25
Metalurji Say
ı
:187 Nisan 2019 • Türk
Mühendis ve Mimar Odalar
ı
Birli
ğ
i METALURJ
İ
VE
MALZEME MÜHEND
İ
SLER
İ
ODASI
Te
k
nik yazı
İ
K
İ
NC
İ
L METAL ÜRET
İ
M
İ
VE
METALURJ
İ
MÜHEND
İ
SL
İĞİ
:
DE
ĞİŞİ
MLER-ETK
İ
LE
Şİ
MLER
ÖZET
Sanayi Devrimi sonrası teknolojik gelişime bağlı olarak,
artan ekonomik etkinlikler sonucuna doğal kaynaklar,
kendilerini yenileyebilme gücünün ötesinde tüketilmiş
ve böylece cevher ve enerji kaynaklarında azalma ve
kalıcı çevresel hasarlar oluşmuştur. Bu süreç sürdürülebilir
kalkınma bağlamında ikincil metal üretiminin
gelişmesinde itici güç olmaktadır. Özellikle alüminyum
ve alaşımları, ikincil üretimin getirdiği teknik ve ekonomik
avantajlar nedeni ile, ikincil metal sektöründe çok önemli
bir konuma sahiptir. Bugün ikincil
alüminyum üretiminin
toplam alüminyum üretimi içindeki payı % 30’ları
bulmuştur.
İkincil metal üretimi, birincil alüminyum üretim prosesine
göre daha dinamik ve içinde çok fazla değişken barındıran
bir süreçtir. Bu sürecin doğru yönetimi için, yani hem
üretim, hem yeni ürün tasarımı aşamalarında, doğru
“malzeme ve proses seçimi “ için, geleneksel mühendislik
anlayışı yanında, ilave tekno-ekonomik donanımlar, farklı
çevre anlayışı ve diğer mühendislik dalları ile daha yakın
ilişki kurma zorunluluklarını gerektirmektedir.
Anahtar kelimeler: sürdürülebilir kalkınma, metal yeniden
üretim (geridönüşüm), metalurji mühendisliği.
ABSTRACT
After Industrial Revolution natural resources has been
consumed more than self-generation capacity depends
on increasing economical activity. Thus natural resources
reserves already decreased and environment damaged
permanently.This is driving force for secondary metal
production related to sustainable development concept.
Especially aluminium recycling
has a special position in
general metal recyling due to technical and economical
advantages. Today secondary aluminum production is
almost 30% of total aluminium production.
Secondary aluminium production is more dynamic and
complex processes compare with primary aluminium
smelting. Engineers require further techno-economical
Erman CAR
Metalurji Mühendisi
knowledge, diff
erent environment approach and
communication with other engineering disciplines in
addition to classical enginering concept to manage
secondary metal production eff icienctly.
Key words: sustainable development, recycling,
metallurgical engineering.
BİLİM VE TEKNOLOJİ
Bilim, doğayı ve evreni bütünüyle algılama çabasıdır.
Teknolojinin temel amacı ise doğayı kavramak değil,
doğayı değiştirmek ve ardından “yeni olanı üretmektir”.
Yeni
olan önce, düşünce düzleminde kavramsal
olarak üretilir. Daha sonra kavramdan tasarıma geçilir.
Tasarımdan sonraki aşama, eğer söz konusu olan bir
“üretim yöntemi” ise, bu yeni yöntemin bir pilot tesiste
denenmesidir; tasarımı yapılan yeni bir “ürün” ise, bunun
prototipinin yapılarak denenmesidir. Denemelerin
başarıya ulaşmasıyla birlikte, o konuya özgü “teknolojik
üretim süreci” de genel olarak sona erer (4).
Bilimsel çalışma salt “insan odaklı” değildir. Yani içinde
insan olsun ya da olmasın, doğada ve evrende olan biten
olayları açıklamaya çalışır. Teknoloji ise “insan odaklı” bir
kavramdır ve teknolojinin her aşamasında insan vardır.
Teknoloji tarihi insanlık tarihi ile birlikte başlar.
İki milyon yıl önce silah, araç ve gereçlerin yapılmaya
başlandığı taş devri ile başlayan teknoloji evrimi, bronz
ve demir çağlarının ardından,
Sanayi Devrimi ile yeni bir
anlam kazanmıştır. Sanayi Devrimi aynı zamanda, daha
sonra açıklamaya çalışacağımız “mühendislik” disiplininin
de –bugün anladığımız tanımıyla- ortaya çıktığı dönemdir
(7,16).
Ahmet İnam, teknolojik gelişimi şöyle tarif ediyor:
“ Dünya dediğimiz bu gezegende insan “bilgi” ve “hüneri”
ile var olmakta. Eski Yunanlılar insan hünerine “tekhne”
diyorlardı. Topraktan ürün alma, hayvan yetiştirme, yol,
köprü, bina yapımı, ev eşyası imali, silah üretimi, tıp
ve bugünkü anlamıyla mühendislik tümüyle “tekhne”
kavramı altında toplanıyordu. Çağımızda kullanılan
“teknik” ve “teknoloji” sözcükleri bu kavramdan
türetilmişti. Batı kültürünün bilim ve felsefede beşiği
sayılan Eski Yunan toplumunda o zamanın bilim adamları
filozofl ar, bilgileriyle hakikati arıyorlar; evrende olup biteni
anlama, açıklama çabası içinde, çıkarsız bir saf bilgiyi elde
edebilme amacıyla, bilgelik sevgisi (philo-sophia, felsefe)
taşıyarak, ona ulaşma yolunda kendilerini bilim hayatına
adıyorlardı. Teknoloji kendi iç işleyişi içinde, ustadan
çırağına aktarılarak sürdürülüyor, insan kullanımına bir
araç olarak sunuluyordu. Thales gibi kimi filozofl arın,
26
Türk Mühendis ve Mimar Odalar
ı
Birli
ğ
i METALURJ
İ
VE MALZEME MÜHEND
İ
SLER
İ
ODASI • Metalurji Say
ı
:187 Nisan 2019
Te
k
nik Y
azı
bugünkü anlamıyla mühendislik becerileri varsa da, bilgi
ve hüner, dünyayı olduğu gibi çıkarsız anlama, kavrama,
olayları önceden kestirme ve teknolojik bilgilerle beceriler
olarak ayrı ayrı gelişimlerini sürdürüyordu” (9).
