CinselliK, sevgi ve aşkin diyalektiĞİ Çetin veysal özet



Yüklə 265,48 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/11
tarix06.05.2018
ölçüsü265,48 Kb.
#42341
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Cinsellik, Sevgi ve Aşkın Diyalektiği

62

kurulur,  onlarla  birlikte  yükselir,  onlarla  bütünlük  içindedir.  Tıpkı 

cinsellik  ve sevginin, aşkı  içlerinde  taşıyarak olanak  halinde 

bulundurduklarından kendilerini ona doğru açmaları gibi. Aşk yoğun bir 

sevgi  içerir.  Öğrenilmiş  bilgi  üzerinde  yükselen  sevgiyle  bütünleşerek 

güçlü, kalıcı ve sağlam dayanaklar, temeller kurar. Aşk, ister cinsel ister 

dinsel  ister  tasavvufi  köklere  dayansın,  bilgi  kaynaklı  değilse,  bilgiyi 

bilince  dönüştürerek,  sevgiye  bu  yoldan  ulaşarak,  ulaşılan  sevgiyi 

çoğaltıp  yoğunlaştırıp,  paylaşmaya,  evrenin  öteki  parçalarıyla  birliğe 

yönelmiyorsa,  hakiki  değil,  yanılsamalı  bir  aşk  olur.  Yani  bedensel 

hazlara,  anlık  duyusal  tatminlere  yönelik  aktüel  gereksinimleri 

karşılamaya (cinsel tatmine) denk düştüğü halde, buna yanılsamalı olarak 

aşk  da  denmektedir.  Bu  tür  yanılsamalı  adlandırmaların  bilinçaltında 

taşıdığı  amaç,  gerçekleştirilen  etkinliğin  soylulaştırılması,  yüceltilmesi 

ve sosyal uyum içinde gösterilmesi çabasıdır. 

Her  üç  olgu

i

(sonnota  bkz.),  düşünce,  duygu,  durum  ve  ilişkide 



yaşantının  merkezi  noktası,  karşılıklı  ilişkinin  güvenilirliği  olarak 

belirlenebilir.  Tek  yanlı  durumlar  -aşk,  sevgi  ya  da  cinsellik-,  yani 

diyalektik  olmayan  gerçekleşme  süreçleri, sorunlu  görünmektedir.  Söz 

konusu ilişkide, yaşantılayanın her üç sürece ilişkin hakikatin ne olduğu

hakkında yaşadıklarının  özüne  ilişkin  bilgisinin  yeterli  olması 

önkoşuldur. Aksi takdirde olanlar, en iyi şekliyle ya bilinçsizce hakikatin 

yaşanması  ya  da  rastgele  yaşanan  sözde  aşk  yanlışının  yanılsamasının 

ötesine  geçemezler.  Demek  ki,  üçlemenin  hangi  boyutu  olursa  olsun, 

cinsellik-sevgi  ve  aşk  (CSA)  ilişkilerinin  hakikaten  yaşanması,

olgu/durum  ya  da  kavram  hakkında  bilgi ve  bilinçsizlik  durumunda 

sapmalar  içerir.  Söz konusu  sapmaların  nedenleri, CSA ilişkilerinde 

önyargıları  oluşturan sınıflı toplumun sonuçları  olan egemenlik, iktidar, 

baskı,  özel  mülkiyet  ve  ayrımcılıktan  kuruludur.  Doğaldır  ki,  yaşamı 

doğadan ve doğallıktan uzaklaştıran, insan etkileşimlerini belirleyen söz 

konusu  sınıf,  egemenlik,  iktidar,  baskı,  özel  mülkiyet  ve  ayrımcılık 

türünden toplumsal  ilişki  formları,  toplumsal  yaşam  biçimlerinin 

ekonomik,  hukuksal,  politik, kültürel  ve  toplumsal  alanlarına  nüfuz 

ederek düşünce ve davranışları yönlendirir ve yönetirler. 

