29
Tip I: Kollagenin bu tipi, çok geniş alanlara yayılmıştır. Dermisin, tendonun, kemiğin ve
dentinin başlıca komponentidir. Gerilmeye karşı dirençlidir.
Tip II: Bu tip kollagen, tip I’den daha ince yapıdadır. Hyalin kıkırdaktaki başlıca kollagen
komponenti bu tiptir. Basınça karşı dirençlidir.
Tip III: Kollagenin bu tipi, pekçok paranşimatöz organda bulunur ve retiküler ağ şeklindedir.
Deri, kas, kan damarlarında, kalb kapakcıklarında daha çok bu tip kollagen bulunur. Genleşebilen
organlarda yapının korunması yönünden önemlidir.
Tip IV: Bu tip kollagen, hematoksilen- eosin kesitlerde homojen görünümdedir. Elektron
mikroskopide, herhangi bir lifsel görünüm göstermez, varlığı immunohistokimya ile saptanır. Ağ
oluşturan kollagen tipidir. Esasda bazal membranlarda bulunur.
Tip V: Kollagenin bu tipi de çok yaygın olarak her yerde bulunur. Yalnızca elektron mikrosko-
pide görülür. Herhangi bir dokudaki total kollagenin yalnızca küçük bir bölümünü oluşturur.
Elastin: Elastik lifleri, esas olarak elastin proteini oluşturur. Elastikiyeti (esnekliği) sağlayan
bir proteindir. Dokulardaki gerilme gücü, fibriler kollagenlerden gelmesine rağmen, elastik doku
sayesinde gevşeyerek eski şekline döner. Bu işlev, özellikle büyük damar duvarlarında önemlidir.
Proteoglikalar: Proteoglikanlar, dokuya kayganlığı ve esnekliği veren, sıkıştırılabilir, basınca
dayanıklı bir doku özelliğinde aşırı sıvı içeren jeller şeklindedir, (örn. eklemlerdeki kıkırdak).
Ayrıca hücre büyümesinde rol oynar. Büyüme faktörlerinin rezervuarı olarak görev yapar, gerekti-
ği hallerde ESM içine büyüme faktörü salgılar. Bu moleküller, glikozaminoglikanlar
x
olarak ad-
landırılan uzun polisakkarit zincirlerinden oluşan proteinlerdir (dermatan sülfat ve heparan sülfat).
Proteoglikanların moleküler yapısı, şişe temizleme fırçasına benzetilebilecek üç boyutlu bir yapı-
dadır. Bu yapının tel sapını protein kor (öz), buna tutunan fırça tellerini ise, glikozaminoglikanlar
oluşturmaktadır. Tekrar edersek, protein çekirdekten uzayan pek çok sayıda glikozaminoglikan
zincirlerinin dizilmesiyle şişe temizleme fırçasına benzer şekildedir. Protein çekirdeğine kovalan
bağlarla bağlı olmayan (protein kor bulundurmayan) tek glikozaminoglikan, hyaluronandır (hiya-
luronik asid) ve aynı zamanda ESM’in önemli bir elemanıdır. Hücreler arası madde normalde bak-
terilerin ve başka mikroorganizmaların girişine engel oluşturur. Hiyaluronik asid ve diğer glikoza-
minoglikanları hidrolize edici bir enzim olan hiyaluronidaz’ı üreten bakteriler, bağ dokusunun vis-
kozitesini azaltarak, büyük bir yayılma gücü kazanır.
Adhesif (Yapıştırıcı) Glikoproteinler: Bunların başlıca rolü, ESM komponentlerini birbirine
ve hücrelere bağlamaktadır. Bir kaç molekül tipi içerir, fibronektin (interstisyel ESM başlıca kom-
ponenti) ve laminin (bazal membranın ana parçasıdır) en önemlileridir.
Fibronektin: Fibronektinler; fibroblastlar, monositler ve özellikle vasküler endotel hücrelerince
salgılanan iki zincirden oluşan multifonksiyonel bir glikoproteindir. Kollagen, fibrin, heparin ve
proteoglikanlar gibi, ESM komponentlerine bağlayan özel bölgelere sahiptir. Ayrıca fibronektin
hücre integrinlerine tripeptid arginin- glisin- aspartik asit motifi aracılığıyla bağlanır. Fibronektin-
ler; plasmada, interstisyel doku sıvılarında, hücrelerin yüzeylerinde, kollagen liflerde ve bazal
membranda bulunur. Bunların fonksiyonları pek çoktur ve çeşitlidir. Yara iyileşmesinde, koagü-
lasyonda (fibronektin fibrini bağlar) ve opsonik aksiyondaki fagositozu kolaylaştırma gibi, fonksi-
yonları vardır. Büyüme faktörlerine yaptığı etkiyle proliferasyonlara neden olur. Granulasyon
dokusunun oluşumunda etkilidir. Fibroblast ile endotel hücrelerine etki ederek, bunların yara içine
doğru gelişmelerine neden olup, bir yapı iskeleti oluşturmasını sağlar. Bu çatı üzerinde granulas-
yon dokusu oluşacaktır. Fibronektin normal dokuya göre, iyileşmekte olan yara yerlerinde bol
miktarda bulunur. Yara yerinde oluşan başlangıçtaki pıhtı; plasma ve kan hücreleri ile çevrelenmiş
fibrin, fibronektin ve trombositlerden ibaret bir jel halindedir.
30
Laminin: Laminin bazal membranda en fazla bulunan yapıştırıcı bir glikoproteindir; epitel hüc-
relerini alttaki tip IV kollagen ve heparan gibi, ESM komponentlerine bağlar. Bunun dışında hücre
proliferasyonu, diferansiyasyonu ve motilitesini düzenler.
İntegrinler: Fibronektin ve laminin gibi, ESM komponentlerine bağlayan hücresel özel resep-
törlerdir. Hücre membranında bulunan glikoprotein içeren zincirlerdir. Hücre yapışmasında anah-
tar rolü oynar.
BAĞ DOKUSUYLA ONARIM (FİBROZİS)
Hem paranşimal hücrelerde ve hem de stromal çatıda (destek dokuda), şiddetli ve kalıcı doku
zedelenmesiyle oluşan hasar, paranşimal ve epitelyal hücreler kadar, stromal çatı ve eğer bölün-
meyen hücreler zedelenmişse, yalnızca paranşimal dokunun rejenerasyonuyla onarılamaz. Böyle
durumlarda rejenere olamamış paranşimal hücrelerin yerini, prolifere fibroblastlar ve vasküler
endotelyal hücrelerin (bağ dokusu) almasıyla onarım oluşur.
Onarım yara yerinde defekt içine dolan kan ile başlar. Burada kümelenen trombositler ve koa-
gülasyon sistemi etkisiyle pıhtılaşır. Ortaya çıkan bu koagulum kitlesi içinde fibrin liflerinden olu-
şan bir ağ şekillenir. Zarar gören doku hücreleri ile çevredeki mast hücrelerinden salgılanan hista-
min ve diğer enzimler, çevredeki kapillerlerde vasodilatasyona neden olur. Serum eksudasyonu,
beyaz hücreler ve bunu takiben makrofajlar zedelenen bölgede toplanır. Çevrede toplanan bu hüc-
relerden salgılanan bazı kimyasal medyatörlerin etkileriyle fibroblastların proliferasyonu ve büyü-
meleri hızlanır. Mevcut fibrin pıhtısı içine fibroblastlarla birlikte yeni oluşan kapillerler invaze o-
lur. İki- dört gün içinde, iyileşmenin temel işareti olan “granulasyon dokusu” ortaya çıkar. Bu
terim; yumuşak, kolay parçalanabilir ve makroskopik görünümde pembe- kırmızı granüler bir ya-
X
Glikozaminoglikanlar: Bir zamanlar adı mukopolisakkaritler olarak adlandırılırdı.
pıda olmasından dolayı kullanılmaktadır. Özel bir tip doku olan granulasyon dokusunda her bir
granül, ayrı bir grup kapiller yumağı yansıtır. Bunun histolojik görünümü; gevşek dizilimli-ödemli
ekstrasellüler matriks içinde, fibroblastların proliferasyonu ve yeni oluşmuş ince duvarlı kapiller
yumak ile karakterizedir. Az sayıda iltihabi elemanlar vardır. Kontrollü fibrin birikimi, granulas-
yon dokusunun oluşumu için, gereklidir ve bu granulasyon dokusu da normal yara iyileşmesi için
şarttır. Aşırı miktarlardaki fibrinin, hücre migrasyonu üzerinde inhibitör etkisi vardır ve bu neden-
le fazla fibrin, yara iyileşmelerinde geçikmelere neden olur. Fibrinöz iltihaba en güzel örnek, fibri-
nöz perikardit hatırlayınız.
Granulasyon dokusu; kronik iltihabi doku ve granulomatöz iltihapla karıştırılmamalıdır.
Şunu unutmayınız ki, granulasyon dokusu iyileşmenin bir belirtisidir. Kronik iltihabi dokuda,
kozatif ajan elimine edilmediği müddetçe iyileşme olmayacaktır. Granulomatöz iltihap ise, farklı
yapıda gerçek bir iltihaptır. Granulasyon dokusunda progresif olarak bağ dokusu matriksi artımı
oluşursa, lezyon fibrozisle (skarlaşma) sonuçlanır. Bu proçesde (bağ dokusuyla iyileşmede) ardı-
şık dört safha vardır; granulasyon dokusunu oluşturacak olan yapı iskelesinin (çatının) kurulma-
sıyla başlar. Bunu, finali (bitimi) bir skar dokusu olan matürasyon izleyecektir.
1)Yeni kan damarlarının oluşumu (anjiogenezis) 2)Fibroblastların migrasyon ve proliferasyonu
(fibrozis) 3)Ekstrasellüler matriks (ESM) birikimi 4)Fibröz bağ dokusunun matürasyon ve reor-
ganizasyonu (yeniden düzenlenme).
Anjiogenezis: Kan damarları iki farklı biçimde oluşur: (1)Vaskülogenezis, primitif (ilkel) vas-
küler ağ, embriyonal gelişim sırasında anjiyoblastlardan (endotel hücre prekürsörleri) oluşur ve
(2)anjiyogenezis (neovaskülarizasyon) mevcut damarlardan kapiller tomurcuklanmalar ile yeni da-
marlar oluşur. Yeni kapiller damar oluşumu için, ilk önce ana damarın bir noktasında bazal mem-
branının parçalanması, buradan endotel hücrelerinin, anjiogenik stimulasa doğru hareketlenmesi