Son yüzyıla kadar, hakikatı arayan ve saf bilgiye ulaşmaya
çalışan, çıkarsız anlama ve kavrama çabası ile gelişen
bilimsel anlayış ile bilime dayalı olarak gelişen, bilimden
etkilenen ve birbirini destekleyen bilim-teknoloji
ilişkisi ya da bütünlüğü, teknoloji lehine bozulmuştur.
Bunun anlamı, teknolojik çalışmalarda önceliğin,
bilimin temsil ettiği evrensel ve kamusal yarardan önce
sanayicinin çıkarlarına evrilmesidir.
Sanayici konumu
gereği ”kar etmek” üzerine odaklanmıştır ve uyguladığı
teknolojiyi, kar etmesine olanak verdiği ölçüde geliştirme
çabasındadır. Bu süreç üç temel sorunu yaratmıştır:
a) Endüstriyel üretim süreçlerinde oluşacak olan “çevresel
zararın” ihmali: Sanayici için çevre kirliliği, hammadde
olarak kullanılmasının ekonomik bir getirisi olmayan,
üretim dışı malzeme ya da enerji akımıdır (34). Oysa
toplum için “çevresel bozunum anlamına gelen kirlilik”,
yaşam olanaklarını sınırlayan, doğa ile ilişkisini bozan,
gelecek kuşakların yaşamını tehdit eden, doğrudan
etkilendiği ve zarara uğradığı bir olgudur,
b) Hammadde ve enerji kaynaklarının plansız ve hesapsız
kullanımı: azalan doğal kaynaklar nedeni ile cevher
ve enerji maliyetlerindeki büyük dalgalanmalar
yaşanmakta ve küresel ekonomik krizler daha sık
görülmektedir.
c) Bütün bunların sonucunda ise toplumsal refah
azalmakta, ortalama insanların yaşam kalitesi
bozulmakta ve ekonomik
gelir dengesizliği sürekli
büyümektedir.
Bu gelinen durum, ana amacı toplumun refah ve
mutluluğu için üretmek olan mühendisler için yaşamsal
bir sorundur ve mühendislere yeni sorumluluklar
yüklemektedir.
TEKNOLOJİ-MÜHENDİS İLİŞKİSİ
Mühendisin İngilizce karşılığı olan “engineer”
sözcüğünün kökeni, icat eden kişi anlamına gelen
Latince “ingeniatorem” dan gelmektedir. “Teknoloji” ile
“mühendislik” –hatta bazı sözlüklerde eş anlamlandırılacak
kadar- iç içe geçmiş kavramlardır.
Arapça’nın en eski sözlüğü olarak bilinen Kitab-ul
Ayn’da “mühendis” sözcüğü için “su kanallarının yolunu
belirleyen” diye söz eder. Yine Arapça sözlüklerden bu
kelimenin Farsça’da bir uzunluk ölçüsü birimi ve aynı
zamanda ölçü/oran anlamına gelen “endaze” ya da “su
kemerlerini/kanallarını ölçen veya planlayan kişi anlamına
gelen “abendaz” dan geldiğini, ilk önce “hendaz”, daha
sonra “hindaz” şeklinde Arapçalaştığını ve buradan
“hendese” ve “mühendiz” kelimelerinin türeyip nihayet
“mühendis”e dönüştüğünü öğreniyoruz (18).
Mühendis, doğu kültüründe ölçüp, biçen ve çizen kişidir.
Batıda ise akıl edip, zekasını
kullanan kişi, dahi, mucittir.
Bu iki bakış açısı arasındaki fark, insan beyninin olaylara
bakış açısını, algılamasını ve mühendisin kimliğini
değiştirir (19).
Albert Einstein “Bilim insanları var olanı inceler,
mühendisler var olmayanı yaratır” ifadesi, mühendisliği
adeta tanrısal bir mertebeye yüceltir. Ancak Sanayi
Devrimi’ne kadar düşük bir sosyal statüye sahip olan
mühendislik mesleği, Sanayi Devrimi sonrasında bilimsel
buluşların teknolojiye uygulanması ile yeni bir kimlik
kazanmıştır. Çağdaş anlamda mühendislik, Sanayi
Devrimi ‘nin bir ürünüdür.
Mühendisliği, “eğitim, deneyim ve uygulama ile,
matematik, doğa ve mühendislik bilgileri sonucu elde
edilen formasyonun insanlık yararına bir gereksinime
yanıt
vermek üzere, ekonomiklik öğelerini de dikkate
alarak, teknik ağırlıklı makine ve ekipmanların, ürünlerin,
proseslerin, sistemlerin ya da hizmetlerin tasarımı,
üretimi, imalatı, işletilmesi, bakımı, dağıtımı, teknik satışı
ya da danışmanlık ve denetiminin yapılması ve bu amaçla
araştırma-geliştirme etkinliklerinde kullanılması işlevi”
olarak tanımlayabiliriz (11).