F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2010-20/1
172
Vücuttaki bir diğer istemsiz hareketlerden olan kulak çınlaması veya kulağın
kızarması da halk arasında farklı şekillerde yorumlanmıştır. Buna göre eğer birinin kulağı
çınlarsa veya birden kızarırsa uzaktaki birisi onun hakkında konuşuyor şeklinde bir inanış
vardır (Boratav 1973: 31). Anadolu’da hâlen yaygın olan bu inanışa divan şâirleri de
şiirlerinde yer vermiştir. Zâtî, sevgilinin arkasından konuştuğunu, yüzünün kızarmasından
ve kulağının çınlamasından anlamıştır:
Cân nakdini çaldurdugumı andı meger yâr
Yüzüm kızuban çınladı def gibi kulagum
Zâtî (Tarlan 1970: 428)
Tabiat Olaylarıyla İlgili İnanışlar
Ay
Eskiden gök cisimlerinin hareketlerine ve meteorolojik olayların gelişimine bağlı
olarak da geleceğe dönük kehânetlerde bulunulmuştur. Temelde tabiat olaylarından
hareketle yapılan bu kehânetler, insanların günlük hayatında belirleyici bir role sahiptir.
İnsanoğlunun tabiat olaylarına olan bu merakı, zamanla tabiat olaylarını kullanarak
gelecekten haber verme konusunda farklı bir yöntem oluşturmasına sebep olmuştur ki
buna da “melheme” adı verilmiştir (Boyraz 2206: 3). Türk edebiyatındaki melhemeler
hakkında en kapsamlı araştırmayı yapan Şeref Boyraz, melhemelerin işlevlerinden
bahsederken şöyle demektedir: “Melhemeler, yazıya geçirilmiş olmanın verdiği avantajla
bugün hâlâ yaşatılan kimi inanışların eski şekillerini ve toplumsal değişim nedeniyle artık
ihtiyaç duyulmayan ve bu yüzden de unutulan bazı pratik ve inanışları bünyesinde
barındırmaktadır.” (2006: 104). Kanaatimize göre gerçekten de melhemelerin yansıttığı
halk inanışları günümüzde de kısmen de olsa etkisini sürdürmektedir.
İçinde yaşadığı toplumun inanışlarından haberdâr olan hatta bizzat kendisi de
bunlara inanan divan şâirleri de şiirlerinde melhemelerdeki halk inanışlarından birçoğuna
yer vermişlerdir. Bunlardan biri de ayla ilgili inanışlardır. Bugün bile Anadolu’da ayın
doğuşu, büyüyüp küçülmesi, batışı birtakım olaylarla, oluşumlarla bağlantılı sayılır
(Eyüboğlu 1974: 39).
Eskiden insanlar yolculuğa çıkacaklarında ayın hareketlerine ve konumuna göre
hareket ederlermiş. Bu konuda oluşan halk inanışlarına göre ay, akrep burcunda iken
sefere çıkılması doğru değildir (Çelebioğlu1998: 679). Aşağıdaki beyitte Zâtî, bu inanışa
göndermede bulunarak rakîbi, akrebe benzetir ve ay gibi güzel sevgilinin menzilinin
rakîbe doğru olmamasını ister. Çünkü ay, eğer akrebin menziline girerse bu
uğursuzluktur. Hele ki Zâtî için daha büyük bir uğursuzluktur. Şâir, aşağıdaki beyitte aynı
Klasik Türk Şiirinde Bazı…
173
zamanda daha önce yukarıda ifade ettiğimiz ayın delileri daha da azdırdığı inancına da
telmihte bulunmaktadır:
Rakîb ile seni görse olur Zâtî deli ey meh
Sefer câ’iz degül mâhun olıcak menzili ‘akreb
Zâtî (Tarlan 1967: 55)
Ayın ve güneşin tutulması da çeşitli inanışlara kaynaklık etmiştir. Şamanlar ay ve
güneş tutulmasının sebebi olarak kötü ruhların yaptıkları mücadeleyi kazanarak güneş ve
ayı karanlıklar âlemine attıklarına inanırlarmış (Uraz ?: 31). Bunun sonucunda Türklerin
eski dini olan Şamanizm’den bu yana ay tutulmasının bazı olumlu ve olumsuz tesirlerinin
olacağına inanılmıştır. Halk kültüründe yıl içinde ay tutulmasının aylara göre olumlu ve
olumsuz tesirlerinin neler olduğu melhemelerde anlatılmıştır (Boyraz 2006: 130-133).
Klasik edebiyatımızda ise ay tutulmasının daha çok menfî yönü üzerinde
durulmuştur. Ay tutulmasına şeytanların veya bir ejderhanın sebep olduğunu düşünen
insanlar, onu kurtarmak için teneke çalmak, tasları veya madenî kapları birbirine vurmak
gibi yöntemlere başvururlardı (Çelebioğlu 1998: 679-680). Halk arasındaki bu
uygulamaya gönderme yapan Zâtî, sevgilinin yüzünü ayva tüylerinin kaplamasını, ay
tutulmasına teşbih etmektedir.
Ayla ilgili bir diğer inanış da ayın ketene tesir ederek onun süratle çürümesine,
parça parça olacağına sebep olacağıdır. Rûhî, ayın keteni çürütmesiyle ilgili bu inanışa
telmihte bulunur:
Ketân mehtâbdan bin pâre olurken ne hikmetdür
Cemâl-i pâkine tâkat getürmek şâh düstûrı
Rûhî (Ak 2001: 1032)
Yağmurlu Hava
Halk arasındaki tabiat olayları ile ilgili inanışlardan biri de yağmurlu havanın uyku
getireceği inancıdır (Onay 2000: 457). Bu inanış kimi şairler tarafından değişik
tasavvurlarla dile getirilmiştir. Bâkî, Sultan Süleyman Han için yazdığı kasidenin bir
beytinde, padişahın cömertliğini yağmura benzeterek bundan dolayı halkın rahat
olduğunu ve sıkıntıları olmadığı için uyuduklarını söylemektedir:
Halk râhatda sehâb-ı keremün feyzinden
Belî uyhu getürür tab‘a hevâ-yı bârân
Bâkî (Küçük 1994: 9)
Helâkî de yağmur yağdığında insanların uykuya meyilli olduğuna dair inanışa
telmihte bulunur:
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2010-20/1
174
Umaram kim tîr-bârân-ı gamunla cân virem
Hâb nûşîn olur ol sâ’atde kim bârân olur
Helâkî (Çavuşoğlu 1982: 78)
Hayvanlarla İlgili İnanışlar
Yılan
Divan şâirleri, tabiat olaylarının yanısıra tabiatta yaşayan diğer canlılarla ilgili halk
inanışlarına da yer vermişlerdir. Özellikle hayvanlarla ilgili inanışlar bunların başında
gelmektedir.
Bu hayvanların başında yılan gelmektedir. Yukarıda daha önce yılanla ilgili olarak
hazinelerin koruyucusu olarak bahsedilmişti. Yılan-hazine ilişkisi dışında da halk
arasında yılanlarla ilgili olarak farklı inanışlar mevcuttur. Bunlardan biri de yılanın
ayağını gören kimsenin dualarının kabul edileceği inancıdır. Bu inanışın kaynağında Hz.
Âdem ile Hz. Havva’nın cennetten kovuluşunda yılanın da payı olması yatmaktadır.
İnanışa göre yılan, deve gibi dört ayaklı güzel bir hayvanmış. Cennetten kovulan şeytanın
tekrar cennete girmesi için yardımcı olunca Allah tarafından cezalandırılarak ayakları
kesilmiş (Aydemir 1996: 24). Bu inanıştan yola çıkarak yılanın ayağını gören kişinin
ölünce cennete gideceğine, dualarının kabul edileceğine veya sultan olacağına
inanılmıştır (Onay 2000: 462).
Zâtî, sevgilinin ayva tüylerini kapatan zülfünü yılana, ayva tüylerini ise yılanın
ayaklarına benzetmektedir:
Zülfün altında gelür bir gün hatun didüm ana
Ol yılan ayağıdur anı gören sultân olur
Zâtî (Tarlan 1967: 381)
Yılanla ilgili bir diğer inanışa göre ise yılanın, zümrütten kaçtığı inanışıdır. Buna
göre zümrüt yılanın gözlerini kör edermiş (Olgun 1995: 77). Rakîbi bir yılana benzeten
Zâtî de bu inanışa aşağıdaki beyitlerinde telmihte bulunmuştur:
Sînemde yine körlügine mâr rakîbün
Bir nice zümürrüd kodı ahcârı habîbün
Zâtî (Tarlan 1970: 313)
Darb-ı sengün zer-i rûyumda zümürrüd koyalı
Kalmadı mâr rakîbün görecek gözi beni
Zâtî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1987: 324)
Dostları ilə paylaş: |