251
izlemiş ve Türkiye’nin ABD’nin yanında yer almasını savunmuştur. Liberal basında
ABD’nin Irak’ı işgali ve 1 Mart Tezkeresi sürecinde Türkiye’nin ulusal çıkarları
güvenlik çıkarları ve ekonomik çıkarlar üzerinden betimlenmiştir. Ekonomik
anlamda bu süreçte ABD’nin mali desteğine ihtiyaç duyulduğu uluslararası mali
çevrelerin ekonomik çıkarlara olan olumlu etkisi ön plana çıkarılmıştır. Güvenlik
konusunda ise Türkiye’nin ulusal çıkarlarının Türk ordusunun Kuzey Irak’ta
olmasını gerektirdiği ifade edilmiş, Kuzey Irak Türkiye’nin geleceğine yönelmiş,
potansiyel bir tehdit olarak tanımlanmış, özellikle buradaki Kürt grupların bir devlet
kurmalarının Türkiye’de bulunan Kürt nüfus için bir cazibe merkezi olup zamanla
Türkiye’nin bölünmesine neden olabileceği endişesi basına hâkim olan kanaat
olmuştur. Kuzey Irak’ta bulunan Mesut Barzani ve Celal Talabani Türkiye’ye
yönelik bir tehdit oluşturdukları gerekçesiyle düşman olarak tanımlanmaktadır.
ABD ise Türkiye’nin kinci Dünya savaşından beri stratejik müttefiki, dostu olarak
ele alınmaktadır. Kuzey Irak’ta bulunan Türkmenler Türkiye’nin ulusal çıkarları
açısından önem atfedilen diğer bir konu olmuştur. Bu süreçte Türkmenlerin Irak’ın
asli bir unsuru olarak kabul edilmeleri, Türkiye’nin bu bölgedeki Türkmenlerin
hamisi olması gerektiği savunulmuştur. Realizmin uluslararası ilişkilerin çıkarlar
üzerine kurulduğu hukukun, ahlakın dikkate alınmadığı argümanı liberal basın
tarafından benimsenmiştir. “Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda ne ahlâk, ne
ideoloji, ne de iç politika çıkarları birer iyi rehberdir”
532
denilerek Türkiye’nin
yaşanacak olan savaşta güçlünün yanında yer alarak çıkarlarına uygun davranması
gerektiği ifade edilmiştir. Türkiye’nin ABD’nin yanında yer almasının Türkiye’nin
dünyadaki en büyük siyasi, askeri ve ekonomik müttefiki olarak kabul edilen ABD
532
Metin Münir, Sabah, Cansız Kalkan, 27 Şubat, 2003.
252
ile ilişkilerin iyi tutulması için de bir zorunluluk olduğu ileri sürülmüştür. Liberal
basında Türkiye’nin ulusal çıkarlarını Batı temelli uluslararası işbirliğinde
görülmektedir.
Muhafazakâr basın tezkere sürecinde tamamıyla tezkere karşıtı bir politika
izlemiştir. Muhafazakâr basın 1 Mart tezkeresi dolayısıyla Türkiye’nin ulusal
çıkarlarını betimlerken batı karşıtı bir politika üzerinden ulusal çıkarları
betimlemiştir. Türkiye’nin bölgesel bir güç olması için ABD’nin bu savaşına
kesinlikle karışmaması gerektiği aksi takdirde ekonomik kayıplara, prestij kaybına
uğrayacağını savunmuştur. Basın, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını Batı dışında,
Türkiye’nin lider olduğu bir oluşumda görmektedir. Bu oluşum ise Türkiye’nin
liderliğinde eski Osmanlı Devleti’nin topraklarını içine alan bir havzada kurulacak
ve Osmanlı misyonuyla hareket edecek olan bir yapıdır.
Muhafazakâr Basın Kuzey Irak meselesine mesafeli bir yaklaşım sergilemiş Kuzey
Irak’ta zaman zaman meydana gelen gelişmeleri ABD ve srail’in Türkiye’yi
savaşın içine çekmek ve Türkiye’ye istediklerini yaptırmak için düzenledikleri bir
komplo olarak tanımlamıştır. Bununla birlikte Türkiye’nin Kuzey Irak ile ilgili
ulusal çıkarları güvenlik üzerinden betimlenmiştir. Türkiye’nin güvenlik çıkarları
bu bölgede bulunan PKK ve Kuzey Iraklı Kürtlerin bir devlet kurma girişimlerinin
denetim altında tutulması ve gerekirse Türk askerlerinin burada bulunmalarıdır.
Tezkerenin
kabul
edilmesiyle
Türkiye’nin
stratejik
olarak
bölgeye
yabancılaşacağını ve yalnızlığa itileceğini, bölgesel güç olmasını engelleyeceğini,
253
bunun da ABD’nin Ortadoğu politikasında Türkiye’ye verdiği rolün “Türkiye’nin
srailleştirilmesi” olduğu savunulmuştur. Türkiye’nin yıllardan beri Irak’ın toprak
bütünlüğünün bozulmasını savaş nedeni saymasının tezkerenin kabul edilmesiyle
ortadan kalkacağı, ayrıca tezkerenin kabul edilmesinin Türkiye’yi gayrimeşru bir
savaşın suç ortağı yapacağı savunulmuştur.
Sol basın tezkere sürecinde tezkere karşıtı bir politika izlemekle beraber
Türkiye’nin güvenlik çıkarları nedeniyle Türkiye’nin askerlerini Kuzey Irak’a
sokmasını savunmuştur. Sol basında Türkiye’nin ulusal çıkarları betimlenirken ön
plana çıkarılan çıkarlar ulusal güvenlik olmuştur. Cumhuriyet gazetesi ABD karşıtı
bir politika izlemiş ve ABD askerlerinin Türkiye’ye konuşlanmaları durumunda
Türkiye’nin işgal edilmiş olacağını öne sürmüştür. Basın tezkere karşıtı bir tutum
sergilerken buna karşın Türkiye’nin Kuzey Irak’a asker göndermesini orada
Türkiye aleyhine olarak gelişebilecek oluşumları engellemesi gerektiğini ön plana
çıkarmıştır. Çünkü Irak’ın kuzeyinde kurulacak bir Kürt devletinin komşu ülkelerde
yaşayan Kürtler üzerinde etkide bulunacağı, Türkiye’de bulunan Kürtlere yönelik
çalışmaların olabileceği, bu yüzden Türkiye’nin güvenliğinin ve toprak
bütünlüğünün tehlikeye girebileceği öne sürülmüştür. Bu tür bir tehlikenin
yaşanmaması için Türk askerinin mutlaka Kuzey Irak bölgesinde gelişmeleri
denetim altında tutması gerektiği ifade edilmiştir. Olası Irak savaşı, “Haçlı Seferi”
görüntüsü altında aslında bir “kapitalist, emperyalist saldırı” olduğu birinci ve ikinci
paylaşım savaşlarından da farklı olarak bir hâkimiyet mücadelesi olduğu şeklinde
ele alınmıştır. Bu savaş, “Üçüncü dünya paylaşım” savaşı olarak tanımlanmış ve bu
paylaşım savaşının başat aktörünün ABD olduğu, ABD’nin Türkiye savaşa girdi
Dostları ilə paylaş: |