İMÂm ali (A. S) R sûresi Rahman, Rahim Allah'ın Adıyla "Şüphesiz biz, sana Kevser'i verdik. Şu hâlde Rabbin için namaz kıl ve tekbir alırken, namazda ellerini boğazına kadar kaldır. Doğrusu asıl soyu kesik olan, sana kin duyandır
[505]- Kemâlü'd-Din, s.253. Bu hadisin büyük bir bölümü Ehl-i Sünnet'e ait şu kaynaklarda da nakledilmiştir: Yenâbîü'l-Mevedde (Kundûzî el-Hanefî), S.114-117-494, Şevâhid-üt Tenzil (Hâkim el-Heskânî el-Hanefî), C.1, S.148, Tefsir-i Fahr-i Râzî, C.3, S.357, Ferâidü's-Simtayn (Hamevî), c.1, s.314.
506
[506]- Sahîh-i Tirmizî, c.13, s. 178, Cevâhirü'l-Metâlib, c.1, s.241, Zehâirü'l-Ukbâ, s.94 (az farkla).
507
[507]- Sünen-i İbn Mâce, c.1, s.55, Zehâirü'l-Ukbâ, s.74.
508
[508]- İhkâkü'l-Hak, c.3, s.386, İ'lâmü'l-Verâ, s.185, Kenzü'l-Ummâl, c.13, s.122, El-Gadîr, c.3, s.221 (az farkla), Sünen-i İbn Mâce, c.1, s.55, El-Mürâcaât, s.48 (az farkla), Câmiü'l-Ehâdis (Suyûtî), c.16, s.243 (az farkla).
509
[509]- İhkâkü'l-Hak, c. 15, S. 283
510
[510]- El-Emâlî (Şeyh Tusi), c. 1, s. 147, Ferâidü's-Simtayn, c.1, s. 39 (az farkla)
[537]- Dikkat etmek gerekir ki hadiste Ali Kur'ân'dan üstündür demek istenmiyor. Vurgulanmak istenen gerçek şudur ki Ali'nin vücudu Müslümanlar için öncelik taşımaktadır. Zira Kur'ân'ın gerçek bir müfessiri olmadan ondan sağlıklı bir şekilde yararlanmak mümkün değildir. Çünkü Kur'ân'ı herkes kafasına göre yorumlayabilir. Nitekim bugün en batıl düşüncelere sahip olan bazı çevreler dahi güya kendi çıkarları doğrultusunda Kur'ân'dan delil göstermeye çalışmaktadır.
538
[538]- İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.242, Miet-u Menkıbe, s.140 (az farkla).
539
[539]- Keşfü'l-Yakin, s.301, Et-Terâif, s.85, Es-Sâkib-u Li'l-Menâkib, s.272, Menâkib-u Ali b. Ebî Tâlib (Meğâzilî, s.93 (Az Farkla)
[625]- Sefînetü'l-Bihâr, c.1, s.565, El-İhtisâs, s.152 (az farkla).
626
3- İsbâtü'l-Hüdât, c.1, s.345.
627
[627]- Sefînetü'l-Bihâr, c.1, s.566.
628
[628]- Sefînetü'l-Bihâr, c.1, s.568.
629
[629]- Mâide, 67.
630
[630]- Mâide, 3.
631
[631]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.275.
632
[632]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.270.
633
[633]- El-Müsterşed, s.470.
634
[634]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.372.
635
[635]- Müsned-i Ahmed, c.4, s.281. Bu hadis Müsned-i Ahmed b. Hanbel'de takriben on beş yerde ve bazı yerde birkaç senetle nakledilmiştir. Hadisin değişik kaynaklarını görmek için Allame Emiînî'nin "El-Gadîr" kitabına müracaat edin: c.1, s.267.
636
[636]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.278, El-Müsterşed, s.468, El-Gadîr, c.5, s.363, Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.23, Zehâirü'l-Ukbâ, s.67.
637
[637]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.278, El-Müsterşed, s.468, El-Gadîr, c.5, s.363, Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.23, Zehâirü'l-Ukbâ, s.67.
[780]- Ferâidü's-Simtayn, c.1, s.147, Yenâbîü'l-Mevedde, s.79 (az farkla).
Hz. Ali'nin (a.s) vasîlerin sonuncusu olmasından maksat zahiren, bir Peygamber'e direk ve vasıtasız vasî olmasıdır. Bu manada Hz. Ali vasîlerin hâtemidir. Diğer Ehlibeyt İmamları ise birbirlerinin ve bilahare vasıtayla Resulullah'ın vâsileridirler.
781
[781]- Keşfü'l-Yakîn, s.237.
782
[782]- Kemâlü'd-Din, s.258.
783
[783]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.263.
784
[784]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.170.
785
[785]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.173.
786
[786]- Bihârü'l-Envâr, c.38, s.112.
787
[787]- Hilyetü'l-Ebrâr, c.1, s.236.
788
[788]- İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.232.
789
[789]- İhkâkü'l-Hak, c.4, s.72, Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.201 (az farkla).
790
[790]- Men Lâ Yahzurhü'l-Fakih, c.4, s.132, İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.23.
[905]- Bu hadis alimler tarafından birkaç şekilde yorumlanmıştır: Birisi şudur ki hadisin manası "Ali'yi seviyorum" deyip istediğin günahı işle demek değildir; manası şudur ki hakiki ve dört dörtlük bir Ali sevgisiyle günah insana zarar veremez; yani günahla insan arasında bir set ve mani oluşturur ve Ali'nin de asla razı olmadığı günaha onu seven bir kimse yeltenmez.
Bir diğer yorum şudur ki bir çokları birisini sevdiklerinde, onu onun kendisi ve zatı için sevmiyorlar; onda olan bir özellikten dolayı seviyorlar. Mesela filan sanatçıyı seviyor, ama sesi güzel olduğu için. Burada aslında sevilen sanatçı değildir, güzel sestir. Veya filan savaşçıyı, seviyor; çünkü onu şecaatli ve gözü pek birisi olarak buluyor. Dolayısıyla burada asıl sevilen o savaşçı değil, şecaat ve cesaret özelliğidir. Hz. Ali'ye (a.s) olan bir çok sevgiler de bu türden bir sevgidir. Gerçek sevgi o zaman kendini gösterir ki sevdiği kimse, doğru ve hak olan ama seven kimsenin aleyhine olan bir uygulamayı gerçekleştirdiğinde eskisi gibi sevgisi devam etmiş olsun. Nitekim Hz. Ali'nin taraftarlığını iddia eden bir çokları onun hak uygulamaları karşısında saf değiştirip muhaliflerden oldular. Kısacası dediğimiz özelliğe sahip olan bir sevgide, yani Ali'yi Ali'nin kendisi için seven bir kimse, hiçbir koşulda bu sevgiden vazgeçemez; hatta bazı günahları gafleten veya nefsinin galebesi altında, işlese bile, sahip olduğu hakiki Ali sevgisi bilahare onu tevbeye ve yaptığı yanlışı telafi etmeğe zorlayacaktır. Zira biliyor ki âşık olduğu Ali, ancak bu şekilde ondan razı olur…