                                                                                                          

“realistik”  anlamı  budur.  Marcuse,  “gerçek  sevgi  üretkenlikte  köklenir  ve 

öyleyse  yerinde olarak ‘üretken sevgi’  diye adlandırılabilir” alıntısını (Man for 

Himself’ten)  yapar.  Marcuse,  Herbert,  Eros  ve  Uygarlık,  çev.  Aziz  Yardımlı, 

İstanbul:İdea Yayınları, 1995, s. 150, 151, 159, 185, 188.




Çetin VEYSAL

63

Buna  göre, CSA  ilişkilerinin  sağlıklı  ve  olumlu  yaşanabilmesi

kaçınılmazca iki önemli etkinlik ve eylemi gerekli kılmaktadır: İlkin, her 

bir birey, yaşama ilişkin başka alanlarda olduğu kadar, CSA konularında 

da kendini  totaliter  bütünden  özerkleştirecek  eyleme  geçecek  tarzda

bilgilenmeli,  ikinci  olarak  da  toplum  eğitimi  açısından  tüm  toplum 

bireyleri ve  dünya  insanlığını  içeren  genel  bir  amaçla  destekleyeceği,

ötekilerle  bütünleşecek  bir  hareket  noktasını ve  amaca  ilişkin 

gerçekleştireceği  düşünce  ve  eylemliliği bilgi  ve  bilinçte yaratması 

gerekir.  Demek  ki,  gelinen  noktada  tarihsel,  toplumsal  ve  sınıfsal  bir 

kavrayış,  insansal  bir  amaca  ilişkin  hareket  noktası  ve  eylemlilik, söz 

konusu  sapmaların  ortadan  kaldırılmasının  önkoşulu

22

olarak  varlık 



göstermektedir. 

Cinsellik, sevgi ve aşkın diyalektiğinin serimlenmesi şöyle olabilir: 

İlk aşama olarak cinselliğin bilgi temelli olmayan bir bağlanış, biyolojik 

doğal  üreme  kodlarından  oluştuğu  ve  bu  durumun  varlıksal  (ontolojik) 

temeli meydana getirdiği ileri sürülebilir. Bu anlamda cinsellik, yalnızca 

canlılığı sürdürme, üreme amaçlı bir devinimdir. Doğal olması nedeniyle 

cinsellik,  toplumsallık  ve  kültürel  sıkıştırmalara  karşı  gelir;  ancak

yoksanarak  olumsuzlanması  olanaksız  olduğundan  ancak  içerilerek 

aşılmaktadır. 

İkinci  aşama  olarak  sevginin,

23

cinsellik  üzerinde  yükselen 



toplumsallığın  bilgisel temellere  dayalı  bilme  ile  ilgili (epistemolojik)

birlik durumlarından,  öğrenilmiş ortamlardan doğduğu, somut koşullara 

uyumla ilgisi olduğu ileri sürülebilir. Bu bağlamda  sevginin, cinselliğin 

içerilerek  aşılması  anlamında  olumsuzlanması  olarak  kültürel 

olgusallığın yansısı, tarihsellik ve toplumsallığın dayanağı olan karşılıklı 

yardımlaşmanın  ahlakla  çevrelenen,  kalıplaşmış  zorunluluklarla 

kültürelleşmiş  bir  sürece  dönüşerek  yeniden  biçimlenmiş  tarzı  olduğu

savlanabilir. Bu durumun, insanın varlığını sürdürmesi olarak cinselliğin

kurgulandığı ontik yapıyı içererek epistemik anlamda onu olumsuzladığı 

belirlenebilir. 

                                                

22

İnsan  eylemlerinin,  içinde  yaşanılan  anamalcı  düzenin  zorunluluklarıyla 



bencilleşmesinin  getirdiği  yabancılaşmadan  uzaklaşmasının  olanakları,  bireye 

dikte  edilerek  baskı  altına  alınmış  düşünce  ve  eylemlerinden  bireyin  kendini 

kurtarmasına  bağlıdır.  Yani  kurtuluşun  temeli,  bireyin  içinde  nesneleştiği 

sürecin olumsuzlanmasına bağlı görünmektedir.

23

Bkz.  Veysal,  Çetin, Sevgi  ve  Cinsellik  Üzerine,  Felsefelogos  içinde, 



İstanbul:Bulut Yay., 1999/2, s. 125-146.


Yüklə 265,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə