383
BİR GÜZELLİK VE SEVGİ FELSEFESİ:
PLATON’UN ŞÖLEN DİYALOĞU İLE
FUZÛLÎ’NİN LEYLÂ VE MECNUN MESNEVÎSİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI
TAŞDELEN, Vefa
TÜRKİYE/ТУРЦИЯ
ÖZET
Platon’un Sempozyum diyaloğu, güzellik ve sevgi konusu üzerine
yazılmış ilk ve en önemli çalışmalardan biridir. Platon bu diyaloğunda
güzelliğin ve sevginin kaynağını araştırmış ve insan varoluşu üzerindeki
büyük etkilerinden söz etmiştir. Buna göre insan, güzelliğe ve sevgiye
eğilimli bir doğaya sahiptir. Sevginin kılavuzluğuna giren kişi göreli
güzellikten başlayan bir varoluşsal aşamalar sistemi içine girer. Göreli
güzellikten düşünce güzelliğine, düşünce güzelliğinden davranış
güzelliğine, davranış güzelliğinden bilgi güzelliğine, oradan mutlak
güzelliğe geçerken, sevginin büyük gücü ile kendini de güzelleştirir, eğitir
ve terbiye eder. Bu çabası, aslında ölümsüzlük isteğinin bir ifadesi olarak
ortaya çıkar. Benzer bir yaşantı, Fuzulî’nin Leylâ ve Mecnun mesnevîsinde
de görülür. Orada da, göreli güzellikten mutlak güzelliğe doğru gelişen
bir sevgi deneyiminden ve bu deneyimin kişiye kazandırdığı erdemlerden
söz edilir. “Bir Güzellik ve Sevgi Felsefesi” başlığını taşıyan bu bildiride,
Platon’un Şölen diyalogu ile Fuzulî’nin Leylâ ve Mecnun mesnevîsi
karşılaştırılacak, iki sevgi deneyimi arasındaki benzerlik ve farklılar
üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Platon,
Şölen, göreli güzellik, düşünce güzelliği,
davranış güzelliği, bilgi güzelliği, mutlak güzellik, Fuzulî, Leylâ ve
Mecnun.
ABSTRACT
Plato’s Symposium dialogue is the first and one of the most important
work has been written on beauty and love so far. Plato inquired the sources
related to beauty and love in this dialogue, and told about their great effects
on human being. According to this, human nature tends to be beauty and
384
full of love. The person being guided by love enters the progressive system
of existential sphere. While passing from relative beauty to beauty of
thought, from beauty of thought to beauty of behaviour, from beauty of
behaviour to beauty of knowledge, and then to absolute beauty, he/she
makes himself/herself beauty, and also educates himself/herself. This effort
of person comes into existence as an expression of his/her immortality
desire. This type of an experience is also seen in Fuzuli’s mesnevî of
Leylâ and Mecnun. In this mesnevi, love experience being developed from
relative beauty to absolute beauty and wisdoms being gained by person
through this experience is addressed. In this paper named “An Beauty
and Love Philosophy”, Plato’s Symposium dialogue is being compared to
Fuzulî’s Leylâ and Mecnun mesnevî according to their similarities and
differences.
Key Words: Plato,
Symposium, relative beauty, beauty of thought,
beauty of behaviour, beauty of knowledge, absolute beauty, Fuzûlî, Leylâ
ve Mecnun.
Giriş
İnsanlar, bilinen ilk öykülerinden bu yana güzelliğe tutkun ve eğilimli
olmuşlardır. Bunun başlıca nedeni, güzellikteki etkileme gücü ve insandaki
etkilenme eğilimidir. İster doğal, ister sanatsal, isterse insanî güzellikler
olsun, etkilemek güzelliğin, etkilenmek de insanın doğasında vardır.
İnsanlar sevmekle, güzellikten etkilenmekle kalmamışlar, güzelliği ve
sevgiyi anlamaya da çalışmışlardır. Bu nedenle, yüzyıllardan beri, hayata
ve ölüme dâhil olan diğer varoluşsal temaların yanında, güzellik ve sevgi
konularında da düşünülmüşler, güzelliğin ve sevginin esiniyle ölümsüz
eserler ortaya koymuşlardır. Yalnız şiirlerde, türkülerde, masallarda, efsane
ve romanlarda değil, kültür ve uygarlığın hemen her alanında bu esinin
izleriyle karşılaşabiliriz.
Düşünce tarihinde, güzellik ve sevgi konusunda çeşitli yaklaşımlar
vardır. Bunlardan biri, güzelliğin ve sevginin aşkın bir evrende kaynağını
bulduğu yönündedir. Tek tek bedenlerde cisimleşen bu bir ve tek olan
güzelliğin yansımasıdır. Bu yansımanın izini sürdüğümüzde, aşama
aşama güzelliğin kaynağına doğru ilerleriz. Bu ilerleme duygu, düşünce
ve davranış biçimi açısından varoluşsal düzlemde önemli değişikliklere
neden olur. Bu tür bir yaklaşımın haklı gerekçeleri olabilir. Zira sevgi,
insanın yeryüzünde yaşayabileceği en üst ve en etkileyici tecrübelerden
biridir. İnsanlar yalnız kendi aralarındaki kimi ilişkileri açıklamak için
değil, kozmosun oluşumu, birey ve Tanrı ilişkisi gibi konuları açıklamak
385
için de bu tecrübeye başvurmuşlardır. Platon, Plotinos, İbn Sina, İbn Arabî,
İbn Hazm, Mevlâna, Kierkegaard gibi pek çok filozof, bu anlayışla eserler
kaleme almışlardır.
Platon (M.Ö. 427-347), Symposion diyaloğu ile bu görüşün ilk, en güçlü
ve en ileri örneğini vermiştir. Bu diyalogda güzellik idesine, güzelliğin
özüne, mutlak güzelliğe (auto tu kalon) giden bir süreç, bir aşamalar zinciri
vardır. Sevginin kılavuzluğunda, “göreli güzellik” (pros ti kalo) aşamasından
başlayan süreç, sırası ile düşünce, eylem ve bilgi güzelliklerinden geçerek
güzelliğin özüne kavuşur. Bu mutlak güzellik aşamasıdır. Symposion
diyaloğunda sözü edilen mutlak güzellik, Fuzûlî’nin (1495?-1556) Leylâ
ve Mecnun mesnevîsinde Tanrı güzelliğine karşılık gelir. Ona göre, tek
tek güzellikler, Tanrısal güzelliğin bir bedendeki, bir varlıktaki tezahürü,
ışıması ve yansımasıdır. Bu ışıma aile yokluk varlığa gelir, yokluktan
çıkıp varlığa kavuşur. Işıma, yalnız varlıktaki güzellik değil, kusursuzluk
ve mükemmelliktir de (Fuzûlî, 2006: 337). Varlıktaki güzellik, tanrısal
gizin, görkemin ışımasıdır, tezahürüdür (Fuzûlî, 2006: 49). Bu yansıma,
varlığın her zerresindedir. Her var olan, salt güzelliğin özünden iz taşır.
Fuzûlî, Leylâ ve Mecnun mesnevisinin önsözünde (dibâce), güzelliğinin
ortaya çıkışının sevgiye sebep olan, sevgisi ile kâinat binasını ömürlü kılan
Tanrı’ya yakarışla başlar. Niyetinin mecaz yolu ile gerçeklere ulaşmak,
hikâye söylemek bahanesi ile gizleri açıklamak olduğunu belirtir (Fuzûlî,
2006: 25).
Diyalog, felsefi söylem biçiminin ortaya çıkmasına imkân tanıyan bir
tarzdır. Bu tarzın kuşkusuz en iyi bilinen örneği, Platon’un diyaloglarıdır.
Mesnevî ise öncelikle felsefî değil, daha çok edebî bir tarzdır. Bu tarzda
metaforik anlatım ön plandadır. Şiirin ve düz yazının bir bileşkesi gibidir.
Düz yazı gibi bir öyküyü, bir konuyu anlatır, ama anlatımını şiirsel
tarzda, şiir formunda yapar. Anlattığı hikâyeler, getirdiği mesellerle,
anlattığının ötesinde bir anlama işaret eder, ifade güçlüğü olan kimi
konuları varoluş evreninden sunduğu fragmanlarla örnekler. Bununla
birlikte metafora, öykülemeye, örneklemeye uygun bir tarz olduğundan
felsefi söylemin oluşumuna da imkân tanır, hatta yalın ve anlaşılabilir
anlatımıyla, Mevlâna’nın Mesnevî’sinde olduğu gibi, felsefi söylem içinde
bir zenginlik oluşturduğu bile söylenebilir. Leylâ ve Mecnun, mesnevî
olarak, öncelikle bir sanat eseridir. Bir öyküyü anlatır. Pek çok söz sanatını
ve söyleyiş güzelliğini kendi içinde barındırır. Öykü etrafında şekillenen
metaforik söylem, ona felsefi bir derinlik kazandırarak düşüncenin, zengin,
çağrışımı bol ve sanatsal bir tarzda ifadesine imkan tanır. Felsefi içeriği