  bağlantılı  güvenlik  boyutu  öncelikli  olmak  üzere  ekonomik 
çıkarlara da yer verilmiştir. Özellikle Türkiye’nin fiili olarak ABD’nin yanında yer 
alması  söz  konusu  olduğunda  ABD’den  gelmesi  muhtemel  ekonomik  yardımlar 
haber  ve  yorumlarda  ön  plana  çıkmaktadır.  Bununla  birlikte  ABD  ile  hareket 
edilmesi  gerektiği  aksi  takdirde  bunun  yeni  bir  ekonomik  krize  neden  olabileceği 
vurgulanmıştır.  Bu  süreçte  basının  Türkiye’nin  ulusal  çıkarları  konusunda  en  çok 
üzerinde  durduğu  konu  terör  konusu  olmuştur.  Özellikle  11  Eylül  saldırılarının 
Türkiye’nin  kendisini  Batı’ya  anlatması  ve  PKK  teröründen  kurtulması  için  bir 
fırsat  olarak  Türkiye’nin  önüne  çıktığı  öne  sürülmüştür.  Bu  saldırılardan  sonra 
Türkiye’nin  bulunduğu  coğrafyanın  ABD’nin  tanımladığı  haydut  devletlerin 


 
249 
bulunduğu coğrafya olmasından dolayı Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde sahip 
olduğu jeopolitik önemine tekrar geri döneceği vurgulanmaktadır. 
 
Özellikle Türkiye’nin PKK teröründen kurtulması için ABD’nin yanında yer alması 
gerektiği öne sürülmüştür. Ayrıca Türkiye’nin ABD’nin yanında yer almasının AB 
üyeliği,  Kıbrıs,  Türk-Yunan  ilişkileri  gibi  konularda  Batı  dünyasını 
yumuşatabileceği,  bunun  da  Türkiye’nin  öncelikli  ulusal çıkarlarına  uygun  olduğu 
ifade  edilmektedir.  Türkiye’nin  savaşa  katılarak  medeniyetler  savaşı  ihtimalini  de 
ortadan kaldıracağı böylece savaşın bir Müslüman-Hıristiyan savaşına dönüşmesini 
engelleyeceği  öne  sürülmüştür.  Realist  paradigmaya  uygun  olarak  uluslararası 
politikada  ebedi  dostlukların  ve  ebedi  düşmanlıkların  olmadığı,  ebedi  çıkarların 
olduğu savunulmuş, bu amaçla gelişen olayların terörle ilgili uluslararası bir hukuku 
oluşturacağı, Türkiye’nin de bu hukukun şekillendirilmesinde söz sahibi olabilmesi 
için  ABD  ile  beraber  hareket  etmesi  gerektiği  savunulmuştur.  Bununla  birlikte 
Türkiye’nin  vereceği  desteğin  hemen  bir  karşılığının  da  Türkiye’ye  verilmesi 
gerektiği, bu karşılığın ise Türkiye’nin terör örgütleri listesinde yer alan örgütlerin 
Avrupa ülkelerindeki faaliyetlerinin durdurulması ve bazı kişilerin Türkiye’ye iade 
edilmesi yönündeki isteklerdir.  
 
Basının üzerinde durduğu diğer bir konu ise 11 Eylül saldırılarının Batı’nın teröre 
karşı  sergilediği  ikiyüzlülüğün  bir  sonucu  olduğu  yönündeki  eleştirilerdir.  Batılı 
ülkelerin bazı terör türlerini “insan hakkı” adı altında savundukları, teröre hamilik 
yaptıkları vurgulanmaktadır. Bundan dolayı 11 Eylül saldırılarının terör konusunda 
bir milat olduğu, batının artık terörün kendilerini de vurabileceğini fark etmelerine 


 
250 
sebep  olacağı  varsayılmaktadır.  Batının  eleştirildiği  ve  ikiyüzlülükle  suçlandığı 
diğer bir nokta ise ABD’ye yapılan saldırılar sonucunda NATO’nun 5. maddesinin 
işletilmesi  kararının alınması  olmuştur.  Batının bu  davranışıyla  ikiyüzlü  bir  tutum 
ortaya koyduğu, Türkiye’nin de PKK ile çarpıştığı yıllarda bu maddeyi kullanmak 
istediği, fakat NATO üyesi ülkelerin buna yanaşmadığı, söz konusu ABD olunca bu 
maddenin kapsamını genişlettikleri ifade edilmiştir. 
 
Çalışmanın  ikinci  bölümünde  1  Mart  2003  Tezkeresi  üzerinden  birbirinden  farklı 
ideolojik görüşlere sahip gazetelerde ulusal çıkarların ele alınışları incelenmiştir. 1 
Mart  2003  Tezkeresi  sürecinde  farklı  ideolojilere  sahip  basın  Türkiye’nin  ulusal 
çıkarları açısından birbirlerinden farklı politikalar izlemiştir. Liberal basın incelenen 
sürenin  başından  sonuna  kadar  tezkerenin  mecliste  kabul  edilmesi  ve  Türkiye’nin 
askerlerini  Kuzey  Irak’a  sokmasını  savunmuştur.  Sol  basın  tezkere  karşıtı  bir 
politika  izlemiş  ancak  tezkerenin  Türkiye’nin  yurtdışına  asker  gönderme  iznini 
içeren birinci kısmının TBMM’ye sevk edilerek kabul edilmesini, ABD askerlerinin 
Türkiye’de  bulunmasına  izin  veren  kısmının  ise  Türkiye’nin  işgal  edileceği 
gerekçesi  ile  meclise  sevk  edilmemesini  savunmuştur.  Muhafazakâr  basın  ise 
tamamıyla tezkere karşıtı bir politika izlemiş ve hem Türk askerlerinin Kuzey Irak’a 
girmemesini  hem  de  ABD  askerlerinin  Türkiye’de  bulundurulmamasını 
savunmuştur. Ancak her üç kesimde de realist paradigmanın yüksek düzey politika 
olarak nitelendirdiği güvenlik çıkarı ön plana çıkarılan ulusal çıkar olmuştur.  
 
Irak’ın  işgali  ve  1  Mart  Tezkeresi  sürecinde  liberal  basından  Sabah  ve  Hürriyet 
gazetesi  incelenmiştir.  Liberal  basın  tezkerenin  onaylanması  yönünde  bir  politika 


Yüklə 1,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə