TüRKİye büYÜk millet mecliSİ



Yüklə 3,61 Mb.
səhifə47/54
tarix26.08.2018
ölçüsü3,61 Mb.
#64465
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   54

Grafik 221.4.3. MEDYA


Medya ve iletişim araçları, aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlardan biridir. Bu etki, program içerikleri ve iletişim teknolojilerinin bağımlılık düzeyinde bilinçsiz kullanımından kaynaklanmaktadır. Bu sorunun çözümü için tüm kamu kurumları, sektör kuruluşları ve kamu yayıncılığı yapan kurumların koordinasyonu önemlidir.

Yazılı basında ailenin temsiline ilişkin şimdiye kadar kapsamlı ve bütüncül bir araştırmaya rastlanmamaktadır. Bu anlamda bu konuda yapılacak araştırmalar teşvik edilmelidir. Kamunun yaptığı araştırmalar bu anlamda kurumlar arasında da koordineli bir şekilde paylaşılmalıdır.



Türkiye’de gerek kamu kurumları gerekse sivil toplum kuruluşları, yürüttükleri projeler veya faaliyetlerinin tanıtımı amacıyla çok sayıda spot film, reklam ve tanıtım filmi yaptırmaktadır. Ancak bu filmler genellikle hem yapım maliyeti ne olursa olsun yeterli kaliteye sahip olmamakta, metinlerinde kullanılan mesajlar ülkemizin genel politikasını yansıtamamaktadır. Bu yapımlar hedef kitleye de ulaştırılamamaktadır. Bu sebeple yapımların öncelikle ilgili kamu kurumlarının yayın kalitesi onayından sonra kamunun ortak yayın alanlarına açılması, yeni iletişim kanallarının kullanılması faydalı olacaktır.
Medya sektörünün kendi özdenetimini yapması aile ve toplumun medyanın olumsuz etkilerinden korunmasında etkili ve daha demokratik bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Sektörün kendi özdenetimini sağlamaya imkân verecek mekanizmaların oluşturulması noktasında sektör ve paydaşlarla birlikte çalışılmalıdır. Yayınların önceden denetlenmesinin sansür olacağı gerekçesiyle mümkün olmadığı, bunun uluslararası mevzuatla da yükümlülük altına alındığı bilinmelidir. Ancak kamuoyunda yayın ilkelerine aykırı yayınların derhal kaldırılması veya yasaklanmasına dair bir söylem gelişmiş, bunu yetkili kişiler ve kuruluşlar da dile getirmeye başlamıştır. Yayıncılığın insan haklarına, ifade ve haber alma özgürlüğüne saygı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği ancak bu özgürlüğün sınırının kamu yararını zedelemeyecek şekilde sektörün bizzat kendi özdenetim mekanizmalarıyla sınırlandırılması gerektiği vurgulanmalıdır.
Medya topluma karşı sorumludur. Bu nosyon bütün paydaşlar tarafından benimsenmeli ve bu konuda farkındalık geliştirilmesine yönelik kampanyalar ve projeler üretilmelidir. Aileye duyarlı yapımlar, yayın ilkelerini titizlikle uygulayanlara yönelik teşvik uygulamaları yapılmalıdır.
İzleyiciler tarafından medyada gösterilen bazı yapımların (evlilik programları ve bazı diziler) aile bütünlüğünü tehdit ettiği sıklıkla dile getirilmektedir. Bu şikâyetlerin sonuca bağlanmamasından RTÜK sorumlu tutulmaktadır. Bu yayınların, yasaklanması istenmekle birlikte RTÜK’ün görevleri arasında yayınların yasaklanması yer almamaktadır. Bu da RTÜK’ün görev ve sorumluluklarının kamuoyu tarafından yeterince bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Ancak ihlalde ısrar eden MHS kuruluşlara yönelik müeyyidelerin caydırıcı olması sağlanmalıdır.
Kamuoyunda RTÜK sadece ceza veren bir kurum olarak algılanmakta olup hem medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara rehberlik etmesi hem de vatandaş şikâyetlerini dikkate alırken sivil toplum kuruluşlarıyla da işbirliği yapması gerekmektedir.


  • RTÜK’ün görev sorumlulukları arasında ailenin korunması da olduğu için vatandaşın şikâyetlerinin dikkate alınması, yapılan şikâyetin yerine ulaştığı ve şikâyetin ne şekilde sonuçlandığı başvuran kişiye bildirilmelidir. Şikâyet mekanizmalarının kullanıcı dostu olmasına özen gösterilmeli, bunlarla ilgili sürekli yenilenen ve geliştirilen uygulamalar hakkında kamuoyunda farkındalık yaratılmalıdır. Zira Komisyon toplantılarında vatandaşların şikâyet ederken süreçlerden ve gereksiz sorulardan rahatsızlık duyduğu sıklıkla ifade edilmiştir. Ancak gerekli analizlerin yapılabilmesi için demografik verilerin istendiği, yeniden aradıklarında aynı verilerin tekrar sorulmayacağı arayan kişilere anlatılmalıdır. Şikâyetlerin belli bir lobi çerçevesinde yapılmaması için de gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

  • RTÜK’ün bir iletişim alanında bir düzenleyici kuruluş olduğu gerçeğinden yola çıkarak, halkla ilişkiler fonksiyonunu yayıncıları ve diğer paydaşları da içine alacak şekilde halkla ilişkiler faaliyetlerini genişletmeli ve güçlendirmelidir.

  • RTÜK’ün görsel ve işitsel medya kuruluşlarının yayınlarının düzenlenmesi ve denetlenmesi sorumluluğunu üstlenen bir kamu kurumu olarak teknolojik gelişmeler ışığında yeni politikalar geliştirmesi de gereklidir. RTÜK’ün yaptırımlarının caydırıcı olmadığı düşüncesi yaygındır. Bu durum, mevzuat eksikliğinden değil, uygulamalardan kaynaklanmaktadır. İzleyiciler tarafından belirlenen yayın ilkelerini ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara yaptırım uygulanırken tarafsızlık ilkesinin en azami ölçüde gözetilmesi, katılımcı ve şeffaf davranılması istenmektedir.




  • Kanallara içerik üreten yapımcı firmaların birden çok kanala yapımlarını pazarladığı düşünüldüğünde RTÜK tarafından yapılan izleme fonksiyonun kanal izlemesinden ziyade tematik izlemeye kaydırılması, böylece hangi kanalda yayınlandığına bakılmaksızın benzer temalardaki içeriklerdeki ihlallere aynı yaptırımların uygulanması mümkün olacaktır. Aksi durumlarda farklı kanallardaki benzer ihlallere farklı ilkelerin ihlalinden kaynaklanan yaptırımların uygulanması söz konusu olmaktadır. Ceza alan medya hizmet sağlayıcı kuruluş yargıya gittiğinde kararlar farklı içtihatlar sebebiyle bozulmaktadır. Sektör hangi durumlarda ne tür cezalar alacağını bilmelidir.

  • Tematik izleme yapan uzmanların uzmanlık alanlarının temalara uygun olarak belirlenmesi gerekmektedir. Örneğin, çocuk kanalları izlenirken pedagojiye hakim, dini içerikli yayınların izlemesinin ilahiyat bilgisine sahip uzmanlar tarafından izlenmesi gibi.

Medyadaki olumsuz bazı içerikler en çok çocuklar açısından risk oluşturmaktadır. Sağlıklı bir gelişim için çocukların korunmasına yönelik tedbirler titizlikle uygulanmalıdır.


Medya sektörünün kendi içinde çocukları korumaya yönelik bir refleks geliştirmesi ve özdenetimini yapması gereklidir. Başta ana haber bültenleri olmak üzere programların yayın saatlerinin çocuklara göre oluşturulması bu mümkün olmuyorsa içeriğin çocuklara uygun olmadığı konusunda ebeveynler ekrandan uyarılmalıdır. Aynı şekilde yazılı basın ve internet medyasında da özellikle şiddet ve istismar içeren haberlerde haber dilinin bunu uygulayan kişinin davranışını toplumun genelinde normalleştirici ve meşrulaştırıcı olmamasına özen gösterilmelidir. Şiddet ve istismara yatkın olan kişilerin medya içerikleri vasitasıylada harekete geçebildikleri göz önünde bulundurularak içeriklerin yayınlanmadan once yayıncı kuruluşlar tarafından öz denetimle gözden geçirilmesi faydalı olacaktır (Prof.Dr. Orhan Derman alıntısı eklenecek). Kullanılan görüntü ve fotoğraflarında basın meslek ilkelerine ve Basın Kanununun gereklerine uygun şekilde kullanılması gerekmektedir. Eğer bu konularla ilgili medya çalışanlarında yeterli bilgi ve farkındalık gelişmemiş ise kamu kurumları bu yönde eğitim çalışmaları düzenlemeli, eksik kalan düzenlemeler varsa bunların tamamlanmasına özen gösterilmelidir.
Medyanın olumsuz etkilerinden korunmanın bir yolu da izleyici de medya okuryazarlığının geliştirilmesidir. Medyanın sosyal öğrenmeye katkısı akademik araştırmalarla ortaya konmuştur. Dolayısıyla özellikle televizyonun her evde bulunan bir iletişim aracı olarak eğitici yayınlara ağırlık vermesi, yayın içeriklerinde didaktik olmayan aileyi güçlendirici temaları işlemesi için sektörün yönlendirilmesi gerekir. Akıllı İşaretler olarak adlandırılan koruyucu sembol sistemi, izleyici temsilciliği, görsel işitsel medya etik ilkeleri konusunda bireyleri ve sektörü bilgilendirmeye yönelik eğitim faaliyetleri planlanmalıdır, rehberler yayımlanmalıdır.
Medya sektörünün kriz anlarına hazırlıklı olması ve yayın planlama ve içeriklerini önceden belirlemeleri gerekmektedir. Terör veya olağanüstü hallerde, afetlerde medyanın etkin kullanımı ve zararlı içeriklerin azaltılması amacıyla çeşitli eğitim programları planlanması gerekmektedir. Terör ve olağanüstü olayların ardından gelen yayın yasaklarını bile hangi çerçevede uygulayacağı konusunda tereddüt yaşayan yayıncılık sektörü mutlaka kriz anlarında yönlendirme yapabilecek mekanizmalar oluşturulmalıdır. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı, BYEGM ve RTÜK vb kuruluşların sektörle birlikte kriz yönetim strateji belgesi hazırlaması ve hazırlanacak kriz yönetim belgelerinin önceden sektör çalışanlarıyla paylaşılması sağlanmalıdır.
Yurt dışında yaşayan Türkler, çoğunlukla Türk medyasını yakından takip etmektedir. İçerikler oluşturulurken bu durumun gözetilmesi gerekir.


  • Yurt dışı yayınlarla ilgili bir başka konu da gurbetçi vatandaşlarımızı ilgilendirmektedir. Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının verdiği bilgilere göre, yurt dışında da Türk televizyonları izlenmektedir.

  • Göçmen aile yapıları incelendiğinde, içinde yaşadığı toplumla bağları farklı şekillenmiş üç aile yapısı görülmektedir. Bunlardan ilki dışa kapalı aileler, ikincisi asimile olmuş aileler, üçüncüsü ise uyum ve katılımı başarmış ailelerdir. Bunlardan dışa kapalı aileler, üçüncü nesil çocukların dahi dil sıkıntısı yaşaması ve eğitim sistemine dahil olamaması vb. gibi nedenlerle yerel dildeki imkanların ve medyanın çok az hatta neredeyse hiç kullanılmaması buna karşın Türk televizyon ve medyasının yoğun kullanımı gibi sorunlar baş göstermektedir. Gurbetçilerimizin çocuklarının doğru Türkçe öğrenmeleri ve konuşmaları açısından yayında kullanılan Türkçe’nin dilbilgisi kurallarına uygun olmasına özen gösterilmesi gerekir.

  • Özellikle, uydudan yayın yapan kanalların yurt dışında yaşayan vatandaşların sorunlarını dile getirmeleri ve çözüm yolları geliştirilmesi için bilgilendirici ve eğitici program içeriklerine de yer vermesi gerekmektedir.

  • Yurt dışında aile değerlerini işleyen, engelliler, yaşlılar, rol modeller açısından kaliteli olduğu düşünülen yayınların ülkemizde de üretilmesi teşvik edilmelidir.

  • Yurt dışı yayınlarına ilişkin haber taramalarında özel olarak “aile”, “aile bireyleri: kadın/erkek/çocuk”, “yaşlı”, “engelli”, “boşanma”, “şiddet” vb. konulara ilişkin analizler yapılmamaktadır. Bu anlamda gerçekleştirilecek çalışmaların gurbetçi vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin envanter toplamada, ayrıca farklı toplumlarda aile ve aile çevresinin ne tür sorunlarla karşılaştığı veya bu sorunlarla nasıl baş edilebildiği konusunda bilgi edinilmiş olacaktır.

Türk Medyasının uluslararası alanda Türk kültür ve aile değerlerini içeren veya bunu destekleyen yapımların alım ve satımı konusunda teşvik edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde üretilen yayın içerikleri artık dünyanın her yerinde pazarlanmaktadır. Bu aynı zamanda bir kültür ihracıdır. Yıllarca farklı ülkelerden bize yapılan kültür ithaline alternatif bir durum ortaya çıkmıştır. Bu içerikler yayınlandığı ülkenin diline çevrilmektedir. Burada dikkate alınması gereken bir başka durum ise yurt dışından bize denetimsiz gelen yayınlardır. Bu konuda henüz düzenleyici otorite bir önlem almamıştır.


Görüldüğü üzere internet hayatımıza getirdiği pek çok yenilik yansıra bir o kadar da riski beraberinde getirmiştir. Şüphesiz bu risklerle mücadeleyi internete yasal çerçevede getirilecek erişim engelleme kısıtları ile yapabilmek çok zordur. Bunun için başta bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekmektedir. Bunun için başta dijital vatandaşlık algısının ve dijital okur-yazarlık seviyesinin çocuk yaşlardan başlanarak geliştirilmesi için hem bireysel hem toplumsal bazda atılması gereken adımlar mevcuttur. Tüm bunlar yeni yetişen neslin çok iyi birer dijital kullanıcı olduğunun farkında olarak hareket edilmesi gerekliliğini de doğurmaktadır. Onlara bazı şeylerin kısıtlanmasının imkânsız olduğunu farkında olarak dijital teknolojileri etik, bilinçli ve sorumlu birer birey olarak kullanma alışkanlığı kazandırılmalıdır (Çubukcu, 2014).

Bilinçlendirme çalışmalarına Avrupa ve ABD’de yaklaşık 17 sene; Türkiye’de ise 9 sene önce başlanmıştır. Buna rağmen daha yapılacak çok işin olduğu yadsınamayacak bir gerçektir. Kısa bir sürede çocukların çevrimiçi ortamda korunumunu sağlamak ve dijital vatandaşlık konusunda bilinçlendirme sağlamak kolay değildir. Uzun vadede gerçekçi adımların atılabileceği sistematik bir yapıda ilerlenmelidir (Çubukcu, 2014).

Bilinçlendirme faaliyetleri kapsamında Türkiye’nin başta AB’ye göre en büyük eksikliği, AB çatısı altında INSAFE ağı ile birbirine bağlı olan Avrupa ülkelerindeki Güvenli İnternet Merkezi ve/veya Yardım Hattı (Helpline) benzeri bir yapının Türkiye’de bulunmamasıdır. Bu merkez ve hatlar aracılığı ile özellikle ebeveynler çocuklarının internet kullanım davranışları ile ilgili merak ettikleri, öğrenmek istedikleri veya internet ile ilgili yardım almak istedikleri herhangi başka bir konuda bu merkezlere başvurabilmektedirler. Birçok bu merkez Avrupa’da devlet desteği ile STK’lar aracılığı ile sürdürülmektedir. Türkiye’de de benzer bir yapının kurulması şarttır (Çubukcu, 2014).

Bilinçlendirme çalışmalarının dünyada ve Türkiye’de daha çok internet üstünden portallar, seminerler ve broşür/afişler aracılığı ile gerçekleştiği görülmektedir. Oysaki dijital vatandaşlık kapsamında çocuklara daha çok pozitif içerikler sunulmalıdır. Ayrıca, çocukların farklı alanlarda hem bilgi edinebileceği hem de eğlence amaçlı kullanabileceği içerikler de sunulabilmelidir. Bunun yanı sıra, internetin farklı yönlerdeki risklerine karşı bilinçlendirme ve korunma yollarını anlatan kapsamlı ve farklı modüllerde eğitim içeriklerine de ihtiyaç duyulmaktadır (Çubukcu, 2014)

Ayrıca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından sunulan ve altyapısı erişim sağlayıcılar tarafından oluşturulan Güvenli İnternet Hizmeti’nin yaygınlaştırması ve kullanıcılar tarafından bilinirliğinin artırılmasına yönelik de çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu hizmetle aileler başta çocuklarına yönelik olarak internetin olumsuz içeriklerinden olan pornografik sitelerden, uyuşturucu ticareti yapan sitelerden, şiddet içeren sitelerden, ırkçılık ve nefret suçları üzerine yayın yapan sitelerden, suç işlemeyi anlatan sitelerden, terör propagandası yapan sitelerden talebe bağlı ve ücretsiz olarak korunma imkânına sahip olabilmektedirler.


Yüklə 3,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə