|
Gültəkin-əmin Abid
“BUZLU CƏHƏNNƏM”
KITABINDAN
23
BUZLU CEHENNEM
Ruslar taraf
ından Sibirya’ya nefy edilen
Azeri karde
şlerime
Sibirya, ey soguk ve korkunc deniz,
Şimalin göğsünde uyuma sessiz,
Kalk bir misafirin geldi, dikkat et;
Sana hediyeler getirdi vahşet...
El
inin buzunu aşkla erit,
Kır acıyan kalple kucağın aç
Hediyen: bir demet sararmış yiğit,
Hepsi bitkin, hepsi hasta, hepsi aç...
Sen ey bugün yalnız katilin değil,
Hak diyen başın da kabri olan yer;
Bu solğun demetin önünde eğil,
Ona ölüm verme, hayat ve ruh ver!
Düşün ki hepsini düşman soldurmuş..
Hicran kalplerine bir damğa vurmuş..
Onları yollamış bedbaht bir diyar:
Kalplerinde keder, gözlerinde nem.
Onları incitme, yetimdir onlar,
Ey soğukla yakan buzlu cehennem!
Söyle tapındığın mabudun kışa:
Kucağında çılpak uyuyanlar var;
Acısın mahvolan bu yaşayışa,
Dinsin kasırgalar, hep fırtınalar...
Soğuğun altında bir yumak gibi
Gömüldüyse kara,
Rüzgarların ılık bir kucak gibi
Açılsın onlara
24
—
Offf... Bu boğucu karanlık
Nerden indi gözel yere?
Tıkandı her nefes artık
Sanki boğuluyor küre..
Yerde sürünüyor, işte: Tundura..
—
Bulanık bir göğün kirli yarası
Sibiriya, Sibirya.. Evet Sibiriya;
Tabiatın o bir zalim “Çeka”sı...
Nine!
Yine
Neler düşündün ki dolu gözlerin?
Rahatsız mı yoksa seninde yerin?
Yoksa oğlunu mu sen hatırladın?
Yok... Onu düşünme, şimdi evladın
Buzlu ufukların kucağındadır,
O, en emelperver bir çağındadır;
Emdikce soğuğu, “Daha ver!” diyor...
Kalbindeki alev bak neler diyor:
Sil göz yaşlarını, dur, bekle onu;
Her donduran kışın bahardır sonu..
...Ve siz ey ölümün korkunç yolunda
Demir adımlarla yürüyen gençler!
Siz ey bir bir talinin gizli kolunda
Yürürken bahtı da sürüyen gençler!
Uzatınız bana siz elinizi,
Tebrik edeyim ben, yığitler sizi!
Baş eğmediniz siz hak yiyenlere,
Dediniz yaşamaz Azeri haksız.
Sizi kesmek için inen hançere
25
“Hürriyet isteriz!” diye yazdınız!
Selamet yoludur gittiğiniz yol.
Güneşler doğacak izlerinizde.
Yalnız değilsiniz, yoldaşınız bol,
Bir imanlı millet var yerinizde.
Düşman saldırsa da dört koldan size
Korkmayın “kurtuluş pek mehal” diye.
Biz de geliyoruz o yoldan size
Istiklal, Istiklal.. istiklal diye.
15 Mart 1925
26
BAYRAĞIM VE İSTİKLALIM
Hür dedim kendime, zincir kırarak,
Git de kemendini cehennemde yak!
Yurdumun müebbet nigahbanıdır
Asırlar altından yükselen bayrak.
Bayrağım ölemez; ölürse eğer
Toprağın altına geçer ülkeler...
Azeri kanı ile yıkandın yeter
Yaptığın Neronun zülmünden beter...
Bir zehir sunsa da, emel doğurdu
Türklüğün kalbine vurduğun neşter.
Kaldıkca Ruslarada diyarım benim;
İntikam olacaktır süarım benim!
Azeri oğluyum, adımda şan var;
Damarımda zülme haykıran kan var;
Beni öksüz sanıp kükreme düşman
Bak arkamda hakkı seven cihan var
Paçavra bayrağın elbet solacak,
Azerbaycan yine benim olacak!
Kurtuluş… ey nazlı, sevimli peri,
Günülde
n vurğundur sana azeri.
Dişimle kırarım bir gün gelir de
Bağrına saplanan kanlı hançeri
Yaşa ey hasretle doğan istiklal!
Yaşa ey Türk, yaşa ey gözel hilal!
Kazvin
28 Mayıs 1924
27
AZERBAYCAN İSTİKLALI
İstiklal, o sönmeyen müebbed bir meş’al
Gönüllerde t
utuşur, gözlerde sönse bile.
–1–
Ansızın beldemizi sardı bir gece,
Hırpaladı hayatı bir kara pençe.
Ufukları titretti şiddetli yeller,
Bir kiyamet feryadı yükseldi yer yer;
Dağ, taş, deniz çarparak hep birbirine
Gönüller gömüldü yerin derinlerine
Yalçın dağlar başından şimşekler taştı
Ortalıkta bir deli tufan kaynaştı
Yıktı, yaktı, karşısına çıkan şeyleri;
Memleket oldu artık bir yanğın yeri.
Eski vatandan bize bir viran kaldı
Yurdumuz pek korkulu mateme daldı:
Her kayanın altında bir ruh inlerdi:
Yükselen feryatlara yeller ses verdi.
Bir lüm el uzattı şanlı millete,
Dünkü büyük saadet dndü nikbete;
Devrildi hep tahtından şerefli hayat,
Mahbes kesildi bize büyük kainat.
Artık kaybetmişti kendini herkes,
Ağızlarda donmuştu hıçkırıklı ses;
Benliği alınmıştı Türkün elinden,
Ayrılmıştı vahşetle öz gözelinden.
Bütün millet uçuşup taşlar başına,
İltica eylemişti son göz yaşına;
Vatan harabesinde bürünüp aha
Yalvarıyordu candan büyük Allaha;
Yalvarıyordu Hakka ö z hakkı için...
28
Dostları ilə paylaş: |
|
|