bilig Bahar / 2009 sayı 49: 83-92
© Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı
Karapapak Türk Mitolojisinin Yapısı Üzerine
Araştırmalar
Valeh Hacılar
∗
Özet: Eski Türk mitolojik sistemi içinde yer alan Azerbaycan mitoloji-
siyle ilgili ürünlerin araştırılması, hem Türk mitolojisiyle
ilgili bilgilere
ulaşılması hem de mevcut bazı problemlerin çözümüne katkı saklaması
bakımından önemlidir. Bu çalışmada Gürcistan sınırları içinde yaşayan
Karapapak Türklerinin yaşadığı coğrafyadan derlenen mitolojik metin-
ler incelenerek hem Türk yaşayış ve inanışının birçok bilinmezi hem de
Türklerin bu bölgelerle olan ilişkisi gözler önüne serilecektir.
Anahtar Kelimeler: Türk mitolojisi, mitolojik masallar, mit, ruh, motif.
Anlamı ve yapısı bakımından mitler, ortaya çıkma
ve gelişme süreçlerinde
bazı aşamalardan geçmekte ve folklorun epik türleri üzerinde derin izler bı-
rakmaktadır. K. Levi-Stros, mitlerin parçalanışını mitolojinin en eski çağlarına
kadar götürmektedir (1978: 38). Bu süreçte mit yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya kalacak kadar fazla bölünmeye uğramıştır. O dönemlerde mitin par-
çalanması kendiyle ilgili diğer türlere yaramış, bir anlamda mit kendisi için
bölünmüştür.
Eski Türk mitolojik sistemi içinde yer alan Azerbaycan mitolojisiyle ilgili ürün-
lerin araştırılıp toplanması / derlenmesi, ne yazık ki,
sistemli bir şekilde ya-
pılmamış, bu alanda dikkate değer ilk eser ancak 1988 yılında yayımlana-
bilmiştir (Acalov 1988). Anılan kitaptaki bilgilere göre “dünyanın yaratılışı ile
ilgili mitler” en eski mitler olarak kabul edilmektedir. Borçalı’nın çeşitli bölge-
lerinden derlenip yazıya geçirilmiş örneklerde de gökyüzüyle, evrenle; güneş,
ay, yıldızlar ve gezegenlerin düzeni ve birbirleriyle olan ilişkileriyle ilgili son
derece ilgi çekici, fantastik ve ilkel bilgilerle karşılaşılır. Astronomi ile ilgili
hususların ortaya çıkması ise, insanın yerleşik hayata geçmesi ve tarıma baş-
ladığı döneme rastlar. Çok dar bir alanda ortaya çıkmalarına
rağmen mitler
insanın ne zaman yerleşik hayata geçtiği hakkında da bilgiler içerir. Bu tür
örnekler bugün üzerinde oturulan toprakların iskana hangi tarihten beri açıl-
dığını / Türk nüfusunu üzerinde barındırdığını ortaya koyan kıymetli kanıtlar-
dandır. Bu bağlamda bölgede derlenen “Anahatır” miti Azerbaycan Türkle-
rinin yaşadıkları topraklara hangi tarihlerde geldiklerini, onların binlerce yıldır
bu topraklarda yaşadıklarını ortaya koyması bakımından önemlidir. Söz
konusu mitte şunlar kaydedilmektedir:
∗
Çavçavadze Devlet Üniversitesi, Azeri Dili ve Edebiyatı Bölüm / TİFLİS-GÜRCİSTAN
valehhacilar@mail.ru
bilig, Bahar / 2009, sayı 49
84
Dünya yaratıldığında Boşşalı ovasına bir kafile gelir. Aniden gelen sel,
annesinden ayrı düşen bir çocuğu alıp sürükler.
