Rehber ansiklopediSİ 1



Yüklə 3,06 Mb.
səhifə30/133
tarix29.11.2017
ölçüsü3,06 Mb.
#13162
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   133

ABDÜLHAY CELVETİ


Osmanlı Devleti zamanında yetişen mutasavvıflardan, şair. Edirne’de doğdu. Doğum tarihi belli değildir. Babası Celvetiyye yolunun büyüklerinden İbrahim Efendidir. Abdülhay Celveti, babasının yanında yetişti ve Celvetiyye yolunun adabını öğrendi. İlim tahsilini tamamladıktan sonra icazet aldı ve günümüzde Bulgaristan sınırları içinde kalan Akçakızanlık kazasında Alaeddin Efendi zaviyesi şeyhliğine tayin edildi. Edirne Selimiye Camii vaizi iken vefat eden babasının yerine, bu caminin vaizliği ile tekke şeyhliğine getirildi (1660). Bu vazifede uzun süre kaldıktan sonra 1686'da İstanbul’un Kadırga semtindeki Sokullu Mehmed Paşa Zaviyesine tayin edildi. 1688’de Eminönü Yeni Cami vaizliğine, 1691’de ise Üsküdar Aziz Mahmud Hüdai Dergahı şeyhliğine getirildi. Burada on dört seneden fazla kalan Abdülhay Celveti 1705 Kasımında vefat etti. Aziz Mahmud Hüdai Dergahının yakınındaki Halil Paşa türbesine defnedildi.

Abdülhay Celveti, ilmi ve şahsiyeti ile Celvetiyye yolunun büyüklerinden idi. Abdülhay mahlası ile birçok ilahi yazmıştır. Bazı ilahileri günümüzde söylenmesine rağmen, Divan’ı bulunamamıştır. Bilinen bazı eserleri şunlardır:



1) Feth-ül-Beyan li-Husul-in-Nasri vel-Fethi-vel-Eman: Arapça olup, Feth suresinin tefsiridir. Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Beşir Ağa kısmı 34 numarada kayıtlıdır. 2) Tefsir-i Ba’z-ı Süver-i Kur’aniyye: Türkçedir. Meryem, Yasin, Feth, Rahman, Nebe’, Naziat, Abese, Tekvir, İnfitar, Mutaffifin, Kevser surelerinin tefsiridir. Eserin yazma nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi 2201 numarada kayıtlıdır. 3) Şerh-i Gazel-i Hacı Bayram-ı Veli: Küçük bir risale olan eser İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi 9771’ de kayıtlıdır. 4) Manzum Kaside-i Bürde tercümesi (Nuruosmaniye, 3213).

ABDÜLHAY EL-HASENİ


Hindistan’da yetişmiş olan alim ve tarihçi. İsmi, Abdülhay bin Fahrüddin bin Abdilali’dir. Peygamber efendimizin torunu hazret-i Hasan’ın soyundan geldiği için el-Haseni nisbesiyle meşhur oldu. 1869 (H.1286) senesinde Hindistan’ın Lüknov şehri yakınlarında doğdu. 1923 (H.1341) senesinde aynı yerde vefat etti. Kabri oradadır.

Dedeleri Moğol istilası sırasında Bağdat’tan Hindistan’a göçmüşler ve burada İslamiyeti yaymaya çalışmışlardır. Abdülhay Haseni ilk tahsiline doğduğu yerde başladı. Lüknov’daki devrinin tanınmış alimlerinden Arapça, fıkıh, tefsir ve akli ilimleri öğrendi. Daha sonra o zamanın önemli ilim merkezlerinden Bhopal’da hadisten tıbba kadar çeşitli ilimleri tahsil etti. Daha sonra Hindistan’ın önemli ilim merkezleri olan Delhi, Seharanpur, Diyobend, Paniput ve Serhend gibi yerlere gitti. Oralarda bazı alimlerin derslerini takib ederek icazet aldı. 1895 (H.1313) senesinde Lüknov’da yerleşti. Zamanının büyük bir kısmını ilmi çalışmaya ayırdı. Nedvet-ül-Ulema adıyla 1893 senesinde kurulan cemiyetin çalışmalarına katıldı. 1915 senesinde bu cemiyete müdür oldu. Ölümüne kadar Nedvet-ül-Ulema ve ona bağlı bir kuruluş olan Darülulum’da çalıştı. Arap, Fars, Urdu dil ve edebiyatlarıyla İslam sonrası Hindistan tarih ve medeniyeti, ilim ve telif hareketleri hakkında araştırmalar yaptı. Son günlerine kadar kitap yazmakla meşgul oldu. 2 Şubat 1923 (H.1341) tarihinde Lüknov’da vefat etti. Seyyid Alemullah’ın zaviyesinde, onun kabri yanına defnedildi. Ebül-Hasan Ali el- Haseni en-Nedvi ile Nedvet-ül-Ulema Cemiyeti eski başkanı Abdülali el- Haseni onun oğullarıdır.



Eserleri:

1. Nüzhet-ül-Havatır ve Behcet-ül-Mesami ven-Nevazır: Hicri birinci asırdan 14. asra kadar Hindistan’da yaşamış alim, evliya, edib, siyaset ve devlet adamlarının biyoğrafilerini içine alan bir eserdir. Arapça ve sekiz cilt olan bu eserde 4500 kadar kimsenin biyoğrafisi vardır. eserin birinci cildi hicri 1-7. asırlara, diğer cildler ise hicri sekizinci yüzyıldan başlamak üzere her bir cildi bir yüzyıla tahsis edilmiştir. Eserin ikinci cildi, İbn-i Hacer el-Askalani hazretlerinin Ed-Dürerü’l-Kamine adlı eserinin zeyli olarak 1931 (H.1350) senesinde Haydarabad’da neşredilmiştir. Yedinci cilde kadar olan diğer cildler 1947-1959 (H.1366-1378) yılları arasında, sekizinci cildi ise 1970 (H.1390) yılında Haydarabad’da basılmıştır.

2. Ma’arif-ül-Avarif fi Enva-il-Ulum vel-Mearif: İslamiyetin Hindistan’da yayılışından yirminci yüzyılın başlarına kadar Hindistan’da eğitim ve öğretim tarihi, din ve fen ilimleri, dil, edebiyat, tarih ve coğrafya alanındaki gelişmeler ve bu dallarda yazılan eserlerden bahseder. Bu kitab Es-Sekafet-ül İslamiyye fil-Hind adıyla neşredilmiştir.

3. Telhis-ül-Ahbar: Hadis alanında yazdığı bu eserde senedler verilmeksizin sadece hadis-i şerifler zikr edilmiştir. Sahih hadislerin bulunduğu bu eser, müellifin vefatından sonra Tehzib-ül-Ahlak adıyla neşredilmiştir.

4. Cennet-ül-Meşrik ve Matlau Nur-il-Müşrik: Hindistan’ın coğrafyası ile İslam sonrası tarihinin ele alındığı eserde Hindistan’da İngiliz hakimiyeti ve Hindistan bağımsızlık hareketlerine de yer verilmiştir. Eser, El-Hind fil- Ahd-il-İslami adıyla 1972 (H.1392) senesinde Haydarabad’da yayınlanmışdır.

5. Münteha’l-efkar.

6. Gül-i Rana.

Abdülhay el-Haseni’nin bunlardan başka Urduca, Arapça ve Farsça eserleri ve risaleleri de vardır.


ABDÜLKADİR CEZAYİRİ


İslam kahramanlarından. 1808 (H.1223) yılında Maaskar şehri yakınında bulunan Kaytana çiftliğinde doğdu. Soyu hazret-i Hasan’a kadar uzanır. Yani şeriflerden idi. Baba ve dedeleri , Cezayir’in Vehran tarafında yaşayan şerefli, alim, faziletli, takva sahibi, herkesin sevib saydığı kimselerdi. Cedlerinden biri olan Seyyid Muhammed bin Abdülkadir, Barbaros Hayreddin Paşanın Cezayir’i fethine yardım etmişti.

