İzmir ve Serbest Cumhuriyet Fırkası
415
sözler söylendiği gibi ezcümle Ģu mütalaalar da dermeyan ediliyor: Gazi Hazretleri‟nin en yakınlarından
bazılarının yeni fırkaya intisap etmiĢ olmaları da gösterir ki, müĢarünileyh hazretleri bu fırkaya
teveccühkardırlar. Yoksa bu zevat kendiliklerinden böyle bir teĢekküle giremezler. Bu mütalaalar
Ġstanbul‟da, Ġzmir‟de hemen her yerde, her saat ve her ağızdan iĢitip durmaktayız. Bu düĢüncelerin bu
kadar revaç bulması, bu derecelere kadar hakikat rengi alması elbette calibi nazarı dikkat bir keyfiyettir
ve muhakkaktır ki epeyce iĢlenmiĢ bir propagandanın eseridir. »
Haydar RüĢtü gittikçe sert bir tutum takınıyor ve öfkesini artık gizleyemediği
anlaĢılıyor. Ġki fırka arasında tereddütte kalanların dıĢlanması sadece bir an meselesidir:
« Yeni fırka teĢekkül edeli yirmi gün olduğu halde bazı zevatın hala tereddütler içinde püryan olduğu
görülmektedir. Efkâr-ı umumiye ansızın doğan bir hadise-i siyasiye karĢısında kaldığı için ilk günlerde
haklı olarak bir tereddüt ve endiĢe havası içinde bocalamıĢtı. Fakat bu gün vaziyet anlaĢılmıĢ ve ortada
tereddüdü icap ettirecek hiçbir sebep ve bahane kalmamıĢtır. Son günlerde fırkamızdan ayrılan
mebuslar, bazı vatandaĢlar, bazı gazeteler ve gazeteciler var. Ġstiyoruz ki kendilerini bizdenmiĢ
gösteripte bir taraftan aleyhimizde bulunmak seciyesizliğini izhar eden veyahut bizden ayrılmasını
muhik göstermek için bahaneler icadına yeltenen seciye düĢkünleri de artık maskelerini aĢağıya indirsin
ve açıkça meydana çıksınlar. Bu zihniyette ve hüviyette olan insanların bir fırkada bulunmaları o fırka
için bir zaaf olduğunu bilenlerden olduğumuz için, böylelerinin biran evvel içimizden çıkmalarından
fevkalade memnun olacağımızı iĢte pek açık olarak ilan ediyoruz. Tereddüt devresi geçmiĢtir, gittiğimiz
ve gideceğimiz yol bellidir. KarĢı tarafın programı da neĢredilmiĢ ve onların gidecekleri yollar da
malumdur. Ġki cami arasında beynamaz vaziyetinde bir sağa, bir sola gidip gelen mütereddit efendiler
artık nereye mal olacaklarsa olsunlar diyoruz. Bu kabil müteredditlerin biraz daha beklemeği kendi-
lerince muvafık-ı siyaset ve basiret bularak vaziyetlerini bir müddet daha idame etmek isteyeceklerini
de bilmiyor değiliz. Fakat Ģimdiden haber verelim ki: Artık sabırsızlık bizde tesirini göstermeğe
baĢlamıĢtır. Böylelerini kulaklarından yakalayıp kapıdan dıĢarı fırlatmak kararını vermek bizim için güç
bir iĢ de değildir. Efendiler! Ya oraya, ya buraya! »
(Anadolu, 27 Ağustos 1930).
Kamuoyu bu sorulara yoğunlaĢırken, 30 Ağustos‟ta BaĢbakan Ġsmet PaĢa Ankara-
Sivas demiryolu hattının Sivas‟a ulaĢması nedeniyle katıldığı açılıĢ törenindeki
konuĢmasında, Serbest Fırka‟nın kuruluĢ nedenlerinden birini ilk defa gündeme getirmiĢtir.
Böylece bir dönüm noktasının arifesine gelindiği, ‛mutedil devletçilik‟ ilkesiyle ilan
edilmiĢtir.
73
Hem Okyar, hem de ticari çevreler için gerçek sürpriz bu olmalıdır. Zira bu,
özellikle Ġzmir‟i, yani ekonominin kalbini endiĢelendir ve tepkiler gecikmez. Ġlan edilen
ekonomide devletçilik, sadece devletin yönünü belirlemiyor, aynı zamanda bir hafta sonraki
Ġzmir mitinginde, Okyar‟ın konuĢma içeriğini de çevreliyordu. Bunun da ötesinde, kurucu
73
« 1930‟a kadar, iktisadi liberalizm görüĢünün ağır bastığı, usul-i himaye savunucularının zayıf kaldığı siyasal
çatıĢma alanının esas ayrılma noktası, siyasi liberalizm ve siyasi otoriterizm taraftarları arasındadır. Korumacılık,
Lozan AntlaĢması‟nın 1929 yılına kadar getirdiği kısıtların da ilave olmasının etkisiyle, yabancılara karĢı
koruma amacıyla ve dar bir çevre tarafından ifade edilir » (Ġnsel, 2005: 68).
Manas Journal of Social Studies
416
mühendisliğin serbest sözcüğünü anlamsal olarak ekonomik alana hapsettiğini de
gösteriyordu. Serbest Fırka iĢte bu sözcüğün, hürriyet ile ekonomide serbesti arasında salınan
anlam karıĢıklıkları arasında yolunu bulamayacaktır.
Gezi, ülkenin en büyük ihraç limanı ve ticari antrepolarından biri olan Ġzmir, dünya
çapında incir üretimi ile öne çıkmıĢ Aydın, bağcılığın merkezi Manisa ve zeytinciliğin kalbi
Balıkesir‟i kapsıyordu. Benzer Ģekilde, Batı Anadolu demiryollarının iki temel aksı olan
Ġzmir/Aydın ve Ġzmir/Kasaba hattı ve uzantıları üzerinde yer alan birçok geliĢmiĢ
kasaba
seyahate dâhil edilmiĢtir (Emrence, 2006: 93).
3 Eylül‟de baĢlayan yolculuğa, Halk Fırkası yerel kadrolarının engellemeleri damga
vurmuĢtur. Ġzmir‟de muhalefete karĢı büyük bir tepki olduğunu belirten bir telgrafa karĢılık,
Mustafa Kemal Okyar‟ı cesaretlendirse de, 4 Eylül sabahı güverteden rıhtımdaki on binleri
izleyen lider, haklı olarak endiĢelenmiĢtir. Ahmet Ağaoğlu iĢte bu gergin anları günlüğüne
Ģöyle not etmiĢtir:
« Uzaktan Ģehir gözükmeğe baĢladı. Dürbünlerle baktık. Bütün sahil halkla dolmuĢtur! Acaba Mahmut
Esat Bey‟in haberi doğru olmasın? Doğrusu ikimizde söylemeksizin içimizden endiĢeye düĢtük. Vapur
yaklaĢıyor, Ģehir tarafından yüzlerce kayık ayrılarak vapura doğru geliyor! Hayır mı, Ģer mi? Biz
kafalarımızda bu suallerle meĢgul iken, bize doğru gelen kayık kafilesinden muazzam bir ‛hurra!‟,
‛YaĢasın Gazi, yaĢasın Fethi Bey!‟ nidaları yükseldi. Müsterih olduk. ġimdi emniyetle Ģehri
seyrediyorduk. Kayıklarla gelenler vapura atladılar. Yüzlerce adam Fethi Bey‟i o kadar sıkıĢtırdılar ki,
rengi kaçmıĢ Fethi Bey hemen bayılmak üzereydi. Bereket versin ki birkaç iri yarı arkadaĢ bunu
anladılar ve dirsekleriyle dağıtarak Fethi Bey‟i bir daire içine aldılar ve o suretle vapura bindirdiler.
Rıhtım ile Ģose arasındaki otuz kırk metrelik mesafeyi geçmek için yarım saatten ziyade vakit sarf ettik.
Her taraftan halk o kadar bir hızla, bir istekle Fethi Bey‟e doğru hücum ediyor. Kimi alnından öpüyor,
kimi elbisesinden. Kimi selamlıyor, kimi YaĢasın! Diye bağırıyor. Nihayet bin bir zorlukla ikimiz bir
otomobile yerleĢtik! Fakat Ģimdi otomobil yürüyemiyor… Hücum Ģimdi de onun etrafında yapılıyor.
Otomobilin camları kırıldı. Üst kapağı çöktü. Fakat kimse aldırmıyor. […] ĠĢte yüz bin baĢlı kalabalığın
ne kadar korkunç bir varlık olduğunu, ben ilk kere burada gördüm. Onun muhabbeti de, husumeti de bir
beladır » (Ağaoğlu, 1994: 57-58).
Muhalefet yanlısı Hizmet Gazetesi, karĢılamanın Ġzmir tarihindeki önemini çarpıcı bir
benzetmeyle vurgulamaktaydı:
« Ġzmir bugün 1908 senesinden beri yaĢamadığı siyasi bir heyecan içindedir. SCF lideri Fethi
Beyefendi‟nin yeni fırkanın teĢkilatını yapmak üzere buraya gelmesi, Ġsmet PaĢa‟nın nutkuna cevap
vermenin kararlaĢmıĢ olması bu heyecanı doğurmuĢtur. Sabah olunca Ġzmir büyük bir güne girmiĢ gibi
baĢtan aĢağıya Fethi Bey‟in geleceği velvelesi içindeydi. VatandaĢlar dükkânlarına mağazalarına bayrak
çekmeye baĢladılar. Sokaklardan akan kalabalık, yavaĢ yavaĢ Birinci Kordon‟a akmağa baĢladı. Bu
kalabalık binnefs, bizzat halktı. Ġçinde memuru, esnafı, iĢçisi, münevveri, avukatı, muharriri hepsi vardı.