Onu yakalayamaya-
cağını anlayan anne, diz çöküp Tanrı’ya yalvarır. Onun bu yalvarışını
yakarışını işiten Tanrı, sel sularını azaltır; çocuk da bir şeylere tutuna-
rak sağ kalır. Irmak dile gelip “Ben bu çocuğu annesinin hatırı için
sapa sağlam bıraktım” der. Olayı görüp toplanan halk da “Bu günden
itibaren biz de burayı yurt edinip ovanın adını Boşşalı; ırmağın adını
Anahatır; yanık kokusu gelen ormanın adını da Yanık ormanı koya-
cağız” der (Ehmedoğlu 1988).
Mitolojik ürünlerden de anlaşılacağı üzere Borçalı coğrafyasının bütün
toponomik söz varlığı eski Türk yaşayış ve inanışı etrafında şekillenmiştir.
Türk mitolojisinin değişmez aktörlerinden Oğuz’un / Oğuzlar’ın günümüz insanı-
nın atalarından çok daha önce yaşadığına dair bir metni Gürcü araştırmacı M.
Canaşvili derleyip; daha XX. yüzyılın başlarında yayımlamıştı (Eski Gürcistan
1907). Metinde Oğuzların modern insanın atalarından önce yaşadıkları, uzun
boylu ve iri yarı gövdeye sahip oldukları, ayrıca sonradan yaratılan “cılız insan-
lar”la karşılaşmaları anlatılmaktadır. Metinde ayrıca cılız olmalarına rağmen bu
insanların beyinlerinin Oğuzlar’a göre daha fazla geliştiği dile getirilir.
Benzer özelliklere sahip mitler sonraki dönemlerde Azerbaycan’ın Daşkesen
bölgesinden de derlenip yazıya geçirilmiştir. Anılan hususlar A. Acalov’un da
dikkatini çekmiş; o da bu konuda şunları kaydetmiştir:
Oğuzlar’ın bedence iri gövdeli yaratılması, sonradan
yok olup gitme-
leri ile ilgili mitler, mitolojik rivayetler Türk boyları arasında oldukça
yaygındır. Gürcü folklorunda karşılaştığımız husus da bu çerçevede
değerlendirilmelidir. Zira bu mit bilinmeyen bir tarihte Azerbay-
can’dan / Azerbaycan Türkleri’nden alınmıştır (1988: 181).
Bölgeden derlenen örnekler arasında totemizmle ilgili mitik-efsanevi metinler
de ilgi çekicidir. Bu metinlerde en eski inanışlar “ilk çizgilerini”
olduğu gibi
koruyamasalar da arkaik- mitolojik özelliklerini kaybetmemişler ve mevcut
mitolojik varlığımızın en kıymetli ögeleri olmuşlardır. Bu çerçevede Kepenek-
çi ve Darvaz bölgelerinde meşhur olan “Qaraner” (Acalov 1988: 63-65) ve
“Herşenin Ocağı” (Hacılar 1984) metinleri son derece ilgi çekicidir. İlk bakış-
ta ziyaret yerlerinin ortaya çıkması ile ilgili görünen ve efsane etkisi uyan-
dıran her iki metnin dikkatli incelendiklerinde mitolojik ögeler taşıdıkları açık-
ça görülür. Mesela: Ceylana dönüşen kadının mitolojik yanları, avcılıkla ilgili
mitlerdeki “koruyucu tanrıları” hatırlatmaktadır. Ana ceylanın sütü, sihirli,
sırlı, büyülü olarak kabul edilip, bolluğun, bereketin, huzurun ve mutluluğun
sembolü olarak nitelendirilir. Bu metinlerde Türk
mitolojisinde önemli yeri
olan “ateş” ve “ocak” kültleri de karakteristik unsurlar olarak karşımıza çık-
maktadır (Alyılmaz 2003: 82-87, Alyılmaz 2004). Herşenin Ocağı’nda kadı-
nın kocasına fırlattığı bir parça ateş (köz parçası), ziyaretgâha çevrilip, ailesi-
ne yarar sağlar; bir anlamda ceylan sütünün yerini tutar.