48
Denge ve pelvik stabilitenin olmaması, düz tabanlık ve koşmada
görülen problemler özellikle belirlenmiştir. Bunlar, geri kalmış
serebellum fonksiyonu gelişimi ile göreceli olarak küçük
serebellum ve küçük beyin sapıyla ilişkilendirilen kas
hipotonisine atfedilmektedir. Somato-sensori ve vestibular
bozukluklar da ayrıca işaret edilmiştir.
Sonuç olarak, Harris, bir müdahale stratejisi olarak nöro-gelişimsel
tedaviye (NDT ya da Bobath Metodu) karar verdi. Harris, terapötik
anlamda bu metodun genel amaçlarının, DS’lu çocukların motor
problemlerine uygun olduğunu varsaymıştır. Yazarın fikrine göre,
NDT’deki önemli amaçlar şu şekilde özetlenebilir: Normal kas
tonusunun ve doğrulmanın, denge ve korumaya yönelik
tepkilerin kolaylaştırılması ve sonucunda normal hareket
paternlerinin gelişimi... Bununla birlikte, otomatik hareketin
kolaylaştırılmasının, çok küçük ve zihinsel engelli çocuklarda
uygun bir tedavi metodu olduğunu öne sürmüştür. Yazar, DS’lu
çocukların hipotoni karakteristikleri ile bu çocukların motor
beceri aşamalarının kazanılmasındaki gecikmeler arasında bir
ilişki bulmuştur. Çalışma, evde yaşayan ve test yapıldığında
yaşları 2.7 ila 21.5 aylık arasında değişen 20 DS’lu çocuk grubu ile
yapılmıştır. İki çocuktan birinde kalp bozukluğu olduğu
biliniyordu ve bütün çocuklarda değişen seviyelerde hipotoni vardı.
Çocukların deneysel ve kontrol gruplarına yerleştirilmelerinde yaş
ve cinsiyet baz olarak alındı; ikisi arasında belirgin farklılıklar
yoktu. Tedavi esas olarak çocukların evlerinde ve tecrübeli
fizyoterapistlerce sürdürüldü. Bu tedavi haftada 3 kez olacak
şekilde, 9 hafta boyunca yapıldı ve her bir seans yaklaşık 40
dakika sürdü. Tedavi çocuk başına 4 bireysel ve spesifik amaç
ile 3 genel amaç bazında sürdürüldü: Normal postüral tonusun,
doğrulmanın, dengenin ve koruyucu tepkilerin sağlanması ile
normal hareket paternlerinin artırılması. Tonusun
normalleştirilmesi, eklem aproksimasyonu, tapping ve harekete
direnme gibi, spesifik NDT teknikleri ile yapıldı.
Postüral tepkiler; yüzüstü, sırtüstü, emekleme, oturma ve ayakta
durma pozisyonlarında yürütüldü. Gelişimsel anlamda uygun
hareket paternleri, postüral tonuyu artırmak için aktivitelerden
sonra yürütüldü. Bu çalışmalar; yüzüstü pozisyonda pivot,
yüzüstünden sırtüstüne ve sırtüstünden yüzüstüne dönme, karın
üstünde yüzüstü ilerleme, resiprokal emekleme, gövde rotasyonu
kullanarak oturma pozisyonuna geçiş ve oturma pozisyonundan
49
3.4 Tartışma
3.4.1 Teorik Sistem
çıkışı içermekteydi. İsteğe bağlı ebeveyn katılımı, kontrol
edilemeyecek değişkenin tanıtılmasına bağlı olarak, göz önünde
bulundurulmadı. Müdahalenin ölçümü; Bayley Bebek Gelişimi
Ölçeği ve Peabody Gelişimsel Motor Ölçeği ile yapıldı. Bununla
birlikte ölçümler; sayısallaştırılabilir, bireyselleştirilmiş tedavi
amaçları ile yapıldı. Ayrıca bunun gözlemciler arası güvenilirliği
test edildi ve uygun olduğuna karar verildi. Bayley Bebek Gelişimi
Ölçeği ve Peabody Gelişimsel Motor Ölçeği ile müdahale ölçümü;
tedavi ve kontrol grupları arasındaki motor ve zihinsel gelişim
seviyelerinde belirli bir farklılık göstermedi. Bireysel olarak
belirlenmiş hedefler, deneysel grubun avantajına göre önemli
ölçüde değişti. Harris, araştırmanın sonuçlarının; NDT
metoduna göre yapılan terapinin DS’lu çocukların motor
kazanımlarını geliştirdiği yönündeki hipotezi desteklediğini öne
sürdü. Gerçek şu ki, yazar tarafından küçük araştırma grubuna
atfedilen iki gelişimsel ölçeğin testinden çıkan sonuç; gerek kısa
müdahale periyodu gerekse kullanılan ölçüm araçlarının elverişsiz
duyarlılığından dolayı, kolay anlaşılabilir değildir. Yazar, spesifik
olarak DS’lu çocuklar için geliştirilecek bir değerlendirme aracını
savunmuştur. Bu araçla, motor becerilerin kalite seviyesi ve
onlardaki değişiklikler kaydedilebilecektir. Harris aynı zamanda
başka bir araştırma metodolijisini de savunmuştur. Problemlerin
kompleks yapısının karşısında, grup karşılaştırmasını gerçekçi
bulmamış ve tek denek tarzını (sayı: 1) tavsiye etmiştir.
DS’lu çocukların motor yetenekleri ile bağlantılı olarak tanımlanmış
12 araştırma çalışması içinde motor gelişimdeki belli bozuklukları
yorumlayan iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bir taraftan bu motor
gelişim gecikmeli fakat normal olarak görülmekte; diğer taraftan
spesifik motor problemler bildirilmektedir. Tercihli teorik sistem,
önemli bir kapsamda, uygulanan tedavi metodunun içeriğiyle
birlikte müdahale ölçümünün tavrını da saptamaktadır.
Stimüle eden 8 programın 5’inde (Hayden & Dmitriev, 1975;
Aronson & Fällström, 1977; Hanson & Schwarz, 1978;
Clunies-Ross, 1979; Piper & Pless, 1980; Tablo 3.1) DS’lu
çocukların becerilerinin gerilemiş olduğu kabul edilmektedir.
Bununla birlikte gelişimsel dezavantajlara sahip çocukların
gelişiminde zenginleşmiş çevrenin pozitif etkileri olduğu önermesi
50
yer almaktadır. Esas olarak yöneltilmiş motive müdahale, yaklaşık
olarak genel stimülasyondur. Etkiler, engelsiz çocuklar üzerinde
standardize edilmiş gelişim testleri ile ölçülmüştür.
Ancak Touwen (1988), “gecikmiş” teriminin, stimülasyon ile
düzeltilebilecek bir dezavantaj olduğu fikrini önermiştir. Touwen,
zihinsel engelli kişiler için “alternatif gelişim” konseptini tercih etmiş
ve bu yaklaşımda “yaşa özel bireysel gelişim” ve “sıklıkla azalmış
bireysel çeşitlilik” olarak anmıştır.
Çeşitli yazarlar, DS’lu çocukların motor gelişiminin, bu gelişimi
“diğer” yapan pek çok görünüm içerdiğini belirtmişlerdir. Burada
fazlasıyla önem taşıyan nokta; Dyer, Gunn, Rauh ve Berry (1990)
ve Haley (1987) tarafından kaydedilmiş motor becerilerin çarpık
gelişimsel sırasıdır. Bununla birlikte, çeşitli yazarlar DS’un postüral
ve hareket paternlerinin karakteristiğinin gelişimini tanımlamışlardır
(Lydic & Steele, 1979; Lauteslager, 1991; Åkerström & Sanner,
1993). Son olarak, Connolly ve Michael (1986) DS’lu çocukların
motor problemlerinin bu sendroma özel olduğunu açıklamışlardır;
diğer zihinsel engellere sahip çocuklarla karşılaştırıldıklarında
motor alanda daha az başarılı olmaktadırlar.
DS’lu çocukların motor gelişimlerindeki spesifik problemler diğer
3 stimülasyon programında da kabul görmüştür. Brinkworth (1972)
uyarma işlemi sınırlı derecede olan, az gelişmiş sinir sistemine
ve hipotoniye atıfta bulunmuştur. Sharav &Scholomo (1986) bir
mesleki terapist ile bir fizyoterapistin sağlayacağı erken tedavinin
gerekli olduğunu belirtmişler ama bununla ilgili bir teorik sistem
sunmamışlardır. Sonunda, Cunningham (1987) hipotoni ve
koordinasyon yokluğunu rapor etmiştir. Bunu; göreceli olarak
küçük serebellum, küçük beyin sapı ve merkezi sinir sistemindeki
gecikmiş olgunlaşmaya bağlamıştır. Bu 4 spesifik motor
programda, müdahalenin teorik temeli, genel olarak daha
kapsamlıdır. Kugel (1970) spesifik motor problemler olduğunu
rapor etmiştir. Hipotoni ve koordinasyon bozukluklarına değinmiş
ve bunu adlandırmadan, eklemlerin kas dokusu ko-kontraksi-
yonunun stabilize edilmesindeki yetersizlik olarak tanımlamıştır.
Ancak denge problemlerinden bahsedilmemiştir. Motor gelişimin
çeşitli evrelerinin motor problemler tarafından nasıl etkilendiği
yetersiz olarak tanımlanmış ve motor evreler arasındaki spesifik
gelişimsel tutarlılık belirtilmemiştir. Connolly ve diğerleri (1976;
1980; 1984; 1993) müsküler hipotoniyi temel bir problem olarak
kaydetmişler ama bunun postüral kontrol sistem üzerindeki
Dostları ilə paylaş: |