Abdülkadir Cezayiri çocukluğunda ve gençliğinde sağlam bir din eğitimi gördüğü gibi, ata binip silah kullanmayı da öğrendi. 1826 yılında, Cezayir’den ayrılarak Mısır’a, oradan Hicaz’a gidip hac farizasını eda etti. 1829’a kadar orada kaldı. Fransızların Cezayir’e girdiğini haber alınca acele vatanına döndü. Vehran ve Müsteganem taraflarındaki halk ayaklanarak babasını emir seçtilerse de babası kabul etmeyip emirliği oğlu Abdülkadir’e verdi. Bu suretle Abdülkadir 1832 (H. 1248) senesi Receb ayında emir olup Fransızları Cezayir’den çıkarma çalışmalarına başladı.

Kuvvetli bir ordu kurarak Fransızları bir çok defalar yendi. Bu zaferlerini politakada da sürdürerek bir çok bölgeleri bu yolla ele geçirdi. Böylece Abdülkadir, Maaskar şehri merkez olmak üzere, Merakeş sınırına kadar olan bir ülkeye sahib oldu. Büyük sahranın bazı şeyhleri de kendisine tabi oldular. 30 Mayıs 1837’de Fransızlarla Tafna Antlaşmasını imzalayarak zaferini perçinledi. Bundan sonra kurduğu devletini güçlendirmek için faaliyetlerde bulundu. Ancak doğuda Osmanlılara tabi Ahmed Beyi yenen Fransızlar çıkardıkları hile ve fitnelerle Abdülkadir’in etrafındakileri etkilemeye başladılar. Buna rağmen Abdülkadir, yeniden askerini toplayarak Fransızları denize kadar sürdü. İki yıl sonra Fransızlarla tekrar savaş başladı. Abdülkadir, ordusunun içindeki tefrika ve anlaşmazlıklar yüzünden Merakeş’e çekildi. Akrabası olan Merakeş Hakimi Abdurrahman ve Merakeş’in Müslüman halkının yardımıyla tekrar Fransızlarla savaştı. Ancak yine tefrika yüzünden ordusu kendisine yüz çevirdi. Bunun üzerine kendisine sadık adamlarıyla Büyük Sahra’ya çekildi. Burada tarafdarlarının çoğunun telef olması üzerine  İskenderiye veya Akka’da kalmak şartıyla General Lamoriciére’ye teslim oldu(1847). Cezayir valisi Duc d’Aumele tarafından Fransa’ya gönderildi. Bir müddet Toulon’da Lamarque Kalesinde, sonra Pau ve nihayet Anboise Kalesinde bulunduruldu. Napolyon, imparatorluğunu ilan ettiği zaman Abdülkadir’e Osmanlı ülkesinde kalması için müsaade verdi. Abdülkadir İstanbul’a geldi. Sultan Abdülmecid Hanın iltifatına kavuşup, Bursa’da kendisine tahsis edilen konakta oturdu. Bursa’da 1855’de büyük bir zelzele olunca Şam’a geçti. 1860’da vuku bulan Şam Vak’asında yararlılıklarından dolayı Türk ve Fransız hükümetleri tarafından taltif edildi.1862’de hacca gidip iki sene Hicaz’da kaldıktan sonra İstanbul’a gelerek Abdülaziz Han tarafından birinci Osmani nişanıyla taltif edildi. Paris seyahati dönüşü Şam’da vefat etti. Kabri Muhyiddin-i Arabi Türbesi içindedir.

Abdülkadir cesur, akıllı ve dindar bir idareciydi. Fransızlarla yıllarca süren mücadelesinde askerlik kabiliyeti yanında siyasi dehasını da göstermiştir. Mizaç itibariyle merhametli olup, adaleti gözetirdi. Ancak gerektiğinde şiddet kullanmaktan çekinmezdi. İyi bir şair ve değerli bir fikir adamı olan Abdülkadir’in en önemli iki eseri De la Fidélité des Musulmans a Observer Leurs Traitées d’alliance et les Autres (kendi hayatı ve Müslümanlar arasındaki tefrikayı anlatan eseri) ile Zikr-ül akıl ve Tenbih-ül-Gafilin’dir (Tasavvufa dair bir eser).



Yüklə 3,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə